Gündem#

Devletimin yapamadığı ve yapamayacağı işi yabancıya rant karşılığı peşkeş çekmesi.. alıştık artık.. yakında putin gibi biri gelir tüm yabancıları kovar ve tüm yabancı şermayeli işletmeleri yerlileştirir.. bu da abd ve batı savaş sebebidir

Günlerdir monuşulan şu kanal neydi argumanı Montrö boğarlar sözleşmesini abd için bay-pass etmek için falandı.. hükümettekiler ne dedi yok öle bir şey şimdi görüyoruz ki bu ara dünyada her inşaat projesine salça olan çinliler ki ellerinde bol para var ve bunu kendi politikaları için kullanmak istiyorlar. çünkü orta vade de istanbul ve türkiyeye en az 8 10 milyon çinli getirmeyi planlıyorlar.. diğeride bir kaç gün önce konuşulan abd li firma. hemen nasıl da çıktı ortaya..

Devlet tabiki kamusal işleri yapmak için vatandaşları arasında birilerini değişik işlere memur edecek. 

Ancak hem bu kadar büyük bir bütçe hemde hiç bir iş üretememek sanırım her kuruşu haram yapıyor malesef.. tabi işini hakkı ile yapanlara sözümüz olamaz.. ancak emeklerine sağlık diye biliriz.. 

Tabi bir de ülkenin kanayan yarası, her gelen hükümet malum kendisine yakın olanları dolduruyor kamuya, dolayısı ile bu durum ancak vatana ihanet etmek ile açıklanır benim nazarımda.. 

Bankamatik memurları da bu sınıfın çoğunluğunu ortaya koyuyor.. 


 


tahammülsüz gelinler yüzünden hep bunlar

Türkiye’de evliliğin sağlıklı olamamasının sebebi aza kanaat etmemektir.


genç bir adam evlenince arkasında desteği yoksa ilk 3 4 yıl sadece borç ödemek zorunda . yok arkasında destek olsa bile niye bu kadar çok israf onu da anlamış değilim. biride çıkıp “ ulan bu damat nasıl ödetecek bunca masrafı “ diyen yok.Halbuki o maddi sıkıntıyı sadece damat yaşamayacak. gelin kızımızda yıllarca o borçla beli bükülecek. gençliği harab olup gidecek ve en güzel günleri sıkıntı ile dolacak..

Neyse şunu anlıyoruz büyüklerimiz bizi sevdiğinden değil gösteriş olsun etrafa görkemli görünmek için zavallı çiftlerin 3 er 5 er yılını ipotek altına alıyor..


Malum sonra günlerde bolca geyiği yapılan konu "bekarlık vergisi" dillerde dolanmaya devam ederken sosyal medyada evlilik maliyetleri ile ilgili de görüşler oluşmaya başladı. 

Temel düzeyde ortalama bir ev düzme ve düşün masrafı (gelinlik ve damatlık vs.. dahil) minimum 50bin ve üzerinde. yani bir asgari ücretlinin yaklaşık 22 aylık maaşı..  daha az harcayarak evlenen çiftlerde malum tabi ancak milyonlarca lr harcayanlar da bir gerçek. 

o zaman devlet te bu vergiyi yeni evlenenlere faizsiz kredi olarak versin bir zahmet... 

çalıştayla ilgili konuşulanları özet şekilde paylaşmak istedim.. 

Ekrem İmamoğlu "Biz her alanda hükümetle iş birliği ve uyum içerisinde çalışmaya hazırız ve istekliyiz. Yalnız bizim tek bir şartımız var: Hiç kimse “ben bilirim, ben yaparım” demesin. Hiç kimse halka sesini yükseltmesin…Mevlana’yı dinlesin…" dedi.

Kılıçdaroğlu  "Türkiye açısından büyük sorunlar doğuracak bir olayı tartışıyoruz. Bir kişinin dayatması üzerine tartışıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Türkiye açısından büyük sorunlar doğuracak bir olayı tartışıyoruz. Bir kişinin dayatması üzerine tartışıyoruz."

"Ailelerin öncelikleri vardır. Bir toplumun öncelikleri vardır. Bir devletin öncelikleri vardır. Bunlar planlamayla olur. Planı kim yapar o toplumun insanları, mühendisleri, ekonomistleri ayni liyakat erbabı olan kişiler bir toplumun önceliklerini belirlerler."

