türk sineması# Tatava - Diğer

Öğrenciler olmasa MEB çok rahat yönetilir diyen bakan geldi aklıma.  Kimse ırkını söylemese, kimse de onlara sormasa, ırkları yok gibi davranılsa kardeşlik olur. (!)

Ülke dediğimiz bu küçük korku dükkanında birlik ve beraberliği sağlayan yegane unsur suç ortaklığı dır. Biz hatırlayıp hatırlatmasak asrı saadet devri diye pazarlanacak evel zamanlar. Yalan ve alçaklıktan ölen olmuyor nasılsa.

Sami Hazinses en acısı belki. Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni filminde cenaze namazı sahnesinde Nubar Terziyan da vardı o da. Ama Şener Şen, Nubar Terziyan’a soruyordu ne işin var namazda diye. Yazı çok güzel bilhassa giriş. İnkarcılığı komşularımızla sorun yoktu diye anlatma

Bu da tümüyle Türk-üstünlükçü, asimilasyoncu, retçi bir tarih tezinin & onun üzerine inşa edilen habis kültürün bir sonucu. İnsanları endoktrine ederek, olan kimliklerini reddetmenin daha iyi olduğuna inandırdılar. Bugünlerin saldırganlığı, o günlerde ekilen tohumlardan türedi

Tanzimat sonrası azınlıklar dış destekler ile iyice güçlendikçe sosyal ekonomik ve siyasal olarak Türk Müslüman ahali fakirleşti ve cahil bırakıldı. Çiftçi amele asker oldular. 1920 lerde 14 milyon civarı nüfusun 2 milyonu azınlıktı Doktor yazar mühendis tüccar ve bürokrat idiler

Muhafazakar mahallede  ‘bunlar’ -haklari olmadigi halde- kimlik degistirip yuce turk devletinin kurumlarina siziyorlar diye anlatiliyor

Öz kimlikleri hiç önemli değil.Işıklar içinde uyusunlar,onlar yurtları için çalışan üreten gerçek sanatçılardı. Şimdiki 'Örnek sanatçı' lardan değil.

Türk Sineması adı “Türk” olmasına rağmen, oyuncularının önemli kısmı azınlıklardan; Ermeni ve Rum’un yanında Kürt, Arap, Laz, ve Çerkeslerden oluşuyordu.  

Türk sinemasının ismi ilk başlarda yerli sinema idi,  bir süre sonra “Türk Sineması” denmeye başlandı. 1960-80 arasında altın çağını yaşayan Türk Sineması adı “Türk” olmasına rağmen, oyuncularının önemli kısmı azınlıklardan oluşuyordu.