Neler oluyor

Eğitim#

Corona sürecinde okullar kapatılınca bir çok ücretli çalışan öğretmen gelir kaybı yaşayarak mağdur oldu.. 

Ancak son olarak bakanlığın yaptığı açıklamada uzaktan eğitimin başladığı andan itibaren ücretli öğretmenlerinde maaşlarının ödeneceği yönde idi.. umarım bu mağduriyet giderilir ve kimse muhtaç durumuna düşmez.. 

toplanan yardımlar bence bunun kaynağıdır.. 

Ferhat Yıldız adında bir eğitmen çok iddalı cümlelerle size her dili bir hafta içinde öğreteceğim diyor. hatta bazı videolarında ki birini paylaşacağım,tıklayın... sadece 35 kelime ile ingilizce konuştururum diyor.. 

ilginç olan genel bir öngörüdür. bugün dünyada bir dili konuşmak için EN AZ 500 kelime bilmek gerek ve o dilin en az temel düzeyde gramer bilgisini de beraberinde öğrenmek gerek.. yani sadece kelime ezberlemek yetmez ama işin en önemli ayağı bunu kabul ederim.. 

burası eleştirdiğim kısmı ama tabi ki öğrenciye verdiği heyecan ve istek dili öğrenirken algıların daha açık olmasına yardım ediyor ve buda öğrenmeyi kolaylaştırıyor.  

Ferhat beyin videolarını anlamak için temel olarak 4 zamanın gramer bilgisine sahip olmak gerek.. 

Önemli youtuberlardan Barış Özcan'ın videolarını takip ederken ilgimi çeken bir teknik ve denemeye karar verdim..

Yöntem şöyle imiş. her gün bir saat aralığı belirliyorsun ve 25 dk'lık çalışma ve 5 dk'lık ara prensibine göre bir çalışma disiplini gerçekleştiriyor ve her 4x25 çalışma sonrası 20 dk'lık uzun bir ara verilebilir. bunu ders çalışırken de uygulayan ve faydasını görenler varmış. 

Esas amaç bir düzen ve alışkanlık edinme üzerinde kurgulanmış. denemekte fayda var..

devamsızlık hakkını son gününe kadar kullanan, kafası boş, ortam için üniversite okuyan bir kaç çöpün isteği.

şu sıra üniversite öğrencilerinin yök'ün bugün aldığı karardan ötürü türkiye twitter gündeminde birinci sırada bulunan hashtag.

şu sebeplerden dolayı istenmiyor.

arkadaşlar siz aptal mısınız? salgın sürekli gen değiştiriyor ve hala aşı bulunabilmiş değil (tam anlamıyla) gerçekten soruyorum aptal mısınız? dışarıya çıkan yaşlılara kızıp ahkam kesen bir çok kişinin de bu konuda olumlu görüş bildirdiğine şahit oldum. cehalet okumakla da aşılabilmiş şey değil.

buna itiraz ediyoruz evet ama OSYM'nin yaptığı bir sınava 130 lira vermeyi kabul edip hiçbir itirazda bulunmuyoruz.?

nasıl bir anlayış bilemedim mecliste bile yemekler çok ucuzken bir avuç öğrencinin yediklerimi yük olmaya başladı bu ülkede..

hemde kahvaltı vermekten vazgeçmişler muhteremler.. 

bana hayalin ne diyorlar.. "insan kendini ait hissettiği topraklarda hayal kurar diyorum. çünkü artık bu topraklar benim olmaktan çıktı ve hayal kurduran değil tuzak kuran bir anlayışla karşı karşıyayız.. "

İstanbul Üniversitesi'nde öğrencilerin indirimli yemek hakkı yalnızca bir öğünle sınırlandırıldı. İkinci öğünü yemek isteyen bir öğrencinin artık 3,5 tl yerine 18,50 TL ödemesi gerekecek. 

Ayrıca kahvaltı öğünü kaldırıldı. 

İlber hocayının mizacını çok beğenmesem de dikkate değer bir bilim insanı bence çok doğru söylemiş, "okuyarak gezmek" muhteşem bir mesaj. 

ayrıca geçenlerde sosyal bir deneyden esinlenerek söyleye bilirim ki. aktif dinlenme sıralarında ( ki ben sık yaparım)   tek başına bir cafe de veya bir cadde de kitap okurken  tanımadığın insanlarla konuşmanın insana kattığı değişkenlik algısı beyni çok renklendiriyor muş. 

Benim çok becerebildiğim bir şey değil ama denedim ve çok heyecan vericiydi. 


ülkede her şey de olduğu gibi siyasi ranta kurban gitti koca bir kurum ama tabi kimin umurunda, kurumlar kapanmış, insanlar aç kalmış, öğrenciler açıkta kalmış ve milli kaynaklar sırf siyasi hırslarla talanlanmış parçalanmış kimin umurunda. 

