Yaşam ve Sosyoloji#

Bu ülkede ‘yabancı medya organları’ algı operasyonu yapma amaçlı kurulmuştur.
örnek haberlerin içeriğinde, İngiltere'de Aileyi toparla!, Türkiye'de Aileyi dinamitle! mesajları veriliyor.

https://www.linkedin.com/feed/update/urn:li:activity:6939688710560985089/


Bir suda iki balık kavga ediyorsa oradan beş dakika önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir.

(Kızılderili Atasözü)

Pandemi ile bayram..

İkisi guzel ülkemde içiçe...

Sanki ikiside bizden uzak...

Birisi Kurban degil sadece tatil , digeri pandemi degil suru bağişiķliği olmuş...

Haydi iyi bayramlar...

Sanki Temmuz geldi de covid gitti. Nedir bu bildigin vatandasla gırgır geciliyor. Hertaraf cünbüş olmus kimsenin umrunda degil bu kadar ölüm , hastalik , issizlik vb.vb.vb.

Bu halk gundem halki olmuş. Aksam malum kanallarin haberlerini seyredip , sıkıntılar bitti saniyor.

E bu kimin isine geliyor...

Tabiki yönetenlerin...

Bir kalbiniz mi var yoksa bir yüreğiniz mi?

Şaşırmayın böyle yazdım diye. Doğru birşeyi yazıyorum, bakmayın bizim jargonda kalp ve yürek ayrı ayrı var tanım olarak. Biraz batı mutfağına gidersek orada yürek diye bir tanımlama yok. Kalp tanımlanır sadece, tamam kalpte önemlidir ama yürek bir başkadır, anlatmak gerekir tekrar tekrar önemini.


Dedim ya yürek Bir başkadır diye, 

Bugün sosyal medyada bir kaz videosunu izledim, kaz tek başına bir sürü öküze meydan okuyor ve kendini savunuyordu, dikkatimi çeken öküzlerden herhangi biri bir darbesiyle kazı öldürebilirdi lakin hiçbiri buna yapamadı çünkü kaz kararlı ve yürekliydi. Bu on saniyelik bir videoydu ve inanın bütün bir hayatı özetlemeye yeter bu video.

Şimdi düşünmeliyiz kaçımız kaz kadar yürekli olabiliriz cevabını ben bilmiyorum yorumlara yazabilirsiniz.

Siz medya patronu olabilirsiniz, çok uluslu bir şirket sahibi olabilirsiniz, yeryüzü kıta topraklarının tamamına sahip de olabilirsiniz, peki soruyorum siz o kaz gibi yürekli olabilir misiniz?

Batıdan beklemiyorum yürekli olmasını çünkü adamların yürekten haberi yok. Lakin kendi milletimden bekliyorum, en az o kaz kadar yürekli olmalarını. 

Çok izledik biz İstanbulun meşhur kabadayı rollerini, tuzsuz Deli bekirleri, ipsiz rızaları çok okuduk gazete küpürlerinde. 

Mahallemizdeki manav Osmanları, bakkal erdalları, berber hasanları hani o göğsümüzü kabartan mahalle rollerini ne çok izlettiler bize.

Bakıyorum da kendi rolllerimizle alakası yok, hiçbirinin. 

Ayni bizler kabuğuna çekilmiş istiridye gibiyiz. Bir tehlike anında hemen kafasını kabuğuna çeken kaplumbaga Anadolu diliyle tospa gibiyiz. 

Nasıl öldürdüler bizleri bizden habersiz, içimizde bir yıkım başlattılar bir o kadar da sessiz.

Haksızlığa karşı durmaktır yürekli olmak, size bir masal anlatayım ve yazımı bitireyim.

Bir gün ormanlar kralı aslan hastalanır, ve yerine geçecek biri aranır, fil hemen atlar ve hayvanlara neler neler vadeder ve bütün kileri doldurur. 

Ve fil ormanlar kralı olur buna aslanda itiraz edemez. Gel zaman git zaman, ormandaki bütün kuralları fil koyar, aile ilişkilerine karışır, hatta kaç çocuk yaptıklarına kadar. Zaman gelir filden habersiz kuş uçmaz hale gelir her yer, kimse filin bu zorbalığına, zalimligine ses çıkartamaz çünkü kiler doludur nede olsa. Fil hiddetle yürürken bir karınca yuvası görür, ve hortumuyla yuvayı dağıtır çünkü ondan habersiz yapılmıştır o yuva, bir zaman sonra hortumuna bir karınca girer ve yuva yapar, filin hortumu kaşınmaya başlar giderek artar bu kaşınma, büyük bir kaya bulur ve hortumunu vurdukça vurur, ve yığılıp kalır olduğu yere. Bir karınca bir fili alt eder, masal da burada biter. 

