spacex neler yazmış

Yazar takip için üye girişi yap. Bu yazarı 1 kişi takip ediyor

zor günler geçiriyoruz millet olarak.. böyle giderse millet keçileri kaçıracak.. kendi adıma çevremi ve ailemi korumak adına dışarı hiç çıkmıyorum.. 

artık duvarlar konuşuyor sanıyorum.. bazen sessizlik çöküyor ama sanırsın zihninde biri var seninle konuşuyor ve sorduğu sorularla kendini, bugünü, geçmişi veya dünyayı düşündürüyor sana.. 

Dünya öyle bir yer ki, küçücük bir şey her şeyi yıkabilir.. corona gibi, ancak milyarlarca yıldır ayakta olan bir dünyadan bahsediyoruz.. demek ki kendini yenileme zamanı gelmiş, ve doğanın adalet çarkı dönmeye başladı.. şükretmek gerek ama beynim patlıyor, bunlar dışımda ki gelişmeler, 

Ya içimdekiler, işte onların cevabı yok.. belli belirsiz bir geleceğe yürüyoruz, kadere çok inanırım ama aciz insan aklı hükmedemediği bir şeyi kabullenmek istemez. eğer içinde bulunduğum şu an mutlu değilsem kadere inanmakla birlikte, nefret ettiğim geliyor aklıma ama isyan etmiyorum, çünkü eğer mutlu değilsem bunda kaderimin payı olmakla birlikte benimde yetersizliğim veya zamanın kıymetini bilememekten olduğunu düşünüyorum.. 

işte bu yüzden dünya kadar KEŞKE biriktirdim.. KEŞKE zamanın kıymetini daha küçük yaşlarda bilseydim..

Dünyada ki corona salgını üretimi durma noktasına getirdiği için,, sanayi ülkelerinde bir çok fabrika kapalı ve gezegenin hava kalitesi hergün artıyor.. 

İngiltere de son yapılan araştırmaya göre dünya son 40 yılın en temiz günlerini yaşıyor..

Hakkaten o içişleri bakanlığı ne iş yapar.. buna da CB RTE karar vermiş. Soylu'nun söylediği CB'nın talimatı ile sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş.. abi kapansın o bakanlıklar.. ne gerek var hepsi israf, bir tane başkan var hepsine yeter..

Neandertaller gerçekte hiçbir zaman yok olmadı, en azından genetik olarak. Genomlarının yüzde 20 ila 70’i bugün hala bugün bizimle yaşıyor. DNA miktarına bakılacak olursa bugün etrafta, her zaman olduğundan çok daha fazla Neandertal var.

Neandertaller birçok kez ekstrem iklim değişiklikleri yaşamış ve beraberinde gelen zorlu koşulları atlatmışsa da yaklaşık 55.000 yıl önceki şartlar olağandışı derecede değişken hale gelmişti. Şayet Homo sapiens, daha etkili bir silahlanma veya daha gelişkin sosyal ağlar gibi bu değişkenlikle başa çıkacak avantajlara sahip olsaydı bu, zamanla daha da gelişecekti.

Bin yıllık periyotlarla ele alındığında, her yıl birkaç tane daha insan bebeğinin hayatta kalması, Neandertallerin genlerinin bizlerle çiftleşerek daha da seyrelmesiyle, nihayetinde tam anlamıyla bir nüfus yenilenmesiyle sonuçlandı. Yaşadıkları dramatik bir yok oluş değil, yavaş  ve geri dönülemez bir asimilasyondu.

Madagaskar'ın radio frekansı.. internet tabanlı yayın yapıyor çok eğlenceli.. dünyanın herhangi bir yerindeki radioyu dinleye biliyorsun..deneyin

Millet evreni keşfe çkmış biz nelerle uğraşıyoruz.. adamlar kalkmış 2003 teki sars ile eski tip coronayı birleştirim yeni tip corona yani Covid-19 un patentini almış 2006 da sonra da başlamışlar deneylere ve her şey kontrolden çıktı.. yada istedikleri bu idi. 

Neyse yardım kampanyaları her ülkede var, burada da olacak tabi ama devletin tavrı hiç hoş değil.. belirli önlemler hemen alına bilir.. örneğin;

Tüm mal sahiplerine 3 ay kira almasına ilişkin bir düzenleme yap. kira geliri ile geçinen aile var ise ona yardımda bulun..

evdekal kapsamında ev faturaları şişeceğinden 3 ay boyunca faturalarda ki tüm vergileri sıfırla.

