Neler oluyor

Politika#

Fransanın gezisi olarak bilinen Sarı yelekliler protestosu son hızıyla devam ediyor..

Kanımca Türkiyedeki gezi olayları gibi provake edildiğini düşünsemde yine buradaki gibi devlet esas görevini yani iletişimi ve uzlaşmacı tavrından uzak ki bu insanlar senin vergisini aldığın vatandaşların ama sen kalkıp bunları sadece polis ve asker gibi iki silahı kullanıp bastırmaya çalışıyorusun. Devlet terörü diye buna denir bence.. 

Ne oldu Fransa da akaryakıtlara gelen zam ile patlak veren sonra da ülkenin zengilenlerinden alınan gelir vergisinde yapılan indirim ve yetmezmiş gibi halktan alınmak istenen yeni vergilerin açıklanması ve tabi ortaya çıkan isyan dalgası ve sonuç Fransa baharı yani sarı yeleklilerin protestoları.. 

Az önce gördüğüm bir görüntüde fransa polisi bir eylemciyi bayıltana kadar dövüyor, cadde kana bulanmış azğı burnu kan revan içinde ama o gaddar meslek sahipleri vurmaktan geri durmuyorlar amaç öldürmek sanırım.. 

Türkiye de ve Farnsa da yaşanan tüm bu süreçler tek kelime ile yöneticilerin ve iktidarların basiretsizliği ve uzlaşmaz tavırlarıdır.. yani Egoları ve bencillikleri..

Almanya'da yerel seçimler tarihinde bir ilk! 

Türk kökenli Belit Onay, 1973 yılından beri Sosyal Demokrat Partili (SPD) başkanlar tarafından yönetilen Hannover şehrinde büyükşehir belediye başkanı seçildi.

Hannover Büyükşehir Belediyesi ilk kez Yeşiller Partili bir belediye başkanı tarafından yönetilecek. 

Belit Onay 1981 yılında Almanya'nın Goslar kentinde doğdu. üniversite eğitim sonrası 2011 yılında Yeşiller Partisi'inden belediye meclis üyeliğine seçildi. 2013 yılında da eyalet milletvekili olarak görev yapıyordu ve son yerel seçimlerde Yeşiller partisi tarafında adaya gösterilmişti, bir önceki turda da birinci olarak geçmişti..


Romanlar 5.5 milyon oyumuz var diyerek "Güzel Parti" yi kurma kararı aldılar..

Metin Feyzioğlunun dlilnden kan eksik olmaz oldu

Bir zamanlar başkana her türlü atarı yapan adam şimdi ne hallere geldi. aylardır içeride olan ve yargılanan, içride muhtemelen her türlü işkenceme maruz kalmış iki yazar hakında kalmelerinde kan var deme yüzsüzlüğünü dile getirebiliyor. esasen düşünce özğürlüğüdür der geçerim sonuşta sevmek zorunda değilsin ama birilerine yalakalık yapma adına değerlerinden inandıklarından ve kişiliğinden vaz geçmek inan çok acınası bir durum.. ama şöyle bişeyde var mutlaka bişeylerle tehdit ediliyor da olabilir. yoksa o yargı yılı açılışında nasılda terbiyesiz dediğini ve gider yaptığınıda hatırlıyoruz..

Bunda bir iş var ağa..

Vergi cenneti olan ülke.

Siyasal islamı dünyada belli bir güruh yönetiyor ve islamda onların elinde başkalaşıyor adına islam dedikleri dinle diyanetle alakası olmayan ve popüler kültürlerine entegre ettikleri bir inanç sistemi oluşturmuşlar ama din din olmaktan çıkmış durumda muhtemelen inandığımız islam birbirinden farklı.. kuran ve sünnetten ayrılmamak ümidiyle..

Türkiye ne çektiyse siyasal islamcılardan çekti. Yüzyılın en büyük din masalı.

Tabi düğmeye basılacağını önceden haber alan zengin ve nitelikli bir güruh vardı onlar önceden Avrupa'ya kaçıp gittiler.

