Doğa Çevre ve Hayvanlar Alemi#

Su savaşları yakındır.. yıllardır söylenir, dünyada 30 yıl sonra petrol savaşları yerine su savaşları başlayacak..

Yıllardır Türkiyenin Suriye ile neden bölgesel ve politik sorunları var.. bütün nedeni özellikle Fırat nehrinin üzerine kurulan barajlardır.. suriye su kaynaklarının azalacağı öngörüsünde bulunduğu için Türkiye'yle uzun yıllardır sorunlar yaşamaktadır

Elindeki kaynağı doğru düzgün ve adil kullanmazsan olacağı şu ki yakın zamanda Water War izlemeye hazır olalım.

Son yılların çevre esas alındığında en önemli konusu olarak göze çarpan su kaynaklarının tükenmesi, tüketilmesi ve israfı konusu yıllardır bir çok kıtada can almaya ve artık can yakmaya başladı. 

Dünyanın yüzde 70'i suyla kaplı olmasına rağmen, tatlı su oranı sadece yüzde 3 dolaylarında. ve bazı kaynaklarda %2 seviyelerini gördüğü de söyleniyor.. 

Atlı suya ulaşmak ise hiçte kolay değil, tatlı suların yaklaşık yüzde 70'i dağlarda ve kutuplarda kilitli halde. 1.4 milyar insan temiz ve güvenli suya erişemiyor ve bu insanların yüzde 80'i kırsal alanlarda yaşıyor. 

Artan dünya nüfusu ve çeşitlenen ihtiyaçlar nedeniyle ekonomik, politik ve çevresel konulardaki mücadeleler ve çekişmeler çok daha ciddi boyutlara ulaşmış durumda. 2050 yılına doğru dünya genelinde sürekli su sıkıntısı çeken kişi sayısı 4 milyarı aşmış olacak. Ve bu durum dünyada yıllardır yaşanan enerji kaynaklarına ulaşım ve elde etme konulu savaşların yerini "su savaşları" da alabilir.

Bunun için biz bireylere düşen iki temel konu var.. birincisi isfara neden olacak kullanım alışkanlıklarını değiştirmek ve çevremizde ki tatlı su kaynaklarını tüm gücümüzle korumak.. 

Balıkların göz kapakları yoktur ve daima açıktır ama bu durum uyumadıkları anlamına gelmez.. 

Balıkların uykusu biz insanların veya başkaca canlıların uykusundan biraz farklıdır, onlar yoruldukları zaman bir kenara veya boşluğa çekili, dinlenme moduna geçer ve metabolizma hızlarını düşürürler. Hareket etmeyi de bırakan balıklar bu sayede uykunun insana verdiği etki gibi dinlenmiş olurlar.

Tabi bazı balık türlerinde göz kapağına benzer zar şeklinde ince bir tabaka vardır, bu tabaka uyku zamanında kapanıp bulanık bir hal alır ve balığın dış dünya ile bağlantısını büyük ölçüde keser ve uyku haline geçer..

Örneğin köpek balıkları uyumak için denizlerin derinliklerine iner ve orada uyurlar.. bazı köpek balıkları ise nefes almak için her zaman deniz yüzeyine yakın ve hareketli olmak zorundadırlar, bu köpek balıkları ise beyin fonksiyonlarını yavaşlatarak dinlenme moduna geçerler.. 

En ilginç uykuya sahip balıklar ise papağan balıklarıdır, uyku zamanlarında mukusa benzer bir sıvı salgılayarak etraflarını bir kalkan gibi sarar ve tehlikeli olabilecek dış etkenlerden kendilerini korurlar..

Bir insan bedeninin bir zehire karşı evrim geçirmesi ve sonuç olarak zehirden etkilenmemesi ilginç olmuş.. insan bulunduğu çevreye en kolay uyum sağlayan canlı olduğu boşuna söylenmiyor.. 

Yakın zamanda inş. corona ya karşı da direnç oluşturur.. malum herkes corona oldu ama birçoğunun haberi yok..

