Neler oluyor
- avantaj bilişim (1)
- weble gelsin zetta (4)
- mehduh bayraktara göre , ysk üyelerinin müebbet ile yargılanma ihtimali (14)
- grand ısias otel (6)
- ali babacan (11)
- fenerbahçe en son şampiyonlar ligi'ne katıldığında... (1)
- mcdonald's da patates dürüm satılması (5)
- karnesini öğretmeninin önünde yırtan öğrenci kimin eseri (24)
- altılı masa'da seçimin kaybedilmesine sebep olabilecek 3 temel sorun ne olabilir. (8)
- haluk pekşen'in göz göre göre ölüme gidişi (9)
- uı/ux alanında kendimi nasıl geliştirdim (3)
- atilla taşın cumhurbaşkanı adayı (12)
- 1 papua yeni gine kinası kaç tl (8)
- şirketlerde eğitim ve kurumsallaşmaya dair (4)
- çetin emeç (5)
- karanlıkların lordu inan kıraç (9)
- barış için müzik vakfındaki taciz skandalı (5)
- hastanelerden alınamayan randevu (1)
- gece yatmadan zeytinyağı içmek (1)
- sabah aç karna türk kahvesi tüketmek (2)
- benzinin 30 tl ye dayanması (1)
- açlık ve yoksulluk sınırı (2)
- uzun bacaklı ingiliz (1)
- abd'nin karanlık tarihinin bir parçası (1)
- 5 haziran dünya çevre günü (1)
- hurma çekirdeğinden türk kahvesi (1)
- bu güne kadar izlediğiniz en iyi belgeseller (2)
- eğitimde fırsat eşitliği (1)
- yağ yakmanıza yardımcı ara öğün kereviz sapı detoksu (1)
- dili doğru kullanmak 3 (2)
- okuma vakti (2)
- incir uyutması (6)
- bu garibin derdi varmış (1)
- ahmed el belhi (1)
- kış geliyor doğalgaz fiyatları uçtu (3)
- antalya seo (2)
- 850’li numaralardan bıktık (14)
18 mart çanakkale zaferi# Tarih
Bugünün anısı için ne yazsak boş ne desek yavan.Çanakkale destanı dünya savaşlar tarihinde eşi benzeri olmayan bir sürü olayın yaşandığı ve adına gerçekten destan denilirken hak eden bir geçmişe sahip bir ünvan.düşünsenize hangi savaşta birbirinin içine geçmiş mermi görebilirsiniz veya görseniz bile bu kaç adet olur veya hangi babayiğit 285 kg'lık top mermisini sırtına alıp hemde 3 kez ardı ardına o topa sürüp düşman gemisini yer ile yeksan etmek adına hedefine gönderebilir.
Yazılacak 10'larca hatta yüzlerce destan ve hikaye var Çanakkale ve Anafartalar Baş Kumandanı Gazi Mustafa Kemal paşa ve Silah arkadaşları için bizde bugün bunlardan bir tanesini kaleme alalım istedik,Gözlerimizde yaş,dudaklarımız da dua kalbimizde Saygı ve Rahmet ile.
Allah tüm şehitlerimizin şefaatine bizleri mazhar eylesin.
18 MART ANISINA
Rahmetli Seyit İlşekerci’nin eczanesinde oturuyordum. İçeri genç bir karı-koca girdi. Bana “Hocam, sizi televizyonlardan tanıyoruz. Bizim dedelerimiz de Çanakkale’de kalmışlar. Dönmemişler. Bir sorumuz var. Çanakkale Savaşlarına katılıp da en son gelen kaç tarihinde geldi?” diye sordular.
Ben:
“Kayıtlara göre en son 1952 de iki kişi dönmüş. Biri Burdur’a, diğeri Zonguldak’a dönmüşler.” Dedim.
Yanımda oturan Üçpınar köyünden Remzi isimli arkadaş atıldı:
“Hocam, o da bi şey mi? Bizim köye tam 64 yıl sonra biri çıktı geldi..”
