ittihat ve terakkî cemiyeti# Tarih

1908 İhtilâli’ni düzenleyen ve bu tarihten itibaren 1918’e kadar devletin yönetiminde birinci derecede rol oynayan siyasî cemiyettir.

Jön Türk hareketinin değişik muhalefet unsurlarını uzun süre çatısı altında barındıran bu örgütün temelleri, 2 Haziran 1889 tarihinde dört Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne öğrencisi tarafından atıldı. İbrâhim Temo’nun öncülüğünde Abdullah Cevdet, İshak Sükûtî ve Mehmed Reşid, İttihâd-ı Osmânî adında bir cemiyetin kurulması için görüş birliğine vardılar ve daha sonra bu okul ve diğer Osmanlı eğitim müesseselerindeki çok sayıda öğrencinin katılımıyla örgütün üye adedini hızla arttırdılar. 

Başlangıçta devletin anayasal bir düzene kavuşmasını amaçlayan gizli bir dernek olarak kurulan örgüt; anayasanın kabul edilip İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra iktidarı denetleyen bir siyasi parti (İttihat ve Terakki Fırkası) halini almış; 1912 yılında ise iktidar partisi olmuştur. Üyeleri İttihatçılar olarak anılır. Cemiyetin 1918 yılında kendini feshetmesinden sonra üyelerinin çoğu Millî Mücadele'de yer almıştır. 

İttihat ve Terakki, bir siyâsî hareket olduğu kadar bir devrin ve bir kuşağın adı olarak olarak kabûl edilir.[2] İttihatçılar, kendilerinden önce gelen Genç Osmanlılar kuşağının devamıdır; kendilerinden "Jön Türkler" diye de bahsedilir. Ancak "Jön Türkler" ifadesi yalnızca ittihatçıları değil, dönemin diğer muhalif kesimlerini de kapsar. 

İttihat ve Terakki kurulduğu dönem ele alındığında bir istibdat yönetimi altında olduklarını düşünen halbuki mensubları öncelikle yıllarca yurtdışında yaşamış muhtemelen yabancı devletlerin kontrol ve yönlendirmelerine maruz kalmış, sözüm ona milliyetçi ve dindar ( bugünkü yönetim gibi) bir anlayış ile devlet yönetimine talip olmuşlar.. 

Belki çok halishane bir niyet ile bu işe kalkışmış olabilirler ancak devlete verdikleri zarar kendilerinden onlarca yıl sonra çok daha net ortaya çıkmıştır. ve dahi devletin yıkılışına zemin hazırlamışlardır.. 

Talat paşanın sıradan bir posta memuriyetinden devletin zirvesine çıkmış ve sadece kendi ihtirasları uğruna yanındaki Enver ve Cemal paşalar ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nu bir emperyalist devlet olarak Birinci Dünya Savaşı'na sokan İttihat ve Terakki Cemiyeti diktatörlüğünün bu üç kudretli paşası bir Alman torpidosuna binerek Osmanlı topraklarını terk ettiler. Bu üç katil, emperyalist emelleri uğruna yüz binlerce insanı gözlerini bile kırpmadan ölüme göndermişti. 

Talat Paşa 1921'de Berlin'de, Cemal Paşa 1922'de Tiflis'te, Enver Paşa ise 1922'de Pamir Dağı eteklerinde bulunan Çeğen yöresinde Ermeni asıllı Kızıl Ordu komutanı Yarkov Arkadiyeviç Melkumov tarafından 1500 kişilik atlı süvari, piyade kuvvetleri, toplar ve mitralyözlerden oluşan bir birlikle  öldürüldü.