erdemliyolcu neler yazmış

Yazar takip için üye girişi yap. Bu yazarı 2 kişi takip ediyor

Almanya boşuna Almanya olmamış dedirtti bize... Esas olan görevi zirvede gönüllü olarak bırakmaktır.

Giderken söylediği Şuydu;

"Haysiyetimle devraldım, Haysiyetimle devrediyorum. Bu zaman zarfında Almanya'ya hizmet etmekten haz ve şeref duydum"

Donanımlı ve dürüst, bu kadar sene ailesi ile ilgili tek kelime duymadığımız is çıkışı market kasasında tavuk ve salatasının ücretini ödemek için sırada bekleyen, hiç bir alman modacının kıyafetlerine sponsor olmayan Betty Barcley'in 79 euro'luk ceketlerini tercih eden, yurt dışı gezilerine tarifeli uçak seferleriyle giden, Alman halkına kendisine hükümet etme izni verdiği için teşekkür eden, dimdik bir kadından başka ne beklenirdi ki!.

Bundan sonraki seçimlerde aday olmayacağını,

Almanya'nın genç insanlar tarafından yönetilmeyi hak ettiğini söyleyerek 'ben başbakan olarak doğmadım ki!' diyerek veda eden bir siyasî lider Angela Merkel 

Güle güle hayallerimizin siyasetçisi,

Bu paylaşım Avrupa ya özenti değildir. Batıya hayranlık hiç değildir. 

INSANLIĞA VE SİYASETE SAYGI.  Nedeniyle paylaşılmıştır..

Siyaseti kendi isteği ile bırakan az siyasetçi vardır. Ancak tüm dünya da ve ülkemizde de görüldü ki uzun yıllar siyasetin içinde olup fayda sağlayan dünyada bir iki siyasetçiden başka örnek yoktur.. her gelen siyasi aktör kendisi, ailesi ve avanesi ile ülkelerinin siyasetine kök salıp on yıllarca kendi ülkelerini birilerine uşaklık ederek sömürüyorlar ve bunların çok büyük kısmı milliyetçilik ve inanç söylemi üzerinden yapılıyor.. 

Dünya siyasetini şuan bi inceleyin ve bakın, dünyada ki sağ eğilimli hükümetler her zaman çok büyük yolsuzluklara bulaşmış ve dünya menfaatleri için kendi halklarını yoksulluğa ve sefalete sürükleyen hükümetler olmuşlardır.. 


Dünya düzeninde tarih öncesi devirlerde, İslam öncesi ve sonrasında ve hatta ortaçağ Avrupası ve 1940 lara kadar kadın yeryüzünde hep itilmiş, ötekileştirilmiş, kullanılan bir eşya gibi görülmüş hatta bazı yerlerde çok daha insan onuruna yakışmayan muamelelere maruz bırakılmış..

Ancak özellikle son 60-70 yıldır dünyada gelişen ekonomi ve artan nüfus içinde ki aksiyonlar neticesinde kadına çok farklı anlamlar ve görevler verilmeye başlandı..

Son bir kaç aydır bu konuda dünyanın farklı ülkelerinde kaleme alınmış bazı makaleleri türkçeye çevirerek inceledim.. bazı uluslararsı büyük şirketlerin ceo pozisyonu seviyesinde ki kişilerin görüşlerine göre bir pazarlama aracı olarak çok başarılı bir argüman olduğundan söz ediliyor.. kadınları her türlü görsel tasarım malzemesi olarak gören bir anlayış sinema filmlerinden dizilere, belgesellerden reklamlara birçok görsel alanda kadınları bir pazarlama aracı olarak görüldüğünü ve bu yüzden meteryalist bir dünyada kadın ne kadar ön planda olsa da aslında hakkettiği değeri hiç bir zaman göremiyor.. 

Günümüz dünyasında Kadın; Alınıp satılan, kullanılan, eş görülmeyen ancak eş yapılan, görsel bir malzeme olarak kullanılan bir meta oldu. 

