Neler oluyor

Bilim ve Teknoloji#

Çenedeki çukurluklar doğumdan önce oluşur. Alt çenenin iki tarafı fetal gelişim sırasında tamamen birleşmediğinde ortaya çıkar.

Çene çukuru veya gamzesi bir ateş elementi özelliğidir ve Çin tıbbı ışığında yapılan yüz okuma çalışmalarında ‘dikkat çekme arzusu, eğlenceli flörtüz kişilik eğilimleri, normalden çok fiziksel temas ihtiyacı ve eğlenceli cinsellik arzusu göstergesidir.

Bu kişilerin duygu düşüncelerini bir sahne sanatçısı ustalığında ve çoğu zaman olduğundan farklı gösterebilme becerileri vardır. Eski Çin’de bu tür yüz belirteçleri olan kişilere ‘tiyatrocu’ denirmiş. 

İnsan Okuryazarlığı ve Saçlar:

Saç, kişinin fiziksel gücü ile cinsellik arzu ve potansiyeline işaret eder.

Bu hususlar üzerinde etkin faktörler saçın rengi, kalınlığı ve dalgalılık oranıdır:

‘Saç ne kadar kalınsa, fiziksel güç de o kadar fazla olur. Saç ne kadar kıvrımlıysa da cinsellik arzusu o kadar

Erzurumlu İbrahim Hakkı Marifetnameye göre şu şekilde açıklıyor;

Saçı sert olan keskin zekalı olur.

Saçı yumuşak olan arsız olur.

Saçı sarı olan kişinin aklı fikri kibir ve azaltır.

Saçı siyah olan sabırlıdır.

Saçı kumral olan kendi de huyu da güzeldir.

Saçı seyrek olan arif ve zarif olur.

Saçı kalın kadın anlayışsız olur.

Sakalı uzun olan hünersiz olur.

Sakalı sık olan sakil olur. Sözü uzatmayı severler.

Sakalı değirmi (yuvarlak) olan olgundur.

İnsan okuryazarlığı eğitiminin bir parçası olan ‘yüz okuma, davranış ve kişilik analizi yöntemleri, 'kişinin genel hayat algısını ve daha özel kişilik ve davranış eğilimlerini incelerken, yüzdeki belli bazı özelliklerin organlarla ilişkisini dikkate alır. Öyle yapar, çünkü ‘dışarısı içeriye, içerisi de dışarıya’ ait verilerle doludur. Bu verileri sağlıklı prensip ve yöntemlerle değerlendiren uzman, bu sayede kişi hakkındaki tespitlerindeki isabet oranını artırır.

Örneğin, dudağın üst dokusu mideyle ilgilidir. Ayrıca, özellikle üst dudak kıvrımı, spesifik olarak cinsel organlarla ve kadınların dişilik eğilimleriyle ilgilidir. Alt dudak ise kalın bağırsağa, böbreğe ve erkeklerde de prostata dair verileri işaret eder. Bu anlamda dudakların şekli, incelikleri veya kalınlıkları, dirilik ya da cansızlıkları, dolgunluk veya yumuşaklıkları, filtrumla mesafeleri, gülme çizgileriyle mesafe ve temasları gibi daha birçok hususla birlikte kişiye ait olası baskın duygu-düşünce-davranış kalıplarını tespitte kullanılır.

Kimoki ile kendimi japoya'da hissetim bak.. heyecanla bekliyorum..

Adı ne güzel bir site.. uzak doğu havası var ve malum teknolojide uzak doğu bir ekol olduğundan kimoki ismi havalı bir seçim olmuş.. 

Artık uzak doğu ülkeleride takip ederler kimoki'yi

inoslab ventures tarafından duyurulan teknoloji haber sitesi. dünyaca ünlü teknoloji markalarına dair gelişmelerin yer alacağı siteyi heyecanla bekliyoruz. 