"Peki bu projenin önceliklerini kim belirliyor? Hayır ben bunu yapacağım diyenler belirliyor. Kusura bakma yapamazsın."

Sonrasında kürsüye çıkan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener şunları kaydetti:

"Bugün niçin birden bire önümüze getirildi anlamak mümkün değil. Herhangi bir bilim insanıyla tartışılmış mı? Hayır. 9 yıl boyunca uyutulmuş da niye bugün ortaya konmuş? Türkiye’ye büyük kazançlar sağlayacak mı? Hayır. İstanbulluyu ferahlatacak mı? Hayır. Ecdat ecdat diyenler açısından Fatih Sultan Mehmet’in emaneti açısından bırakılan vasiyete uygun mu? Hayır."

"Bunlar İstanbullu 31 Mart’ta Ekrem Başkanı seçtiniz beyefendinin sinirini bozdunuz. 23 Haziran’da bütün İstanbullu yeniden seçti iki kere sinirini bozdunuz. Bu bir İstanbulluya ders verme eylemidir."

"20 milyar Doların üstünde bir para harcanacağı söyleniyor Kanal İstanbul’un. Bununla GAP tamamlanabilir, Konya Ovası sulanabilir."

İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:

"Bugün burada son birkaç haftadır, şehrimizin en önemli gündem maddelerinden birini tartışmak için toplandık. Bu aziz şehrin geleceğini kökten ilgilendiren bir büyük meseleyi, anlamak dinlemek ve enine boyuna tartışmak için buradayız. Tartışmadan yapılamayacak ve emin olmadan harekete geçilemeyecek kadar önemli bir konu bu."

"İstanbul öyle kıymetli, öyle eşsiz bir şehirdir ki… Ona tek bir kazma vuracak olanın bile çıkıp bunu niye yapmak zorunda olduğunu anlatmak mecburiyeti vardır."

"Kanal İstanbul, İstanbul'un coğrafyasını değiştirecek, doğal hayatın ve şehir hayatının bütün boyutlarını ciddi biçimde etkileyecek bir proje. Bu projeyi gündeme getirenlerin, buna neden mecbur olduğumuzu anlatmak ve toplumu ikna etmek zorunlulukları vardır."

"Kanal İstanbul, mecbur olmadıkça hiç kimsenin asla evet demeyeceği, çok büyük ve çok riskli bir ameliyat. Tamamıyla yanlış bir ameliyat… İstanbul kesip biçilecek… İstanbul'un hayati sistemleri zarar görecek… İstanbul'un bazı bölgeleri felç olacak… Kimi yerleri sakat kalacak…"

"Bir şehri böyle riskli, böyle ölümcül bir ameliyata sevk edenler… “Siz ne derseniz deyin bu ameliyat yapılacaktır” diyemezler. Bunu yapmayı kafalarını koymuş olanlar, bu ameliyata neden mecbur olduğumuzu anlatmak zorundalar. Hepimiz ama hepimiz, İstanbul'un neden kesilip biçilmek zorunda olduğunu anlamak zorundayız. Bu mecburiyetin sebepleri konusunda ikna olmalıyız."

"Hepimiz… İstanbul'a dayatılan bu büyük ameliyatın riskleri konusunda her şeyi bilmek ve her detayı öğrenmek zorundayız. Önce öğreneceğiz… Öğrenmeliyiz… Ondan sonra hep birlikte kararımızı veririz. Bütün bunlar, sağlıklı bir öğrenme ve düşünme süreciyle ortaya çıkabilir ancak."

"Bu çalıştay, İstanbul'un bağrına batırılacak bıçağın… Yani Kanal İstanbul'un… Bütün risklerini bilimsel olarak ortaya koymayı amaçlıyor. Bazı riskler çok düşük, bazıları çok yüksek ve bazıları kesinlikle hayati olabilir. Öyle olduğunu anlıyoruz…"

"Bilim ne diyorsa, bilim insanları ne söylüyorsa ona kulak vereceğiz. Anlamaya, öğrenmeye ve sorgulamaya çalışacağız. Kanal İstanbul'un yaratabileceği bütün riskleri bileceğiz ve sonra her birimiz kendimize şu soruyu soracağız: Bütün bu riskleri almaya değer mi? Kanal İstanbul'a gerçekten mecbur muyuz? Bize anlatılanlar doğru mu? Bu şehrin ve bu ülkenin bunca sorunu varken, bunun sırası mı şimdi?"