Sonar (Sound Navigation and Ranging) 

ses dalgalarını kullanarak cisimlerin boyut, uzaklık ve diğer verilerini görmemize yarayan ve anlamlandıran aletin adı. 

Sesin su altında yayılmasını kullanarak su altında / üstünde gezmeyi, haberleşmeyi ve diğer cisimleri tespit etmeyi sağlayan bir tekniktir. 

Bu tekniğin doğal olarak geliştiği Yunus balıkları, tıkırtıya ve ıslığa benzeyen değişik sesler çıkarırlar, sonra ortaya çıkan ses baloncuklarının yankılarına dikkat ederek haberleşir, bulundukları ortamı tanır ve yönlerini belirlerler. 

Bir sonar cihazı genellikle geminin altına yerleştirilir, bu cihazla sudan aşağıya doğru ses dalgaları gönderir. Bu ses dalgaları balık sürüsü, bitki örtüsü veya zemine çarptığında, yüzeye geri yansır ve dalganın gidiş-geliş zamanına göre aradaki mesafe saptanır...  Ses dalgaları suda yaklaşık bir mil hızla hareket ettiğinden, sonarlar saniyede birden fazla titreşim gönderebilir.

Şişe burunlu yunusların doğal sonar sisteminden esinlenerek, bilim insanları mevcut teknolojinin kapasitesini geliştirmek adına sualtı akustik sistemleri geliştiriyorlar. Sonarlar 20. yüzyılda savaş teknolojilerinde kullanılmak için geliştirilmiştir. Bugünün teknolojisi ile bu sonar sistemleri ile, batık gemilerin yerlerini bulma, fay hatlarını tespit etme, deniz tabanının haritası ile yer küredeki madenleri aramada kullanılır. 

Yunusların sonar yetenekleri çok gelişmiştir ki onlarca balık türü içinden birini rahatlıkla izleye bilirler. Bir yunus saniyede  200bin ses frekansı yayabilir. Yunuslar bu yetenekleri ile bulanık deniz diplerinde kendilerine lazım olan bilgiyi toplar ve bu şekilde bile beslenebilirler. 

Bal petekleri neden üçgen, dörtgen veya beşgen değil de altıgendir, hiç düşündünüz mü?

Arılar her zaman ihtiyaçlarından fazla bal üretir, malum insanlarda bu balı tüketir. Ve arılar bu fazladan yaptıkları balı depolamak için petekler üretirler.

Matematikçilere göre bir alanın maksimum kullanımı için en uygun geometrik şekil altıgendir.

Diğer geometrik şekillerin bazısında boşluklar kalıyor bazısı da ise yapımı için daha çok malzeme gerekiyor.

Ve arılar kendi evrim süreçleri içinde bunu bilim insanlarından çoook önce keşfediyor. 

Arıların ürettiği bu petekler birer mühendislik harikası şeklinde karşımız da duruyor.. her petek yapımı için arılar 35 derecede ve yüksek efor sarf ederek bu petekleri 3  4  farklı grup halinde yapımına başlar ve sonunda aynı yerde ve hiç bir sapma olmadan aynı noktada birleşirler.  Müthiş değil mi?

Bilim çevreleri, Güney Amerika'daki yüksek And Dağları'nda yapılan araştırma sonucu, arsenik isimli zehirli kimyasal maddeye direnç kazanacak ve adapte olacak şekilde evrim geçiren bir insan topluluğunu ilk defa tespit etti. Bu keşfin ilginç yanı evrimin çok taze ve yeni olması. 

Binlerce yıldır And Dağları'ndaki bazı insanlar yüksek düzeyde arseniğe maruz kalmaktadırlar. Bunun nedeni, arseniğin doğal olarak volkanik kayaçlarda üretiliyor olmasıdır. Bu kayaçlardan yeraltı sularına sızan arsenik, bölge insanları tarafından tüketilmektedir. Ancak bu bölgedeki insanlar, evrim mekanizmaları sayesinde bu zehre karşı direnç kazanmaya başladılar. 

Peki ama nasıl? Nasıl olur da sayısız cinayet romanının kalbinde yer alan böylesine zehirli bir kimyasala karşı direnç kazanacak şekilde evrimleşebiliriz? işte kısaca cevabı...