Dünyanın İlk Katlanabilir Bilgisayarı. klavyesi yok, tablete benziyor. klavyeyi haricen kullanıyorsunuz bluetooth ile. 

mesela ben de kızınca dudaklarımı ısırırım.. bir de bazen can sıkıntısından 

Gözlerin altındaki mor, koyu mavi ya da siyah koyulaşma gözlemleniyorsa, bu kişilerin hayatlarının durgunlaştığı inancında oldukları ifade edilir. Bu insanlar, kendilerini biraz ağır hissedebilirler ve bir şeyler yapma dürtüsünden yoksun olabilirler.

Bu durum aşırı yang davranışların ve beslenmenin bir işaretidir. Yağlı, tuzlu beslenme, yetersiz uyku, fazla çalışma ve stres tüketerek ulaşılan bu hal sağlık için büyük risk teşkil eder...


Geleneksel tıp prensipleri doğrultusunda incelendiklerinde, dudaklarda görünen derin dikey izlet bir YANG dokusu işaretidir ve kişisel zorlukların, uzun süreli stresin veya aşırı çalışmanın sonucu ortaya çıkabilir.

Dudaklardaki bu durum, aşırı YANG beslenmeden yani et, yumurta, tuz ve pişmiş yiyeceklerin çok tüketilmesinden de kaynaklanıyor olabilir.

Bu tür bir beslenme ve yaşam şekli kişilerin tahammül sınırlarını daraltabilir, davranış kalıplarını daha keskin çerçevelere çekebilir.

Birinin alt dudağını ısırması, YANG ağırlıklı bir davranış kalıbıdır. Bu davranış kişinin kendisini aktif ve dinamik hissettiğini gösterir.

Çoğu zaman, işi gereği yoğun konsantrasyon süreçleri yaşayan insanlar alt dudaklarını ısırırlar ve bu onlara motivasyon artışı sağlayabilir.

Bu davranış - bedende ve yüzde teyit eden başka veriler de gözlemlendiğinde - cinsel uyarılma göstergesi olarak da değerlendirilir.

Çocuklar içinde bulundukları ortamda gergin veya utangaç hissettiklerinde üst dudaklarını ısırabilirler.

Mısır’da 1898 yılında Sir Flinder Petrie adlı bilim insanının ortaya çıkarttığı Kahoun Papirüsü ile 1862 yılında bulunan Smith Papirüsü ve 1873 yılında bulunan Ebers Papirüsü’nde gebelik, idrar hastalıkları, varisler ve gebelik testleriyle ilgili bilgiler yer alıyor. Müzelerde sergilenen papirüslerde yer alan bilgilere göre, hamile şüphesi olan bir kadın her gün sabah idrarıyla biri buğday, diğeri arpa dolu iki torbayı sularmış. Hamilelik şüphesi olmayan bir başka kadın da yine ayrı ayrı buğday ve arpa torbalarını idrarıyla sularmış. Hamilelik şüphesi olan kadının idrarla suladığı buğday ve arpa dolu torbalar, diğer kadının suladığı torbalardan daha önce çimlenirse, hamile olduğu anlaşılırmış. İki kadının suladığı buğday ve arpalar aynı anda çimlenirse hamilelik olmadığı ortaya çıkarmış. Hamile olan kadınların sabah idrarlarında aşırı miktarda hormon bulunduğu için, buğday ve arpa torbaları diğer normal idrarlarla sulananlardan çok daha önce yeşerirmiş. Günümüzde meyve ve sebzenin daha erken sürede yetiştirilmesi için hormon kullanılması da aynı yöntemin bir benzeridir.

