tanrı'ya inanıyor musun?# Teoloji ve Felsefe

Ben  bu Tanrı konusuna başka bir açıdan bakmak istiyorum,Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek bir yerde Tanrı kelimesine şöyle yaklaşmış ve eklemiştir.


ECEVİT VE DİL ÜZERİNE



-Şu sıralarda solda da bazı imzalar Dil Kurumu’nun çalışmalarına tenkitler yöneltiyor..



-Ecevit’i biliyorsunuz.. Robert Kolej’deyken benim talebemdi. Kitabı var kendisinin, evvela Necip Fazıl’ın tesiri altında kaldım, diyor.
Ben kendisini sınıftan hatırlamıyorum. Demek ki pek parlak bir talebe değildi. Ama talih ona bir imkân verdi. O bunu dili tahrip istikametinde kullandı. Bualo’nun bir sözü var: Bir milletin diliyle oynamak, ona en büyük suikastı yapmaktır, diyor. Bunların hepsini yazdım. İnandıkları garbın fikirlerini. Bakıyorum Allah dememek için özel gayret sarfediyorlar. Tanrı kelimesini bir iman tavrı olarak kullanıyorlar. Tanrı ilah demek. Allah ise, ismi has (özel isim). Bir tek köylü gösterin ki Allah yerine tanrı desin.. Benim, alış veriş edilen bakkalın, aşçının, esnafın bilmediği, kullanmadığı Türkçe, Türkçe olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir hadise yok. Ruslar mesela.. Bütün eskiye düşmanlar. Çünkü eskinin çok bayatlamış tarafları vardır, bunu görmek bir hünerdir. Cemiyetin eski enkazı üzerine kurmaya kalktıkları bina bâtıldır. Yoksa bir çok tenkitlerinde haklı olabilirler.. Kapitalizm tenkitlerinde, şunda bunda haklı olabilirler. Ama çarede sıfırdırlar. Onlar bile, dile bunu reva görmedi. Benim şimdi bu lafımın bir tarafını kapatıp bir tarafını açarsanız beni komünist diye takdim edebilirsiniz…



Necip Fazıl Kısakürek - Konuşmalar


ve şöyle bitirmiş :


Allah Tanrının cezasını versin.



Tanrı'ya inanıyor musun?

Einstein hep şu cevabı verirdi;

Spinozanın Tanrısına inanıyorum.

Spinozayı okumayan kişi aynı yerde kalır.

Baruch Spinoza, 1632 yılında Hollanda’nın Amsterdam şehrinde Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, fakat bir zaman sonra (1656) görüşlerinden dolayı Yahudilikten aforoz edilmiştir. Spinoza da bunun bir sonucu olarak İbranice olan Baruch isminin Latincedeki karşılığı olan Benedictus’u kullanmaya başlamıştır. Onun aforoz edilmesine sebep olan temel görüşü semavî dinlerin aksine Tanrı’nın cennete, farklı bir alemde vesaire olduğunu değil onun bizzat dünyada yer aldığını düşünmesidir. Spinoza için Tanrı doğadır, doğa da Tanrı’dır. Spinoza’nın tanrı inancı bir nevî panteizmdir.

Az evvelki pasajda da belirttiğimiz üzere Spinoza’nın dinî görüşü ve tanrı telakkisi geleneğin tamam dışında olmakla beraber oldukça da radikaldir. Spinoza’nın tanrısı bir yaratıcı olmamakla beraber insanî vasıflara da hâiz değildir. O; insanlara acıma, merhamet, sevgi gibi duygular beslemez. Spinoza’ya göre bu durum semavî dinlerin içine düştüğü en büyük yanlışlardan biridir ve tam olarak bir antropomorfizm örneğidir. Spinoza’ya göre var olan bütün gerçeklikler determinstik bir yasaya bağlıydı ve her şey apaçık öncüllerden hareketle tümdengelim yoluyla açıklanabilirdi. Ona göre özgür irade, tesadüf gibi kavramların var olan bu sistemde herhangi bir yeri yoktur. Çevremizde meydana gelen her olay, var olmuş ve olacak her hareket Tanrı’nın anlaşılması olanaksız olan doğasının bir yansımasıdır.Ona göre tanrı kavramı bu dünyadan ayrı bir varlık olarak düşünülemezdi, bu düşünceyi mantığa ve matematiğe ihanet olarak görmekteydi. Dolayısıyla ona göre tanrı var olan her şeyle birlikte vardır; o, her şeyle eş değerdir. Doğaya karşı gelinmez, o değişmez ve sabit bir düzeni korur; her şey bütünün bir parçasıdır.

Spinoza’nın tanrı anlayışının temel ilkesi gayrîşahsiliktir, onun tanrısı insanî niteliklerden tamamıyla yoksundur; kimseyi cezalandırmaz ve kimseye karşı sempati beslemez. Onun anlayışına göre ‘’Tanrı’yı seven kişi, karşılık olarak Tanrı’nın da onu sevmesi için çabalayamaz.’’dır.