Karolinska Enstitüsü ve Uppsala Üniversitesi'nden İsveçli bilim insanları And Dağları'ndaki insan topluluğu içerisindeki 124 kadının genomlarını analiz ettiler. Bu kadınların genlerindeki arseniğin metabolik olarak sindirilmesini sağlayan bölgeleri incelediler. Arseniğin ne kadar sindirilebildiği, idrar testleriyle de anlaşılabilmektedir.

Yapılan araştırmada, bu kadınların genlerinden birinde AS3MT isimli bir nükleotit çeşidi olduğu tespit edildi. Bu mutant gen, Kolombiya ve Peru'daki halkta çok daha düşük oranda bulunmaktadır. Araştırmacıların yaptığı evrimsel analiz, bu mutant genin görülme sıklığının son 10.000 ila 7.000 yıl öncesi arasında arttığını ortaya koydu. Yani bu evrim, son derece yakın zamanda meydana gelmiştir! Bu analizi yaparken, aynı zamanda mumyalaşmış bir insanın saçlarından alınan veriler de kullanıldı.

Ülkemizin en değerli varlıklarını nedenini bilmeden kaybetme sebebimiz. 

İhanet her geçen gün büyüyor, yurtdışında ki bir bilim insanımız 2050 de küresel ısınma kaynaklı, 300 milyon insan yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalabileceğini söyledi.. 

İngiltere’de yapılan yeni bir araştırmaya gre ozon tabakasının tamamen iyileşme ihtimali varmış ve çevresel hasarların onarılması için küresel eylemin bir fark yaratabileceğini gösteriyor. 

Araştırmada 2000’li yıllardan bu yana ozon tabakasındaki deliğin düzenli olarak küçüldüğü ortaya koydu ve Montreal Protokolü’nün önemi ortaya çıktı.. 

Corona sürecinde kapanan onca işletme ve fabrika nedeniyle dünya nefes aldı ve kendini onarmaya başladı. 

Bu da Allah'ın bize şer olarak gösterdiği bir zamanın içinde ki "hayır"

ABD’den avlanmak için Adıyaman’a gelen kadın avcı, boynuz uzunluğu 130 santimetre olan dağ keçisini avlarken, eşi ise 118 santimetre boynuz uzunluğuna sahip dağ keçisi avladı. 

Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü ekipleri eşliğinde gerçekleşen avdan çok memnun olduğunu söylemiş, gelecek yıl tekrar gelmek istediğini söylemiş aman gelme...

Aslında 8 yaş üzere dağ keçilerinin avlanmasına onay verilmiş ve ayrıca bir yıl için 30 adet av kotası verilmiş ancak neden abi.. neden doğal ortamlarında bu hayvanlar rahatsız ediliyor.. hayır yemek için avlansa anlayacağım ama zevk için abd den buraya gelip o hayvanların katili olup gidiyorlar.. neymiş iyi bir gelir olabilir ve o gelirler ilgili sahalara yakın köylere aktarılıyormuş.. 

lan nasıl katili oluyorsunuz o güzelim varlıkların..


 En son yapılan bir araştırmada 60 yaş üstü en çok insanın yaşadığı ülke Japonya olmuş tüm dünya ortalamasının çok üzerinde...Merak edenler için söyleyeyim Türkiye ilk 10 da yok, isteyenle ilk 10'u paylaşabilirim. Neden acaba Japonlar çok yaşıyor diye bir araştırma yaptım ilginç bir bilgiye rastladım sizinle de paylaşayım istedim.  Shinrin-yoku (Orman Banyosu) , ilki 1982 yılında kurulmuş olmakla beraber Japonların sırf şehrin stresinden uzaklaşmak için doğayla iç içe zaman geçirmek için oluşturdukları ormanlar var. Bu ormanların sayısı şu an için 62 ve her yıl milyonlarca Japon bu ormanlarda vakit geçiriyormuş.  Yapılan araştırmada bu ormanlarda vakit geçirmek, doğa ile bütünleşmek, ormanın sesini dinlemek, ağaç kokusunu duymak, tertemiz havayı içine çekmek;  insanın kendini keşfetmesinde, özgüveninin artmasında önemli bir rol alıyor. Bitkilerin salgıladığı ahşap özü maddesi sayesinde yüksek tansiyonu düşürüyor, stresi azaltıyor ve kansere karşı da vücudu güçlendiriyor.Orman banyosunda amaç doğada koşu, yürüyüş ya da egzersiz yapmaktan ziyade tüm duyularınız ile ormana dalmak ve orman arasında bağı yaşayabilmektir. Bu ormanlardan kurmak için Finlandiya, Amerika, İngiltere ve Kanada çalışmalar başlatmışlar darısı güzel ülkemin başına... Sağlıcakla kalın.

Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde, bir fabrikanın atıkları dereye boşaltıldı. Tehlikeli maddeler ve evsel atık taşıma firmasına ait vidanjörü kullanan şoför, fabrikalardan aldığı atıkları dereye boşaltma anını cep telefonu ile görüntüledi. 

Dilovası'nda İMES Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan çelik halat üretimi yapan fabrikanın atık suları dereye boşaltıldı. 

KANALİZASYONA ATIKLARI BOŞALTIRKEN YAKALANMIŞLARDI
Geçen ay Dilovası ilçesinde çevreye yayılan kokulardan vatandaşlar rahatsız olurken, kokunun kaynağını tespit edebilmek için zabıta ekipleri nöbet tuttu. Gece rögarlardan kanalizasyon sistemine kimyasal atıkları boşaltan vidanjörler tespit edildi. Lisansı olmayan araçlarla, kimyasal maddeleri izinsiz ve kaçak döken firmaya 1 milyon 860 TL ceza kesildi.

şimdi ülkesini seven yerel bir yönetici böyle bir firmaya önce çok büyük bir maddi ceza ikinciside uyarısız ve yargı yolu kapalı olmak kaydı ile işletmenin kapanması ve sorumlu kişilerinde en az 10 yıl ceza evine göndermesi gerekmez mi?


Devletin bir defineciliğe el atmadığı kalmıştı onu da yapmış oldu. kaynakları bir bir tüket ve sonra tali kaynaklara yönel.. 

bence devleti yöneten şahsiyetler açısından bakarsan çok önemli bir alan ve kendi tekellerine almak istemelerini onların zihniyeti açısından bakarsak şaşırmamak lazım.. 

Hep bana hep bana mantığı ile yaşayan bir güruh nasıl olurda memleket menfaatini düşünecek. 

Gümüşhanede doğa harikası 12 bin yıllık Dipsiz Göl’ü, Roma lejyonunun definesini aramak için kurutan iki işadamının kimliği  Fatih Sözen ile Ahmet Canbakkal imiş.  İşadamları göldeki kazıyı, resmi heyet huzurunda yapmışlar.. muhtemelen çıkan gömüyü paylaşmak için başında bekliyorlardı.. belkide buldular defineyi ama gölden çıkarmak için gölün kurutulması gerekliydi kimse bilemez.. şimdi uğraş dur ve gölü yeniden rehabilite et. hayır gölün orjinal suyu gittimi gitti. bundan sonra şebekeden su taşısan ne fayda.. 

uzmanlardan biri şöyle dedi.. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin önemli isimlerinden Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Ahmet Ercan, arkeolojik kazıların jeofizik mühendisleri eşliğinde yapılması gerektiğini söyledi. Dipsiz Göl’deki kazının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini belirten Ercan, “Doğu Akdeniz’de petrol arandığı gibi sismik yöntemlerle göl, akarsu, dere gibi yerlerde de tarama yapılır, bunun teknolojisi var.  Aksi durum defineciliktir. Dipsiz Göl’de yapılan suçtur. Jeofizik mühendisi olsaydı, valilik izin bile verse o gölü boşalttırmazdı. İlkel, bilim dışı, definecilik yaklaşımıyla göl yok edilmiştir” dedi. 