Ayrıca evlerin gıda harcamaları artacağı için gıda versilerinide sıfırla..

banka kredi ödemelerini 3 ay boyunca dondur.. tabi parası olan ödesin.. 

ve bu zamanda piyada da harcama oranları düşeceğinden devletin denetim mekanizması altında para basılarak sosyal yardıma ihtiyacı olanlara dağıtılır. bu piyasanın talep azlığında nakdi yardım enflasyona sebeb olmayacaktır.. çünkü yapılan yardımlar asgari düzeyde ve zorunlu harcamalara aktarılacağından fiyatlar genel düzeyini etkilemeyecektir.. tabi ülkede fırsatçı çok her şeye rağmen denetim şart..

Hawking 8 Ocak 1942 yılında doğdu. 

Stephen Hawking, amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalığının nadir görülen, erken kendini gösterip yavaş ilerleyen bir formundan muzdaripti. Bu hastalığın teşhisi 1963'te, Hawking 21 yaşındayken konuldu; doktorları tarafından kendisine iki yıllık ömür biçildi.Motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden, ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan bu hastalık, Hawking'i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkûm etti. 1970'lerin sonlarında konuşma yetisi gittikçe de zayıflamaya başladı, bu dönemde sadece en yakınları tarafından anlaşılan Hawking'in dış dünyayla iletişimini dediklerini dinleyip tekrarlayan yakınları sağlamaktaydı. 

1985'te CERN'i ziyaret ederken zatürre kaptı. Bu nedenle nefes borusuna delik açılması gerekti ve sesini tamamen yitirdi. 1986'dan itibaren koltuğuna yerleştirilmiş, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde insanlarla iletişim kurabildi

Stephen Hawking Babasının eski okulu Oxford Üniversitesi kolejinde okudu ve babası tıpla ilgilenmesini istemesine karşın, o matematiği seviyordu. Fakat okulun matematik bölümü mevcut değildi. Bu yüzden onun yerine fizik öğrenimi görmeye başladı. Üç yıl sonra doğa bilimlerinde birinci sınıf onur madalyasıyla ödüllendirildi. Hawking daha sonra kozmoloji yani evrenbilim üzerine çalışmak üzere Cambridge'e gitti. O zamanlar Oxford'da evren bilimi üzerine çalışma yoktu. Cambridge'de danışman olarak Fred Hoyle'u istemesine karşın Dennis Sciama atanmıştı. Doktorasını aldıktan sonra ilk önce araştırma asistanı, daha sonra Gonville and Caius College'da profesör asistanı oldu. 1973'te Gökbilim Enstitüsünden ayrıldıktan sonra Hawking, Uygulamalı matematik ve Kuramsal fizik bölümüne geçti. 

1979'dan sonra matematik bölümünde Lucasian matematik profesörü oldu. Bu profesörlük 1663 yılında üniversite parlamento üyesi olan Henry Lucas tarafından kurulmuştu. İlk olarak Isaac Barrow sonra 1669'da Isaac Newton'a verilmişti. 

Hawking, evrenin temel prensipleri üzerine çalıştı. Roger Penrose ile birlikte Einstein'ın Uzay ve Zamanı kapsayan Genel Görelilik Kuramının, Big Bang'le başlayıp karadeliklerle sonlandığını gösterdi. Bu sonuç Kuantum mekaniği ile Genel Görelilik Kuramı'nın birleştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Bu yirminci yüzyılın ikinci yarısının en büyük buluşlarından biriydi. Bu birleşmenin bir sonucu da karadeliklerin aslında tamamen kara olmadığını, fakat radyasyon yayıp buharlaştıklarını ve görünmez olduklarını ortaya koyuyordu. Diğer bir sonuç da evrenin bir sonu ve sınırı olduğuydu. Bu da evrenin başlangıcının tamamen bilimsel kurallar çercevesinde meydana geldiği anlamına geliyordu.

Stephen Hawking kuantum fiziği ve kara deliklerle ilgili iddialarıyla, bugün bilim insanları arasında dünyada en çok tanınan isimdir. Kitapları, 40 dile çevrildi; evrenle ilgili çılgın teorik bilgilerini popüler hale getirmek için gereken maddi bağımsızlığı sağlayacak ve Cambridge Üniversitesi'ndeki uygulamalı matematik ve teorik fizik laboratuvarını geliştirecek kadar da sattı. 