Bu işin çözümü belli ya kamplara doldurup birini bile şehirlere bırakmayacaksın onlara özel sınıra yakın bir bölgede yeni şehirler ve yaşam alanları kurup yaşatacaksın ve mümkün mertebe bu topluma entegre etmeye çalışacaksın

yada bu sorunun en azından maddi boyutuna ortak olmayan Avrupa'ya ceza niteliğinde yakaladığını tren gemi vs. doldurup göndereceksin. bakalım onlar ne yapacaklar.. 


Kısa bir değerlendirme; Suriye karışmadan önce yıllarca dönemim başbakanı Tayyip bey ile aile gibi ve tabiri caiz ise kankalardı. aralarından su sızmazdı ama sonra ne olduysa birileri düğmeye bastı ve ortalık toz duman. Arap Baharı denen bu süreç ortadoğu ve kuzey afrikadaki müslüman coğrafyasını kan gölüne çevirdi.

Ama bizim müslüman devşetlerin uyanık olmayan ve genelde kukla yönetimler bu süreçte yapıcı rol almak yerine çanak tuttular. Beşar Esad bu süreçten öncede diktatördü babası gibi şimdide diktatör, arap baharı başlamadan önce kankan başladıktan sonra diktatör oldu öylemi. sevsinler senin dik duruşunu... 

Şimdi boyuta insani açıdan bakmak istiyorum evet bir savaş coğrafyasında kimse yaşamak istemez ve hemen kaçmak ister, zaten fakir ve hertürlü pisliğin olduğu bir toplumun en niteliksiz kısmı sınırları aşıp ülkemize geldi. yıllardırda bırakın misafir gibi yaşamayı ev sahibi gibi yiyip içiyorlar ve hiç misafir gibide davranmıyorlar. tamam kaçılacak ortamdan kaçıp gelmişler ama abi bu savaşın sebebi değiliz neden bütün yükü biz ödüyoruz çok kıymetli başkan bey Avrupa ile yapılan bir sözleşme var onuda anladık ama bu işin maliyet ve entegrasyon boyutu müthiş zahmetli ve tabi maliyetli şuana kadar devletimiz 40 milyar dolar harcadığını söylüyor ama bence bu rakam çok daha büyük ve içeride yarattığı işsizlik boyutu ile ülke insanına verdiği dolaylı zararı da göz önüne alırsak bu maliyet 100 milyar doların üzerinde olduğunu rahatlıkla söylerim..

Şimdi birileri bu adamlar ticaret yapıyor ve ekonomiye canlılık katıyor diyebilir ama vergi ödemeyen bir topluluk sadece kendine katkı yapar sana baba değil..

Lütfen bu konuda önerileri olanlar mutlaka paylaşımda bulunsun..

Başlık belli "ülkemin karanlık yüzü; Borç Deryasında Yüzenler"

31,5 milyon BORÇLU, 3 milyon 451 bin kişi kredi kartı borcu yüzünden İCRALIK, Tüketici kredileri ve kredi kartlarındaki TAHSİLİ GEÇMİŞ  alacak miktarı 19,7 milyar 10 milyon aile KİRADA 11 milyon İŞSİZ var ama derdimiz Suriyelilere bahçeli ev yapmak..!

Öcalan 1972'den beri MİT elemanı; Bahçeli'nin ve Askerin bilmiyor olması söz konusu değil demiş Dilipak

Bu arada Asala terör örgütünün 21 farklı ülkede 100 üzerinde saldırısı sonucu ölen yüzlerce diplomatımız kimin kurbanı. Bunun hesabını verecekler mi bu muhterem soykırım savunucuları. tarihi bir trajediyi bahene edip yüzlerce insanı kanını döken bir toplum o zaman soykırım yaptıklarını iddaa edenlerden ne farkları kalıyor.. 

Birde bunları besleyen kimler ve hangi dış odaklar acaba..

Avrupa ve Amerika Ermeni meselesini elinde hep bir koz olarak tutmuştur. Vakti zamanı geldiğinde bu kozu kullanacaklardı. Bilmiyorum vakti zamanı geldi mi yoksa

Başkanın diploması var mı yokmu bilemem ama artık bu konuyu konuşmaya gerek yok. Atı alan üsküdarı geçmiş.