Belediye başkanı İmamoğlu yeni nesil yerli metrobüsü test etti ve daha az araç ile daha fazla yolcu taşımaya olanak sağlayan bir araç tasarlattık dedi ve yakın zamanda alımını düşünüyoruz dedi..

Ülkenin siyasi aklı 11 Kasım'da, 81 ilde 2023 noktada 11 milyon fidan dikileceğini söyledi ve vatandaştan destek bekledi muhtemelen tek başlarına yapamayacaklar herhal ondan

Bu yüzden herkes destek versin abiler ablalar.. 

Ee tabi kaz dağlarında 195bin ağacı kes hemde yabancıya kestir.. İstanbul'u ki ben Üsküdar'da oturuyorum bütün İstanbul'a ihanet et. sonra 11milyon ağaç ile günah çıkar oldu mu be başkan.. 

o zaman sana bir vatandaş olarak en azından bu günahları temizlemen için bir fırsat veriyorum her sene ülkede en az 50milyon ve üzerinde ağaç dikersen toprak ana belki seni affeder.. 

He birde lütfen geleceğe bırakacağın tek miras yeşil bir doğa olmasın başka şeylerde bırakabilelim.. 

Saygılar..

Çok şükür mahallem yokluk bölgesi değil aç insan da yok daha doğrusu son dönemde insan kalmadı kentsel dönüşüm sebebiyle.. neyse  hayvanlara karşı yaklaşımını öğrenmiş olduk kardeş.. ayrıca gücümüzün yettiği yere kadar uzanmayı rabbim nasip eder inş. öncelik her zaman insan tabiki.. vesselam

Kendi mahallesinde ki aç insanı görmez. Sokaktaki aç hayvanın derdine düşen bir adamın yorumu. Başlığı açan arkadaş için söylüyorum bunu.

Arkadaşlar kış mevsimi geldi gelecek malum sokaklarda sayısız canlı var ve onları düşünerek bazı küçük adımlar atalım, özellikle karlı havalarda mutlaka yiyecek bişeyle bırakalım..

Keşke her mahallede hayvanlar için küçük barınaklar oluşturulsa da hane halkları arttırdıkları yiyecekleri ve bağış yapacakları mamaları verselerde hayvanlar aç kalmasa..

Türkiye Coğrafyasına uygun olarak tarım ve hayvancılık yapıldığı takdir de KOMŞU ülkelerin petrol gelirinden fazla gelir elde edilebilir bir ülke olacağını bilmemize engel olmasalar çok şey yapacağız da,gözler kör kulaklar sağır.Allah sonumuzu hayr eyleye.

Ülkemin ve dünyanın geleceği tehlikede. Kısıtlı alanlarda tarım yapılıyor ve bu alanlar her geçen yıl daha da azalıyor 

Şimdi kalmış Trakyanın en verimli bölgelerinden birine dokuzhöyük köyüne termik santral yapılmak isteniyor.

Bölge halkı ve çiftçiler kesinlikle karşı ama soran olursa tabi...  

Lütfen bu topraklara ihanet etmeyelim ve geleceğimizi koruyalım.. vesselam. 

Dünyamızın son dönemde içinden geçtiği süreci eminim bir çokları bilmiyor düşünmüyor veya hiç oralı bile değil ama son açıklanan veriler ışığında tablo gerçekten çok vahim boyutlarda.. 1. dünya ülkelerinde insanlar kısmen bilinçli ama yönetimler çok umursamaz, 2. ve 3. dünya ülkelerinde hiç kimse yani halklar ve yönetimler sadece kendi dertlerine gömülmüş ve dünyanın yok oluşunun farkında olmadan izliyorlar ve sanırım bu durumdan çokta rahatsız değiller.. ama sadece devletlerin alacağı temel bazı tedbirler ve insanların da sadece yaşam alanalrı içindeki bazı prensipleri değiştirdiklerinde gerçekten çok belirgin farklılıklar ortaya çıkacaktır, önemli olan ne yaptığını bilmek ve bildiğin şeyi yapmaya karar vermektir. çok yakında bu konu ile ilgili birkaç yazıda fikir ve düşüncelerimi sizlere açıklayacağım.. vesselam..

1