düz_adam neler yazmış

Yazar takip için üye girişi yap. Bu yazarı 1 kişi takip ediyor

Ligin başından bu yana hiç şans vermediğiniz Beşiktaş herkesin takdirini kazanarak ŞAMPİYON olmuştur,bu konu hakkında olumsuz yorum yapılabilecek çok fazla konu bulunmamaktadır.

Tebriklerinizi kabul ediyoruz.

Hakettik ve kazandık.

TEBRİKLER ŞAMPİYONUM TEBRİKLER BEŞİKTAŞ'IM.

Açıklamaya göre YouTube Kids, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında bugünden itibaren Türkiye'deki ebeveynlerin ve çocukların kullanımına açılıyor. 


Google bugün, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu, Bilgi Teknolojileri ve İnternet Güvenliği Derneği Başkanı Ömer Faruk Sorgun ve Google Türkiye Kamu İlişkileri Başkanı Pelin Kuzey'in katılımıyla gerçekleşen online basın buluşması düzenledi. Toplantıda Google, YouTube Kids'i Türkiye'ye açtığını duyurdu. 

Açıklamaya göre YouTube Kids, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında bugünden itibaren Türkiye'deki ebeveynlerin ve çocukların kullanımına açılıyor. 

YouTube Kids nedir? 


YouTube Kids ile çocuklar, kendilerine özel içeriklere güvenle erişebilecek. Ebeveynler ise çocukların içerik tüketimini kolayca kontrol edebilecek. YouTube'dan bağımsız olarak çalışan YouTube Kids, tamamen çocuklar için tasarlandı. Akıllı TV, tablet ve telefonlarda kullanılan YouTube Kids, 3-13 yaş arası çocuklara güvenli ve zengin bir ortam sunuyor.

Uygulamanın, eğlendirmek, zengileştirmek ve keşfetmek 3 ana odak noktası mevcut. YouTube Kids'te Şovlar, Müzik, Öğrenim ve Keşfet olmak üzere 4 ana içerik türü bulunuyor. Platformda yabancı içeriklerin yanı sıra Kukuli ve TRT Çocuk YouTube kanalları ile Türkiye'deki aile yapısına ve kültürüne yakın içerikler de yer alıyor. 

YouTube Kids'in 106 ülkede ve 40 dilde çocuklar ve ebeveynlerin kullanımına açık olduğunu belirtelim. 10 milyondan fazla indirilme alan uygulama haftalık 35 milyondan fazla izleyiciye ulaşıyor. 

YouTube Kids'te öne çıkan özellikler

Ebeveynlerin çocuklarını daha iyi gözlemleyebilmesini sağlayan ebeveyn kontrolü,  kişileştirilmiş profiller ile anne babaların her bir çocuk için ayrı izleme tercihleri ve tavsiyeler oluşturmasını sağlıyor. Platformda yalnızca onaylı içerik modu seçildiğinde ise çocuklar sadece ebeveynlerin seçtiği kanalları ve içerikleri görüyor.

Üstelik ebeveynlerin arama fonksiyonunu da kapatması mümkün. Arama fonksiyonu kapatıldığında çocuklar sadece kanallardaki videoları izleyebiliyor. Son olarak platformda bulunan dahili zamanlayıcı ile çocukların ekran süresini belirleyebildiğini belirtelim. 

Bu arada ebeveynler, çocuklar için 8 farklı profil oluşturabiliyor. Profil seçeneklerinde sunulan okul öncesi (2-5 yaş), küçük (5-7 yaş) ve büyük (8-12 yaş ) kategorileriyle  yaşa uygun içerik seviyeleri de belirlenebiliyor. Ebeveynlerin içerikleri kolayca seçebilmesi için koleksiyonlardan seçim yapma imkanı da sunuluyor.

Türkiye'deki ebeveynlerin TEGV tarafından oluşturulan Dr. Özgür Bolat'ın yer aldığı koleksiyonları seçmesi mümkün. Etkinlikte YouTube Kids'in özelliklerini YouTube Türkiye İş Ortaklıkları  Müdürü Bora Başman aktardı. 