"Daha önce söyledim. Bir kez daha söylemek istiyorum. Bizim Kanal İstanbul'la ilgili tavrımız siyasi değil, hayatidir. Çünkü bu proje bu şehrin tüm tarihi boyunca karşılayabileceği en büyük risklerden biridir."

"Bu projeyi gündeme getirenlerin… “Siz ne derseniz deyin, biz bu ameliyatı yapacağız” diyenlerin iki temel argümanı var: İstanbul Boğazındaki gemi geçişleri dolayısıyla yaşanması muhtemel riskler… Ve bu projenin Türkiye'ye sözümona gelir getirecek olması…"  

"Gemilerin, özellikle de tehlikeli yük taşıyanların, boğazdan güvenli bir biçimde geçmelerini sağlamak çok önemli bir konudur. Bu konuda elbette hepimiz çok hassas olmalıyız. Boğaz güvenliğini sağlamak adına hükümetimiz uluslararası planda hangi adımı atacaksa hepimiz onun arkasında oluruz ve tam destek sağlarız."

"Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ama büyük ve tehlikeli gemilerin geçiş güzergahını İstanbul'un bir yerinden alıp başka bir yerine taşıdığınızda güvenlik sorununu çözmüş olmazsınız ki… Üstelik Kanal İstanbul'un, eni ve derinliği itibariyle zaten büyük gemiler açısından bir alternatif olamayacağını… Ayrıca gemileri boğaz yerine kanaldan geçmeye zorlayamayacağımızı da… Gayet iyi biliyoruz. Kimse bizi çocuk yerine koymasın!"

"İstanbul'un neresinden geçerse geçsin… Risk oluşturan gemiler, Türkiye'nin ortaya koyduğu yüksek güvenlik standartlarına harfiyen uyarak geçmek mecburiyetindedir. Asıl olan, bunu sağlamaktır. Bir başka çok önemli nokta da elbette, İstanbul Boğazı'nın özellikle petrol taşımacılığındaki fonksiyonunu azaltmaktır."

"Güzergahı boğazdan alıp kanala çevirmekle bunu sağlayamazsınız. Yapılması gereken, Samsun – Ceyhan Petrol Boru hattı gibi farklı alternatifler geliştirmek ve hayata geçirmektir. Bütün bu boyutları, farklı alternatifleri bir kenara bırakıp… “Boğaz güvenliği için Kanal İstanbul şarttır” sonucuna ulaşmak doğru de��ildir, rasyonel değildir. Aksine, bir “oldu bittiye” zemin hazırlamadır… Bahane üretmedir."

"Kanal İstanbul projesinin sahipleri ikinci olarak bunun Türkiye'ye gelir getireceğini öne sürüyorlar. Bunu neye dayanarak ileri sürüyorlar anlamak mümkün değil. Daha bahsedilen projenin hangi parayla, kimin tarafından, nasıl bir finansman modeliyle yapılacağı bile belli değil. Hatta ne yapılacağı bile değil! İnanın ne yapılacağı belli değil. Her gün farklı bir modelden söz ediliyor."

"Kanal İstanbul projesinin sahipleri maalesef konunun ekonomik boyutuna gerçek bir yatırımcı ciddiyetiyle yaklaşmıyorlar. Söyledikleri şu… “Bir kanal açarım, gelen geçenden para alırım, kanalın etrafına binalar dikerim, oradan da para kazanırım”…"

"Bu günümüz dünyasına uyan bir yaklaşım değildir. Bu ekonomik bir yaklaşım da değildir. Bu akılcı bir yaklaşım değildir… Bu milletlerarası anlaşmalara uyan hukuki bir yaklaşım değildir…
İçinde üretim ve ileri teknoloji barındırmayan… Katma değer ve marka üretme perspektifi taşımayan…"

"Sadece toprağa, betona ve ranta dayalı bir modelle bugünün dünyasında para kazanamazsınız… Ekonomik canlanma ve istihdam yaratamazsınız… Türkiye son yıllarda bunu denedi ve geldiğimiz nokta ortadadır. İşsizliğin ve yoksulluğun düzeyi ortadadır."

