Neler oluyor

Tatava - Diğer#

Kaznuk denen kişi eşini yazar yapmış öyle mi bende bu muhabbet başka torpiler için konuşuluyor sandım.. ama normal bee artık bu memlekette malum millet oğlunu kızını eşini baş danışman yapıp yüksek maaşlar alıyor.. tam kabile devleti olduk..

Arkadaşlar, daha çok yeni bir platform ancak ilerleyen zamanlarda google index'si artıkça ve reklam gelirleri oldukça gelirin büyük çoğunluğunu nitelikli içerikler üreten yazar arkadaşlarla paylaşmayı düşünüyorlar.. Bu politika nitelikli içerik üretimini teşvik edecek ve sayfa kalite düzeyi yükseleceğinden bu sayede daha yüksek tıklanma ve reklam geliri hedeflenecek.. şimdilik söylenen bu.. 

Bu gelir paylaşımı hikayesi nedir var mı bilen?

Yaa Allahtan tatava var, daha çok yeni sayılır ancak sade ve özgür bir platform.. ve biliyoruz ki bu ortam biz yazdıkça değerlenecek.. benim bu yapıda bir tuğlam olacaksa ve bu kaliteyi bozmayacaksa keyifle yazmaya devam edeceğim..

Ekşi yönetimi torpil iddaları içinde çalkalanırken birde keyfi uygulamalara imza atıyorlarmış.. 

Uzun uğraşlar ve emek sonucu yazar olanları tekrar çaylaklık pozisyonuna düşürüyorlarmış.. Amaç ve niyet ne anlamış değilim.. bende arada yazıyorum ama çok kalitesiz bir yönetim anlayışı olduğu belli.. 

Valla iyi çocukta yapar bizim kitle.. hemde patır patır.. amam mesele yapmakta değil bakabilmek ve yetiştirebilmekte.. 

Kendi ülkesini çok sever görünürken, ülkenin menfaatinden çok kendi menfaatini önemli bulması.. 

aslında bir nevi kendi ülkesine ve geleceğine ihanet etmeyi başkalarından daha iyi yapıyor...

1800’lü yılların başıydı.. Amerika'nın kuzeybatı pasifik kıyıları.. Beş altın arayıcısı Nez Perce Kabilesi’ne ait topraklarda altın arıyordu.. Bir anda nehirde yıkanan bir Kızılderili kadın gördüler..

Biri kadına tecavüz etti..

Diğerleri görmezlikten geldi..

Yakalandılar..

Beşi de mahkemeye çıkarıldı..

Hakim Kızılderili dostuydu..

Beşini de cezalandırdı..

Kararı bir Kızılderili ata sözüne bağladı.

“Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur.”

Aziz Nesin der ki;

“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek yaşattığınız yılanların bir sonraki hedefi siz olursunuz.


Acaba balıklar kendilerini ağırdan mı satıyor da biz sürekli pahalı balık yemek zorunda kalıyoruz? Yarım ada olup da bizim gibi denizinden minimum yararlanan başka ülke var mıdır acaba?

Üç tarafı dezinlerle çevrili ülkemde bir balık 22 tl den satılıyor hemde halk pazarında.. muhtemelen daha lüx semtlerde 30 tl ye kadar çıkar palamutun fiyatı.. Allah sizi bildiği gibi yapsın.. 4 kişilik yetişkin bir aile en az 3 balık yediğini düşünürsek salata vs. ile birlikte bir akşam yemeğinin maliyeti 100 tl.. oda en iyi ihtimal ile bunun 125 tl ye kadar yolu var.. 

Haftada bir yendiğini düşünürsek 4 haftada maliyet 500 tl ye yakın yapıyor oda ayın sadece 4 günü için 500 tl cebinden çıkan vatandaş artık diğer günler ekmeği suya banar yer, 

Abi anlamıyorum.. denizden bedava toplan.an balıklar neden parayla satılır hadi birileri emek vermiş satıyor ama neden çok zor yetiştirilen birşey muamelesi görüyor anlamak mümkün değil..

Hammaddesi bedava olan balığın fiyatı sadece emek öylemi.. taxi plakası gibi takaları da milyon dolarlarla değerlersen tabi bedava satılacak balığı çok pahallıya yersin..