Ömer Fatih Sayan, çocuklar için güvenli internet sunma konusunda YouTube Kids'in önemli adımının altını çizdi.    Sayan, konuşmasında bakanlık çalışmaları kapsamında  2007 yılından itibaren internetin güvenli kullanımı konusunda  verdikleri eğitimleri ve 2011 yılından bu yana sürdürdükleri güvenli internet hizmetini detaylandırdı. Sayan, sözlerini tamamlarken ebeveynlere çocuklarını dijital tehlikelerden koruyabilmeleri adına değerli önerilerde bulundu. 

Etkinlik Dr. Özgür Bolat, Prof. Dr. Leyla Keser ve Yazar Şermin Yaşar'ın katıldığı "Dijital Çağda Ebeveyn Olmak" oturumu ile devam etti. 

Kaynak.

https://webrazzi.com/2021/04/21/youtube-kids-turkiye-ye-aciliyor


Samsung iki yerden katlanabilen akıllı telefon çıkaracak

 

Yayınlanan yeni bir rapora göre Güney Koreli teknoloji üreticisi Samsung bu yıl, çift menteşeli ve iki yerden katlanabilen bir akıllı telefon piyasaya sürecek.

Sektörün güvenilir haber kaynaklarından Nikkei Asia'nın raporuna göre Samsung, iki menteşeli bir katlanabilir akıllı telefon modelini piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Cihazın renderlarının ardından, yeni tasarım detayları ve satışa sunulacağı tarih de ortaya çıktı.

Rapora göre şirket, Galaxy Z Flip ve Galaxy Z Fold'un güncellenmiş sürümlerine ek olarak, bu yıl tamamen yeni bir katlanabilir akıllı telefon çıkaracak. Cihazın geliştirilmesinin temel amacı, esnek ekranlı cihazların kullanımına yönelik senaryoları genişletmek olarak açıklanıyor. Örneğin, ek menteşe sayesinde akıllı telefon, bir dizüstü bilgisayar olarak kullanılabilecek ve ekranın üçte biri dokunmatik klavyeye ayrılabilecek.

Raporda: "Tasarım, katlanmamış ekranın en boy oranını genel olarak kabul edilen 16:9 veya 18:9 ile eşleştirmek üzere tasarlandı. Böylece daha fazla video oyunu ve diğer uygulama cihazda daha sorunsuz ve daha yüksek çözünürlüklerde çalışabilir." ifadeleri yer alıyor.

2021 sonunda piyasaya sürülebilir

Samsung, çift menteşeli tasarım için halihazırda birkaç patente sahip. Bunlardan birinin bu yıl hayata geçirilmesi bekleniyor. Şirket aynı zamanda, mikro devrelerin tedarikinde yaşanan küresel krizin, Nisan'dan Haziran'a kadar olan dönemde yeni cihazların piyasaya sürülmesiyle bir sorun haline gelebileceğini de kabul etti. Ancak üretici, bu sorunu çözmek için fazladan çaba gösterdiğini söylüyor.

İki yerden katlanan, alışılmadık bu akıllı telefonun piyasaya sürülmesinin bu yılın sonuna doğru yapılacağını öne sürülüyor. Cihazın fiyatı ve teknik özellikleri ise henüz belli değil.

Kaynak:

https://asia.nikkei.com/Business/Technology/Samsung-bets-big-on-foldable-smartphones-amid-chip-crunch?utm_campaign=DonanimHaber&utm_medium=referral&utm_source=DonanimHaber

 

Bugünün anısı için ne yazsak boş ne desek yavan.Çanakkale destanı dünya savaşlar tarihinde eşi benzeri olmayan bir sürü olayın yaşandığı ve adına gerçekten destan denilirken hak eden bir geçmişe sahip bir ünvan.düşünsenize hangi savaşta birbirinin içine geçmiş mermi görebilirsiniz veya görseniz bile bu kaç adet olur veya hangi babayiğit 285 kg'lık top mermisini sırtına alıp hemde 3 kez ardı ardına o topa sürüp düşman gemisini yer ile yeksan etmek adına hedefine gönderebilir.

