Neler oluyor

Politika#

Hem iki yüzlüler hem her şeyi kendilerine yontan bir anlayış var.. geçmişten gelen aşağılık kompleksi yüzünden Türklere düşmanlar hele yunanlıların yarası büyük. 

Ayrıca dini ayrılığımız onlar için kırmızı çizgi ve bizi biz olmaktann çıkarıp kendilerine benzetmek istiyorlar bu yüzden de abuk subuk kriterler belirlemişler..

Türkiye de gelmiş geçmiş tüm hükümetler AB ile ilişkilerini korumaya, daha fazla güçlendirmeye ve Türkiye’yi AB üyesi yapmaya çalıştı. Çünkü hem pazar anlamında hemde stratejik olarak Avrupanın bir parçası olarak görülmesi çok önemli.

 Aslında Avrupa Birliği üyesi ülkeler için de Türkiye bir o kadar önemli, Ama hem geçmişten gelen hemde kültürel ve inanç anlamında bizi birlikte görmek istemeyen çok fazla Avrupalı siyasetçi mevcut.

Eğer başarabilirse Türkiye, AB üyeliğinin kendisine büyük oranda avantaj sağlayacak olduğunu biliyor ve uzun yıllardır AB’ye tam üyelik için mücadele veriyor.

Avrupa Birliği ve Türkiye arasında son yıllarda siyasetçiler düzeyinde yaşanan tartışmalar sonrasında AB müzakere kapılarını Türkiye’ye sert biçimde kapattı, ancak Türkiye’yi tüm bu olanlara rağmen Avrupa açısından önemini bildikleri için yalnız bırakmadı.

AB, bugün bazı üye ülkelere maddi yardımlar dağıtırken, onların refah düzeyini yükseltmelerine yardımcı olurken, insanlarının hayat kalitesini yükseltmeye devam ederken bazı tavizlerin verilmesini de isteyebiliyor.

Avrupa her Üyelik müzakerelerinde mutlaka yunanistan ile olan Ege denizi ve adalar sorunu, kıbrıs sorunu, yerine göre Ermeni sorunu, son yıllarda ortaya çıkan mülteci sorunu ve genel olarak belli AB kriterlerini hep bahane ederek süreci bile isteye tıkadığını da biliyoruz.

Türkiye’nin bir çok konuda taviz vermediğini söylemek mümkün değil. Türkiye’de çok kez tavizler verdiğini belli etmiş, bu konuda AB ile uyumlu olmak için çalışmalara katılımda büyük bir çaba harcamıştı. örneğin kıbrıs sorununda Annan planına "evet" demiş ama Rum tarafı "hayır" demesine rağmen ikiyüzlü bir yaklaşımla AB üyeliği kabul edilmiştir. Başka bir konu Türkiye’nin 2010’lu yıllarda mülteciler konusunda gösterdiği ve elinde patladığı belinen mülteci tavizinin Türkiye’de bugün güvenlikten sosyo-ekonomik maliyetine kadar büyük bir çöküşe sebep olduğu belirtiliyor.

Uzmanlar, Türkiye’nin 3 milyondan daha fazla mülteciyi kabul etmesinin kabul edilemez bir durum olduğuna; Türkiye’nin AB ile anlaşmasından da geri adım atamadığına değiniyor. Türkiye’nin mülteci anlaşmasından geri çekilmesi durumunda mültecileri göndermesinin çok zor olacağı, bu durumun özellikle AB ile Türkiye ilişkilerini tamamen kopararak Türkiye ekonomisine yaptırımlar uygulanarak Türkiye’nin tüm Avrupa ve ABD ile ilişkilerinin kesilmesine kadar gidebileceği konuşuluyor.

Türk hükümeti, özellikle bu anlaşmayı iptal etme girişimlerini her dile getirdiğinde çok sert yanıtlar aldı. Özellikle AB ülkelerinin nükleer güçleri, Ankara hükümetinin tehditlerine derhal son vermesi, aksi durumunda çok sert adımlar atacaklarını açıkladı.