Ancak yine incelemelerim sonucunda vardığım netice, uygarlık ve inanç seviyesi yüksek. prensip sahibi toplumlarda kadın daha insancıl bir yaklaşımla, inancımın da bana öğrettiği gibi hem emanet hem de bu hayatta yoldaş olması hasebiyle bir değer yükleniyor. Nazenin bir bakış ile kadını çiçek kabul eden bir toplum inşa edilmeli.. kadının özgürlüğü, erkeklerde de olduğu gibi dilediğini yapıp dilediği şeyi yapması ölçüsünde değerlendirilmemeli, çünkü bu dünya da sonsuz özgürlük diye bir kavram yoktur.. 

yıllık enflasyon açıklanmış ve %11.77 olmuş.. yalanınız batsın. ulan işiniz gücünüz sahtekarlık..

Bir ülke düşünün, içişleri bakanı başka bir millet vekilini hedef göstersin, sonra o vekil saldırıya uğrasın.. lan o zaman bakanlık yapma git mafya babası ol,

Ulan şerefsizler Antalya Kaş'ın 3 5 km açığında ki meis adasına ile çıktı bizim milli unsurlar sadece izlemekle yetindi.. yazıklar olsun.. 

hoop korkuya mahal yok, yerli arabamız gelince fiyatlar düşecek. az bekleyin..

Lan ne ABD si burada adama söz verilen kısa çalışma ödeneği ödenmemiş, biz daha ne bekleyelim yüze devletimizden.. 

Yarın seçim olsa anlayışı ile yapılan anketlerin bir çoğu toplum mühendisliğini hedef alıyor.. siyasi partiler büyük oranda bu araştırmalara dahil olup kamuoyunu kendi çizgilerine mahkum etmeye çalışıyorlar.. demek ki neymiş.. çok partili siyasi hayat her zaman lazımmış. ki sistem kendi içinde bir otokontrol oluştursun..

şuan bakıyorum da devleti yada kurumlarını ve siyasi partileri ve yerel yönetimleri sayıştay denen kurumun denetlemesi gerek ama başındaki adamı hükümet atarsa yani partili cuhmur başkanı o zaman o sayıştay hükümeti denetler mi hiç.. 

Bugün iş yerimde bina içinde ofise çıkarken bir hanımefendi. muhtemelen kendisini düşünerek, ağzında maske yok diye beni asansöre bindirmedi. kibarca rica ederek başka bir asansöre binmemi istedi.. hiç ses çıkarmadan kabul ettim ama sonra bir güldüm memleket insanının haline.. kadın kendi noksanlığı için beni asansöre bindirmedi, inanılır gibi değil ama zaten bende maske vardı ve onda virüs varsa esasen tehdit altında olan bendim ama sadece bir kat çıkacaktım. eğer virüs bende varsa zaten maskem var neyden korktu.. aslında korku değil tamamiyle paranoya.. hadi geçmiş olsun

işte bizim memleketin manzarası, artık şaşırmıyorum.. 

Birilerinin yere göğe sığdıramadığı devletimiz yapıyor bunu.. bir dostum bundan 3 yıl kadar önce bir araç aldı.. 60bin TL ye dün sordum aracın değeri 120 bine çıkmış.. 3 yılda getirilen vergi ve artan döviz kuru araç fiyatlarını bu noktaya taşıdı.. 

Örneğin Kanada da 2012 - 2013 model porshe cipi 10 12bin dolara alıp binebilirsin.. o da devlet değilmi.. 

Peki bu kadar vergi nerede? sadece yola binaya yada verimsiz projelere harcanmış hepsi.. onca toplanan yüklü vergilere rağmen merkez bankasının nakit kasası negatif durumda.. 

Birde geçen ay ki değerlemeye göre ABD li Amazon firması benim olağan üstü kaynaklara sahip ve iyi yönetilirse 10 yılda eminim ki dünyanın en büyük ilk 8-10 ekonomisi içine girebilecek ülkemi 3 kere alabilecek durumda.. tek bir firma dan bahsediyoruz..  yazıklar olsun..