"Ne güvenlik ne de ekonomi… Son 9 yıldır Kanal İstanbul projesini zaman zaman Türkiye'nin gündemine getirip… Zaman zaman da gündemden düşürenlerin dikkate değer, elle tutulur bir gerekçesi yoktur. Bu projeyi 2011 seçimlerinden önce büyük bir gürültü kopararak açıklayanlar…"

"2015 genel seçimlerinde ve 2019 İstanbul yerel seçimlerinde konuyu sessizce geçiştirmişlerdi. Şimdi birden konuyu hararetlendiriyor ve bizi bir oldu bittiyle karşı karşıya bırakma gayreti sergiliyorlar. Buradan yeni bir siyasi kampanya üretiyorlar… Gündelik siyasete ve birtakım ticari bağlantılara, rant ilişkilerine dayalı olduğu görüntüsü veren bu proje… Ve bu proje üzerinden yürütülen bu dalgalı ve bu yanar döner siyasete ihtiyacımız yok."

“İSTANBUL, KANAL İSTANBUL’A MECBUR BİR ŞEHİR DEĞİLDİR”

"O kadar önemli ve o kadar hayati sorunlarımız var ki… Türkiye, Kanal İstanbul'a mecbur bir ülke değildir. İstanbul, Kanal İstanbul'a mecbur bir şehir değildir. Ama İstanbul… Duran metro yatırımlarını başlatmaya… Çok daha fazla yeni metro ve kent içi ulaşım alternatifleri için yatırım yapmaya… Onlarca yıldır çözülememiş trafik sorununu bütün medeni metropoller gibi çözmeye mecburdur."

"İstanbul, elinde kalan yeşil alanlarını korumaya, geliştirmeye ve artırmaya mecburdur. İstanbul, elindeki su kaynaklarını titizlikle korumaya, geliştirmeye ve yeni alanlar yaratmaya mecburdur. İstanbul, gerektiği gibi beslenemeyen, yeterli eğitim alamayan küçücük çocuklarına yiyecek yemek, içecek süt bulmaya… Okul öncesi eğitim imkanları sunmaya mecburdur."

"İstanbul, gençlerine eğitim imkanları sunmaya, burslar sağlamaya ve iş imkanları yaratmaya mecburdur. İstanbul, kadınlara huzur ve güven içerisinde toplumsal hayata katılma imkanı sunmaya mecburdur, İstanbul, işsizlerinin, dar gelirlilerinin ve emeklilerinin hayatlarını kolaylaştırmaya mecburdur.

"Biz, İstanbul'un bütün bu mecburiyetlerini yerine getirmeyi öncelik olarak görüyor ve onun için çalışıyoruz. Elbette, bunlar yalnızca yerel yönetimin değil… Merkezi idarenin de sorumluluğundadır."

“MEVLANA’YI DİNLEYİN”

"Biz her alanda hükümetle iş birliği ve uyum içerisinde çalışmaya hazırız ve istekliyiz. Yalnız bizim tek bir şartımız var: Hiç kimse “ben bilirim, ben yaparım” demesin! Hiç kimse halka sesini yükseltmesin…Mevlana'yı dinlesin…"

"Bakın ne demiş hazreti Mevlana… “Sözünü yükselt, sesini değil… Yağmurdur çiçekleri büyüten, gök gürültüsü değil!”

"Onun için… Hepimiz, halkın, uzmanların ve bilim insanlarının sözlerine gönülden kulak verelim. Ortak aklı bulma ve hakim kılma konusunda istekli ve samimi olalım. Bugünkü çalıştay bu anlayışın ve çabanın bir ürünüdür. Bugünkü çalıştay ortak akla ve ortak karara ulaşma çabasının bir ürünüdür."

"Bugünkü çalıştay, bu aziz şehrin, medeniyetlere beşiklik yapmış bu kadim coğrafyanın gelecek adına korunması çabasının bir ürünüdür. Bugünkü çalıştay, millete emretmek yerine, millete fikrini sorma çabasının bir ürünüdür. Bu nedenle bu çalıştay önemlidir."


Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün ise şunları söyledi:

*Güngören, Esenler, Bağcılar belediyeleri 30 cm yükselecek. Bugün İstanbul'da içtiğimiz üç bardaktan birini karşılayan su kaynaklarının yok olma riski doğacak.

*Bugün projenin çevresel boyutları iki oturumda tartışılacak. Kültürel mirastan bahsedeceksek, Kanal İstanbul çok önemli bir arkeolojik ve sit alanlarını içeriyor.

çalıştay başladı bakalım ne sonuç verecek..