Yazılacak 10'larca hatta yüzlerce destan ve hikaye var Çanakkale ve Anafartalar Baş Kumandanı Gazi Mustafa Kemal paşa ve Silah arkadaşları için bizde bugün bunlardan bir tanesini kaleme alalım istedik,Gözlerimizde yaş,dudaklarımız da dua kalbimizde Saygı ve Rahmet ile.

Allah tüm şehitlerimizin şefaatine bizleri mazhar eylesin.

18 MART ANISINA


Rahmetli Seyit İlşekerci’nin eczanesinde oturuyordum. İçeri genç bir karı-koca girdi. Bana “Hocam, sizi televizyonlardan tanıyoruz. Bizim dedelerimiz de Çanakkale’de kalmışlar. Dönmemişler. Bir sorumuz var. Çanakkale Savaşlarına katılıp da en son gelen kaç tarihinde geldi?” diye sordular.

Ben: 

“Kayıtlara göre en son 1952 de iki kişi dönmüş. Biri Burdur’a, diğeri Zonguldak’a dönmüşler.” Dedim.

Yanımda oturan Üçpınar köyünden Remzi isimli arkadaş atıldı: 

“Hocam, o da bi şey mi? Bizim köye tam 64 yıl sonra biri çıktı geldi..”

Ben çakı bulmuş çocuk gibi sevinerek atıldım: “Nasıl oldu? Anlat bakalım.


“1978 yılında Balıkesir İstasyonunda elinde bir torba, garip kıyafetli yaşlı bir ihtiyar iner. İstasyon önündeki taksilerden birine sorar: 

“Oğlum, beni Üçpınar köyüne götürü müsün?

“Götürem amca, bin arabaya?”

O zamanlar Üçpınar’a giden yol, eski garajın üzerinden geçerek Toygar’dan Üçpınar’a giderdi. Şoför oraya doğru arabayı sürerken Toygar Tepe’ye geldiklerinde şoför: “Amca, bak Üçpınar Köyü karşıda..”

Adam: 

“Yok oğlum.. Değil. Bizim köyün evlerinde dam yoktur. Bu köyün bütün evlerinde dam var.”

Biraz daha giderler. Yolun hemen solundaki köyün mezarlığı önünden geçerken, adam: “Dur..!” der. Dururlar. Adam taksiden iner, mezarlığa girer, bir ağaca sarılır. Biraz sonra gelir.

“Tamam oğlum, burası bizim köy. Bu ağaç Hacı Abdullah’ın çetlemiği(çitlembik). Tanıdım.

Giderler. Taksi köy kahvesi önünde durur. Adam iner kahveye girer.

Yaşlı adam bir yere oturur. Hiç konuşmadan kahvedekilerin yüzlerine defalarca dikkatle bakar. Kahvedekilerden birisi muhtara gider, kahveye garip bir ihtiyarın geldiğini, hiç konuşmadan herkesin yüzlerine baktığını söyler.

Muhtar hemen kahveye gelir. İhtiyar adama:

“Amca, sen birini mi arıyorsun? Sen kimsin? Nerelisin?”


“Kimseyi aramıyorum oğlum ben de bu köydenim.”

“Amca, ben yirmi senedir bu köyde muhtarlık yapıyorum. Seni tanımıyorum. Kimlerdensin sen?”

“Çok oldu oğlum. Beni ancak ihtiyarlar tanır. Onları çağırır mısın?”

Biraz sonra köyün bütün ihtiyarları kahveye toplanır. Ama kimse geleni tanımamıştır. İhtiyar sormaya başlar: “Süleyman Çavuş?”,

 “Öldü.”,

 “Recep?”, 

“Öldü”, 

“Koca Salih?”,

" Öldü.”, 

“Topal Murat?”, 

“Öldü.”,

 “Eyüp Çavuş..?”,

 Yaşlı bir adam yavaşça ayağa kalkar. 

“Eyüp Çavuş benim..” Bakar.. Bakar.. Bakar.. Bakar.. Sonra birden gelen misafire sarılır. “Muhammet(Remzi), sen misin? Sen misin be? Nerede kaldın bunca zamandır? Nerelerdeydin be?”