çünkü bizim üçüncü sınıf siyasilerimizin dertleri kendi dünyalıkları ve efendilerine iyi görünme yarışı. 


Şehir üniversitesine yazık ettiler. 700'den fazla akademisyenin görev yaptığı binlerce öğrencisi olan, ilim alemine pek çok katkısı bulunan bir bilim yuvasıydı Şehir. Artık yok... maalesef

ilber ortaylı "Çok gezen mi bilir çok okuyan mı" sorusuna "gezerek okuyanın" bileceğini söylüyor. 

"Çok gezen mi bilir çok okuyan mı" dan yola çıkara okumak ilk sırada gelse de. muhtemelen hayata dair küçük ama önemli ve uygulana bilir prensip sahibi olmak denebilir. 

bu prensiplere örnek isterseniz;  erken kalkmak, az ve öz konuşmak, hedef belirlemek, gereksiz konularla zaman kaybetmemek ve sağlıklı yaşamaya çalışmak ve düzenli beslenmek olabilir ve bu prensipler arttırılabilir. 

Tabi önerisi olan alta yazabilir.


Okul dediğin eğitim öğretim yuvasıdır ama artık malesef çocukların öğrencilik hariç her birşey olduğu ve bazı örgütlerin  hedefi haline gelmiş..  malesef kalite de ayaklar altında.

okula gitmek kötüdür öğrenmek iyidir 

Bende şuan dil eğitimi alıyorum.. lakin her zaman olduğu gibi belli bir eşikten sonra zorlanıp pes ediyorum ve yoruluyorum..

Mutlaka çile çekmeden başarı yakalanamaz ama başka şeyleri daha çabuk öğrenebilirken dile karşı sanki biraz daha algım kapalı.. son 1 haftadır özel nedenlerden dolayı kursa gidemiyorum ama bol bol İngilizce videolar izliyorum ve bol bol yeni kelime öğrenmem gerektiğini anladım.. 

Yine de ne yaparsak yapalım nasıl ki sıya düşmeden yüzmeyi tam öğrenemeyiz İngilizce de öyle konuşulduğu bir ülkede 8 10  ay kalmadan konuşabilir seviyeye zor gelinir diye düşünüyorum.. tabi özel yeteneği olanlar hariç bazısı çok kolay öğrenebiliyor.. gerçekten bende konuşmayı çok istiyorum..

Bugün Türkiye nin en önemli sorunlarından biride vatandaşlarının nitelik düzeyi ve ben en günceli olan dil konusunu azıcık yazmak istedim..

Dil örenmeye karşı her zaman bir ön yargımız var olduğunu gözlemliyorum ben de nacizane dil öğrenmeye çalışıyorum, ama geçenlerde hocam yahu şu araplar bile bizimle dalga geçiyor bir ingilizce konuşamıyorsunuz diye tabi işin ideolojik ve siyasal kısmı malum sömürü altında yaşayan bir toplumdan bahsediyoruz ve oturmuş bir düzenleri var batı ve özellikle abd ile.. 

ben tabi araplarla ilgilenmiyorum adamlar konuşuyor netice de ama burada bir hikaye daha geliyor aklıma sömürü hindistanında ingilizler hintli çocuklar geri kalsınlar diye ve oyalansınlar diyerekten matematiğin en zor konularını ilk okul müfredatına eklemişler tabi ilk yıllar düşünüldüğü gibi çocuklar zorlanıyor ve ilerlemekte zorluk çekiyorlar ama zamanla toplumda tüm çocuklar bu yeni düzene alışıp olağanüstü başarılar yakalıyorlar ve son 50 yıldır hindistanda her türlü mühendislik alanlarında çok ciddi iilerlemeler kat ediliyor.. 

Sonuç olarak dünyanın en önemli yazılımcılarını yetiştiren bir ülke konumundalar..

Bizde eğer ilk okul seviyesinde her devlet okulunda ingilizce eğitimini yüksek kalitede verebilirsek ki öncelikle eğitimci kalitemizi arttırmamız gerek bu konuda finlandiyada öğretmenlerle ilgili "Türkiye eğitimde ne durumda ve neler yapmalı" başlıklı bir yazı paylaşmıştım oraya bakılabilir.. eğer ingilizce ilk okulda örenilmiş olursa ki en kolay bu yaşta öğrenilir sonraki eğitim yıllarında öğrenciler başka dillerde öğrenme fırsatı yakalarlar.. 


Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğrencilerinin okullarına daha hızlı ulaşımı için ekspres hattın devreye alınacağını açıkladı.

2020 yılı için açıklanan dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasına adını yazdırmış 2 üniversiteden bir tanesi.

