Neler oluyor

Tatava - Diğer#

ben sizin meraklı tayfanıza benzemem, meraksız biriyim.. nasıl gizemli olunur , merak edilen biri olmanın sırları https://www.youtube.com/watch?v=r9bh1lPiZBo 


Kavganın hemen ardından hediyelerimi iade et demeyi denesenize :))))

Asude hanım merhaba. Şu yazımı meraklilara yazdım. :))

SEVGİLİ DOSTLAR. Numarasını yollayan arkadaşlara 2 adet Kitabımı ücretsiz vereceğim.
Bu arada ben piyasadan çekilmiş bir insanım. İnsanlar çok yordu beni. Ama 150.000 hayran kitlem ve rehberimde 9.800 kişi olan biriyim. Herksese haber yolladım beni hayata döndürün diye... :))

Meraklılara duyurulur...






Asansörde nasıl kalınır, kalındığında nelerle karşılaşılır, sonrasında nasıl hayatta kalınır ? 2 dk beyin jimnastiği  yapardım. 


Kanımca iki tarafında kendi gerçeklerini birbirleri gözünde kabul etmeleri halinde pek ala mutlu bir yuva kurulabilir.. 

Zaman zaman üzerinde düşündüğüm konulardan biri de bu olmakta. Zengin bir hanımefendi ile fakir bir beyefendi arasında, hiçbir çıkar ve kırıcı unsur olmaksızın, salt fikri ve hissi uyum gibi sebeplerden ötürü, sağlam bir evlilik müessesesi inşa edilemez mi? 

2020 senesinin son periyoduna girmiş bulunurken, bu sene yaşanan önemli olaylara dair de bir başlık açmak içinden geldi. Gerçi, bu konuya dair deftere günlük de tutacağım. Ancak, buraya da aklıma gelen önemli hadiseleri not düşmek isterim: Ülkemiz açısından Elazığ Depremi, koronavirüs salgınının yayılması Mart dalgası, Süper Lig'deki son sıra takımlarının küme düşmemesi, Yörsan'ın iflas etmesi, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Öğretim Fakültesi Psikoloji Bölümü'nün tartışmalı şekilde kapatılması, İzmir Depremi aklıma gelen başlıca önemli olaylar... Dünyada ise, Amerika Birleşik Devletleri ile İran'ın sözlü savaşları, koronavirüs salgını, Avustralya'daki orman yangınları, Azerbaycan Ermenistan savaşı, Bayern Münih'in Barcelona'yı deplasmanda 2-8 gibi tarihi bir skorla yenmesi, Amerikan başkanı Donald Trump'un seçimleri kaybetmesi ve yerine Joe Biden'in seçilmesi aklıma gelen belli başlı durumlar...  

Bir sonbahar akşamı hiç bu kadar parlak ve güzel olmamıştı. 

Bu dünya da gönül kırmayacaksın.

Çünkü gönül camdan bir dağa benzer,

Kırıldı mı tamiri mümkün değildir. 

iki tane ilkokul öğrencisi konuşurlar

-ya devlet okulu ile özel okul arasında ne fark var?
-şöyle, şimdi siz ali gel diye yazıyorsunuz ya
-evet
-biz ali yazıyoruz 3224'e yolluyoruz, ali geliyor :)))
-vay anasını beeaa

Vanilya kokusu bir çok insan gibi beni de çocukluğuma götürür, onun kokusu ile mest olan tüm çocuklar gibi bende onun kokusu kokan her şeye hayran olur adeta o kokuya içim giderdi.
Annemin yaptığı kekler, komşu günlerinden gönderilen elmalı kurabiyeli tabaklar, bir çok çeşitteki tatlılara serpilen vanilyalar adeta mest ederdi beni.

Bir pastaneden gelen vanilya kokusu, salep arabasından gelen tarçın kokusundan, fırından çıkmış dumanı üzerinde tüten taze ekmek kokusundan, yeni yağmur düşmüş toprak kokusundan daha çok etkilerdi beni, yaşım kaç olursa olsun hâlâ hangi pastaneden hangi evden gelirse gelsin o vanilya kokusunu aldığımda direkt çocukluğumdaki o mutlu anlara gider uzunca bir tebessüm ederim.

Hani herkesin bir geçmişe gitme düğmesi vardır ya, benimkisi de Vanilya kokusudur,
Ne zaman mutlu olmak istesem Vanilya kokusunu arar istediğim mutluluğa onunla ulaşırım.

Sizde kendinizi keşfedin ve ne zaman mutlu olmak isterseniz içinizdeki saklı o düğmeyi bulup ona dokunun....

'Bir kelimeye bin anlam yüklediğim zaman sana sesleneceğim' 

Bekle beni nur yüzlüm

Bin bir yabancının hakkında methiyeler düzdüğü şehirdir İstanbul.. ah İstanbul ah.

İstanbul kazan ben kepçe 

seni arıyorum şehr-i şura

İzmir'den gelmiş bir vatan evladı olarak İstanbul'da yaşamak ayrı bir zulüm trafikte kalmak ayrı bir zulüm.Abicim çok zor ya bu memlekette yaşamak Corona var diye otobüse minibüse binemiyor metro evinin oraya yok diye kullanamıyorsun,aracın var lüzumsuz bir sürü araç trafikte olduğu için kullanamıyorsun ama sorarlarsa dünyanın en güzel şehirlerinden bir tanesinde yaşıyorsun.

Hadi inşallah.

22 Şubat 1918'de 3 kilo 790 gram olarak dünyaya gelen Robert Wadlow, doğumunun hemen ardından inanılmaz boyutlarda büyümeye başladı. Daha 6 aylıkken 13 kg'a ulaştı.