Hafta, Farsça heft kelimesinden türer ve 7 anlamına gelir.
.
özellikle ingilizcede kullanılan gün isimlerinin nerden geldiğini merak ettiniz mi hiç ? Sun-Day, Moon-Day.. Gökyüzü insanoğluna her daim ilham kaynağı olmuştur.. İnsanlık her işini gezegenlere göre düzenlemiştir. Bugün modern insanın gündelik karmaşa, hayat gailesi içinde arada bir denk gelipte şaşırdığı, aaa bu ne kadar ilginçmiş dediği Kadîm bilgileri biraz taradığımızda her tarafından irfan ve hikmet ışıklarının parladığını görebiliriz.
.
Ben size şimdi kısaca haftanın 7 gününden bahsetmek istiyorum.. Öncelikle hangi gün hangi gezegene karşılık geliyor onu diyeyim, sonra bunu bilmenin ne faydası olacağını..
.
Pazar : Güneş Günü
Pazartesi : Ay Günü
Salı : Mars'ın Günü
Çarşamba : Merkür'ün Günü
Perşembe : Jüpiter'in Günü
Cuma : Venüs'ün Günü
Cumartesi : Satürn'ün Günü
.
Mesela Pazar Günü, haftanın ilk günü sayılmış ve yeni işlere başlamak için uygun görülmüş.
.
Mesela Perşembe - Thursday - aslında Thor'un Günü anlamından gelir. C.tesi Saturn-day'dir.
.
Bugünlerde bu gezegenlerin etkilerinin yüksek olduğunu ve onlara göre hareket edilmesi, işlerin onlara göre düzenlenmesi gerektiğini düşünüyordu eskiler. Bizler şimdi bu tür bir temelden yoksun olduğumuz için her türlü iş için her türlü zamanı kullanılır zannediyoruz. Tıpkı her türlü işi herkesin yapabileceğini sandığımız gibi.. Halbuki kainat ve insanı, birbirinden ayrı düşünmek, birbirinin iz düşümlerini görememek, beşer hamakatinin ulaştığı noktayı bize göstermektedir.
.
Yukarda ne varsa aşağıda da o vardır, evet, ama aşağıdaki de yukarıdakini etkiler. Elimizde, yüzümüzde, vücudumuzda, organlarımızda.. hepsinde gezegenleri görebiliriz..
.
Kadîm Bilgelikten, irfânî gelenekten beslenmeye ve dünyayı kadîm temeller üzerine inşa etmeye mecburuz..

Allahu teala kainati muazzam bir nizam üzerine kurmuştur. Gökteki yerdekilerin kuvveti birbirini etkiler. Sıcak ve soğuğun birbirini etkilediği gibi. Ateş, hava, su ve toprak hepsi birer kuvvet olup denge üzerinde tutulmuştur. Hem insanoğlu kendi elleriyle bu nizami bozmaya çalışır. Unuttuğu bir şey vardır, yine kendi eliyle kendi doğallığını bozmaktadır.

Kaşların birbirine yakınlığı, kişinin bir hiyerarşi içinde çalışırken sorun yaşayabileceğini, emir almaktan hoşlanmayacağım gösterebilir.

Bu tür kişiler için memuriyet, sıkıcı veya tahammülü zor bir meslek alanı olabilir, çünkü kendilerine daha geniş bir özgürlük alanı verilmesi beklentileri yüksektir. Kısıtlamalar bu insanları huzursuz ve mutsuz edecektir

            Yüz Okuma, Davranış ve Kişilik Analizi Yöntemleri

Yüz Algısı 

İnsanlar başka yüzlerde ne arıyor?

İnsan, evrimsel sürecin 'hayatta kalma temel güdüsü' çerçevesinde oluşturduğu bazı davranış eğilimlerine sahiptir. Bir başka deyişle insanın önceliği her zaman 'hayatta kalmak ve yaşamını devam ettirmektir.'

Beynimizde bu ihtiyacımıza hizmet eden ve 'insan yüzünü tanıma' işlevi olan bir bölüm bile vardır. 'FUSİFORM YÜZ BÖLGESİ'

Önce, gördüğü yüzün bir insan yüzü olduğunu tespit eden beynimiz, ardından bir başka işleve sahip beyin bölgesinde bu yüze ait duygu belirteçlerini tespit eder. Karşısındaki insan mutlu mu, şaşırmış mı, korkmuş mu, öfkeli mi vb...