Rusya'da yıllardır beklenen yeni vatandaşlık yasası yürürlüğe girdi.  Rusya da vatandaşlık almayı kolaylaştıran yeni yasanın Türk vatandaşları için de büyük önemi var. Bugüne kadar Rusya vatandaşlığı almak isteyenlerin önce Türk vatandaşlığından çıktıklarını noter kanalıyla resmen Rus resmi makamlarına bildirmesi gerekiyordu. 

Ancak yeni yasanın ikinci vatandaşlığı sorun yapmamasıyla, artık hem Türk hem de Rus pasaportu taşımakta bir engel olmayacak.

yakın zamanda birçok Türk Rusyadan vatandaşlık almak için başvuruda bulunacaktır..  kim bilir belki bir çılgınlık yapar bende başvururum..

Paranın değeri tabi ki üretim gücü ve miktarı ile açıklanır. aynı zamanda devletin uyguladığı para politikası da çok etkilidir. onun yanında ülkenin para ve maliye yönetiminin kalitesi ve liyakatı da etkilidir.. ancak ülkemizde bu hususların hepsi negatif yönde.. sonumuz hayr ola

Her ekonomik değerlendirmede bizim rakamları Avrupa ile kıyaslayan dangalaklar.. sanırım istanbul ve çevresinde ki ev ve arsa fiyatlarına bakıldığında bişeylerin yanlış anlaşıldığını düşünüyorum.. 

şöyle bakaca ilanlara bakmak istedim.. merkezden uzak 130 mt2 arsa 600bin tl.. yine beykoz tarafında 500 mt2 arsa 3 milyon tl, hadi zenginlere hitap eden yerden konuşursak boğaz görünümlü 1 dönüm arsa 7 ila 12 milyon tl.. son olarakta alt sınıf için biraz daha uygun olabileceğini düşünerek sarıgazi tarafında bakim dedim.. 217 mt2 arsa 995BİN TL.. ulan vicdanınız, insafınız kurusun.. nasıl fiyatlar bunlar, anlamak mümkün değil.. o rakamlara gider balkanlardan hatta Avrupa'da istediğin bir çok ülkeden gayrı menkul alırsın.. bu fiyatları sunii arttıranların taaaaa........

Kadın nüfusunun fazla olduğu Moğolistan'da zayıf ve ince kadınlar halk ve bazı erkekler tarafından beğenilmiyor ve bu durum kadınların evlenmesine mani bir durum oluşturuyormuş

Devlet bu yüzden evlenmekte zorluk çeken zayıf kadınlarla evlenecek olan erkeklere destek vermektedir. hatta kimi bölgelerde kadınlar erkeklere başlık parası vermektedir. 

Bu bilgiden sonra sanırım moğolistana bir süre sonra göçler başlar..

şerefsizin evladı sanırım çok zenginmiş. şimdi bu işten sıyırır mı bilemem ama pek bi adalet sağlanacağını düşünmüyorum.. kız parası için mi adamla oldu.. adam para ile mi sahip olmaya çalıştı.. iyice bir incelenmesi gerek. 

Neyse tabi ki sonuç ne çıkarsa çıksın. bir ölümü haklı çıkarmaya yetmez.. kadına hele hele mazlum bir kadına el kaldıran veya şiddet uygulayan herkes acizdir.. ama biz Allahın adaletine güveniyoruz.. o büyük mahkemede bu büyük günahın hesabını verecek o cibiliyetsiz..

hayır tamam netflix'in bizim toplumumuza göre olmayan yayınları var anladık, iyide para verilip üye olunan bir mecra isteyen almaz, ayrıca sanki bizim kanallar çok namuslu da iş netflixe kalmış.. yasak yasak nereye kadar başkan...

Dünyanın en önemli 10 youtuber'ından biri ve bence harika bilim teknoloji videoları çekiyor, ve bir çok insanın ufkunu açıyor.. 