Marmara Üniversitesi Röktürü Prof. Dr. Zafer Gül diploma var diyor. Üniversitenin kendiside var diyor. Daha ne uğraşıyorsunuz adamın diplomasıyla.

Arkadaş hiç anlamıyorum memleket insanını, siyaseten ne kadar karşıt olursanız olun bu birbirinizi yok sayma, sövme, ocu bucu  deme, hatta katline fetva verme vs laa ne oluyor size, siz sadece memleket meseleleri üzerinden birbirinizi eleştirmiyor musunuz, o zaman bu ne kavgadır kimse kimseyi ihanetle suçlayamaz kimsenin böyle bir hakkı ve haddi olamaz. kimsiziniz lan siz. Şuan için hükümet başta olduğundan eleştirilecek çok fazla konu olabilir ama sırf yetkiler adamların elinde diye muhafetteki arkadaşlar kendilerini bu sorumluluğun dışına atamazlar o kadar kolay değil..

Bu ülkede yapılan her icraatta sizinde payınız da var kusura bakmayın ama hiç uzlaşmacı ve iş bitirici değilsiniz hükümet bir konuda yanlış yapabilir ama siz güçlü muhalefet olmak istiyorsanız sadece yapılan yanlışı karalamakla işiniz bitmez çözüm önerileri ve doğru yolu bulmak ve eğer hükümete doğruyu anlatamıyorsanız bunu kamuoyuna anlatmak durumundasınız.

Açıkçası ana muhalefetteki parti chp nin bu ülkede belli bir kesim tarafından durmadan eleştirilmesi ve şeytan gibi görülmesinin başlıca sebebi dindarlık noktasında bazı söylem hatalarının olması, yanlış anlaşılmasın herkes dindar olsun dine sevgi duysun gibi bakmıyorum olaya. sadece bu ülkenin toplumu milliyetçilik ve dindarlık noktasında çok ciddi hassasiyetleri var ve bu çok normal. siz inançlara saygılıyız derken dinini dilediği gibi yaşamak isteyenlerle aranıza mesafe koyarsanız ve geçmiş politik hatalarınızdan ders almazsanız kusura bakmayın ama inandırıcılığınız istenen noktalara gelmez ve her zaman olduğu gibi siyasi partiler samimi ve idealize edilmiş oylar almaz her zaman ki gibi taraftarlık ekseninde yani takım tutar gibi olaya bakar ve oy verir o kadar.. 

Ya hakkaten merak ediyorum.. Bizim başkanın gerçekten diploması yok mu? varsa ki okul verdik dedi ama bazı şaibeli durumlar söz konusu sadece aynı dönem ve aynı bölümden başka mezun var mı? ve başkanın sınıf arkadaşları var ise bir kaçı çıksın desin ki biz başkanla aynı sırada okuduk..vs  valla meraktan..

ABD her zaman iki yüzlü olmuştur. Rusya da iki yüzlüdür. Dünyadaki ülkelerin tamamı böyledir. Herkes menfaati gereği çalışır.

Görüldüğü üzere ABD başkanı kendi meclisinden izin almadan Türkiye ile barış pınarı harekatı için mutabakat imzaladı ama meclis ermeni tasarısı ile beraber bu konuda da yaptırım kararı aldı. 

Anlamadığım zaten abd nin istediği gibi bir anlaşma imzalanmadımı neden şimdi kıvırdılar, yoksa anlaşma sadece iki başkan arasındamı konuşuldu. 

Ulan devletimiz kimlerin elinde ne hale düşürüldü, yazıklar olsun.. vesselam..

ERMENİ TECHİRİ KONUSUNDA DÜŞÜNCELERİM..

Bu arada çok yakın bir ermeni dostum var ve soykırımı savunan biri umarım onu üzmem ama gerçekleri konuşmakta fıtrat meselesi..