Her zamanki iki yüzlülükleri ile Türkiye’nin iyi bir müttefik olmadığına değinen bazı yorumlar olsa da, bunlar direkt ülkelerin başkanları tarafından dillendirilmiyor.

AB üyesi ülkelerin refah düzeyi yüksek. Aileler okul öncesi eğitim ve normal eğitime çok büyük oranda önem gösteriyor. AB okul öncesi eğitim ortalaması %96 iken, Türkiye’de ise %30 civarında bulunuyor. MEB’in istediği oranın bile altında olan bu durum eğer ki Türkiye, AB’ye kabul edilirse AB ortalamasının büyük bir düşüş yaşamasına sebep olacağını gösteriyor.

Sadece okul öncesi eğitim değil, aynı zamanda normal eğitimde de Türkiye eğitim devamlılığı, gücü ve kalitesi bakımından AB ortalamalarından oldukça düşükte. AB üyesi ülkeler ise kendi ortalamasına sahip olan ülkelerin birliğe kabul edilmesi yönünde görüş bildiriyor.

AB, bugün için Türkiye’de demokrasi raporlarında sürekli olarak demokrasinin ilerlemesi yerine gerilediğinden söz ediyor.

Türkiye’nin büyük bir kültüre sahip olduğunun farkında olan AB üyesi ülkeler, Türkiye’de insan yaşamı ve sosyal hayat ile AB ülkelerinde olan sosyal yaşamın farklı olduğunun da yakından farkında. AB üyesi ülkelerde demokratik değerler, adalet ve benzer konuların Türkiye’den çok ileride olduğu AB raporlarına yansıyor.

Türkiye hükümeti ise bu iddiaları doğal olarak reddetmekte ve Türkiye’nin demokrasi açısından herhangi bir soruna sahip olmadığına dikkat çekmekte.

Aynı zamanda Türkiye, ceza evlerine atılan gazeteciler sıralamasında tüm dünyada ilk sıralarda yer alan ülkelerden biri. AB’de ise bu oran neredeyse sıfıra yakın ve Türkiye’ye göre çok daha iyi durumda. AB, Türkiye’de basın özgürlüğüne darbe vurulduğuna değinirken, bu durumun özellikle de AB normları ile asla uyuşmadığını belirtiyor ve bunu maalesef bizlerde görüyoruz.

Hatta öyle ki Almanya daha önce Türkiye’ye belirli yaptırımlar uygulama yoluna bile gidebileceklerini ve Alman gazetecinin derhal serbest bırakılması çalışmalarında başarılı olmuş ve gazetece daha sonrasında verilen kararla hapisten çıkmıştı.

AB raporlarında Türkiye’nin OHAL uygulaması demokrasi ve adalet konusunda AB’ye göre çok geride olduğundan söz ediliyor.

AB raporunda 2019 bölümünde şöyle deniliyor;

OHAL’in kaldırılması memnuniyet verici olmakla birlikte, Türkiye OHAL kapsamındaki birçok kısıtlayıcı unsuru mevzuatına eklemiş Yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi ile daha önce mevcut olan birçok denge ve denetleme mekanizması ortadan kaldırılmış ve TBMM’nin rolü zayıflamıştır. Yeni sistem, kamu yönetiminin ve yargının daha fazla siyasallaşmasına yol açmış ve Cumhurbaşkanı’na, birçok düzenleyici kamu kurumunun başkanını atama yetkisi vermiştir. İnsan hakları, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığına ilişkin kötüleşen durum, rapor döneminde de devam etmiştir.

Avrupa Birliği, Türkiye’de azınlıkların hatta çoğunluğun insan haklarının ve temel haklarının doğru yönde olmadığına raporlarında sürekli olarak son yıllarda yer vermektedir. Türkiye, özellikle son dönemde de görülecek olduğu üzere bu raporlara tepki gösterirken, beraberinde ise bazı etnik gruplara karşı söylemleri cezalandırmadığı biliniyor.