Ulan bu kapitalize ayar oluyorum..

saniyede 1 dolar kazanan biri 3675 yıl sonra jeff Bezos'un şuan ki servetine ancak ulaşabilir. buda yaklaşıl 116 milyar dolar yapar..

yaa insanın hiç mi bişey yapası olmaz.. tembel kedi ye döndüm ya evde.. 

eski samimiyet. eski masumiyet...

zaman ne çok şeyi alıp götürmüş bizden. 

Şeker, yağ ve tüp gaz kuyrukların da doğum yapan kadınlar, :)

Yeşilçam'ın unutulmaz filmleri ve açık hava sinemaları..

Ve tabi ki bugünü de ilgilendiren ayrıştırıcı veya kutuplaştırıcı olmayan ve bir o kadar seviyeli siyaset dili.. bu günküler çok karaktersiz..

İnsanları ikiye ayırabiliriz bence. Parayı bulduktan sonra sapıtanlar ve sapıtmayanlar diye... Acun'u eleştirenlerin parayı bulduktan sonra ne yapacağına dair çok fikri olduğunu sanmıyorum. Zira kimse sınanmadığı imtihanın masumu değildir... 

Acun parayı bulunca sapıtanlardan oldu herhalde, kaç yıllık eşini bıraktı ve bir kaç yıl içinde 3  4 kadın değiştirdi işin ilginç yanı birbirine benzer tipler seçiyor.. ve de hepsi kendinden bayağı geçn.. şuan ki sevgilisi 20 yaşında kendisi de 50 yaşında.. gerçi mesele yaş değil acun açısından tamam adam geçn sevgili yapar da biraz usturuplu ol birader ne bu dk başı değiştiriyorsun.. birinde sabitlen. olan var olmayan var :)) ama kız açısından daha bir değişik...  ömrünün bir buçuk katı yaşamış bir adamla birlikte mesele zengin koca ise paralı daha genç birinide bulabilirmiş yani.. 

Herkesin vardır bir hikayesi, ben denizinde vardı bir hikayesi..

Aslında çok meyilli değildim kızlara karşı ve bereceriklide sayılmam ve hala da beceriksizimdir.. Birinci sınıfta okulun futbol  takımında oynuyorum, dolayısı ile beni tanıyanların sayısı az değil ve okulda belli bir kitlemiz var idi ama derslerimde çok iyi değildi.. ve yaş olarakta ilk okulda sağlık sorunları nedeniyle sene kaybım vardı ve yaşım akranlarımdan büyüktü. o sene sınıfta kaldım.. ikinci yılımda sınıfın yaş ortalaması düşünce çok çekindim ve hatta okulu bırakmaya karar vermiştim, belkide hayılı olan o olacaktı ama vardı bir nedeni deyip ikinci yılın ikinci haftası sınıftaki tanıdık arkadaşların ısrarı ile tekrar başladık okula.. 

o sene okul yenilenmişti bizde küçük bir sınıfa denk gelmiştik.. yaşım büyük olduğu için yanıma önce kimseyi almadım tek oturdum ama okulun 3. haftası sınıfa bir iki ek yapıldı ve Berna da o gelenler içinde idi.. sınıfa daha girer girmez gözüm takıldı, yanım boştu ama yanıma almaya çekindim ve nasıl oldu bilinmez hemen önüme oturdu.. kısa bir süre yanımda da oturmuştu. ve aslında beni ona doğru iten şey onu zamanla tanımamdı, Berna o kadar naif ve zarif bir kızdı ki ona doğru akmamak elde değil. kimseye yukarıdan bakmaz ve bile isteye kimseyi kırmaz idi ama muhtemelen yapısı gereği herkesle çok samimi olmaz ve bir iki istisna haricinde herkesle belli bir seviyede olurdu.. onun bu zarif duruşu ve naifliği her geçen gün bende derin düşünceler oluşturdu, tabi önümde oturduğu için ara ara sohbetler ediyoruz, her konuştuğumuzda ona daha bir başka başka bakmaya başladığımı hissettim. sınıfımda lakayit ve yaramaz çocuklarda vardı ve bazen maksadını aşan şaka ve esprilerde yaparlardı bu durumlarda eğer şaka bernaya yapılırsa tavır alır onu uzaktanda olsa korumaya çalışırdım, tabi o bilmezdi.. hatta bir keresinde biri hayırdır neden onu koruyorsun dediğinde duygularımı belli etmeden "o diğer kızlardan farklı her şakayı kaldıramaz" dedim..  ve bir gün sınıf olarak sene sonu bir yerlere gidelim dedik. benim çok gidesim yoktu ama berna gelip sende geliyormusun dediğinde tereddütsüz tamam dedim, aslında çok yakın veya kanka boyutunda değildik ama aramızda bir güven durumuda vardı ve ortamda yaramaz çocuklar olduğundan belkide gevenebileceği biri olsun istedi.. 