Bütün bu sürecin tek amacı GÜVENLİK' tir 

İnsan beyni güvende miyim, tehdit altında mıyım? gibi soruların cevabına odaklanır.

Bu alanda yapılan çalışmalar göstermiş ki, beynimiz güvenli insan yüzüne dair bazı ön planlama ve parametrelere sahiptir. Örneğim anormal olmayan düzeyde uzun bir yüz geniş bir yüze daha güvenilir algılanmaktadır. Bu durumda geniş yüzlüler kötüdür gibi bir anlam çıkartmak ciddi bir yanılsama olacaktır. Burada algıya etki eden unsurlardan sadece biri incelenmiştir ve sadece örnektir. 

 

  • Filtrum - Burunla üst dudak arasındaki oluk, üreme, doğurganlık ve yaratıcı düşünceleri temsil edildiği bölgedir.

Geniş, derin ve uzun filtrumlar geleneksel tıp yaklaşımlarında sağlıklı bir gösterge olarak kabul  edilir.

Genelde ileri yaşlarda neredeyse görünmez olabilen filtrum, kişinin estetik ve sanatsal eğilimlerine de işaret eder.

Derinlik ve genişlikle birlikte uzun ya da kısa olarak sınıflandırılan filtrumun uzunluk kısalık kriteri ' kişinin irisi (yani gözbebeği etrafındaki renkli hali) yüksekliğidir.' Bu ölçüden kısası kısa, uzunu uzun filtrum kategorisinde değerlendirilir. ( Modern çalışmalarda ortalama ideal filtrum için bir uzunluk kısalık ölçüsü belirlenmiş. Kadınlarda 11-13 milimetre erkeklerde ise 13-15 milimetre.)

Yaşla birlikte artan filtrum uzunluğunda derinlik ve dirilik de gözlemleniyorsa kişinin üreme işlevinin hala devam edeceği inancı vardır. Uzun filtrum, diğer bazı verilere ek olarak, kişide uzun konuşma eğilimine ve kısa filtrumlu kişilere göre daha az hassas olduklarından şaka kaldırma ve şakalaşma eğilimlerine işaret eder. Kısa filtrum ise, küçük şakalara bile aşırı duyarlı tepkiler veren bir kişiliği gösterir. Alıngan olan bu insanlar yapılan şakaları kişiselleştirip kırabilir ya da gereğinden fazla tepkisel davranabilirler.


Çelişkili durumları herkes gibi gözlemliyorum.. tam olarak kaynağı bile açıklanmadı.. insan yapımımı, veya yiyeceklerden mi bulaştı hiçbir şey bilinmiyor.. son dönemde çevremde çok iyi korunduklarını düşündüğüm akrabalarım bile yakalandı.. ben virüsü geçirmiş bile olabilirim ama bu haberleri alınca tekrar yakalanacağım diye düşünüyorum.. sadece temas ile değil havadan yiyeceklerden ve içme sularından da bulaşmadığını söyleyemeyiz.. 

Newyork'ta kendini eve kapatanlarda bile göründüğünü bende okumuştum.. kendini o kadar izole et ama evinde yakalan olacak iş değil.. 

Esasen tahmin ettiğim gibi, belki de esas amaçlanan birkaç milyar insanı yok etmek. netice de dünyada atıl durumda olan ve birçok ülkenin ekonomik verilerini olumsuz etkileyen milyonlarca insan var.. birey olarak değerlendirilen ama hayatı boyunca sömürülen ve hiç değer görmeyen ve değer yaratmadığı düşünülen kişiler hedeflenmiş durumda.. tabi istisnalar kaideyi bozmaz.. 

Şirket 'i ilk kez 2018 yılında duyduğum ve 2020 mart ayı içinde  izinver.net Startup projesini duyuran firma. Proje'nin günümüz de bir örneği olmaması en avantajlı yanlarından biri. Diğer projelerini de yakında takip ediyor olacağım.