Kesinlikle takip edilmeli..

Çok kısa bir analiz yapmak istiyorum..

bir süredir yazamıyordum ama içimden de gelmiyordu.. neden mi? ülke öyle bir yer haline gelmiş ki yazmak, anlatmak, yaşamak artık bir anlam ifade etmiyor.. 

Doğu ve Güney Doğu Anadolu'da yıllardır süren bir terör dalgası herkesin malumu, bana kalırsa birileri ki bunlar içer de, ve bazı devletler tarafından bile isteye finanse edilen paralı askerler dışında, birde o bölgelerde devletin gömleğini sırtına geçirmiş, kendince adaleti sağlayan ucube şahsiyetler bile isteye ve sanırım derinler de yönetilen bir politika çerçevesinde sistematik olarak bölge insanı ve halkı devlete düşman edildi..  

Şimdide ülkede bir adalet ve insan hakları ihlalleri almış başını gidiyor.. daha önce duyduklarım ve okuduklarım üzerine, az önce de bir siyasi parti millet vekili ki hangi parti olduğu zerre önemi yok. adı ömer faruk gergerlioğlu bir yazısında başta hamile olmak üzere bir çok kadının çırılçıplak soyularak arandığını ve ifadeler alınırken uygulanan işkenceleri anlattı ve insanlığımdan utandım.. ve okuduğum bazı detayları yazmaktan geri duruyorum o kısımlar herkesin kaldırabileceği türden işkenceler değil.. 

Şimdi düşünüyorum da bir zaman yan yana kol kola olan topluluklar şimdi kanlı bıçaklı olmuş durumda. bunu sadece çıkar çatışması olarak açıklamakta bence kolaycılık olur.. 

Zannımca yine o derin yapılar kendi politikaları çerçevesinde sistematik işkence ve ihlallerle devlete düşman bir kitle daha oluşturuyorlar ki, bu topraklar hiçbir zaman nefes alamasın hep karışık olsun ve Türkiye içinde bulunan bu düşmanlar birileri tarafından gaza getirilerek kullanıma hazır beklesinler.. malum terörist yaftası artık herkese ve tüm muhaliflere gayet kolay atılıyor.. 

Acilen bu halkın uyanması ve istikbali gözlemesi gerek.. ki üzerimizde oynanan oyunları ve gerçeği görebilsin..

Anlaşılan algını açmak için başka örneklere de ihtiyacın olacak.. @me gardaş, muhtemelen küçük bir adam değilsin sana bu yaşta ora ile burayı kıyaslamıyayım.. mutlaka o tarafında sorunları vardır ki var biliyorum ama ekonomik olarak adamlar mevzuyu aşmış.. TR de hükümet denen yapı cumhuriyet tarihi boyunca ve tüm dünyada da böyledir, hükümetler önce kendisini sonra yanındakileri sonra da yer kalırsa halkının bir kısmını düşünür yani hiçbir zaman tüm halkı düşünmezler.. 

karşılıklı bir atışma olsun istemem ama bunu bile algılayamayacaksan.. ayetinde dediği gibi "senin dinin sana, benim dinim bana"  yani sen bildiğin ile amel et bende bildiğim ile..

Bir dostum bugün evinde bozulan buzdolabı için kısadan bir inceleme yaptı ve beraberce şöyle bir tablo ile karşılaştık.. 

Bir buzdolabı markası ve burada üretiliyor.. buradaki fiyatı 5.560 tl Avrupadaki benzeri 400-450 euro civarı.. ilginç olan burada üretilen bir ürün orada nasıl daha ucuz olabilir.. 

Tek açıklaması var, bizim yüce devletimiz kendi vatandaşının cebine girmiş akrep rolunu çok güzel oynuyor.. vergi ve kontrolsuz kar maksimizasyonu vatandaşın belini bükmüş hatta kırmış durumda.. AB'deki insanlardan daha mı zenginiz. bunu bize ve bu halka reva görenlerin Allah bin türlü.... .... anladınız.