Tabi uzun yıllardır özellikle batılı ülkelerin gündeminde olan ve hiç önemini kaybetmeyen bir konu, batılı devletler her zaman bir sopa olarak kullanabilecekleri bu tür yaraları çekinmeden kaşıyadurmuştur.. ki bu olaydaki dahli tartışılmaz eğer Anadolu topraklarında böyle bir vaka yaşandı ise bunun suçu o zamanki avrupalı devlerlerdir. siz osmanlıda en yukarılara kadar hizmetlerde bulunmuş milleti sadıka ünvanını almış bir topluluğu ve bir milleti değişik bahaneler ve vaatlerle kandırıp bu hale getirdiniz şimdi bedelini bize ödemeye kalkıyorsunuz ne kadar iki yüzlüsünüz..

ilk olarak 1878 berlin kongresinde gündeme gelmiş ve ondan sonra ermeni camiası sömürülmüş ve ayrıca çeteler oluşturmuş ve silahlandırılmıştır.. özellikle de ruslar tarafından. açıkçası güneyden kuzeyden doğudan ve batıdan türlü düşmanla mücadele ederken birde anadoluda kendi içinden böyle bir ihanete uğramış bir devlet her türlü baskıya rağmen toplu bir katliam yapmayıp tek yol olarak onları techir yani zorunlu göçe tabii tutmuştur. lakin dönem yokluk dönemi olduğundan yolda türlü hastalıklar ve salgınlarla binlercesi malesef vefat etmiştir ayrıca köyleri ve kasabaları ermeni çetelerince katledilen bölge insanı da intikam duyguları ile bu göçe katılmış insanları hedef almıştır.. ama ermeni camiasını söylediği gibi tıpkı almanların yahudileri yok etmesi gibi sistematik bir katletme olduğunu düşünmüyorum ama varsa da bizim ülkemizin yöneticilerinin dediği gibi tarafsız ki bu bence çok mümkün değil ama konunun tarihçiler ve belgeler ışığında tartışılması gerektiğini düşünüyorum ama bu konu soykırım gibi bir karara bağlanırsa o zaman ermeni çetelerinin ki bunların biri şuan siyasi varlığını hala koruyor, bu çetelerin doğu anadoluda katlettiği binlerce köy ve yüzbinlerde müslümanı ki bazı kaynaklarda 500 bin civarı olduğu varsayılıyor. onların hesabını verecekler mi? cumhurbaşkanlarının dediği gibi 3  5 köy bastık demekle kurtulmamalılar.. birinci dünya savaşında süriye cehpesinde ingilizleri arkasına saklanmış ermeni komutanlar esir düşen 5000 askeri temizlik bahanesi ile yüksek klor içeren havuzlara atıp kör ettiklerini unutmayacağız..

Gerçek şu ki bize bedel ödetip kesinlikle karşılanmaması gereken milyar dolarlar ve hatta belkide toprak talebide bulunacaklar ama açıkçası osmanlı döneminde de sonrasında da toplumun tüccar kısmını oluşturduğu ve bu toprakların kaymağını bizden daha çok yedikleri bir gerçek hatta askerlik bile yapmıyorlardı belli bir döneme kadar. karşılığında da vergi ödüyorlardı ama bunu bile dert ettiler. demem o ki insan her zaman aç gözlü ve talepkardır, 1915 te ermenilere karşı bir tırajedi yaşanmış olabilir ben buna soykırım demem ama yaşanmış acıları da hiç yaşanmamış saymak insanlıkla bağdaşmaz iki tarafta suçlarını kabul edecek ve en yüksek mertebede özür dilenmelidir ama o kadar...  vesselam.


Ermenilerin uzun yıllardır üzerinde çalıştıkları ancak her defasında ‘Amerikan devletinin’ stratejik gerekçelerle engellediği ‘Ermeni Soykırım Karar Tasarısı’ bu kez jet hızıyla ve ezici bir çoğunlukla geçti.

Hemen ardından ise Türkiye’nin Suriye’ye yönelik operasyonu nedeniyle hazırlanan yaptırım yasası görüşüldü ve o da ezici bir çoğunlukla geçti.

yakın zamanda bizi Nato'dan atmakla değil belki ama dışlamakla tehdit etmeye de başlarlar ise buna da hiç şaşırmayacağım.Bakalım daha neler göreceğiz .