Burada iki örnek verdim ilk kazı anlattım, sonrada fili, siz hangisi olmak isterdiniz, ya da ne olmak isterdiniz? Seçim sizlerin olsun. Sizden bir isteğim olsun, haksızlığa boyun egmeyelim, sırf kiler dolacak diye bunu yapmayalım.

Unutmayın kiler illaki dolar, ama zor ama kolay dolar.

Hadi bunu bir düşünün siz, benden bu kadar bugünlük.

Esen kalın sevgiyle kalın sağlıklı kalın

Bir gün her yer aydınlanacak... Nasıl mı olacak? İzlemediyseniz ya da tekrar hatırlamak adına V for vendetta'yı izleyin. 

Ben Dünyada eşi benzeri olmayan bir aydınlanma bekliyorum Türkiye de. Belki de bu aydınlanma tüm Dünyaya yayılır kim bilir. Önemli olan işaret fişeğini kimin çakacağı. 

Hepimiz okumuşuzdur, kibritçi kızı, belki ilk okuduğumuz kitaptı kendisi.

Ne anlatıyordu hatirlayanınız var mı, yoruma yazabilirsiniz aklınıza gelenleri.

Kibritçi kız benim için özlemi, hasreti, hayalleri ve umutları tasvir eden bir anı.

Nasıl bitiyordu kitap, bir anda her yer aydınlandı diyerek. Ve o kaçınılmaz sonun gelişiyle birlikte tabii.

Aslında kitapta sadece dünya hali değildi anlatılan, yazar karanlık betimlemesi yaparken okuyucuya mesaj veriyordu adeta. 

Her birimiz için her okuduğumuzda damağımızda hiç eskimeyen bir tadı hissedeceğimize eminim ben. 

Hayatımız bir filmden ibaret sanki, hatta büyük bir kaza yada şok geçirenlerin ilk ifadesidir bu, bütün hayatım bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden.

Hepimiz her gün kendi filmimizin rollerini oynuyoruz, fark etmesi güç elbette, hayat bilgisi öğrenmeye başladık çünkü.

Bir gün bu filmin süresi bitecek ve kibritçi kızda anlatıldığı gibi her yer aydınlanacak.

Korkularımız ile birlikte yaşıyoruz ve pişmanlıklarimiz bizi asla terk etmiyor, hayatın uzun uzadıya giden bir merdiven olduğunu farzedelim hangimiz bilebiliyor kaçıncı basamakta olduğunu. 

Öz eleştiri yapabilir miyiz şöyle cesurca. En son ne zaman konuştuk kendimizle, iç Sesimizi ne zaman duyduk en son. Hani o filmlerde hiç eksik olmayan ses, medya dizilerinde sürekli başrol olan ses, bizlerin kafa sesleri yani.

Bana göre herşeyin en doğrusunu söylüyor, asıl söylemek istediğimiz bu işte lakin biz onu akıl süzgecinden geçirip bambaşka bir şekle dönüştürüp söylüyoruz. Desenize ne çok söyleyemediklerimiz var bizim. Her biri ayrı bir pişmanlık ayrı bir özlem.

Geceleri yastığa başını koyup dakikasında uyuyan insanlara hayranım, onlar kendileriyle barışık, çevreleriyle barışık insanlardır ve kafa seslerini en çok dinleyenlerdir, onlar pek fark etmezler bunu ama.

Kendimizle barışalım, özlemlerimiz ile kavusalım, iç Sesimizi çokça duyalım. İçimizde bir ben taşıyoruz farkına varalım. Bırakalım ruhumuzun ezgisine kendimizi ve fark edelim o merdivende kaçıncı basamaktayız biz. 

Eğer okumayanlar varsa kibritçi kızı, vakit kaybetmeden okuyun derim ben. Bir gün hava aydınlanacak unutmayın.

Esen kalın, sağlıklı kalın

Günü devirenler var ya. adam sabaha kadar oyun oynuyor sabah millet işe gidince uyur sonra ikindide uyanır kaldığı yerden devam eder. ne bohem bir yaşamdır.

Yazar değilim ama o saatlere kadar kalıyorum bazen.. tatava da yazıyor olmak ayrı bir zevk.. son zamanlarda ilginç şeyler yazmaya başladı buraya takılanlar. 

Bir Kızılderili Öğretisi diyor ki:

"Bir atın susuzluğunu giderdiği yerden su iç; 

At hiçbir zaman kötü su içmez. 

Kedinin yattığı yerde uyu, 

Kurtlu elmayı ye. 

Sivrisineklerin yerleştiği mantarları korkusuzca topla. 

Köstebeklerin kazdığı yere ağaç dik. 

Yılanın ısınmak için durduğu yere ev yap. 