Türkiye de gelmiş geçmiş tüm hükümetler AB ile ilişkilerini korumaya, daha fazla güçlendirmeye ve Türkiye’yi AB üyesi yapmaya çalıştı. Çünkü hem pazar anlamında hemde stratejik olarak Avrupanın bir parçası olarak görülmesi çok önemli.

 Aslında Avrupa Birliği üyesi ülkeler için de Türkiye bir o kadar önemli, Ama hem geçmişten gelen hemde kültürel ve inanç anlamında bizi birlikte görmek istemeyen çok fazla Avrupalı siyasetçi mevcut.

Eğer başarabilirse Türkiye, AB üyeliğinin kendisine büyük oranda avantaj sağlayacak olduğunu biliyor ve uzun yıllardır AB’ye tam üyelik için mücadele veriyor.

Avrupa Birliği ve Türkiye arasında son yıllarda siyasetçiler düzeyinde yaşanan tartışmalar sonrasında AB müzakere kapılarını Türkiye’ye sert biçimde kapattı, ancak Türkiye’yi tüm bu olanlara rağmen Avrupa açısından önemini bildikleri için yalnız bırakmadı.

AB, bugün bazı üye ülkelere maddi yardımlar dağıtırken, onların refah düzeyini yükseltmelerine yardımcı olurken, insanlarının hayat kalitesini yükseltmeye devam ederken bazı tavizlerin verilmesini de isteyebiliyor.

Avrupa her Üyelik müzakerelerinde mutlaka yunanistan ile olan Ege denizi ve adalar sorunu, kıbrıs sorunu, yerine göre Ermeni sorunu, son yıllarda ortaya çıkan mülteci sorunu ve genel olarak belli AB kriterlerini hep bahane ederek süreci bile isteye tıkadığını da biliyoruz.

Türkiye’nin bir çok konuda taviz vermediğini söylemek mümkün değil. Türkiye’de çok kez tavizler verdiğini belli etmiş, bu konuda AB ile uyumlu olmak için çalışmalara katılımda büyük bir çaba harcamıştı. örneğin kıbrıs sorununda Annan planına "evet" demiş ama Rum tarafı "hayır" demesine rağmen ikiyüzlü bir yaklaşımla AB üyeliği kabul edilmiştir. Başka bir konu Türkiye’nin 2010’lu yıllarda mülteciler konusunda gösterdiği ve elinde patladığı belinen mülteci tavizinin Türkiye’de bugün güvenlikten sosyo-ekonomik maliyetine kadar büyük bir çöküşe sebep olduğu belirtiliyor.

Uzmanlar, Türkiye’nin 3 milyondan daha fazla mülteciyi kabul etmesinin kabul edilemez bir durum olduğuna; Türkiye’nin AB ile anlaşmasından da geri adım atamadığına değiniyor. Türkiye’nin mülteci anlaşmasından geri çekilmesi durumunda mültecileri göndermesinin çok zor olacağı, bu durumun özellikle AB ile Türkiye ilişkilerini tamamen kopararak Türkiye ekonomisine yaptırımlar uygulanarak Türkiye’nin tüm Avrupa ve ABD ile ilişkilerinin kesilmesine kadar gidebileceği konuşuluyor.

Türk hükümeti, özellikle bu anlaşmayı iptal etme girişimlerini her dile getirdiğinde çok sert yanıtlar aldı. Özellikle AB ülkelerinin nükleer güçleri, Ankara hükümetinin tehditlerine derhal son vermesi, aksi durumunda çok sert adımlar atacaklarını açıkladı.

Her zamanki iki yüzlülükleri ile Türkiye’nin iyi bir müttefik olmadığına değinen bazı yorumlar olsa da, bunlar direkt ülkelerin başkanları tarafından dillendirilmiyor.