Devleti yönetenlerin sözde kamu yararına yaptığı icraatları Aliya İzzetbegoviç in kitabından kısa bir alıntı yapmak istedim ama anlamak önemli tabi…

“Umumî menfaat” veya “gaye” mantığının, insanları trajedik sonuçlara ve genel bir karışıklık ve aldatmacaya götürebildiğini gösteren açık bir örneği de yalan tarih veriyor. Komünist manifestosu ilk önce proleterlerin, burjuva aldatmacası diye ahlâkı reddettiklerini ilan etmişti. İkinci Enternasyonal ise, hakkaniyet prensibini kabul, “gaye vasıtayı takdis eder” parolasını ise reddettiğini belirtmek suretiyle, bu tutumu biraz değiştirdi.

Fakat Lenin ancak proletaryanın zaferine katkıda bulunan şey ahlâkîdir diye tekrar manifestonun pozisyonuna döndü ve bununla ahlâkı kökünden inkâr edip yeniden gayeyi kıstas olarak ortaya koydu. Lenin’in bu kaidesini tatbik eden Stalin, proletaryanın zaferi için şunları yapmanın lüzumlu ve dolayısıyla da ahlâkî olduğu kanaatine vardı:

Bundan sonrası sanki bugünü anlatıyor;

Toplama kampları kurmak,

devlet ve polis mekanizmalarım o zamana kadar görülmemiş ölçüde kuvvetlendirmek, 

en yüksek idarecilerden başlayarak mahallî idarecilere kadar iktidarın herhangi bir şekilde tenkit edilmesini önlemek ve idarecilerin YANILMAZLIĞI hakkında ki kanaati devam ettirmek, 

lider kültünü kurmak ve lidere yanılmazlık ve müstesna basiret özelliklerini atfetmek, 

herhangi bir direnişi önlemek üzere devamlı korku havasını muhafaza etmek, 

istenmeyen kişi, grup veya milletlerin topluca tasfiyesini sık sık gerçekleştirmek, 

yüksek maaş ve diğer imtiyazlarla orduyu, polisi, siyasî mekanizmayı ve aydınlardan muti olanları elde etmek, 

hakim sınıfın iaşesi için hususî depolar kurmak, 

halk kitlelerinin tam manası ile istismarını temin etmek, bütün enformasyon vasıtaları, basın, radyo ve televizyon, demokrasi, hürriyetler, hümanizm, refah, parlak istikbal, lider ve yöneticilerin faziletlerinden durmadan bahsetsinler diye, tekel altına almak, 

başka milletleri “serbest ifade edilen iradelerine uygun olarak” istilâ altında tutmak vs. vs. 

Bütün bunların “proletaryanın zaferi” için yapıldığım söylemek ve bunu durmadan tekrarlamak gerekiyordu ki, sadece caiz olmayıp, ahlâka da uygun düşsün diye bütün gözler boyandı.. vesselam

Yaşadığımız ülke birçok yerle ve bölge ile kıyaslandığında cennet konumundadır, inşaalah rabbim büyük dert vermez ama bir islam ülkesi olarak ve çok köklü bir tarihe sahipliğimiz doğrultusunda daha adil yönetilmemiz gerektiğini düşünüyorum, ülkede alınan en yüksek ücret 81.250 tl ve asgari ücret 2020 tl iken arada 40 kat fark olması medeni dünya düzenine hiçyakışmayan bir tablo. Tamam arada mutlaka fark olacak ama devletin en üstünde olan kişi bir çok gideri zaten devlet ödeneklerinden yapılırken o kadar para ile ne yapıyor merak etmiyor değilim kaldı ki çocuklarının çok ciddi kazançlar elde ettiği şirketleri var ki o konuya hiç girmek istemiyorum.. neyse takdir halkındır bize düşen doğru yolda ki mücadelemize devam etmeksir. vesselam

16 7 8