2020 pandemisi, Dünya'nın asırda bir defa göreceği türden bir olaydı belki de. Ancak, salgının kontrolü konusunda en başından beri çelişkili durumlar gözden kaçmadı değil. Sözgelimi, Dünya'dan tamamen bağımsız bir şekilde Amazon ormanlarında yaşayan bir kabileye sıçramış olması, salgının sadece temas ile yayılacağına dair görüşler ile bir tezat içeriyor gibi. Bunun dışında, benim aklıma takılan bir diğer şey ise bundan birkaç ay önce, New York'ta vakaların önemli bir kısmının eve kapananlar içinden çıktığına dair bir haberin Mynet'te çıkmış olmasıydı. Her iki duruma karşılık, bugün salgının sadece temas yahut dışarıda durma ile yayılacağına dair genel inanç azalmış değil. Paradokslar ortada aslında. Bunların da ötesinde, en son geçen gün DSÖ'nün, kış mevsiminin gelmesi ve kapalı ortamlarda durma ile vakaların daha da artacağını söylemesi de yine eve kapanma çabaları ile çelişiyor gibi. Gerçekten her taraftan yayınlanan farklı haberler, farklı demeçler olan bir salgın süreci yaşanıyor.

Herhangi birine düşüncelerinizi kabul ettirmek veya karşımızdakinin düşüncelerini değiştirmek kolay mıdır?

Herkesin ikna becerisi aynı düzeyde olabilir mi?

  • Robert Cialdini'ye göre ikna etmenin 7 temel kuralı vardır.

1.Karşılık yaratmak ( Borçlandırma Tekniği) En basit haliyle bize yapılan iyiliği karşılıksız bırakmama isteği.

2.Azlık(Kaçırmamak Tekniği) İnsanlar az olan şeyleri daha çok sever ve isterler (altın, pırlanta ,yakut vb.) (şansı kaçırma korkusu)

3.Otorite (Söylenen Değil Söyleyen Önemli) Güvenilir, bilgili ve uzman olan kişilerin söyledikleriyle daha kolay ikna oluruz.

4.Tutarlılık (Güven) İnsanlar herhangi bir konudaki ilk söylemlerine ya da davranışlarına sonrasında da (kendisiyle çelişme korkusundan) uyum sağlamak ister.

5.Beğenme / Sevme İnsanlar beğendikleri/ sevdikleri kişilerin önerilerine/taleplerine daha kolay bir şekilde evet derler. Başka bir ifadeyle, insanlar ancak kendileri gibi olan kişilerle rahat empati kurarlar. Empati de ikna etmek için altın bir anahtar gibidir.

6.Sosyal/Toplumsal Kanıt '' Sürü Psikolojisi '' olarak adlandırılır. İnsanlar kararsız kaldıklarında, kendilerinden önce çoğunluk ne yaptıysa aynını yapma eğilimine girerler.

7.Önce Kendiniz İkna Olun Aklınızdaki  en ufak şüphe ikna durumunuzu zedeler.

Yaa başlığı söyleyemiyorum bile.. aşkın nörobiyolojisi ni bilmem ama benim biyolojime çok iyi geldiğini biliyorum.. Aşk ve para mı diye sorsanız her ikiside derim ama birini seçmek zorundaysam para derim çünkü para gelince aşkta büyük ihtimal gelir ama günün sonunda illaki aşk gerek insana.. eğer aşk olmayacaksa neyleyim parayı.. ;)  bilmem anlatabildim mi?

  • Ruminasyon tekrarlayıcı bir şekilde düşüncelerin zihinde dönüp durması ya da olumsuz içerikli zihinsel uğraş olarak tanımlanmaktadır. Bu durum bireyin problemlerini çözmesine engel olabilir. 
  • Ruminatif yatkınlıkları olan kişiler  

1. Başarılarını küçümserler ve hatalarını abartırlar.

2.Yaşamlarının büyük çoğunluğunun olumsuz olaylarla dolu olduklarını düşünürler.