AB üyesi ülkelerin refah düzeyi yüksek. Aileler okul öncesi eğitim ve normal eğitime çok büyük oranda önem gösteriyor. AB okul öncesi eğitim ortalaması %96 iken, Türkiye’de ise %30 civarında bulunuyor. MEB’in istediği oranın bile altında olan bu durum eğer ki Türkiye, AB’ye kabul edilirse AB ortalamasının büyük bir düşüş yaşamasına sebep olacağını gösteriyor.

Sadece okul öncesi eğitim değil, aynı zamanda normal eğitimde de Türkiye eğitim devamlılığı, gücü ve kalitesi bakımından AB ortalamalarından oldukça düşükte. AB üyesi ülkeler ise kendi ortalamasına sahip olan ülkelerin birliğe kabul edilmesi yönünde görüş bildiriyor.

AB, bugün için Türkiye’de demokrasi raporlarında sürekli olarak demokrasinin ilerlemesi yerine gerilediğinden söz ediyor.

Türkiye’nin büyük bir kültüre sahip olduğunun farkında olan AB üyesi ülkeler, Türkiye’de insan yaşamı ve sosyal hayat ile AB ülkelerinde olan sosyal yaşamın farklı olduğunun da yakından farkında. AB üyesi ülkelerde demokratik değerler, adalet ve benzer konuların Türkiye’den çok ileride olduğu AB raporlarına yansıyor.

Türkiye hükümeti ise bu iddiaları doğal olarak reddetmekte ve Türkiye’nin demokrasi açısından herhangi bir soruna sahip olmadığına dikkat çekmekte.

Aynı zamanda Türkiye, ceza evlerine atılan gazeteciler sıralamasında tüm dünyada ilk sıralarda yer alan ülkelerden biri. AB’de ise bu oran neredeyse sıfıra yakın ve Türkiye’ye göre çok daha iyi durumda. AB, Türkiye’de basın özgürlüğüne darbe vurulduğuna değinirken, bu durumun özellikle de AB normları ile asla uyuşmadığını belirtiyor ve bunu maalesef bizlerde görüyoruz.

Hatta öyle ki Almanya daha önce Türkiye’ye belirli yaptırımlar uygulama yoluna bile gidebileceklerini ve Alman gazetecinin derhal serbest bırakılması çalışmalarında başarılı olmuş ve gazetece daha sonrasında verilen kararla hapisten çıkmıştı.

AB raporlarında Türkiye’nin OHAL uygulaması demokrasi ve adalet konusunda AB’ye göre çok geride olduğundan söz ediliyor.

AB raporunda 2019 bölümünde şöyle deniliyor;

OHAL’in kaldırılması memnuniyet verici olmakla birlikte, Türkiye OHAL kapsamındaki birçok kısıtlayıcı unsuru mevzuatına eklemiş Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi ile daha önce mevcut olan birçok denge ve denetleme mekanizması ortadan kaldırılmış ve TBMM’nin rolü zayıflamıştır. Yeni sistem, kamu yönetiminin ve yargının daha fazla siyasallaşmasına yol açmış ve Cumhurbaşkanı’na, birçok düzenleyici kamu kurumunun başkanını atama yetkisi vermiştir. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığına ilişkin kötüleşen durum, rapor döneminde de devam etmiştir.

Avrupa Birliği, Türkiye’de azınlıkların hatta çoğunluğun insan haklarının ve temel haklarının doğru yönde olmadığına raporlarında sürekli olarak son yıllarda yer vermektedir. Türkiye, özellikle son dönemde de görülecek olduğu üzere bu raporlara tepki gösterirken, beraberinde ise bazı etnik gruplara karşı söylemleri cezalandırmadığı biliniyor.

Bir başka AB 2019 Türkiye Raporuna göre;

Pek çok insan hakları savunucusu, sivil toplum aktivisti, basın mensubu, akademisyen, siyasetçi, doktor, avukat, hâkim kimi zaman bir iddianame olmadığı halde, tutuklu bulunmakta ve basın ve üst düzey siyasetçiler tarafından karalama kampanyalarına maruz kalmaktadırlar. Temel haklar ve özgürlükler alanında faaliyetlerini sürdüren sivil toplum kuruluşlarının çalışma alanı daha da daralmıştır. Özellikle idari engellerin artırılması bu duruma örnek teşkil etmektedir. Olağanüstü hâl kapsamında kapatılan hak temelli örgütlere yönelik olarak gerçekleştirilen el koymalar ile ilgili olarak hiçbir hukuk yolu sunulmamıştır.