Eyüp Çavuş tanımıştır geleni.

Anlatır. Çanakkale Cephesinde harp 1916 yılı başında bitince, Gazze Cephesine götürülür. Orada yaralanınca, Halep’de Asker Hastanesinde tedavi edilirken İngilizler gelir. Halepliler;

 “Bunlar bizim insanlarımız. İngiliz gâvuru, bunlara eziyet eder.” 

Diyerek yaralıları hastaneden kaçırıp evlerine götürürler. 1918 de olan bu olayın üzerinden yıllar geçer. Bir türlü gelemez bizim askerler.

Üçpınarlı Muhammet de orada kalır. Evlenir. Çocukları olur. Ama vatan hasretiyle harıl harıl yanmaktadır. Ancak altmış dört yıl sonra son bir kere daha vatanını görmek arzusu ile Balıkesir’e Üçpınar’a gelmiştir. Son bir kere daha görmek için.

Sorar; 

“Bizimkilere ne oldu? Yaşayan var mı?

“Ne olacak bunca zaman, anan öldü. Baban öldü. Abin öldü. Ablan öldü. Amcan öldü, Dayın öldü. Karın öldü. Ama kızın sağ.”

“Neeee? Kızım sağ mı? Aaah benim bir de kızım vardı. Ben gittiğimde on beş günlüktü. Nerede şimdi benim kızım şimdi?”

“Bak şu caminin yanındaki ev muhtarın evi. Onun yanındaki değil de öteki ev kızının evi. Biz ona Çakır Hatça” deriz.”

“Ama kızım beni tanımaz ki?”

“Bekle. Ben söyleyip geleyim.”

Gider. Hatça Teyze avluda leğende çamaşır yıkamaktadır. Eyüp Çavuş telaş içinde avluya girince; 

“Hayrola, Eyüp Dayı, Ne var?”

“Hatça kızım, sana müjdeli bir haberim var. Baban geldi.. Baban sağ..”

Hatça Teyze; 

“Iıııııh.!” Diyerek bayılır. Biraz sonra ayıltılınca; “Eyüp Dayı, bu nerden çıktı. Şimdiye kadar bana hep babamın şehit olduğunu söylediler ya.?”

Kızım gelen baban. Ben tanıdım.”

“Nerede babam?”

“Kahvenin önünde.”

Hatça Teyze hemen fırlar. Eyüp Çavuş da arkasından çıkar. Gelen Muhammet(Remzi) Çavuş gelenleri görünce o da koşarak karşılamaya gelir. Ama ikisi de birbirlerine yabancıdırlar. Öyle ya hayatın bin bir derdi ile gurbet ellerinde kalmış, bir kızı olduğunu unutmuş birisinin altmış dört yıl sonra yaşlı bir kadın karşısına çıkıyor ve onun kızı olduğu söyleniyor. Altmış dört yıl babasının öldüğü söylenen birisine de, karşısında duran ihtiyar adamın babası olduğu söyleniyor.

Karşı karşıya gelip garip bir şekilde birbirlerine bakıyorlar.

Biraz sonra Eyüp Çavuş: “Kızım Hatça, bu senin baban. Ben kendimden nasıl eminsem, bu adamın senin baban olduğundan eminim. Öp elini.” der.

O gece Üçpınar Köyünde bayram yaşanır. Herkes bu yeni duydukları akrabalarını ziyarete gelirler. Muhammet Çavuş on beş gün kadar, köyünde dolaşır. Tarlalara gider, tepelere çıkar.

On beş gün sonra kızına: “Kızım, ben artık gidiyorum.” der.

Kızı: “Baba, nereye gidiyorsun? Bu gördüğün her şey senin ya”

“Hayır kızım. Ben artık Halepliyim. Orada kardeşlerin var. Bir oğlum, bir kızım var. Ben sadece bir kere daha yurdumu, vatanımı ölmeden önce bir kere daha görmek için geldim.” der ve ertesi gün gider.

Ertesi yıl gene gelir. bu sefer oğlunu ve kızını da getirmiştir.