Robert Wadlow 10 yaşına geldiğinde 95 kg'ydi ve boyu 1.80 cm'den daha uzundu. 53 numara ayakkabı giyiyordu.

Ayakları bir süre sonra daha irileşen Robert Wadlow her bir çift için 100 dolar ödemek zorundaydı.

Robert Wadlow 12 yaşındayken boyunun bu denli uzamasının altında yatan sebebi öğrendi. Hiperaktif hipofiz bezi sebebiyle Robert Wadlow'un boyu standartların çok üzerinde uzuyordu. 

13 yaşında izci olan Robert Wadlow'un üniforması, uyku çantası ve çadırı vücut ölçülerine göre tekrar gözden geçirildi ve modifiye edildi. Robert Wadlow yaşıtlarına oranla 5 kat daha fazla kalori tüketiyordu.

19 yaşındayken Robert Wadlow'un boyu 2.61 cm'e ulaştı ve böylece resmi olarak dünyanın en uzun insanı unvanını aldı. 

Öldüğünde 2.72 cm ve 220 kg olan Robert Wadlow, anormal boy uzunluğu ile tüm zamanların en uzun insanı olarak kabul ediliyor.

İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı derken Orhan Veli bugünleri hayal dahi etmemiştir.
Yaşamanın ölmekten daha zor olduğu bir şehir İstanbul, hayatın çarklarının arasında ezilmeden yaşamanın mümkün olmadığı, hayatların ders hikayesi olarak anlatılsa az geleceği, gündüzleri ve geceleri ayrı ışıklı, ayrı yaşamları olan kimilerini acımasızca harcayıp kimilerini krallar gibi yaşatan bir şehir İstanbul.
Her geçen gün aldığı göçle bir adım daha büyümeye devam eden, imitlerini zorlaya zorlaya yıkılmamak için desteklerle ayakta duran koskoca bir şehir İstanbul....

İstanbul'da yaşamak demek dünyanın en pahalı şehrinde var olabilme savaşı vermek demektir.
İnsanların geçim için adeta savaştığı, yaşamlarını sürdürmek için yarıştığı, birbirlerinin üzerine basarak yükselmeye çalışmanın adıdır İstanbul'da yaşamak.
Eğer pırıltılı bir hayatı tercih etmiyor, aza kanaat ederek geçinirim diyorsanız da kenar mahallelerde çok mütevazi şekilde yaşamanız mümkün.
Kaybolup giden hayaller, yıkılan yuvalar, biten hayatlar hep birer hikaye olarak kaldı anılarda,
Nerde o eski bayramlar sözünün benzeri oldu artık nerde o eski insanlar sözü !
Tabii birde nerede o eski İstanbul Beyefendileri vardı !
Neticede yaşamın en zor olduğu şehirde binlerce kaybolan hayatların yanında parıltılı yaşamlarında olduğu İstanbul her geçen gün artan nüfusu ile yaşamayı zorlaştırmaya devam ediyor...

İşte cevabı olmayan soru bu !
İstanbul'da yaşamanın zorluğu herkesçe malum ancak bir çok kimse tarafından ısrarla terk edilmemekte kararlı bir il İstanbul.
Hengamesi trafiği ulaşımı çalışma şartları iş imkanlarıyla tam bir kurt kapanı.

İstanbul bir çokları için hüzün, kıyım, yok oluş, yıkılış olurken çok az bir zümreye ise pırıltılı bir yaşam sunmuş, hayatlarını hikaye tadında güzellikler içinde yaşamalarına müsaade etmiştir.

Feleğin sillesini yiyenler ile felekten bir hayat çalanların oranı onbinlerde hatta yüzbinlerde bire tekabül eden İstanbul, her geçen gün yeni insanları kendine aşık etmeye devam etmekte...

İstanbul'da yaşamak dalgasız denizde surf yapmak kadar zordur.Yaşayan bilir sadece.

ZOR, ÇOK ZOR, ÇOK ÇOK ZOR, İMKANSIZ....

Her kelimesi İstanbul'da yaşamanın kısa özeti,
hele son günlerdeki virüs ve ulaşım sorunları İstanbul'dan kaçmak için bir bahane.
Keşke İstanbul dışında bir seçenek ve imkan olsa....

Zor zanaat bu şehr-i İstanbul'da yamak. ama bir kere havasını soludunmu bir yudun suyunu içtin mi vazgeçemezsin. 

Boğazı ile tarihi ile tam bir sanat ve aşıklar şehridir bu belde..

İstanbul'dan başka bir şehirde yaşayamam. Bu şehir bana babamdan atamdan miras.. büyük şehir adamı yutar derler ama biz şerbetliyiz ;) oyunu kuralına göre oynamak gerek ama insanlığını unutmadan vicdanını kurutmadan.. 

İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir
Anadolu’da toprak damlı bir evde
Gülcemal üstüne türküler söylenir
Süt akar cümle musluklarından
Direklerinde güller tomurcuklanır
Anadolu’da toprak damlı bir evde çocukluğum
Gülcemalle gider İstanbul’a
Gülcemalle gelir
İstanbul deyince aklıma
Bir sepet kınalı yapıncak gelir

Bedri Rahmi

kanatları parça parça bu ağustos geceleri
yıldızlar kaynarken


şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen
sen


eğer yine istanbul’san
yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim


pancak pancak şiirler tüküreceğim
demek yine ben


limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor
kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler
yahudi sokaklarını aydınlatan tel-aviv şarkıları
mavi asfaltlara çökmüş
diz bağlıyor


eğer sen yine istanbul’san
kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan
sirkeci garı’nda tren çığlıklarıyle bıçaklanıp
intihar dumanları içindeki haydarpaşa’dan
anadolu üstlerine bakıp bakıp
ağlayan


Attila İlhan

1 2 35 6 7