Bir başka AB 2019 Türkiye Raporuna göre;

Pek çok insan hakları savunucusu, sivil toplum aktivisti, basın mensubu, akademisyen, siyasetçi, doktor, avukat, hâkim kimi zaman bir iddianame olmadığı halde, tutuklu bulunmakta ve basın ve üst düzey siyasetçiler tarafından karalama kampanyalarına maruz kalmaktadırlar. Temel haklar ve özgürlükler alanında faaliyetlerini sürdüren sivil toplum kuruluşlarının çalışma alanı daha da daralmıştır. Özellikle idari engellerin artırılması bu duruma örnek teşkil etmektedir. Olağanüstü hâl kapsamında kapatılan hak temelli örgütlere yönelik olarak gerçekleştirilen el koymalar ile ilgili olarak hiçbir hukuk yolu sunulmamıştır.

Bu nedenle özellikle birçok AB üyesi ülke insan hakları konusunda Türkiye’nin uygun olmayan eylemler içerisinde olduğunu, yasalarını buna göre güncellese bile bu yasaları doğru işletmediğini belirtmektedir. Bu sebeple özellikle bazı AB üyesi ülkelerinde insanlar Türkiye’nin eşit insan haklarına adım atmadığı sürece AB üyesi olmasına hükümetlerinin asla onay vermemesini talep ediyorlar.

Gelecek 10 Yılda AB Hayal Mi? Şimdilik bence HAYAL!

AB üyeliğine kabul edilmesi mümkün görülmeyen Türkiye’nin AB ile stratejik ortak olarak hareket etmekten başka çaresi olmadığı düşünülüyor. Bu durumda bile Türkiye’nin AB’ye bazı tavizler vermek zorunda olduğu, aksi durumda ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan krizlerin daha fazla büyüyebileceği düşünülüyor.

AB’nin Türkiye’yi kabul etmesi durumunda bazı ortalamaları düşecek olması gibi, Türkiye’nin kendileri ile ortak hareket edeceğinden, insan hakları, basın özgürlüğü, demokrasi gibi konularda istediklerini uygulayabileceğinden emin olmadığı apaçık görülüyor.

Ne kadar Türkiye insan hakları, demokrasi ve adalet konusunda başarılı olduğunu belirtse bile AB’nin de bu göstergeleri görmesinin önemli olduğunu biliyoruz.

Burada amaç onlara benzemek olmamalı.. insani refah seviyesini arttıran ve yaşam kalitesini yükselten kriterlerin makul seviyede uygulamaya çalışmak olmalı..

18 adamız ve iki kayalığın Yunanistan tarafından işgal edildi. 

Bilindiği gibi antlaşmalarla silahlandırılmaması, asker bulundurulmaması kabul edilen 16 Yunan adasında ise buna uyulmadığını da biliyoruz.. tabi dünya ve AB işine gelmediğinden ve her fırsatta bizden taviz alma niyetinde olduğundan ses çıkarmıyor ve Şuan ki hükümetimiz de iradesizliği veya bile isteye bu gelişmelere göz yumuyor..

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Doç.Dr Cihat Yaycı'nın  soru-cevaplı “Yunanistan Talepleri” adlı kitabı Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı.

Kitapta, Yunanistan'ın, gayri askeri statüde olmasına rağmen haksız, hukuksuz, antlaşmalara aykırı olarak 23 adadan 16'sında asker bulundurduğunu, ağır silahlar olduğunu belgelere dayalı olarak  yazdı.

Tabi yunanlılar çıldırdı.. Kitap son günlerde Türk basınında iliği odağı ve Yunanistan basınını da ayağa kaldırdı ve Tümamiral Yaycı'ya ağır hakaretler ve ölüm tehditlerinde bulunuldu. tabi muhtemelen bizim genel kurmay daha duymamıştır.. 

Hatta biraz daha ileri gidildi ve enteresan detaylar çıktı.. “Türkiye'de kan akacak”, “Askerler kaçırılacak ve öldürülecek”, “Türkiye'de bıçaklar çekildi” başlıklarının da kullanıldığı bir sitenin ise Yunan İstihbarat Servisinin kontrolünde olduğu düşünülüyor.. 