Ülkemiz malesef eğitimde hedeflediğimiz muassır medeniyetler seviyesine ulaşmamızda bize yön gösterecek seviyede değil. Biliyoruz ki ülkemiz 29 ekim 1923 te bağımsızlığını ilan etti ama şahsi kanaatim o zamandan bu zamana kadar net bir şekilde bağımsız yaşadığımızı sanmıyorum.. büyüklerden birinin dediği gibi "bir milleti yok etmek veya zayıf düşürmek istersen o milletin eğitim müfredatını boşaltın" sözü sanırım bize uygulanış ve eğitim sistemimiz ve içeriği her zaman zayıf ve bizi ileriye taşıyacak düzeye sahip olamamıştır.

Şuan devleti yöneten hükümetin bile her kazandığı seçimden sonra milli eğitiim bakanı değişmiştir yani esasen malesef bu anlamda ilerici bir hükümet programının olmayışı bence çok büyük bir hayal kırıklığıdır..

Yine konuya şuradan girecek olursak materyal eksikliği veya müfredatın eksik olması tek sorun değil evet müfredat kesinlikle çok çok önemli ve hatta ikinci dereceden öneme sahip ama ilk sırada ve çok yönlü bakıldığında büyük eksiğimiz olan NİTELİKLİ ÖĞRETMEN sayımızın azlığı veya çok çok yetersiz oluşu.. 

Dünyanın en gelişmiş eğitim sistemine sahip ülkelerinden olan FİNLANDİYA da düşünün ki eğitim fakülteleri tıp fakülteleri ayarında eğitim veriyor. Öğretmen adayları 4 yıl lisans eğitimi ve birde yüksek lisan olmak üzere en az 5  6 yıl eğitim alıyor ve kendilerini yeterli görmeyip her zaman geliştirip yenilikleri takip ediyorlar. Bunun yanında her öğretmen pedegoji alanında master derecesine sahip yani yüksek lisans zorunlu ve en az bir yabancı dili çok iyi derecede konuşabilir ve yalnış bilmiyorsam en az bir de müzik enstürümanı çalıyor.

Finlandiya da öğretmenler harici olarak devlet denetimine veya müfettif baskısına maruz kalmaz çünkü Finlandiya’daki öğretmenler son derece özgür. Devlet verdiği eğitime o kadar güveniyor ki öğretmenleri haricen bir de denetlemeye gerek duymuyor. Kendi kararlarını kendi veren öğretmenler, aynı zamanda kendi otokontrol mekanizmasına da sahip oluyorlar.Bu durumda bir rehavet ortaya çıkarmı diye düşünmüyor değil insan ama en baştan söylendiği gibi öyle üst düzey bir seçme ve eğitim sürecinden geçiyorlar ki öğretmenler bu özgürlüklerini araştırma temelli eğitim için kullanıyorlar. 

Peki bu insanlar yani öğretmenler çokmu zekiler , Hayır. öğretmen olacak adaylar birçok aşamadan geçtikten sonra fakülteye kabul ediliyor ki bunların arasında zekadan önce gelen iyi ilişkiler kurabilme, empati yapabilme, çocukların düzeyine inebilme, araştırmacı bir kişiliğe sahip olabilme gibi kriterler daha ön planda. Ayrıca öğretmenlerin staj dönemleri öyle olsunda bitsin mantığı ile değil tüm sürecin ve stajın hakkını verircesine staj dönemi yeni öğretmenler tüm günlerini okulda geçirirler, herhangi bir derse girer ve öğretmenin anlattığı dersi dinler, öğrencilerle bir araya geilr ve gelecekte öğrencilere nasıl bir eğitim verilmesi gerektiğiyle ilgili konuşmalar yapılır ve hergün farklı öğrenciler ve farklı derslere girer ve yüksek düzeyde tecrübe kazanırlar.

Sonuç olarak, Finlandiya öğretmen eğitim sistemi, tamamen bağımsız ve ÖZERK,  sorumluluk sahibi, öğretmeye ve öğrenmeye aç, kendi kontrolünü kendi yapan ve hazırladığı müfredat ile araştırmacı, düşünen bireyler yetiştirmeye yönelik çalışan öğretmenler yetiştirmek için işliyor.

Bu arada öğretmenler finlandiya da muhtemelen en yüksek maaş alan meslek gruplarından biridir.

Bu konunun bize bakan tarafı nedir onuda yakında paylaşacağım ama şunu bilmek gerek 21. yüzyıldayız başka devletler yaşamak veya sömürmek için :) başka gezegenler ararken biz ne kadar gerideyiz siz düşünün.. Öğretmenlik bu ülkedeki en önemli meslek olmalı. çünkü toplumca nitelikli eğitime ihtiyaç duyuyoruz.. vesselam.


1 2