3. Sosyal ilişkilerde sıklıkla problem yaşayabilirler.

4.Sürekli mevcut sorunları ve nedenlerini düşünüp çözmek adına herhangi bir girişimde bulunmazlar.

5. Bu olumsuz düşünce durumu bazen haftalar ve aylarca sürebilir. 

6. Hayata dair devamlı karamsar bir bakış açıları vardır.

PEKİ  NASIL ÖNLENİR?

  • Fark Etmek

Fark etmek durmanın ilk adımıdır. En basit haliyle, geçmişte yaşadığımız olumsuz bir olayı günde 5 defadan fazla düşünüyorsanız ruminasyon yapma olasılığınız yüksek demektir.

  • Analiz Etmek

Hangi konuda daha çok ruminasyon yapıyorsanız aslında o olayın altında sizi rahatsız eden huzursuz eden duyguyu bulmaya çalışın. En büyük korkunuz ne? Kovulmaktan mı korkuyorsunuz yoksa terk edilmekten mi ya da başkalarının önünde küçük duruma düşmekten mi? En kötü senaryoyu düşünün. Kendinize iki soru sorun; En kötü ne olabilir? ve Bununla başa çıkabilir miyim? Bu soruların cevabını düşünmek çoğu zaman tekrar eden olumsuz düşüncenizin etkisini azaltmaktadır.

  • Ne olurdu? Sorusundan vazgeçmek

Geçmişte başımıza gelen olumsuz olaylarla ilgili '' olmazsa ne olurdu?'' ya da '' daha farklı olsa ne olurdu?'' gibi geçmişi değiştirmeye yönelik düşüncelerle zaman ve enerji kaybetmeyin .Geçmişi değiştiremezsiniz ama geçmişe dair algınızı değiştirebilirsiniz.

  • Kişiselleştirmekten vazgeçmek

Neden  ben? sorusunu sormayı bir kenara bırakın. Hayat iniş ve çıkışlarla doludur. Yaşamın dört mevsim olmasının bir nedeni ve güzelliği olduğunu kendinize hatırlatın. Ve kendinizi sevin

  • Sosyalleşmek

Yalnız kalmak devamlı kendinizi dinlemenize sebep olabilir. Sağlıklı bir sosyal hayat ve paylaşım düşüncelerinizden uzaklaşmanızı sağlar 

  • Çözüm olarak 

Ruminasyonu tetikleyen durumlardan uzak durmak, örneğim; kahve içerken tek başınıza değil bir arkadaş ortamıyla ya da arkadaşınızla sohbet eşliğinde içmek, sabah uyandığınızda veya akşam yatağa yattığınız zaman tavanı seyrederek geçmişe dalmak yerine, yatmadan öncede 1 büyük bardak süt için sabahta hemen kalkın enerji dolu bir müzik açın ve dans edin.

Aktif baş etme becerilerini öğrenin.(Mizah, iletişim becerileri, atılganlık, duygu düzenleme, eleştirel düşünme ve düşünme stratejileri )Öğrenmiş olduğunuz bu becerileri muhakkak uygulayın. Lakin olmuyorsa psikolojik destek alın...