Adamlar her haltı yiyor ama biz bir şey yapmadan korkudan ölüp gidecekler... 

Bu kulaklar "biz Orta Doğu ülkesiyiz" lafını işitti. Başkalarının tanımlamaları artık hiç şaşırtmıyor... Kendine/tarihine/konumuna yabancı bir millet...

Sahi, düne kadar Türkiye İran falan olacaktı asdfghjk :D

Çıldırmaya gerek yok, herkes kendi senaryosunu oynuyor :)

ABD'de Beyaz saray 5100 mt kare    bizden yaklaşık 17 kat büyük ekonomi

İngiltere'de Buckingham Sarayı  77bin mt kare   bizden 4 kat büyük ekonomi

Almanya - Bellevue Sarayı  200bin metre kare   bizden 5.5 kat büyük ekonomi

Fransa - Versailles Sarayı  70bin mt kare  bizden 4.5 kat büyük ekonomi

Bizim CB sarayı 750bin mt kare

Muhtemelen biz kıskanmışız... Allah akıl fikir versin..

Yıllardır ABD ve AB dünyayı sömürüp her yere üşüştüler.  bu ülkelerin 1800 yılların sonlarına doğru ortaya çıkardığı sistem bu sömürü anlayışını ortaya koyan Kapitalizm idi. ama Kapitalizimde esas olan tüketim piyasaları ortaya çıkarmak ama Çin'in yaptığı sadece kendi piyasasını besleyen bir anlayış.. üretimdeki gücü ile rakip olabilecek tüm piyasaları yok edebilir kabiliyette.. rakabet piyasaları bu anlamda işlerliğini kaybetti. 

Bakın Çin elinde muazzam bir insan gücü barındırmakta ve bu önüne geçilemez durumda.. mutlaka batlı ve gelişmekte olan devletler Çinden yapılan ticarete kısıtlamalar getirmelidir.. çünkü böyle giderse dünya ABD yi arar hale gelecek.. 

Çin'in merkez bankasında kullanıma hazır likit 3.5 trilyon dolara yakın rezervi var.. ve elinde ki gücü enteresan yöntemlerle ele geçiriyor.. örneğin çin devleti tarafından desteklenen bazı firmalar ABD ve AB den küçük ölçekli kıytırık firmaları alıyor sonra firmaya milyonlarca dolar yatırım yapıp halka arz ediyor ve bir anda büyüdüğü için borsada dikkatleri çekiyor ardından ABD ve AB'li yatırımcılar bu firmalara yatırım yapıyorlar.. sonra bir gece de şirket boşaltılıyor bu şekilde sayısız örnek varmış hatta bununla ilgili bir belgesel bile yapılmış..

Ayrıca Çin dünya ticaretini elde edebilmek için Endonezya, srilanka, pakistan ve kazakistana çok önemli ve büyük yatırımlar yapmış durumda.. öyleki trilyonlarca doları bulan yatırımlar ama çinin para sorunu yok..

hani inkılap tarihinde misakı milliden verilen 3 taviz diye bahsederler ya.. Batum, Hatay ve Musul-Kerkük şeklinde idi sonra hayat geri geldi ama diğerlerini alamadık... 

Ama bana kalırsa Musul-Kerkük hariç Batum ve Hayat dan çok çok daha önemli Ege adaları idi ama dönemin cahil devlet adamı ismet İnönü tarafından adalarımız hiç pahasına verildi.. hem de  adamlara hiç itiraz etmeden.. 

fırsat bu deyip adaları almak gerek, haydi başkan saldır..

Son gelişmeler gösterdi ki Yunanistan, Lozan ve Paris antlaşmalarını bozdu!  23 adanın da devir şartı ortadan kalktı. 

Bir Tümamiralımızın yazdığı kitabında bahsettiği üzere egemenliği Yunanistan'a bırakılan adaların antlaşmalardaki kesin hükümlere rağmen silahlandırdığını yazdı, 23 ada gayri askeri statüde kalmak şartıyla devredilmişti. Bu devir artık tartışmalı hale geldi. Ve Türkiye'nin bölgeye müdahale etme hakkı doğdu.. 

