kanal istanbul# Politika

Elbet bu milletin geleceğini birilerine peşkeş çeken ve millete ihanet eden sözde milliyetçi siyasiler hesap verecek.. 

Eğer bunlar milliyetçi ise vayy halimize

Vayy damat berat paşa da buralardan arazi almış.. nasıl bir memleket yaa.. resmen 1947 de ırak ve suriyede kurulmuş Baas rejimi burada yeni hayata geçirilmiş. bizde izliyoruz.. 


Bazı bilimsel çalışmaların yorumlarını paylaşmak istiyorum;

25m. derinlik çok yetersiz. Tankerlerin büyük kısmının minimum 20 m. su kesimine sahip (suya gömülü kısım), 35 m. olanlar da var. Tehlikeli madde taşımacılığı da bu gemilerle yapılıyor. Boğazda tehlike yaratacak gemiler de bunlar. Kısaca bu tankerlerin buradan geçişi mümkün değil!

–Karadeniz Marmara’ya göre daha yüksek rakımda. Dolayısıyla kanaldaki az tuzlu Karadeniz suyu olacak. Dolayısıyla suyun kaldırma gücü daha zayıf olacak. Böyle bir suda gemiler daha fazla suya gömülür. Ağır yük gemilerinin geçişi bu anlamda da zor!

-Ağır yük taşıyan gemilerin boyları 245 ila 415 m. arasında değişiyor. Bir kaza anında genişliği 200 m. civarında olan kanal kapanır.

–İstanbul Boğazı’nda Karadeniz’den Marmara’ya doğru akıntı hızı fazla olup genelde 3-4 knot civarındadır. Kuvvetli poyraz fırtınalarında 7-8 knota çıkar. Kaptanlar Karadeniz’den Marmara’ya dönüşü sevmezler. Dönüş yüklü olduğu için gemiyi kontrol daha da zorlaşır. Kanalda ise akıntı hızı daha da fazla olup yaklaşık 10 knot civarında olacak. Hiçbir gemi kaptanı bu süratle aşağı doğru inmek istemez. Çok tehlikelidir. Gemiyi kontrol altında tutamazsınız.1

Bizzat gemi kaptanlarının söyledikleri bunlar.

Ayrıca;

Projenin maliyetinin 20 milyar dolar yani yaklaşık 120 milyar TL olacağı ifade ediliyor. Ki kesinlikle bu kadarla kalmayacağı öngörülebilir. Çok kırılgan ekonomiye sahip bir ülke için iyi para sanırım.

Bu para, başlangıçta yap-işlet-devret kapsamında bir yüklenici vasıtasıyla karşılanacak. Anlaşma kaç yıllık ise yüklenici firma, o süre içinde kanaldan geçişi ücretlendirerek alacağını tahsil edecek. Peki, yeterince geçiş olmazsa ki önceki yazımda da belirttiğim gibi buradan ticari gemilerin geçmesi çok mümkün görünmüyor. Bu durumda hayatında İstanbul’a gitmemiş Kırşehirli Hasan, Trabzonlu Temel Reis, Amasyalı Ayşe Teyze bu parayı ödeyecek. Yani vergi yükü daha da artacak.

Hazırlanan ÇED raporuna göre, bu projeyle İstanbul yıllık ortalama 32,7 milyon metreküp su kaybına uğrayacakmış. 46 km. uzunluğundaki kanal gerçekleşirse Sazlıdere barajı yok olacak. Terkos barajı çok büyük olasılık tuzlanacak. İstanbul, bu anlamda önemli su kaynaklarından mahrum kalacak (Bu iki baraj İstanbul suyunun yaklaşık %40’ını karşılıyor).

Çünkü bu projeyle, İstanbul nüfusuna eklenecek 2 ila 3 milyon nüfustan bahsediliyor. İstanbul, mevcut durumda dahi su ihtiyacını karşılamakta güçlük çekerken, azalacak su kaynaklarıyla böylesi bir yükü kaldırabilir mi? Kaldıramayacağı çok açık!

Sudan bahsetmişken hemen ekleyelim, Küçükçekmece gölü de bu projeyle tarihe karışacak.

Uzatmadan projeyle ilgili bilim insanlarından derlediğim diğer verileri de paylaşayım. Bu kanalın yapımıyla;

-200 binden fazla ağaç kesilecek. Yeni havaalanı için kesildi ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü için kesildi. Üstüne de buradaki ağaç katliamı. Bu alanlar İstanbul’a oksijen sağlayan yerler. Bu projelerle İstanbul’un akciğerlerine bıçak saplanıyor. Bu devasa şehir nasıl hava alacak?

-Hesaplanabilir rakamlara göre 2 milyar metreküp civarında hafriyat çıkacak. Bu miktar, İstanbul’da 50 yılda çıkacak hafriyat toplamıdır. Nereye dökülecek?

-Bu projeyle, söz konusu bölgenin depreme daha hassas hale geleceği, tüm uzmanlar tarafından altı çizilerek belirtiliyor.

 İstanbul kanalı ile İstanbul Boğazı’nın Trakya ile kara ulaşım bağlantısı kesilecek. Kanalın batısına yapılacak bir düşman saldırısında batıdan askeri birlik kaydırmak köprülere tabi olacak. Savaş anında köprüler bombalanacağı için bu imkân kalmayacak.