Bu nedenle özellikle birçok AB üyesi ülke insan hakları konusunda Türkiye’nin uygun olmayan eylemler içerisinde olduğunu, yasalarını buna göre güncellese bile bu yasaları doğru işletmediğini belirtmektedir. Bu sebeple özellikle bazı AB üyesi ülkelerinde insanlar Türkiye’nin eşit insan haklarına adım atmadığı sürece AB üyesi olmasına hükümetlerinin asla onay vermemesini talep ediyorlar.

Gelecek 10 Yılda AB Hayal Mi? Şimdilik bence HAYAL!

AB üyeliğine kabul edilmesi mümkün görülmeyen Türkiye’nin AB ile stratejik ortak olarak hareket etmekten başka çaresi olmadığı düşünülüyor. Bu durumda bile Türkiye’nin AB’ye bazı tavizler vermek zorunda olduğu, aksi durumda ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan krizlerin daha fazla büyüyebileceği düşünülüyor.

AB’nin Türkiye’yi kabul etmesi durumunda bazı ortalamaları düşecek olması gibi, Türkiye’nin kendileri ile ortak hareket edeceğinden, insan hakları, basın özgürlüğü, demokrasi gibi konularda istediklerini uygulayabileceğinden emin olmadığı apaçık görülüyor.

Ne kadar Türkiye insan hakları, demokrasi ve adalet konusunda başarılı olduğunu belirtse bile AB’nin de bu göstergeleri görmesinin önemli olduğunu biliyoruz.

Burada amaç onlara benzemek olmamalı.. insani refah seviyesini arttıran ve yaşam kalitesini yükselten kriterlerin makul seviyede uygulamaya çalışmak olmalı..

Devler bu corona sürecinde 11 milyar tl yardımda bulunmuş.. düzenlenen yardım kampanyasında da 2 milyar tl ye yakın bir para toplanmış, orada küçük bir karışıklık olmuş idi daha önce 200 milyar tl toplandı gibi bir bilgi vardı piyasa da ama gerçeği yansıtmadığı da ortaya çıktı ancak 2 milyar tl den de fazla toplandığını düşünüyorum.. kaldı ki devlet tüm hesapları yönettiğinden bunu denetleyen bir mekanizma yok.. yani 10 milyar toplanmış olsa ve bunu 2 milyar açıklasa bunu hakkı ile denetleyecek ve evet bu kadar toplanmış diyecek bir kurum yok ülkede.. zaten bu SAYIŞTAY ne iş yapar hiç bilmem.. çok önemli bir kurum esasen ama 7  8 yıl önce siyasal sebeplerle parti ve belediyeler incelenemesin diye bir kararname ile ki mimarı erdoğandır, işlevsiz hale getirildi.

Neyse konu bu 11 milyar TL yardım ise bu yardımlar kime ve ne şartlarda yapıldı.. 

benim evimde babam emekli ama serbest meslek sahibi olduğundan bir yerde günümüz şartları gereği günde 3  4 saat çalışıp asgari düzeyde bir gelir elde ediyordu şuan o çalıştığı yer kapalı ve gelir yok.. 

Ardından kardeşimin küçük bir dükkanı vardı oda kapalı ve gelir sıfır.. bu arada kira ödüyor yani gelir ekside gider var..

Ortanca kardeşim 3 ay boş kaldıktan sonra bir işe girdi ve 2 hafta sonra corona patladı ve mekan kapandı.. oda boşta ve gelir sıfır,, bu arada geçmişten gelen taksit ve kurs ödemeleri nedeniyle 2 ayda 1300 tl ödeme yaptı ve eksi değerde.. 