Kendi ülkesinde herhangi bir yargılama yapılamasa da ve ayrıca hem ABD hemde AB tarafından kukla müttefik olarak kabul gördüğünden herhangi bir baskı görmedi.. 

Şimdide suudi arabistan ürdün sınırına yakın bir yerde 500 milyar dolar değerinde bir şehir inşaa etmeye karar verdi. yalnız bölgede yaşayan bir yerli toprağını terk etmediği için selmanın talimatı ile suudi güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. 

Ve dünya yine sessiz.. öyle yüzsüz bir herif ki bu mahluk Trumpın evli kızına bir gece için milyon dolarlar teklif etmişti..

Bir nedenden dolayı Dominosun web sitesini geziniyordum.. faaliyette bulunduğu ülkelere bi bakayım dedim ve Türkiye'yi ne Avrupada ne de Asya ülkeleri arasında gördüm.. Adamlar bildiğin dalga geçer gibi Afrika ve orta doğu seçeneği altına koymuş Ülkemizi.. hadi Avrupalı kabul etmiyorsun anladık ama neden Asya değil de Afrika veya orta doğu.. ABD nin genel politikalarında da bizi orta doğu ülkesi olarak kabul ettiğini biliyorum.. ve bizim devlet büyükleri ABD için stratejik ortak lafını kullanıyor.. 

Filistin Ulusal Meclisi 17 Nisan 1974'te aldığı kararla, İsrail hapishanelerindeki Filistinliler için bir vefa günü olması için her yıl 17 Nisan'ı 'Filistinli Esirler Günü' olarak ilan etmişti. 

Dün bu özel gün sebebiyle Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas, hapishanelerdeki Filistinli kahraman tutuklu ve esirler serbest bırakılmadıkça İsrail yönetimiyle hiçbir anlaşmaya imza atmayacaklarını belirtti. 

Tutukluları "özgürlük savaşçıları kahramanlar" olarak adlandıran Abbas, israil hapishaneleri boşaltılmadan son barış anlaşmasına kesinlikle imza atmayacağız dedi... 

Rabbim tüm filistinli kardeşlerimizin ve ceza evlerindeki tüm mazlumların yar ve yardımcısı olsun..

gerçekten çok güzel bir filmdi. oyuncuları da tebrik ederiz.

Şimdi mevzu şu; malum memlekette insanlar mağdur olanı her kayırırlar. son sokağa çıkma yasağıyla ilgili akşam saatlerinde Bakan soylu mesuliyeti üzerine alıp sözüm ona istifa etmek istedi. sonra CB bunu uygun bulmayıp istifayı sözde geri çevirdi. zaten CB nın en sadık adamı olduğu için onu bırakırmı hiç. koşulsuz her durumda başkanın emrine amade bir adamı neden bıraksın.. 

derneklerin, stk'ların bu süreci iyileştireceğini ve açığın kapatılacağını düşündürmesi derin bir yaramızdır. sosyal adaletsizliği gözetebilmenin kolay bir yönü asgari ücrettir tabii, ancak halk işsiz, halk aç, halk üşüyor. 

youtube'da; sokağa inip röportaj yapan kanalları güncel olarak takip eden, izleyen biri olarak özellikle şu karantina günlerinde geçmişe yönelik araştırma ve gözlem yapabilme fırsatı buldum. sosyal düzeni kuramayan, beceriksiz insanlarla çevrili bir hükümet kadrosu ve etik değerlerden uzak yöneticilerle sosyal adalet nasıl sağlanabilir?

kömür dağıtarak, sosyal adalet sağlanmaz.

haluk levent'ten mi bekliyorsunuz sosyal adaletin sağlanmasını diye soruyorum bunlara. dernekler mi yardımcı olsun illa ki yardımcı olacak ta, sen ne işe yarıyorsun? içim acıyor, üzülüyorum.