Oğlu Halep’te inşaat mühendisi imiş. Onun adını da

 “Muhammed Remzi” koymuş. Kahvede kendisine sormuşlar. “Senin adın Muhammed. Ama oğluna neden kendi adını verdin?”

“BEN VATAN HASRETİ İLE YILLARDIR O KADAR YANDIM Kİ, BEN ÖLMEDEN VATANIMA KAVUŞAMAZSAM, ADIMI HİÇ DEĞİLSE OĞLUM GÖTÜRSÜN VATANIMA DİYE KENDİ ADIMI VERDİM ONA DA”

Kızının adını ne koymuş biliyor musunuz?

O altmış dört yıl hasretini çektiğinin adını koymuş.

Dünyanın en güzel adını koymuş.

Kızının adı “TÜRKİYE”


KIZININ ADINI “TÜRKİYE” KOYMUŞ…

Türkiye bu yıl 82 yaşına bastı. 

Aydın Ayhan.

Beklediğim büyük haber buydu.. kulaklılar ne zaman tarih olur diye merak ediyordum bende.. 

11 dünya rekoru kırmış, 17 kez Dünya ve 13 kez Avrupa yüzme şampiyonu olmuş Ermeni asıllı Sovyet yüzücü Shavarsh Karapetyan.
16 eylül 1976'da Erivan'da günlük koşusunu yaparken bir otobüsün baraj duvarını yıkarak göle düştüğünü görür.
Tereddüt etmeden göle dalan Karapetyan, ayakları ile otobüsün arka camını kırar ve yaklaşık 20 dakika içerisinde 35-40 ar saniyelik periyodlarla 10 metreye dalış yaparak 30'a yakın yolcuyu çıkarır. Ancak 20 yolcu hayatta kalabilmiştir.
Cam kesikleri nedeniyle kanına bulaşan şehrin kanalizasyon atıkları kendisini komaya sokar, doktorlar umudu keser ancak 46 günlük koma sonrasında kendine gelir. Zatürreye de yakalanan Karapetyan'ın ne yazık ki spor yaşamı sona ermiştir.Hastaneden çıktığında yaptığı açıklamada “Çok fazla dalış yapamayacağımı biliyordum, bu sebeple hata yapmamam gerektiğini de. Aşağısı çok karanlıktı ve ben hiçbir şey göremiyordum. O sıra bir yolcu yerine bir koltuk çıkarmışım. Koltuk yerine birini daha kurtarabilirdim. Hala o koltuk rüyalarıma giriyor" diyerek üzüntüsünü dile getirmişti. Karapetyan'ın kahramanlığı sadece bu olay değil, yüzme okuluna giderken şoförün uçuruma sürdüğü araca son anda müdahale edip kendisiyle beraber 30 kişinin hayatını kurtarıyor. Ayrıca 1985 yılında bir yangında, yanan binaya dalan Karapetyan, birçok insan hayatını kurtarmıştır. Kendisi ciddi yanıklar sebebiyle uzun süre hastanede yatmak zorunda kalmıştır. Kahramanlığı uzun süre gizli tutulsa da bir raporun ardından olay ortaya çıkar ve Unesco'nun 'Fair Play' ödülünü alır. İsmi ise keşfedilen bir gezegene verilir. Karapetyan, birçok onur madalyası da kazanmıştır. Başarılı sporculuk hayatı ve yaptığı büyük kahramanlıklarının ardından daha basit bir hayat yaşamak için 1993 yılında Moskova'da ayakkabı dükkanı açar. Yaptığı kahramanlık hiçbir zaman unutlamayan Karapetyan'a Sochi Olimpiyatlar'ında olimpiyat meşalesini taşıma onuru da verildi.

Cehl üç türlüdür;
Cehl-i basit:Bilmez.
Cehl-i mürekkeb:Bilmediğini de bilmez.
Cehl-i mik'ab:Bilmediğini bilmediği gibi biliyorum diye inat eder..

Eeee bu listede biz yokuz ya kim unuttu bizi hemen çıksın ortaya :))))

Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördü.