Geçen hafta ABD vatandaşlığından çıkmak istediğini açıklayan Cardi B, dün ise İran halkının yanında yer alarak 'Onlar terörist değil ama Trump öyle' yazarak bir video paylaştı... 

İranlı bir vatandaşın ‘Demokrasi bu mu?’ dediği bir haber programının videosunu yayınlayan Cardi B, Programda yer alan bir İran vatandaşının sözlerinden yola çıkarak “İranlılar’ın sesi… Onlar terörist değiller ama Trump öyle” yazdı. B’ye 100 bine yakın mesaj geldi. “Bunları yazabiliyorsan git bu ülkeden” diyen de oldu, “Harikasın” yazan da… 

Bence de Harikasın Cardi B abla ;)))  zaten abd yi oranın dışında kimse ikna edemez kendi ülke vatandaşları eylemler yapacak ki bu tür girişimleri tekrarlamasın..

Aklıma çok isim gelse de ben önce Trump diyorum ve dahi Merkel diyorum. Sonra sırası ile Katar emiri ve ailesi hatta Annesi.

Sonra ....

Lütfen siz doldurun..

eğer bu şekilde susuzluk gidecekse sayılarını azaltmak gerek belki doğru neticede insan hayatı daha önemli görülebilir.. 

Ama koca Avustralya devleti o zaman küçücük bir masraf yapacak hatta BM de dahil olabilir. kıtada alınabildiği kadar deve alınsın ve afrikaya getirilsin netice de ciddi bir açlık söz konusu

sonunda bu konuda twetterda tt olmuş dünya ne kadar da ilgili dimi .

Avustralya'nın kontrol altına alınamayan yangınlardan ve kuraklık sebebiyle, su kaynaklarını tükettiği gerekçesiyle yaklaşık 10 bin yabani devenin helikopterlerden ateş edilerek itlaf edilecekmiş.

Avustralya basınında yer alan haberlerde, eyaletin kuzeybatısındaki Anangu Pitjantjatjara Yankunytjatjara (APY) bölgesinde yerel yöneticiler, su kaynaklarına akın ederek yerleşim yerlerine zarar verdikleri için yabani develerin toplu halde itlaf edilmesine onay verdi.

APY yetkililerinden Marita Baker, gazeteye yaptığı açıklamada, "Sıcağa ve rahatsızlık verici koşullara hapsolmuş durumdayız. İyi hissetmiyoruz, çünkü develer geliyor ve çitleri aşarak evlerin etrafında dolanıyor, klimaların bile suyunu içmeye çalışıyor." dedi.

Bölgede artan yabani deve nüfusunu kontrol altına almak için yarın başlayacak ve 5 gün sürmesi beklenen itlaf operasyonunda, keskin nişancılar helikopterlerden ateş ederek 10 bin civarındaki hayvanı itlaf edecek.

Avustralya'da yabani deve sayısının 1,2 milyondan fazla olduğu belirtiliyor. 


Güney Avustralya Çevre ve Su Departmanı (DEW) tarafından, yaklaşık 10 bin yabani devenin bölgedeki tanklar ve musluklar dahil su kaynaklarına akın ettiği tahmininde bulunuldu.

Susuzluktan binlerce hayvanın alyapıya zarar verdiği ve birbirini ezip öldürdüğüde söylendi..

Peki anlamadığım en küçük hayvan hakları ihlalinde dünyayı ayağa kaldıran dünya bakalım 10 bin can için ne diyecek merakla bekliyorum..

Beş kıbrıs adası büyüklüğünde alan yanmış.. ama Avustralya hükümeti 4 yangın söndürme aracı kiralayacakmış. kıta hükümetinin neden bu kadar aciz kaldığını yada neden böyle davrandığını anlamıyorum.. endini bir çok açıdan dünyanın geri kalanından izole etmiş bir toplum ama 20 eylülden beri yaklaşık 17 gündür aralıksız devm eden yangın nasıl söndürülemez gerekirse BM duruma el atmalıydı ve yardım istenmeliydi.. 

Bir kasıt olabilir mi?

Avustralya’da haftalardır süren yangın büyük felaketlere neden olmaya devam ederken, yeni tehditler de oluşturuyor. Ülkenin güneydoğusunu etkisi altına alan alevler nedeniyle üç eyalette evlerin boşaltılması istendi. 