  • Aşık olunan kişinin resmine bakıldığında veya aşık olunan kişi görüldüğünde beyinde dört alan uyarılır. Bunlar Medial insula, anterior sinquat, hipokampus ve striantumdur. Uyarılan alanlar göz önüne alındığında, aşkın coşku durumu oluşturması boşuna değildir. Bu merkezler dopaminin, yani beynin ödül, tutku ve bağımlılıkla ilişkili nörokimyasalının yüksek çoğunlukta olduğu alanlardır. Dopaminin yanı sıra aşk ile ilişkili diğer nörokimyasallar, oksitosin ve vazopressindir. Oksitosin ve vazopressin, bağlanmada önem taşıyan hormonlardır. Bu kimyasallar beyinde hipotalamustan salgılanır. Kokain, alkol, uyuşturucu, sigara gibi bağımlılık yapan maddeler kullanıldığında da bu alanlar aktif hale gelir. Dopamin artar '' Anlatılmaz mutluluk duygusu '' yaşanır
  • Aşk ile birlikte beyinde sadece kimyasalların artışı ve bazı alanlarda aktif hale gelmesi gözlemlenmez. Artan dopaminle birlikte serotonin miktarı düşer. Serotonin temel olarak uyku ve iştahı düzene koyan bir nörokimyasaldır. Bu nedenle aşık kişi uyuyamaz, yemeden içmeden kesilir. Serotonin azalması durumunda görülen hastalıklardan biri obsesifkompulsif bozukluğu yani takıntı hastalığıdır. Aşk ile beyinde kortikal ve subkortikal yapılardaki aktive artışı, amiqdalada bir aktive azalması ile karşılanır. Korkutucu durumlarda amiqdala aktiftir. Aşık olan kişinin amiqdalası devre dışı kalır. Bu da aşığı korkusuz ve cesur yapar. Frontol ve temporal alanlarda negatif duyguların oluşumu ile ilgili alanlarda da aktive azalması izlenir. Bu aşk kişilerden çok sık duyduğumuz '' Ne yaparsa yapsın kızamıyorum ona, bırakamıyorum'' söylemini  doğurur. Aşık kişinin karşısındakinin olumsuz yönlerini görmeme sebebi tam da budur....

Peki bunu daha bilimsel bir yaklaşımla günümüz insanının eğitimi noktasında nasıl pratiğe dökeriz.. örneğin ben yeni bir dil öğrenmek istiyorum.. hangi yöntemle çalışmalıyım ki bir noktada çalışmayı yarım bırakayım ve bende merak uyandırsın ki unutmak zor olsun.. 

Bu yukarıda bahsedilen yönerge sanırım sadece anlık olarak zihinsel faaliyetlerin aktif olduğu ve sürecin devam ettiği aksiyonlar içinde gerçekleşmesi mümkün bir etki, bu gibi durumlar dışında gündelik yaşama adapte edilebilir ve uygulanabilir bir süreç değil.. ama ben arkası yarın prensibini yıllardır dizilerde zaten görüyorum ve böyle bir etkinin varlığını şuan duydum ve doğru bir etki olduğunu söyleye bilirim.. 

Bu etkiyi keşfeden TV ciler dizi ve sinema gibi rutin izlenen programlar ile izleyicinin bilinç altını diri tutmak adına uyguladığı ve insanları ekranda tutmak adına algı sömürüsüne yol açtığını düşünüyorum. 

  • Arkası yarım
    bir şeyin yarıda kesilmesi bitmesinden daha çok akılda kalır.
    bu deney zeirganik denen bir beyefendinin eseridir. bu beyefendi garsonları gözlemliyor. garsonlar siparişi getirene kadar akıllarında çok iyi tutuyorlar neler istenildiğini ama sipariş geldikten sonra bırak siparişi adamı bile unutup gidiyorlar ve zeirganik diyor ki: demek ki yarım kalmış ,devamı olan, arkası yarım olan bir şeyi hatırlamak daha çok akılda kalıcı diye tespit etmiştir. insanlarda devamı ne olacak hissi gerçekten çok merak uyandıracak bir histir. genelde dizilerde yapılır. tam ana karakter balkondadır ve bıçaklı bir gölgenin ona yaklaştığı vakit biri aşağıya düşer. şimdi bu durum kim öldü? ya da öldü mü ? ana karakter yaşıyor mu ? düşman kim? gibi sorular oluşur ama maalesef devamı haftaya... v e bu sorular zihni şimdi ne olacak diye düşünmeye zorlar. insan geleceği ile ilgili bütün meseleleri bilse şuan ki gibi yarın ne olur? gelecekte ne olacak? demez zihin uyanık kalmaz. hatta cennetini cehennemini görür ve ömrünü bir koltukta geçirir. yani dostlar zihnin çalışabilmesi için bu etki gereklidir.
1 2 35 6 7 8