AB, mülteci krizini yönetebilme adına kapılara dayanan binlerce mülteciye evlerine gitme karşılığında 2000 dolarlık teklif hazırlığında olduğu söyleniyor..

Yalnız ev neresi bu adamlara Türkiye ye dön mü demek isteniyor yoksa suriye'yemi dön denmek isteniyor, eğer suriye kastediliyorsa bu kansızlara sormak lazım suriyede ev mi kaldı.. yok eğer Türkiye'ye dönün deniyorsa biz şu ana kadar kişi başı binlerce doları zaten harcadık s..ktirin gidin demeliyiz..

Muhalif medyanın önemli isimlerinden ve oda tv'nin haber müdürü Barış TERKOĞLU, Libya da ölen MİT mensubu birinin cenazesi ile ilgili bir haberi neticesinde gözaltına alındı.. odatv.com da BTK tarından erişime kapatıldı. 



Adalarımız ne durumda bilen var mı? 

son durum nedir?

geçenler de haritaya şöyle bir bakayım dedim abi adamlar burnumuzun dibindeki adalara sahip ya la.

Biz dünya da her hangi bir komisyona başvurup bunları geri alamıyor muyuz.. neticede savaş ile kaybedilmiş topraklar değil.. İngiliz ve İtalyan ve yunanın üçkağıdına kurban gitti adalarımız.. 

Genel kurmay ve deniz kuvvetleri komutanımız ne iş yapar.. siyasi irade istanbulu da verin derlerse verecekler mi? anlamıyorum.. onların bilgisi dahilinde her şey oluyormuş..  yazıklar olsun.. 


Ve beklenen oldu! 

Rusya ile yapılan kritik görüşmede taraflar anlaşma sağladı ve dün gece yarısından itibaren ateşkes yürürlüğe girdi.

Bölgedeki gerginliği dindirmek için yaklaşık 6 saat süren zirveden ‘ateşkes’ kararı çıktı. 

Peki Türkiye ile Rusya arasındaki mutabakat ne anlama geliyor?

Aslında bir çok uzman tarafından Türkiye'nin Suriye rejimi ile gerilen ilişkisine ve 36 şehitten sonra Rusya'nın Müttefiki olarak gördüğü Türkiye'yi kaybetmek istemedi ve rejim ile ilişkisine kurban etmediği düşünülüyor.. 

Mutabakatta yer alan maddeler şöyle:

1 – İdlib gerginliği azaltma bölgesindeki temas hattı boyunca tüm askeri faaliyetler 6 Mart 2020 tarihinde saat 00:01’den itibaren durdurulacaktır.

2 – M4 karayolunun kuzeyinde 6 km ve güneyinde 6 km derinliğinde bir güvenli koridor tesis edilecektir. Güvenli koridorun işleyişine dair ayrıntılı esas ve usuller, Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu Savunma Bakanlıkları arasında 7 gün içinde kararlaştırılacaktır. 

3 – Türk-Rus ortak devriyeleri, 15 Mart 2020 tarihinde M4 karayolunun Trumba’dan (Serakib’in 2 km batısı) Ain-Al-Havr’a kadar olan kesimi boyunca başlatılacaktır. 



Şehit haberleri almaya devam ediyoruz.. 

Suriye de rejim güçlerinin açtığı ateş sonucu 2 askerimizi kaybettik ve 6 da yaralımız var.. 

ve her zaman olduğu gibi algıyı dağıtmak adına gazeteler her şehit haberinden sonra rejimin verdiği toplam kayıpların listesini yayınlıyorlar ama bana hiç inandırıcı gelmiyor.. 

Ne kadarı doğru Allah bilir.. malum gazeteler yalan konusunda şeytan ile yarışıyorlar.. 

Hindistan'da Müslümanların Vatandaşlık yasasına karşı protesto gösterilerinde ölenlerin sayısı 47 oldu.

