kanal istanbul# Politika

Bazı bilimsel çalışmaların yorumlarını paylaşmak istiyorum;

25m. derinlik çok yetersiz. Tankerlerin büyük kısmının minimum 20 m. su kesimine sahip (suya gömülü kısım), 35 m. olanlar da var. Tehlikeli madde taşımacılığı da bu gemilerle yapılıyor. Boğazda tehlike yaratacak gemiler de bunlar. Kısaca bu tankerlerin buradan geçişi mümkün değil!

–Karadeniz Marmara’ya göre daha yüksek rakımda. Dolayısıyla kanaldaki az tuzlu Karadeniz suyu olacak. Dolayısıyla suyun kaldırma gücü daha zayıf olacak. Böyle bir suda gemiler daha fazla suya gömülür. Ağır yük gemilerinin geçişi bu anlamda da zor!

-Ağır yük taşıyan gemilerin boyları 245 ila 415 m. arasında değişiyor. Bir kaza anında genişliği 200 m. civarında olan kanal kapanır.

–İstanbul Boğazı’nda Karadeniz’den Marmara’ya doğru akıntı hızı fazla olup genelde 3-4 knot civarındadır. Kuvvetli poyraz fırtınalarında 7-8 knota çıkar. Kaptanlar Karadeniz’den Marmara’ya dönüşü sevmezler. Dönüş yüklü olduğu için gemiyi kontrol daha da zorlaşır. Kanalda ise akıntı hızı daha da fazla olup yaklaşık 10 knot civarında olacak. Hiçbir gemi kaptanı bu süratle aşağı doğru inmek istemez. Çok tehlikelidir. Gemiyi kontrol altında tutamazsınız.1

Bizzat gemi kaptanlarının söyledikleri bunlar.

Ayrıca;

Projenin maliyetinin 20 milyar dolar yani yaklaşık 120 milyar TL olacağı ifade ediliyor. Ki kesinlikle bu kadarla kalmayacağı öngörülebilir. Çok kırılgan ekonomiye sahip bir ülke için iyi para sanırım.

Bu para, başlangıçta yap-işlet-devret kapsamında bir yüklenici vasıtasıyla karşılanacak. Anlaşma kaç yıllık ise yüklenici firma, o süre içinde kanaldan geçişi ücretlendirerek alacağını tahsil edecek. Peki, yeterince geçiş olmazsa ki önceki yazımda da belirttiğim gibi buradan ticari gemilerin geçmesi çok mümkün görünmüyor. Bu durumda hayatında İstanbul’a gitmemiş Kırşehirli Hasan, Trabzonlu Temel Reis, Amasyalı Ayşe Teyze bu parayı ödeyecek. Yani vergi yükü daha da artacak.

Hazırlanan ÇED raporuna göre, bu projeyle İstanbul yıllık ortalama 32,7 milyon metreküp su kaybına uğrayacakmış. 46 km. uzunluğundaki kanal gerçekleşirse Sazlıdere barajı yok olacak. Terkos barajı çok büyük olasılık tuzlanacak. İstanbul, bu anlamda önemli su kaynaklarından mahrum kalacak (Bu iki baraj İstanbul suyunun yaklaşık %40’ını karşılıyor).

Çünkü bu projeyle, İstanbul nüfusuna eklenecek 2 ila 3 milyon nüfustan bahsediliyor. İstanbul, mevcut durumda dahi su ihtiyacını karşılamakta güçlük çekerken, azalacak su kaynaklarıyla böylesi bir yükü kaldırabilir mi? Kaldıramayacağı çok açık!

Sudan bahsetmişken hemen ekleyelim, Küçükçekmece gölü de bu projeyle tarihe karışacak.

Uzatmadan projeyle ilgili bilim insanlarından derlediğim diğer verileri de paylaşayım. Bu kanalın yapımıyla;

-200 binden fazla ağaç kesilecek. Yeni havaalanı için kesildi ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü için kesildi. Üstüne de buradaki ağaç katliamı. Bu alanlar İstanbul’a oksijen sağlayan yerler. Bu projelerle İstanbul’un akciğerlerine bıçak saplanıyor. Bu devasa şehir nasıl hava alacak?

-Hesaplanabilir rakamlara göre 2 milyar metreküp civarında hafriyat çıkacak. Bu miktar, İstanbul’da 50 yılda çıkacak hafriyat toplamıdır. Nereye dökülecek?

-Bu projeyle, söz konusu bölgenin depreme daha hassas hale geleceği, tüm uzmanlar tarafından altı çizilerek belirtiliyor.

 İstanbul kanalı ile İstanbul Boğazı’nın Trakya ile kara ulaşım bağlantısı kesilecek. Kanalın batısına yapılacak bir düşman saldırısında batıdan askeri birlik kaydırmak köprülere tabi olacak. Savaş anında köprüler bombalanacağı için bu imkân kalmayacak.

-Kanalla 8 milyonluk bir ada yaratılacak. Savaş sırasında yapılacak düşman saldırısı veya bir doğal afet sırasında bu devasa ve yoğun nüfusun tahliyesinin hemen hemen imkân dâhilinde olmadığı görülmüyor mu?


Bu işin alevlenmesinin CB’nin ABD’ye gidişinden sonra olduğunu unutmayalım.

Peki, bu Kanal İstanbul projesi, içeride, dışarıda pek çok çetrefilli sorun yumağıyla boğuşurken, neden bugün yeniden alevlendirilip gündeme alındı..

problemlere çözüm getirmeden, yangından mal kaçırır gibi “kim ne derse desin yaparız”ın asıl nedenini kim açıklayabilir? 

Ülkenin değil ama bu projenin birilerinin faydasına olduğunu düşünüyorum. Kimlere mi?

Sayayım;

1 ) Karadeniz’de donanma bulundurmasının tek engeli Montrö’yü, kanalın yapımından sonra, “Şartlar değişince, hukuk yeniden gözden geçirilir” prensibini ileri sürerek tartışmaya açan ABD’ye,

2 ) Megalo İdea kapsamında, ne tesadüf, tam da kanal yapılması planlanan hatta kadar olan bölgeyi kendi topraklarında gösteren, söz konusu projeyle büyük hayallerinin gerçekleşebileceğine olan inançlarının artacağını düşündüğüm Yunanistan’a, 

3 ) Tarım ve Hayvancılığın yoğun yapıldığı kanal çevresindeki 30 milyon metrekarelik araziyi yıllar öncesinden köylülerden çok ucuza satın alarak kapatan Arap rantiyecilere ve onlara bu tüyoları veren işbirlikçilerine,

4 ) Çölde yaşamaktan bıkan, suya ve yeşile hasret, asgari 250 bin doları bulunan, bu sayede başka bir bedel ödemeden TC vatandaşı olabilen ve burada yapılacak konutlara yerleşerek rahat bir hayat süreceğini düşünen birkaç milyonluk Arap’a,

5 ) Kanal üzerinden elde edilecek ranta dayalı gelir ve kanal etrafında inşa edilecek devasa şehir nedeniyle inşaat sektöründeki canlılık sayesinde ekonomiyi yapay olarak düzeltip, en az 10 yıl daha iktidarını sürdüreceğini düşünen hükümete.

Net olarak ifade edeyim ki; bu kanal, Türk Milleti’nin böğrüne sokulan bir hançerdir. Hükümet, gerçekten yerli ve milli ise, gelecek nesilleri düşünüyorum lafzında samimiyse, bu projeden iş daha fazla uzamadan vazgeçer.


adiloldunya . 03 Ocak 2020 13:10

Başlıkla ilgili tüm yazılar