Hawking, hastalığıyla gizemli bir kişilik oluşturmaktadır. Son kitabı “Ceviz Kabuğundaki Evren”de, dünyanın büyük bir felaket ile karşı karşıya kalabileceğini belirterek uzayda insan kolonileri kurulmasını gündeme getirmişti. Bir fenomen haline gelen ve milyonlarca satan “Zamanın Kısa Tarihi: Büyük Patlamadan Karadeliklere” kitabı, Hawking'e asıl şöhreti getirmişti. İlk kitabının yayımlanmasından bu yana gerçekleşen önemli buluşların ardındaki sırrı açığa çıkaran “Ceviz Kabuğundaki Evren”, “Zamanın Kısa Tarihi”nin bir devamı sayılabilir. Yeni kitabıyla yazar, bizleri çoğu kez gerçeklerin kurmacadan daha şaşırtıcı olduğu teorik fiziğin en üst noktalarına çıkarıyor ve evrenin temel ilkelerine dair anlaşılır yorumlarda bulunuyor. Görelilik kuramından zaman yolculuğuna, süper kütle çekiminden süpersimetriye, kuantum teorisinden M-Kuramı’na ve bütünsel beyin algılanımına kadar evrenin bilinen en kışkırtıcı sırlarına kapı aralayan kitap, Einstein’ın “Genel Görelelik Kuramı” ile Richard Feynman'ın çoklu geçmiş düşüncesini birleştirerek evrende olup bitenleri tanımlayabilecek eksiksiz ve tek bir teori geliştirmeye çalışıyor. Okur, kitabı bir bilimsel eser olarak algılayabileceği gibi, rahatlıkla bir bilim–kurgu romanı gibi de değerlendirebilir. Hawking'in “karmaşık önermeleri günlük yaşamdan çekip aldığı analojilerle resmetme becerisi” buna imkân tanımaktadır. 2012'de “Büyük Tasarım” adlı kitabını da çıkartmıştır. Kitaplarında genellikle bir "Yaratan"ın varlığını reddeden Stephen Hawking, Her Şeyin Teorisi (Birleştirilmiş Alan Kuramı)’ne ulaşıldığı zaman, kainat’ın yaratım sürecinde, ‘Tanrı’ kavramına ihtiyaç olmadığını da net bir dille ifade eder.

Stephen Hawking insanların yüz yıl içerisinde dünyayı terk etmesi ve farklı gezegenlerde koloniler kurması gerektiğini söylemiştir. Hawking'e göre insanlar koloni kuramazlarsa hayatta kalamayacaktır

Stephen Hawking, Einstein’dan bu yana dünyaya gelen en parlak teorik fizikçi olarak kabul edilmektedir. 12 onur derecesi almıştır. 1982'de CBE ile ödüllendirilmiş, bundan başka birçok madalya ve ödül almıştır. Royal Society'nin ve National Academy of Sciences (Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi) üyesidir. 

14 Mart 2018 tarihinde sabaha karşı, Cambridge, İngiltere'deki evinde 76 yaşındayken hayatını kaybetmiştir.

Norveç, Japonya, Amerika ve Kanada'yı görmek eğlenceli olur..

Yani durum içler acısı.. Elon Mask marsa koloniyi hemen kursa da gitsek.. yoksa sonumuz corona

Evet yaa sağlık çalışanıydı kendisi. sağlık camiasının başı sağolsun.. Eski bir millet vekilinin yiğeni idi. ve hayat dolu o simasını unutmayacağız. Rabbim rahmet eylesin. inş bu tür salgın hastalıklarla ölenler şehit kabul edilir. Ailesine sabırlar diliyorum..

Dünyamız da en az 3.6 milyar yıldır yaşam var ve bazı bilim insanlarına göre 250 bin yıldır zeki insan türü yaşamakta.

İngiliz bilim insaları, insanların Afrika’da birden fazla atadan türediğini söylüyorlar. Afrikada türemiş Homo Neandertal insan, Uzak doğuda yaşamış ve Çinlilerin daha çok Homo erectus geni içeren insanlardan, Avrupalıların ise daha çok Homo sapiens geni içeren insanlardan oluştuğunu söyleyebilir. ve Neandertal insan ile Homo erectus insanın çiftleşmesi üzerine kaynaşmışlardır. 

Afrikada ki Homo Neandertal insan ve Homo erectus bundan 300 bin yıl önce yaşamış türler olduğu kabul ediliyor.. 