Hindistan'da, Pakistan, Afganistan ve Bangladeş'ten gelen 6 dini gruba vatandaşlık yolunu açan, ancak aynı durumdaki Müslüman göçmenleri kapsam dışı bırakacak şekilde değiştirilen "Vatandaşlık Yasası"na karşı başkent Yeni Delhi'deki protestolarda geçen haftadan bu yana ölenlerin sayısı 47'ye çıktı. 

yetmezmiş gibi birde sosyal medyada ki görüntüler de, Hintli polislerin kucağında bebeği bulunan Müslüman kadına sopalarla vurması kzmuoyu ve izleyiciler tarafından büyük tepki topladı.

Bu Yasa, dünyada en çok Müslüman nüfusa sahip 2. ülke konumun da olan Hindistan'da, 200 milyonun üzerinde Müslümanı ikinci sınıf vatandaş haline getirmek ve birçoğunu vatansız bırakmak için atılan bir adım olarak değerlendiriliyor.

Çin'in uygurlu müslümanlara yaptığı yetmezmiş gibi şimdi de put perest hindistan başladı..

Bu şehit haberlerini alınca ilk aklıma gelen şey aileleri.. bu noktadan sonra suriyede 1000 rejim askeri ölse o anne babanın acısı diner mi?

bakan akar 309 rejim unsuru etkisiz hale getirildi dedi. yani yukarıda dediğim gibi hiç bir anlamı yok, ayrıca doğru olduğu ne malum..

İnsanın fıtratında vardır unutma,Nisa'dan gelmişiz unutacağız tabi iyi,kötü ne varsa ancak zannediyorum ki bu unutmak kelimesi bizim topraklarda daha fazla kol gezen bir mevcudiyet olsa gerek.27.02.2020 tarihinde sayısı henüz netlik kazanmamış olmakla birlikte bir çok Vatan evladını şehit verdiğimiz bu geceyi de unutacağız hep birlikte el birliği ile .3 gün bile sürmeyecek yasımız akşama tv başında heeeep aynı haberlerin ardından elimiz de kumanda gözümüz macera adasında izlemeye devam edecek uyuyup UNUTACAĞIZ birlikte.Bir film karesinde dendiği gibi ''45 saniye bile sürmeyecek o ŞEHİDİN haberlere konu olması.''Başımız sağolsun Ülkem vatanım.Unutmaman temennisi ile iyi uykular.

Milliyetçiliğin esasında ne kadar çöplük bir ideoloji olduğunu zaten biliyordum.. esas mesele etnik kimlik ile değil ama devletin sahip olduğu toprak parçası üzerinden VATANSEVER olabilmek. milliyetini değil vatanını sevmek.. ama bizi yöneten şalolar ne vatanı ne devleti ne de milliyetini seviyor, onların tek derdi kendi benlikleri ve menfaatleri.  düşünün ki yıl olmuş 2020 ama bizi yöneten ahmaklar kendileri gibi düşünmeyen herkesi aynı kefeye koyup terörize ediyor.. bizde bunlara adam diyeceğiz.. zengin ağababalarının koynunda, halkın tüm hassasiyetlerini kullanarak ülke yönetecekler ama benim cahil ama masum halkım bunu bilmeyecek yada ona öyle bir algı verecekler ki sen sadece menfaatini düşün sen mi kurtaracan bu memleketi deyip kafasını kuma gömmesi istenecek..  inancımız bile bizi takvamız haricinde sınıflandırmazken sen kendini üstün ırk göreceksin ve kutsayacaksın adına da milliyetçilik deyip sözde vatanını sahipleneceksin.. ben söyleyeyim senin sahipleneceğin tek yer emin ol o vatan toprağının altı olmalı.. çünkü ne bu topraklara ne de dünyaya milliyetçiliğin en küçük bir yararı olmamıştır.. şimdiki milliyetçi ve muhafazakarlara bakıyorumda yaradanı tümüyle unutmuş kadına mevkiye ve paraya nasıl taptıklarını gördükçe aklıma yahudiler geliyor..  çünkü tamda onların istediği yönetilebilir bir kitle olmuş olacaklar...

1 2 3 46 7 8 9