Ben çakı bulmuş çocuk gibi sevinerek atıldım: “Nasıl oldu? Anlat bakalım.
“1978 yılında Balıkesir İstasyonunda elinde bir torba, garip kıyafetli yaşlı bir ihtiyar iner. İstasyon önündeki taksilerden birine sorar:
“Oğlum, beni Üçpınar köyüne götürü müsün?
“Götürem amca, bin arabaya?”
O zamanlar Üçpınar’a giden yol, eski garajın üzerinden geçerek Toygar’dan Üçpınar’a giderdi. Şoför oraya doğru arabayı sürerken Toygar Tepe’ye geldiklerinde şoför: “Amca, bak Üçpınar Köyü karşıda..”
Adam:
“Yok oğlum.. Değil. Bizim köyün evlerinde dam yoktur. Bu köyün bütün evlerinde dam var.”
Biraz daha giderler. Yolun hemen solundaki köyün mezarlığı önünden geçerken, adam: “Dur..!” der. Dururlar. Adam taksiden iner, mezarlığa girer, bir ağaca sarılır. Biraz sonra gelir.
“Tamam oğlum, burası bizim köy. Bu ağaç Hacı Abdullah’ın çetlemiği(çitlembik). Tanıdım.
Giderler. Taksi köy kahvesi önünde durur. Adam iner kahveye girer.
Yaşlı adam bir yere oturur. Hiç konuşmadan kahvedekilerin yüzlerine defalarca dikkatle bakar. Kahvedekilerden birisi muhtara gider, kahveye garip bir ihtiyarın geldiğini, hiç konuşmadan herkesin yüzlerine baktığını söyler.
Muhtar hemen kahveye gelir. İhtiyar adama:
“Amca, sen birini mi arıyorsun? Sen kimsin? Nerelisin?”
“Kimseyi aramıyorum oğlum ben de bu köydenim.”
“Amca, ben yirmi senedir bu köyde muhtarlık yapıyorum. Seni tanımıyorum. Kimlerdensin sen?”
“Çok oldu oğlum. Beni ancak ihtiyarlar tanır. Onları çağırır mısın?”
Biraz sonra köyün bütün ihtiyarları kahveye toplanır. Ama kimse geleni tanımamıştır. İhtiyar sormaya başlar: “Süleyman Çavuş?”,
“Öldü.”,
“Recep?”,
“Öldü”,
“Koca Salih?”,
" Öldü.”,
“Topal Murat?”,
“Öldü.”,
“Eyüp Çavuş..?”,
Yaşlı bir adam yavaşça ayağa kalkar.
“Eyüp Çavuş benim..” Bakar.. Bakar.. Bakar.. Bakar.. Sonra birden gelen misafire sarılır. “Muhammet(Remzi), sen misin? Sen misin be? Nerede kaldın bunca zamandır? Nerelerdeydin be?”
Eyüp Çavuş tanımıştır geleni.
Anlatır. Çanakkale Cephesinde harp 1916 yılı başında bitince, Gazze Cephesine götürülür. Orada yaralanınca, Halep’de Asker Hastanesinde tedavi edilirken İngilizler gelir. Halepliler;
“Bunlar bizim insanlarımız. İngiliz gâvuru, bunlara eziyet eder.”
Diyerek yaralıları hastaneden kaçırıp evlerine götürürler. 1918 de olan bu olayın üzerinden yıllar geçer. Bir türlü gelemez bizim askerler.
Üçpınarlı Muhammet de orada kalır. Evlenir. Çocukları olur. Ama vatan hasretiyle harıl harıl yanmaktadır. Ancak altmış dört yıl sonra son bir kere daha vatanını görmek arzusu ile Balıkesir’e Üçpınar’a gelmiştir. Son bir kere daha görmek için.
Sorar;
“Bizimkilere ne oldu? Yaşayan var mı?
“Ne olacak bunca zaman, anan öldü. Baban öldü. Abin öldü. Ablan öldü. Amcan öldü, Dayın öldü. Karın öldü. Ama kızın sağ.”