Kendi kendine: İçinde hangi yiyecek var acaba?" diye düşündü.

Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı:

"Evde bir fare kapanı var!

Evde bir fare kapanı var!" diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı.

Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı: "Zavallı farecik...Bu senin sorunun benim değil. Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın" dedi. Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla koyunun yanına koştu ve "Evde bir fare kapanı var! Evde bir fare kapanı var!" diye adeta çırpındı.

Koyun anlayışla karşıladı ama, "Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol" dedi. Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve "Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!" dedi.

İnek; “Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor." dedi.

Yılan, belli ki çok zehirliydi. Birkaç gün sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve öldü. Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli et sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı. Fare tüm bu olanları büyük üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi.  Dememiz o ki; bugünlerde kendinizi oldukça güçsüz ve kimseden yardım göremiyor gibi düşünebilirsiniz. Bırakın herkes umarsızlığının bedelini kendi öder. Önemli olan çevrenizde yaşanan şeyler sizin ne kadar umurunuzda…Bir arkadaşınıza ya da dostunuza nasılsınız ya da senin neyin var diye soruyor musunuz? Kim kimin umurunda. 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın' atasözü yanlış ve bir o kadar da tehlikelidir.  Gerçekten pek çoğumuzun hayat felsefesi haline gelmiş bir bakış açısıdır. En çok üzen şey de arkadaş dediğiniz insanların siz zor bir durumdayken yanınızda haklısın deyip de diğer ortamda sizi savunma fırsatı geldiğinde sessiz kalmasıdır.

Kimseyle iyi geçinmek adına kendi değerlerinizi yok saymayın. Her şeyin nazik bir yolu ve yöntemi vardır. Şu dünyada herkesin başına her an her şey gelebilir ben bunu bilir bunu söylerim. Bencil olmamak lazım…Kim ne yaparsa kendine yapar.  Kötü bir yorum yaparsanız kötü bir yorumla karşılaşırsınız, kötü bir söz söylerseniz kötü bir sözle karşı karşıya kalırsınız. Kötü bir niyet sizi her zaman mutsuz eder. Hayat müthiş bir dinamiktir ve bizden çok zekidir. Verdiğini geri alırsın kuralını sonuna kadar savunup bunu söyleyeceğim. Birine karşı yaptığınız yorumlar ve eleştiriler sizi bağlar. Karşı tarafı değil. Mesela ben hiç tanımadığım biri hakkında bir yorumu içimden bile yaptığımda kendime hesap veremiyorum. Kendi kendime konuşup dizime vururken buluyorum kendimi. Neden düşündüm bunu bana yakışmadı diyorum.  İnsanlar nasıl oluyor da kaleme vuruyor. Mesela siz okunmaz zaten ya da aman ne olacak nerden görecek diye yazdığınız her şeyden evren üzerinde sorumlu olduğunuzu biliyor musunuz? Ben bildiğim günden beri uyku uyuyamıyorum…  İyi akşamlar....

Yazıp yazıp sildiklerimiz var,anlatmak isteyip anlatamadıklarımız,ne olacak bu ülkenin hali diyerek kara kara düşüncelerimiz çocuklarımıza bakıp yeşermeye çalışan umutlarımız var. Var oğlu var yani anlayacağınız.Bir şeyler yapmalıyız, yarınlara umut olmak umut bırakmak için bir şeyler yapmalıyız.Çok geç olmadan.

Günden güne değişen,gelişen ve büyüyen bu dünya için neler yapıyorum demediğimiz her gün kaybedenler sınıfındaki yerimizi sağlamlaştırıyoruz.İlk olarak 2011 yılında dile getirilmeye başlanan Endüstri 4.0 2013 yılı itibari ile artık varlığını yavaş yavaş hissettirmeye başlamış ve 4.Sanayi devrimi ile artık Bilişim Teknolojisi ve Endüstri bir araya getirmeyi başarmıştır.Günden güne daha büyük bir köy haline gelen yerküremizde Ülkemizin bu devrimin neresinde olacağı nasıl konuşlanacağı konusu bir yana şirketlerimiz nasıl bir tutum sergileyecek çok merak ediyorum.