Küçük kardeşim asker ve geliri malum sıfır ama ayda 400-500 tl gideri var neden çünkü bulunduğu yerin yemekleri rezalet imiş. 

Benim ise iş yerim ofis kapandı ama evlerden çalışıyoruz ama resmi olarak 3500 tl olan maaşım patron ofisi kapatmadı diye kısa çalışma ödeneğine başvuramıyor ve maaşımı 1500 tl kesinti yaparak 2000 tl olarak ödüyor yani kısa çalışma ödeneğinden daha iyi olduğu için ses çıkarmadık doğal olarak bu işime geldi.. ama ben 2000 ve babam emekli maaşı 1900 tl den 3900 tl yapıyor bunun 1500'ü kira ve aylık yaklaşık 800 ila 1000 tl faturalar.. doğalgaz ve elektirik malumunuz çok pahallı. ne kalıyor ele 1400-1500 tl gibi bir rakam. ayrıca ev alma ümidi ile bir organizasyona girmiştik oraya da ayda şuan 1700 tl ödüyoruz onu ertelemekte istemiyoruz çünkü 8. ayda evimizi alabileceğiz inş. ama ertelersek teslimat ertelenecek. 

şimdi bu durumda devlet denen yapı vatandaşından bunca vergi ve yardım toplarken ki sadece benden şuan resmi maaşım hesaba yattığı için ayda 1500 tl den fazla vergi alıyor.. bunu ödese bana aslında yaraya merhem olur ama yok.. 

ben ortanca kardeşim için e-devletten pandemi sosyal destek sayfasından başvuru yaptım ama onaylanmadı.. neden çünkü benim resmi maaşım ile babamın emekli maaşı 5000 tl yi geçtiğinden yardım alamaz düşüncesinden halbuki aranıp sorulsa derdiniz nedir diye gereken söylenecek ama devletin 5 milyon memuru var ve hizmet üretemiyorlar..

Ayrıca bu yardımlar için para basmak neden bu kadar kötü bir şey gibi algılanıyor.. normal zamanlarda zaten olacak bişey değil çok doğrudur piyasa da nakit arzını arttırırsan çok ciddi enflasyona neden olabilir ve bu  hem micro hemde macro ölçüde ciddi ekonomik hasarlar yaratır ama günümüz şartlarında hiç bir harcamanın yapılamadığı ve piyasanın sıfır noktası gibi durumlarda zorunlu harcamaların karşılanması için hanelere yapılacak yardımlarda para basılarak ödenecek likit yardımlar enflasyona sebep olmaz.. ki devlet denen organizasyon bunu tedbirlerini almak için vardır.. 

Şimdi soruyorum onca yapıldığı söylenen yardım ne-re-de.. kimlere yapıldı bu yardımlar.. ki 11 milyar tl 1.6 milyar dolar yapar.. 700-800 milyar GSMH'sı olan bir devlet olarak kendi halkına 5-10 milyar dolar yardım yapamıyor mu.. ABD tek kalem de 2.2 trilyon dolar yardım desten ve hibe paketi açıkladı.. yani bizim yapıldığı söylenen yardım miktarının yaklaşık 2 bin katı.. halbuki ABD ekonomik olarak bizden sadece 20 kat büyük bir ekonomi..  

Fransa’da bir iş insanı, salgının yarattığı maddi krizle mücadele etmek için dünyaca ünlü Mona Lisa gibi tabloların satılması önerisinde bulundu. Ayrıca bunun için de 50 milyar euro gibi bir kaynak oluşabileceğini söyledi.. daha neler.. paraya bak.. 

zaten belli değilmiydi ki bu yeni habermiş gibi lak lak ediyorlar..

Yüzyıllardır aynı terane, afrika kıtası ve afrika kökenli insanlar her sömürülüp hayatları hiçe sayılıyor.. abd her zaman benim için yaşanılacak son ülke oldu bu yüzden.... 

1 2 35 6 710