tatava itiraf# Dijital Dünya

Sevgili tatava sakinleri;

Hayatta yaşadığımız her mutluluk ve sorunun bir sebebi ve bir sonucu var, bunlar için bedel ödüyor ve bunlarla mutlu ya da mutsuz oluyorken, takınmak istediğimiz "üretken olabilmek" ve "başarabilmek" duygusu, hırsı, istedi adına ne derseniz deyin, bazen bizleri yorabiliyor. Bazen umudumuzu yitiriyor ve boşluk hissiyatına kapılabiliyoruz. bizim için önemli olan şeyleri görmezden gelebilir ve gelmek isteyebiliyoruz. Tam da bu noktada belki durup, o boşluğun tadını çıkartmak gerekiyor. Son dönemlerde içime çok kapandım ama maksat dostlar pazarda görsün, insanlarla iç içe projeler üretiyorum. Gerçekten istediğimiz hayatı yaşıyor muyuz? Sanırım hepimizin durup ta sorması gereken soru bu. Dünyayı daha yaşabilir ve mutlu hissedilebilr hale getirmek için istediğimiz hayatı yaşamak için yapmamız gerekenlerden ödün vermemek gerektiğine inancım daha da artmaya başladı.

Para, güç, mevki  hayatın bir gerçeği olmakla birlikte, hiçbir kıymeti yok şuan gözümde. Beni ben yapan şeylerden biri değil. Ancak lanet olsun ki, olmadan olmuyor. Şimdiye kadar bunları okuduk, ee itirafın nerde? diye soracak olanlar varsa, itirafım aslında yok. Gerçek ne biliyor muyuz bilmiyorum. İtirafım bu. Umarım gerçeğimizi bularak yolumuza devam edebileceğimiz kadar öğrenir, keşfeder ve umutla renklerle kaplarız yollarımızı.

Kendinize de iyi bakın. Öperim.

belki sessizlik en güzeli ama herkes susar mı bilmem.

hayat hep ışıklardan ibaret sanıyoruz. ama aslında öyle olmadığını karanlıklarda kalınca öyle iyi anlıyoruz ki sözlük. hayatımız resmen bizim için birden iyi giden şeylerin tepetaklak olmasını öğretti. yaşadıkça öğreniyorum. öğrendikçe artık tepkisiz kalıyorum. tepkisiz oldukça da herhangi bir itici kuvvet göremiyorum kalbimde..

biz hep güzellikleri hatırlayabilir miyiz sahiden? oysa ne kadar basit yaşamak, anlamak, anlaşılmak, sevgini paylaşmak. peki sadece güzel şeyleri hatırlamaya çaba göstersek, o zaman basit yaşamak için o itici kuvveti görebilecek miyiz? hayatımın ritminden memnun değilim sözlük. kararsızım. beni mutlu eden her şeyin elimden bir sabun gibi kayışını seyrettim son 6 ayda. ama benim hep güçlü görünmem gerekirken ne yapacaktım? inan bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum. 

hayatın bu akışı içinde bu duygu gerçekten büyük bir lanet gibi. öyle seçimler yapıyoruz ki, bazen kendinden, bazen aşkından, bazen işinden, bazen dostlarından, bazen çevrenden, bazen de ülkenden soyutluyorsun kendini. çabalarımın cevapsız kalması beni çok yıprattı. yanlış anlama sözlük, sadece yorgunluk. yoksa birşeylerden vazgeçmek te bana göre değil. biliyorum çünkü, hayat hep mücadele. önümdeki günler, aylar, eminim ki çok daha güzel olacak. çünkü ben öyle olduracağım.

sanırım bugünlerde biraz yorgun hissediyorum. hayır karantina'da daha çok düşünme ve bazı şeyleri daha çok irdeleme fırsatı buldum. bir çoğumuz gibi.. hayatın mücadelesinin bir anda boşluğa düşmesi çok garip değil mi sözlük? kimyamız nasıl da alışıkmış koşturmacalara ve sürekli bir savaş vermeye. oysa şimdiki de hayatlarımızı birebir etkileyen bir savaş. ölüm oranının az olması da bir nokta tabi ama artık konuya giriş cümlesini sonlandırıyor ve detaylandırıyorum.

yorgunluk birazcık ta bizi biz yapan şey. ne kadar çok mücadele ettiğinin de bir önemi yokmuş, aynı şeyleri yaşamak bize bir sınav ama bir ödülmüş te. kaybettiğimiz ve kaybedeceğimiz ne çok şey varmış. malum ülke ekonomisinin, işsiz olma durumlarının ve insanların yaşadığı sosyal, kültürel, eğitim, sağlık adaletsizliklerini de düşününce itiraf etmek istedim; yorgunum biraz. ama çok ta umutluyum. 

umut, hiç eksik olmasın. zira kaybedip te kazanılamayacak boyuta gelebilecek en önemli varlıklarımızdan belki de.