Çoklu Adem teorisine göre insan türü, Afrikada ki Homo Neandertal insan ve Homo erectus bundan 300 bin ila 195 bin yıl önce aralarında karışmasıyla ortaya çıktı...

Ki bana göre Hz Adem den önce yaşamış bir varlık var. insansı özellikleri olan zeka beriltisi göstereen ama insan denemeyecek bir varlık. o yüzden zaten insan maymunlardan evrildi diyenler var. ancak İnsanlık Hz. Adem ile başlar bunu tüm isevi dinler böyle kabul etmiş. ancak insan için elverişli ortam oluşana kadar muhtemelen yaşamış başka varlıklar vardı. malum milyarlarca geçen yıldan bahsediyoruz. ancak birkaç yüz bin yıl da insan için ortam hazırlanmış olması başka nasıl açıklanır bilmiyorum.. Esasen başka teoriler de var. onada sonra bakarız.


Evrende nin "de" si ayrı yazılmazdı dimi..

Neyse konumuza dönersek..

Gözlemlenebilir (ne demekse) evrende. yani muhtemelen kısmen görülebilen ancak gidilemeyen bir mesafeden bahsediyor.. Dünyadaki her kum tanesine 10.000 yıldız düşüyor.. şimdi aklım pek almıyor, dünyayı ve içindeki plajları ve toprak yüzeyleri düşününce her kum tanesine 10.000 yıldız ne demek. korkunç bir sayıdan ve evrenin büyüklüğünden bahsediyoruz.ve bu evrende trilyon kere trilyonlarca gezegen olduğu düşünülüyor..

Galaksimiz dışındaki bir gezegene veya bir yıldıza ulaşmak için binlerce yıllık bir yolculuk gerekebilir. 

Fermi paradoksuna göre kesin olmamakla birlikte, uzayda devasa bir gemi inşaa edip içinde binlerce insanın binlerce yıl yaşayabileceği bir ortam ve alt yapı oluşturulursa belki başarıla bilir deniyor. 

Ancak tek sorun gidilmesi imkansız olması değil., orada bizi neyin beklediğini bilmemekte diğer bir soru işareti. binlerce yıllık bir yolculuktan sonra başka bir gezegene yerleşmek zor olsa gerek.. muhtemelen misafirperver bir karşılamada olmayacak.


Ben bu nickle "uzay boşluğum veya galaksim" der geçerim...

Fermi paradoksu, dünya dışı uygarlıkların var olma olasılığının gayet yüksek olduğuna dair tahminlerin varlığı ile bunu doğrulayacak herhangi bir kanıtın ya da temasın yokluğu arasındaki çelişkiyi ifade eder. 

Son 70-80 yıldır, Evrenin yaşı, büyüklüğü ve muazzam sayıda yıldızın varlığıyla birlikte, hayat için Dünya'nın tipik bir gezegen olduğu varsayımı göz önüne alındığında, dünya dışı yaşamın yaygın olması gerekir diye düşünüyor insanoğlu.

Bu önermeyi 1950'de bir öğle yemeği sırasında tartışan fizikçi Enrico Fermi şu soruyu sormuştu: "Eğer Samanyolu dahilinde yüksek sayıda ileri dünya dışı uygarlık mevcutsa, neden uzaylılara ait uzay araçları ya da sondalar vs. gibi kanıtlara rastlamıyoruz?" Konunun daha detaylı incelendiği tartışmalar, Michael H. Hart'ın 1975 tarihli bir makalesiyle başladı. Bu sebeple paradoks, zaman zaman Fermi-Hart paradoksu olarak da bilinir.

Konuyla ilişkili bir başka soru da Büyük Sessizlik olarak bilinir: "Uzayda yolculuk zor olsa bile, eğer dünya dışı yaşam yaygınsa, en azından bu uygarlıklara ait radyo sinyallerini duymamız gerekmez mi?"

Fermi paradoksunu, dünya dışı yaşamın var olduğuna ilişkin kanıtları bulmaya çalışarak, ya da böyle bir uygarlığın insan algısının dışında var olabileceğini savunarak çözmeyi deneyenler oldu. Bu çalışmalara karşı çıkanlar ise, dünya dışı yaşamın var olmadığını ya da insanların asla temas kuramayacağı kadar nadir olduğunu savundu.

Ayrıca bu konuda başka bilim adamlarınca ortaya atılan görüüşlerde mevcut.