Sıcak günlerde kuşların yuva yaptığı yere kuyu kaz. 

Horozlarla beraber uyu ve uyan ki tüm gün için en sarı mısırlara ulaşabilesin. 

Daha çok yeşillik ye, ki bir hayvandaki gibi güçlü bacaklara ve dayanıklı bir kalbe sahip olabilesin. 

Daha çok yüzmeye git, ki dünyada kendini bir balığın kendini denizde hissettiği gibi hissedebilesin.

Daha sık gökyüzüne bak, daha az ayaklara...

Böylece düşüncelerin daha net ve hafif olacaktır. 

Konuşmak yerine, daha çok sessiz kal;

Böylelikle ruhun sakinliğe ve huzura erebilecek."

1. Büyük planın. 2. Aşk hayatın. 3. Kazandığın para 4. Gelecek hamlen. 5. Aile problemlerin.

Murphy Kanunları Amerikalı mühendis Edward A. Murphy, tarafından, başarısızlıklar ve hata kaynaklarının karmaşık sistemlerde incelenmesi üzerine ortaya konan özdeyişlerdir.

Murphy 1949'da roket nakliye programı için mühendis olarak çalışırken, bir yardımcısının çok pahalı olan deneyde denek üzerindeki tüm 16 adet ölçüm cihazını yanlış bağlaması sonucunda deney başarısız oldu. Bu deneyim Murphy'nin temel kanununu oluşturmasını sağladı:

🚩"Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir."

🚩"Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa, hep en kötü sonuç doğuracak şekilde ters gidecektir."

🚩"Bir şeyin ters gidebileceği olasılıkları engelleseniz bile, anında yeni bir olasılık ortaya çıkacaktır."

🚩"Bir şeyin olma olasılığı, isteme olasılığı ile ters orantılıdır."

🚩"Er ya da geç olası en kötü koşullar zincirlemesi vuku bulacaktır."

🚩"Ne zaman bir şeyden vazgeçseniz, vazgeçtiğiniz o şey size geri gelir."

🚩"Olmuyorsa zorlayın, kırılırsa zaten değişmesi gerekir."

🚩"Ne kadar beklersen bekle istenmediği zaman gelecektir."

🚩"Çözülen her problem yeni problemler yaratır."

🚩"Her şey yolunda gidiyorsa, kesin bir terslik vardır."


Varsa eklemek istediğiniz etkileşime bekleriz.

İyi akşamlar,

Yaşanmış bazı olaylar yazılmış çoğu hikayeden çok daha cazip gelir kulakta kalır ve hatta büyük ilham verir.

İki büyük sanayici birisi Eyüp Sabri Tuncer diğeri ise Vehbi Koç;

Eyüp Sabri Tuncer zor zamanlardan geçmektedir, firması iflas etmek üzere ve çevresinde bulunan dostları hızla tükenmektedir.Bir gün rahmetli Vehbi Koç ile karşılaşır durumu izah eder ve ekler

-Bana borç verirmisin.

Vehbi Koç gayet vakur bir hal ile sorar,

-6 ay dayanabilirmisin?

Biraz düşünen Eyüp bey sanıyorum Evet der;

Öyleyse dinler der Vehbi Koç,

Sana borç para vermeyeceğim ama akıl alacaksın hemde bedava.

Bana hediye ettiğin kolonya şişesinin deliği çok küçük.Hemen Hemen imal ettiğin ve piyasaya sürmediğin kolonya şişelerinin deliklerini büyüt sürümü artır. "Satışları hızla artan Eyüp Sabri bir kaç ay içinde iflastan kurtulur." 

Bazen derler ya bana akıl verme para ver,işte bunu aklını kullanamayanlar kolaycı yaşamak istedikleri için uydurmuşlar.

Bedava bulduğumuz ve fikrine inandığımız her düşünceye sahip çıkmalı sıkı sıkıya sarılmalıyız.

Keyifli Cumartesiler.





Belki de ruhun varlığı uykuya delalettir.. malum insan ruhu da beden gibi yorulan bir varlık ve mutlaka dinlenmek ister.. malum dünyada belli ekoller var bu konularda en bilinenleride YOGA ve MEDİTASYON'dur.. amaç ruhu dinlendirmek.. 

Uyku, ruhun varlığına alamet olabilir mi? Üçüncü esere dair bir metni kaleme alırken bir an, tasavvur alemimde böyle bir soru tezahür etti. Tabi, bununla ilgili olarak kesin bir şey söylemek halen zor. Ama yine de düşünmeye değer...

Ümit ve umut, bir insanın hayatına anlam katan olgular.

Ama ne yazık ki son dönemde umudumuzu yok ettiler ve bu toplumun geleceğe dair bir ümidi var mı? artık bilmiyorum..