Şuana kadar 23 kişinin hayatını kaybettiği yangın faciası nedeniyle 480 milyon hayvanın yangın faciasındaki çeşitli sebeplerden etkilenerek öldüğü belirtildi. tam 480 milyon hayvan.. muhtemelen ben bu yazıyı yazdığım zaman ümid ediyorum gerçekleşmemiştir ama bu sayı 500 milyona çıkmış olabilir. 

Peki Avustralya devleti neden bu kadar aciz kalmış durumda neden çevre ülkelerden yeteri düzeyde destek almamış.

Alevler 70 metreye kadar yükseliyor ve gökyüzünün kırmızı bulutlarla kaplanıyor.. 

 Avustralya'da, bebekler duman içinde kalan doğum odalarında dünyaya geliyor. 

On binlerce insan ise evini terk etmek zorunda kaldı. 

Kanguruların yaşam alanları büyük oranda yok oldu. Yanıkları tedavi edilemeyen koalalara ötanazi uygulanıyor. 

Gümüşbaşlı fare türünün ise yaşayan hiçbir üyesi kalmadı.

ve zarar 600 milyon doları bulmuş.. yani 480 milyon hayvan ölüyor 23 kişi can veriyor bir hayvan türü yok oluyor ama zarar 600 milyon dolar mı.. bence dünyamız açısından bakarsak milyarlarca dolar zarar söz konusu.. 

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve İsrail arasında imzalanan Eastmed Doğu Akdeniz doğalgaz boru hattı projesi

Valla kanal doğurdu resmen. Garip olan iktidardan bir yalanlama da gelmedi daha.. Bakalım kimler arsa sırasına girdi

Kanal Çanakkale , Kanal İstanbul’un olmazsa olmazıdır. ABD'nin talebi üzerine Marmara denizini bay-pas etmek ve Montrö’yü delmek, Karadeniz ile Akdeniz arasındaki uluslararası “askeri” bariyeri yıkmak için sanırım çok gerekli. Gerçekleşirse, geçilmezliği “uluslararası teminat” altında olan Çanakkale, geçilebilecektir.

 Asla kabul edilemez! 

Şimdi seyredin oradan da dubaililer, katarlılar, şeyhler ve hertürlü şerefsizler arsa toplamaya başlar.

tatava.org ailesi olarak yeni yılda her şeyden önce Adalet, Huzur, Barış, İnsan onuruna yaraşır bir yaşam kalitesi, Yolsuzluğun ve İhanetin olmadığı bir ülke ve dünya hayal ediyoruz. 

Çok sığ gündemlerin yaratıldığı ama arka planda büyük ihanetlerin ve çok büyük acıların yaşandığını biliyor ve yüce mevladan bu acıları dindirmesini dua ve niyaz ediyoruz. 

Bu vesile ile yeni yılın ülke ve dünya insanlarına huzur ve mutluluk ve dahi sevgi getirmesini diliyoruz.


Tarihteki en büyük Narsist kimdir sorusunun cevabını yakın zamanda herkes görecek.

Kainatta zerre olan bir insan, narsist olabiliyor demek ki?  Hedefe ulaşmak için milyonlarca insanı yok edebilecek bir kişilik bozukluğu. örneğin: stalin

Narsisistik kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarının düşünce ya da isteklerine gereken ilgiyi gösteremeyen kişilerdir. Plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında, gereken ilgiyi göremediklerinde aynı Narkissos gibi erirler, çökerler. 

Başkalarının hakkına saygı göstermeden ve gerçeklerle bağdaşmasa bile daima kendilerini haklı göstererek ve o hedefi, gerekli emeği vermeden bile hakketmiş sayarak en önde, en gözde ve tek olmak isterler. Kendilerini başkalarının yerine koyamaz ve başkalarını anlayamazlar. Sanki her şey sadece kendileri için vardır ve ne olursa olsun her şeyin kendi amaçlarına hizmet etmesi gerekir. 

Başkalarının fikir ve hareketleri kendi amaçlarına hizmet ediyorsa vardır, aksi halde bu fikir ve hareketler tahammül edilemez düşüncelerdir. 

Gerçekle bağdaşmayan, başkalarının zararına olup sadece kendi çıkarlarına uygun, kendi plan ve hedeflerine hitap eden maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında öfkelerine hakim olamaz, saldırganlaşır, çöker, hatta ağır psikotik tablolara girerler.

Bir hedefleri varsa bu hedefe ulaşmak için herseyi feda ederler.