-Kanalla 8 milyonluk bir ada yaratılacak. Savaş sırasında yapılacak düşman saldırısı veya bir doğal afet sırasında bu devasa ve yoğun nüfusun tahliyesinin hemen hemen imkân dâhilinde olmadığı görülmüyor mu?


Bu işin alevlenmesinin CB’nin ABD’ye gidişinden sonra olduğunu unutmayalım.

Peki, bu Kanal İstanbul projesi, içeride, dışarıda pek çok çetrefilli sorun yumağıyla boğuşurken, neden bugün yeniden alevlendirilip gündeme alındı..

problemlere çözüm getirmeden, yangından mal kaçırır gibi “kim ne derse desin yaparız”ın asıl nedenini kim açıklayabilir? 

Ülkenin değil ama bu projenin birilerinin faydasına olduğunu düşünüyorum. Kimlere mi?

Sayayım;

1 ) Karadeniz’de donanma bulundurmasının tek engeli Montrö’yü, kanalın yapımından sonra, “Şartlar değişince, hukuk yeniden gözden geçirilir” prensibini ileri sürerek tartışmaya açan ABD’ye,

2 ) Megalo İdea kapsamında, ne tesadüf, tam da kanal yapılması planlanan hatta kadar olan bölgeyi kendi topraklarında gösteren, söz konusu projeyle büyük hayallerinin gerçekleşebileceğine olan inançlarının artacağını düşündüğüm Yunanistan’a, 

3 ) Tarım ve Hayvancılığın yoğun yapıldığı kanal çevresindeki 30 milyon metrekarelik araziyi yıllar öncesinden köylülerden çok ucuza satın alarak kapatan Arap rantiyecilere ve onlara bu tüyoları veren işbirlikçilerine,

4 ) Çölde yaşamaktan bıkan, suya ve yeşile hasret, asgari 250 bin doları bulunan, bu sayede başka bir bedel ödemeden TC vatandaşı olabilen ve burada yapılacak konutlara yerleşerek rahat bir hayat süreceğini düşünen birkaç milyonluk Arap’a,

5 ) Kanal üzerinden elde edilecek ranta dayalı gelir ve kanal etrafında inşa edilecek devasa şehir nedeniyle inşaat sektöründeki canlılık sayesinde ekonomiyi yapay olarak düzeltip, en az 10 yıl daha iktidarını sürdüreceğini düşünen hükümete.

Net olarak ifade edeyim ki; bu kanal, Türk Milleti’nin böğrüne sokulan bir hançerdir. Hükümet, gerçekten yerli ve milli ise, gelecek nesilleri düşünüyorum lafzında samimiyse, bu projeden iş daha fazla uzamadan vazgeçer.


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kanal istanbul bölgesindeki tapu bilgilerine erişebilen belediyelerin, erişim yetkilerine sınırlama getirmiş.  Arsaları kimlerin satın aldığı gizleniyor demek ki

Projeye malum bakanlık ve başkanın müdehalesi ile ÇED raporu verildi. Allah akıl fikir versin. ulan çed'i kabaca tanımı ile bilmeme rağmen istanbul haritası gözümün önünde ve istanbulun nufus yoğunluğu göz önüne alındığında verilmesi mümkün olmayan bir rapor ile onay verildi.

Tam bir rans projesi ve müşterisi çıkmazsa biz yaparız diyecek kadar gözü dönmüş.

İstanbulun Kanal istanbuldan daha önemli sorunları var. bence referandum yapılmalı

Ekrem başkan diyor ki halka soralım ama birisi diyor ki illa yapacağım.. sen otur oturduğun yerde diyor. arkadaş sen nasıl bir varlıksın ki hukuk diyorsun ama hakkın olmayan bir koltukta oturup ülkenin can damarını kesme hakkını kendinde buluyorsun.

İstanbul taşı toprağıyla satılacak pazarlanacak bir mal değil ama adam hala satıyor.. deprem kuşağında olan ve artık yoğunluğu kaldıramayan bir şehir olan istanbula her gün ihanet üstüne ihanet ediliyor.. 

Tarihe çürümüş hatıralarınızla insanlar arkanızdan türlü beddualar edecek haberiniz olsun..

sadece istanbul halkının katılacağı bir referandum yapılmalı. 

Katar Emiri’nin annesi Şeyha Moza’nın kanal İstanbul gügergahında yani başakşehir de 100 bin lira sermayeli şirket kurup birkaç ayda  44 dönüm arazi satın aldığı ortaya çıktı. 

Allahım sana geliyorum. bunlara kıyametlerini göster inşallah.


Ranta kanal yaratma projesi olarak güncelliyorum

sayın başka bu şehrin belediye başkanına sen otur yerinde dedi. çok ayıp olmakla beraber o zihniyetin ve o lafın karşılığı belli. işimize karışma maaşını al otur demek zaten öyle yapsa çok çok eminim Ekrem İmamoğlunu bir sonraki seçimde kendi yerine aday göstermezse bişey bilmiyorum..

Başkan tabi herkesi kendisine inananlardan sayıyor herkesi ama kendi adıma konuşayım, o dini bütün kitleden değilim ben.. 

Benim dinim İslam ve Rabbim Allah Peygamberim Hz. Muhammed (sav) ve bana emredilen haram yeme, yalan söyleme, zina yapma, senden olmayana zulüm etme, kendi menfaatini ümmetin menfaati önünde tutma vs..