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,

İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,

Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir,

Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..

demiş Hz. Mevlana.  Ümit çok önemli. Hayatın dinamosu, yaşam kaynağı. Ümidin yoksa ölmüşsün demektir. Her zaman ümitvar olmalıyız.

Birinin elini kıracaksan, önce elini sıkacaksın...

Bütün gerçekler bir yalanla kirlenir, ancak bütün yalanlar bir gerçekle temizlenmez.

Depresif olunan bir dönemde yaşadığımız için gerçek huzur ve mutluluğun sırrını öğrenmek isterdim..

Birde dünya nasıl bir yer olacak onu merak ediyorum.. 

İlginç bir haber yakaladım..

Formula 1 takımı Force India'nın kurucusu Hintli milyarder Vijay Mallya, Kendisine özel bir malikane yaptırdı ve bunu bir gökdelenin çatısına yaparak çığır açtı. Hindistan'ın Bangalore kentindeki gökdelenin tepesine yapılan ve inşaatı bir süredir devam eden lüks konutun inşaatı tamamlandı.

Bahçesi, helikopter pisti, şarap mahzeni, spa ve sonsuzluk havuzuna sahip olan villanın 20 milyon dolarlık değeri olduğu belirtiliyor. sözü geçen villa yerden 120 metre yükseklikte inşa edildi. İngiltere'de yaşayan  işadamı Vijay Mallya'nın serveti Forbes verilerine göre yaklaşık 1.5 milyar dolar.


Uzak doğuda bir inanış vardır.. 

Bir yalanı gerçeğe dönüştürmek için yedi yalana daha ihtiyaç vardır.. sonuçta yedi yalan sana bir gerçek verir, halbuki elde edilen o bir gerçek neticede büyümüş olan yedi yalan bırakır ardında.. 

Ve derler ki bir gerçek bir yalan doğuruyorsa o gerçeğin bir önemi kalmaz ve aslında o artık gerçek değil koca bir yalan olmuştur.. 

İnsanoğlu, istekleri ve gerçekler arasındaki uçurum ne kadar büyükse o ölçüde mutsuz oluyor...

Büyüklerinin dediği üzere "beklentisiz" olmak gerek ama içinde bulunduğumuz dünyanın mesleği yalan olmuş o yüzden çok hayal kurduruyor.. 

Netice de istekler, beklenti ve hayaller hep yüksek oluyor.. 

Hunza Türkleri Hun Türklerinden geliyor. Tamamı Müslüman olan Hunza Türk kabilesi 165 yıl yaşıyorlar. Çin ve Afganistan sınırında Pakistan’ın Keşmir kenti yakınlarında yaşayan Hunzaların ortalama ömürleri 110 ile 120 yıl arası..  

Burada 65 yaş, yolun yarısı sayılıyor. 100 yaşında ölene genç öldü denirmiş.. ayrıca kadınlar 65 ila 90 yaşına kadar anne olabiliyormuş.. 

Bu coğrafya da kanser olan yok, sebebi sadece kendi üretiklerini yedikleri için hiç katkısız ürünler tüketiyorlar....en önemli yaşam sırları yemek için yaşamıyor, yaşamak için yiyorlarmış ve günde sadece iki öğün yerler, posiyonları çok büyük değildir. sabah gün doğumunda çok iyi bir kahvaltı ve hemen gün batımında akşam yemeği yerler.. yedikleri organik tahıllar sebze meyve hayvansal süt ve peynir, ayrıca arpa ve karabuğday tüketirler... ne yersen osun diye bir inanışları var o yüzden sadece kendi üretiklerini yiyorlar.. bol bol meyve yedikleri için B17 vitaminini çok alıyorlar.. .. ayrıca 6000 mt yüksekte ve bol oksijeni olan bir yerde yaşıyorlar o yüzden hastalık nedir bilmezler..

Çok hareket edip dağlarda yürüyüp tarlada çalıştıkları için genç kalıyorlar. yılda bir kaç ay sadece kayısı yiyorlarmış.. bilim adamlarına göre yıl boyunca yıpranan beden için bu detoks etkisi yaratıyormuş.. 

Dağlardan gelen suyu için onunla yıkanıyorlar ve ondan çay yapıp yemeklere kullanıyorlar, dolayısıyla her zaman genç ve pürüzsüz bir cilde sahipler.. ve büyük oranda renkli gözlüler..



70'li yıllarda olsak bir sürü plak alırdım sana,80'ler de açık hava sinemasına götürür,izledikten sonra muhallebi ısmarlardım,90'larda mahallenin bütün güzel  misketlerini kazanır dökerdim avuçlaına.21.yy da nasıl sevilir inan ki bilmiyorum,içim ısınmadı bu yüzyıla,Bağışla.... 

2