Çinliler istanbulu istila edecekmiş. dünyanın yakın zamanda en büyük ekonomisi haline gelen çin önce türklerin sonra dünyanın baş belası olmaya geliyor. 1,5 milyarlık insan stoğuyla dünyaya yayılmak istiyorlar. ve ellerinde muazzam bir para var. tabi kendi piyasamız açısından bakarsak sıkışmış ve kriz durumunda olmamız onların elini güçlendiriyor, hatta bazı fırsatçı firmalar sadece çinliler için konut toplamaya başlamış. 

Adamlar onbinlerce konut ve arazi alacaklar ve orta vadede 10 milyon insanı buraya yerleştirmeyi düşünüyorlar. kesinlikle çinlilere vatandaşlık sınırı konmalı ve rakam 5 milyon dolara çıkmalı ve 100 binden fazla çinli kabul etmemeliyiz. bunlarda sadece yatırımcı olmalı. 

şimdi aşağıda bu durumla ilgili 7 maddelik bir çalışmayı eklemek istiyorum incelerdeniz ne demek istediğimi anlarsınız..

1) 4 koldan gayrimenkul sektöründe görüşmeler yapan Çinliler 100 bin doların altında evlerin vatandaşlık alabilmeleri için 250 bin dolar üzerinden fatura edilmesini istiyor. Her türlü vergi yükünü karşılamaya hazır olduklarını ifade eden Çinlilerin amacı vatandaşlık. Böylece Türkiye'nin 250 bin dolara sattığı vatandaşlığı 150 bin dolar mertebesinde mal edecekler.

2) Amaçları her mahalleye bir Çin mağazası açmak. Sonrasında ise ticareti ele geçirmek. Aynı zamanda her mahallede bir dükkan ya da mağaza almak da planları arasında.

3) Gayrimenkul sektörüyle uydu kent kurmak için de görüşmeler yapan Çinliler ilk etapta 10 bin konutluk daha sonra ise 50 bin konutluk proje gerçekleştirmek istiyorlar.

4) Çinlilerin uzun vadeli hedefi İstanbul'da1 milyon, Türkiye genelinde ise en az 10 milyon nüfusa ulaşmak. Yeni İpek Yolu'nun geçtiği tüm kentler, İskenderun, Antalya, İzmir ve Trabzon gibi liman kentleri ele geçirmek istiyorlar. yani kontrolleri altına almak.

5) Çinlilerin araştırma yaptığı bir diğer konu ise finansal açıdan sıkıntıda olan inşaat şirketleri. Amaçları portföydeki ev, mağaza ve ofislerle birlikte şirketi komple satın almak. Yüksek banka borcu olan şirketler Çinlilerin tekliflerine sıcak bakıyor. İkinci elde Çinlilere satmak için ev toplayan şirketler bile var.

6) Çinliler asıl istila operasyonunu arsa ve arazide yapacaklar. İstanbul, Trakya, Yeni İpekyolu'nun geçtiği kentlerde ve liman şehirlerinde buldukları arsa ve araziyi satın alacaklar.

7) Bu oyunun ikinci perdesi olacak. Soru şu: 250 bin dolara vatandaşlık verilen Çinliler 10 milyar dolar ile arazi toplarsa hangi kanunla bu engellenir? Türkiye'nin parsel parsel Çinlilere geçmesi seyir mi edilir?  Bin yılın en büyük istilası resmen başlıyor. Üstelik bu istilada hiç bir etik kural yok. Ticari kural hak getire.

e-Arşiv Fatura uygulamasına dahil olmayan mükelleflerce 1/1/2020 tarihinden itibaren düzenlenecek faturaların vergiler dahil toplam tutarının 30 Bin TL ‘yi (vergi mükelleflerine düzenlenenler açısından vergiler dahil toplam tutarın 5.000 TL yi ) aşması halinde söz konusu faturaların e-arşiv fatura olarak e-belge düzenlenme portalı üzerinden düzenlenmesi zorunludur. Bu şekilde düzenlenmemesi halinde 353.maddesinde öngörülen cezai hüküm uygulanır.

Bir firmaya katma değer vergisi dahil 5.000 TL fatura kesecekseniz e-arşiv faturası kesmeniz gerekli.(Aynı gün içinde). bence saçma bir kanun oldu, esnaf neyin vergisini ödeyecek iyice şaşırmış durumda.

144 45 4648 49 50 51