“Neeee? Kızım sağ mı? Aaah benim bir de kızım vardı. Ben gittiğimde on beş günlüktü. Nerede şimdi benim kızım şimdi?”
“Bak şu caminin yanındaki ev muhtarın evi. Onun yanındaki değil de öteki ev kızının evi. Biz ona Çakır Hatça” deriz.”
“Ama kızım beni tanımaz ki?”
“Bekle. Ben söyleyip geleyim.”
Gider. Hatça Teyze avluda leğende çamaşır yıkamaktadır. Eyüp Çavuş telaş içinde avluya girince;
“Hayrola, Eyüp Dayı, Ne var?”
“Hatça kızım, sana müjdeli bir haberim var. Baban geldi.. Baban sağ..”
Hatça Teyze;
“Iıııııh.!” Diyerek bayılır. Biraz sonra ayıltılınca; “Eyüp Dayı, bu nerden çıktı. Şimdiye kadar bana hep babamın şehit olduğunu söylediler ya.?”
Kızım gelen baban. Ben tanıdım.”
“Nerede babam?”
“Kahvenin önünde.”
Hatça Teyze hemen fırlar. Eyüp Çavuş da arkasından çıkar. Gelen Muhammet(Remzi) Çavuş gelenleri görünce o da koşarak karşılamaya gelir. Ama ikisi de birbirlerine yabancıdırlar. Öyle ya hayatın bin bir derdi ile gurbet ellerinde kalmış, bir kızı olduğunu unutmuş birisinin altmış dört yıl sonra yaşlı bir kadın karşısına çıkıyor ve onun kızı olduğu söyleniyor. Altmış dört yıl babasının öldüğü söylenen birisine de, karşısında duran ihtiyar adamın babası olduğu söyleniyor.
Karşı karşıya gelip garip bir şekilde birbirlerine bakıyorlar.
Biraz sonra Eyüp Çavuş: “Kızım Hatça, bu senin baban. Ben kendimden nasıl eminsem, bu adamın senin baban olduğundan eminim. Öp elini.” der.
O gece Üçpınar Köyünde bayram yaşanır. Herkes bu yeni duydukları akrabalarını ziyarete gelirler. Muhammet Çavuş on beş gün kadar, köyünde dolaşır. Tarlalara gider, tepelere çıkar.
On beş gün sonra kızına: “Kızım, ben artık gidiyorum.” der.
Kızı: “Baba, nereye gidiyorsun? Bu gördüğün her şey senin ya”
“Hayır kızım. Ben artık Halepliyim. Orada kardeşlerin var. Bir oğlum, bir kızım var. Ben sadece bir kere daha yurdumu, vatanımı ölmeden önce bir kere daha görmek için geldim.” der ve ertesi gün gider.
Ertesi yıl gene gelir. bu sefer oğlunu ve kızını da getirmiştir.
Oğlu Halep’te inşaat mühendisi imiş. Onun adını da
“Muhammed Remzi” koymuş. Kahvede kendisine sormuşlar. “Senin adın Muhammed. Ama oğluna neden kendi adını verdin?”
“BEN VATAN HASRETİ İLE YILLARDIR O KADAR YANDIM Kİ, BEN ÖLMEDEN VATANIMA KAVUŞAMAZSAM, ADIMI HİÇ DEĞİLSE OĞLUM GÖTÜRSÜN VATANIMA DİYE KENDİ ADIMI VERDİM ONA DA”
Kızının adını ne koymuş biliyor musunuz?
O altmış dört yıl hasretini çektiğinin adını koymuş.
Dünyanın en güzel adını koymuş.
Kızının adı “TÜRKİYE”
KIZININ ADINI “TÜRKİYE” KOYMUŞ…
Türkiye bu yıl 82 yaşına bastı.
Aydın Ayhan.
Bu günün menüsü hoşaf-ekmek olsun..
Giftosleo 18 Mart 2021 22:46