Toyota Corolla

📌Mart 2017 fiyatı: 23.919 Euro
📌Euro: 3.83 TL
📌Aracın TL fiyatı: 91.750 TL

📌Temmuz 2020 fiyatı: 22.771 Euro
📌Euro: 8.21 TL
📌Aracın TL fiyatı: 186.950 TL

Not: Acaba bazıları TL bazında mı bakıp, değerlendiriyor.

Üretmeden zengin ülke olmanın diğer adıdır.

Ve tüm kabine istifa eder.Vayyyyy beeee ne kral hareket.

bence yok :)))covit bakmaz tatile uzaktan eğitime bulaşır geçer valla :))

O Amonyum Nitratı o gemide hangi zihniyet unuttu ise tek tek hesap sorulmalı diyeceğim de adamlar bizde olmayan bir liyakat ile birer birer istifa etmeye devam ediyorlar. Çok geçmiş olsun Lübnan.Ortadoğu'nun en güzel şehri denilen Beyrut bunu hak etmiyor.

Yakında bu  mecrada .Bekleyin.....

Bunu da yeni gördüm.Nedir bu Tosla? var mı kullanan bilen.Sayfa açıklaması aşağıda.

Artık Tosla usülü hesaplaşma devri başladı. Hesap kitapla sen uğraşma, Harca Bölüş ile hesap bölme işi Tosla’da! Üstelik Tosla ile arkadaşına borcunu hemen öde ya da iste.

Sen de indir, Tosla ile Harca Bölüş!

linki de burada.

https://tosla.com/

bence bizde bundan yapabiliriz neden olmasın ya ?

15 Temmuz ve Destan bence bir araya gelmemesi gereken 2 kelime,açıklarmısınız neresi Destan?.

Aşk bir sudur iç iç kudur :)))

Hiç evlenmemiş ve çocuğu olmayan Franz Kafka (1883-1924), Berlin'de bir parkta yürürken, en sevdiği oyuncak bebeğini kaybettiği için ağlayan küçük bir kız çocuğuyla tanıştı. Kafka çocukla birlikte, bebeği başarısız bir şekilde aradı. Ertesi gün onunla, bebeğini aramak için yeniden buluşmayı istediğini söyledi. Fakat bebeği bulamadılar. Kafka, kıza bebek tarafından yazılmış bir mektup verdi. Mektupda "Lütfen ağlama, dünyayı görmek için bir geziye çıktım. Sana maceralarım hakkında yazacağım", diyordu. Böylece, Kafka'nın yaşamının sonuna kadar devam edecek bir hikâye başladı. Kafka küçük kıza, bebeğin maceralarının yazılmış olduğu mektuplarını okur ve akabinde çocuğun çok güzel bulduğu konuşmalar yapardı. Sonunda Kafka,Berlin'e dönmeden önce oyuncak bebeği (bir tane satın aldı) geri getirdi. "Hiç bebeğime benzemiyor," dedi kız. Kafka,bebeğin yazdığı bir başka mektup daha verdi: "Seyahatlerim beni değiştirdi." Küçük kız yeni bebeği kucakladı ve onunla mutlu bir şekilde evine gitti. 

Bir yıl sonra Kafka öldü. Yıllar sonra, bir yetişkin olan kız, bebeğin içinde bir mektup buldu, mektupta şöyle yazıyordu: "Sevdiğin her şey muhtemelen kaybolacak, ama sonunda aşk başka bir şekilde geri dönecek.


 İmza F. Kafka

Okumak,yazmak,dinlemek,söylemek dislike atmak neksfliş izlemek yasak.Yasak kardeşim yasak.

202O TEMMUZ  ekonomik griz bizi de furdu.Ka-pa-tı-yo-ruz. :))))

“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.” Bertrand Russell

Corona bahanesi ile işten çıkaran çıkarana Airbus firması yeniden yapılanma adı altında dünya çapında 15000 bin çalışanını işten çıkarma çalışması  yaptığını duyurdu.Bindik bir Alamete gidiyoruz gerçekten kıyamete.

2 3 4 5 6