işte film o gün koptu ve herşey aşikar oluverdi bir anda.. içimdekinin ne olduğunu ve adını koymaktan çekindiğim duygunun "AŞK" olduğunu anladım.. o ana kadar basit bir hoşlanma gibi düşünüp dahasından korktuğum için kendime bile itiraf edemiyordum ama o gün yaydan çıkan okun kalbe saplandığı gündü. ama adına aşk dediğim bu duygu platonik olmaktan öteye gitmedi ne o yıllarda kendimi ona layık gördüm nede ona cesaret edip açılabildim.. çünkü her güzel kız gibi daha popüler erkekler vardı ve onlarla olmayı düşünüyorlardı. onlarla kıyaslandığında benim rengim daha soluk ve sade idi. yani resimlerde arkada kalan idim.. 

Bir dönem sıra arkadaşım olan biri sanki biraz anladı ama bana defalarca söyletmek istemesine rağmen ben söyleyemedim. ergenlik gururumu nedir bilemedim ama hayatımda genel olarakta çok cesaretli biri değilimdir o günlerde de değildim.. 

ve yıllarca kalbimi işgal eden bu kız sonunda evlendi ve birbirinden güzel sanırım iki çocuğu  var.. şahsen liseden sonra hiç görüşmedik bir kaç kere sosyal medya üzerinden selamlaştık ve içimde eski tatlı bir anı olarak kaldı.. ve her zaman özel kalacak..


zor günler geçiriyoruz millet olarak.. böyle giderse millet keçileri kaçıracak.. kendi adıma çevremi ve ailemi korumak adına dışarı hiç çıkmıyorum.. 

artık duvarlar konuşuyor sanıyorum.. bazen sessizlik çöküyor ama sanırsın zihninde biri var seninle konuşuyor ve sorduğu sorularla kendini, bugünü, geçmişi veya dünyayı düşündürüyor sana.. 

Dünya öyle bir yer ki, küçücük bir şey her şeyi yıkabilir.. corona gibi, ancak milyarlarca yıldır ayakta olan bir dünyadan bahsediyoruz.. demek ki kendini yenileme zamanı gelmiş, ve doğanın adalet çarkı dönmeye başladı.. şükretmek gerek ama beynim patlıyor, bunlar dışımda ki gelişmeler, 

Ya içimdekiler, işte onların cevabı yok.. belli belirsiz bir geleceğe yürüyoruz, kadere çok inanırım ama aciz insan aklı hükmedemediği bir şeyi kabullenmek istemez. eğer içinde bulunduğum şu an mutlu değilsem kadere inanmakla birlikte, nefret ettiğim geliyor aklıma ama isyan etmiyorum, çünkü eğer mutlu değilsem bunda kaderimin payı olmakla birlikte benimde yetersizliğim veya zamanın kıymetini bilememekten olduğunu düşünüyorum.. 

işte bu yüzden dünya kadar KEŞKE biriktirdim.. KEŞKE zamanın kıymetini daha küçük yaşlarda bilseydim..

şuan ben de acıkmış durumdayım. saat 16:55

Türkiye'nin nüfusu, 83 milyon 154 bin 997 oldu. 

İstanbul yine açık ara en kalabalık şehir olurken, nüfusun en az olduğu il Tunceli oldu.

Bir anne için yaşı kaç olursa olsun evladı gözünde hep çocuktur. 107 yaşındaki annenin 84 yaşındaki kızına şeker verirken ki duygusu ve kızın gülümsemesi görülmeye değerdi.. 

onlar hesap kitapta iyidir mutlaka birşey bulurlar..

son duyumlara göre bilim adamları bu işte mutlaka bişey var ama o şeyi bulamadık dediler..

ilerleyen günlerde yeni gelişmeleri bekliyoruz

onlar hesap kitapta iyidir mutlaka birşey bulurlar..

son duyumlara göre bilim adamları bu işte mutlaka bişey var ama o şeyi bulamadık dediler..

ilerleyen günlerde yeni gelişmeleri bekliyoruz

1 2 3 4 57