Fermiye göre olgu ve süreçler mevcut bu paradoksun olgularını diğer yazıda paylaşmak istiyorum..

Samanyolu Galaksi'si 13 milyar yaşında ve ilk oluşum zamandarında yaşama uygun bir formda değildi. Çünkü oluşan gezegenlerde çok fazla patlamalar meydana geldiği düşünülüyor..

Aradan geçen 1-2 milyar yıl sonra yaşamaya elverişli gezegenler oluştuğu varsayılıyor ve dünyamız 4 milyar yaşında olduğu düşünülüyorsa, gezegenimizden önce trilyonlarca kez başka uygarlıkların yaşayabileceği fırsatlar oldu, ancak eğer bizim dışımızda uzayda seyehat edebilen süper bir uygarlık gelişip yaşasaydı bunu bile bilirdik.

Fakat eğer yaşasaydı neye benzerdi. Bununla ilgili 3 yaklaşım var. 

Type1 uygarlık seviyesi, kendi gezegeninin tüm enerjisine ulaşabilen ve bunu kullanabilen uygarlıktır. Ve biz bu ölçekte 0.73 civarındayız. Bilim insanları önümüzdeki bir kaç yüzyıl için de Type1 seviyesine ulaşacağımızı söylüyor.

Type2 uygarlık seviyesi, kendi yıldızının tüm enerjisini kullanabilen uygarlık seviyesidir. Bu seviye bilim kurgu gerektiriyor olsa da mümküm kabul ediliyor.

Type3 uygarlık seviyesi ise kendi galaksisinin tümünü kontrol edebilen ve enerjisini kullanabilen uygarlık seviyesidir. ki bu seviye tanrısal bir boyut olarak kabul ediliyor.

Tabi bunu görmek durumunda değiliz, bir varsayıma göre eğer belli bir sayı da insanı üzerinde yüzbinlerce yıl taşıyabilecek devasa uzay gemileri inşaa edilebilseydi, galaksimizi 2 milyon senede kolonize edebilirdik, çok uzun bir zaman diyenler için unutmayın samanyolu galaksisi çok büyük bir galaksidir.

Peki bu süreç milyonlarca yıl sürüyorsa ve galaksimizde yaşamı destekleyen milyonlarca gezegen varsa ve bu yaşam formları bizden önce ortaya çıkıp bizden daha fazla zamana sahip oldularsa, bu uzaylılar nerede?

İşte burada Fermi paradoksu devreye giriyor ve fermi paradoksunun kesin bir cevabı yok..

devamı var..  


Evrende ki tek canlı tür bizmiyiz?

Bilinen evren 90 milyar ışık yılı çapında. Ve evren de en az 100 milyar galaksi var. Bunların her birinde en az 100milyar ile 1trilyon arasında yıldıza ev sahipliği yapıyor. 

Son yıllarda evren de, başka yaşanabilir gezegenlerinde olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. ve muhtelemen yapılan araştırmalara göre evrende trilyonlarca yaşanabilir gezegen olduğu tahmin ediliyor.

Yani evren de başka yaşam formlarının olması muhtemel ve bir çok fırsat görünüyor. peki yaşam var ise nerede? Evren de bizden başka yaşayan uygarlık varsa, ayrıca evrenin uzay gemileriyle dolu olması gerekmez mi?

Hadi biraz inceleyelim.. Eğer evren de başka galaksiler de uygarlıklar varsa bile onları görebilmemiz imkansız. aslında galaktik komşularımızı yani kendi lokal galaksimiz dışındaki hiç bir şeye, hiç bir zaman ulaşamayacağımız gerçeğini öğrendik. Bunun nedeni evrenin durmadan genişlemesi. 

Yani çok hızlı uzay gemilerimiz olsa bile lokal galaksimiz dışındaki başka bir galaksiye ulaşmak milyarlarca yıl sürebilir. O yüzden sadece samanyolu galaksimize odaklanalım.

Samanyolu Galaksimizde 400milyar yıldız bulunmakta. Ayrıca bunların 20milyar tanesi güneş benzeri yıldızdır ve tahminlere göre o yıldızların 5'te 1'i güvenli yaşam kuşağında bir gezegen bulundurur.  Bu gezegenlerin yüzde 1'inde yaşam olsa galaksimizde 1milyonun üzerinde hayat dolu gezegen olurdu.

İlginç dimi, devamı olacak..


1