Neler oluyor

Tarih#

1995 yılında göbeklitepe'yi keşfeden ve o andan, 2014'te kalp krizinden ölene kadar hayatını göbeklitepe'ye adayan alman arkeolog klaus schmidt, insanlık tarihi için çok önemli bir buluşa imza atan değerli bir kişilik

Aydınlanma, 18. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan ve her konuda akla öncelik tanıyan düşünce sistemine “Aydınlanma”, bu düşünce sisteminin etkisiyle bilim ve felsefede büyük gelişmelerin olduğu bu yeni döneme “Aydınlanma Çağı” denmiştir.

Aydınlanma Çağı’nda “aklın kullanılması ile doğru bilgiye ulaşılabileceği” fikri temel alınmıştır.

Bu dönemin önemli bilim insanları;

Newton (Nivton); fizik ve matematik alanında çalıştı.

Copernik (Kopernik); Evrende Güneş merkezli bir sistem olduğunu ve Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünü kanıtladı.

Galileo; Dünya’nın yuvarlak olduğunu ispatladı.

Descartes (Dekart); analitik geometriyi geliştirdi.

Jean Jacgues Rousseau (Jan Jak Russo); toplumsal alanda önemli eserler verdi.

Mozart, Bach (Bah) gibi besteciler müzik alanında önemli başarılar elde etti.

Aydınlanma Çağı’nın Sonuçları

  • Bilim, sanat, edebiyat, siyaset ve sosyal alanlarda önemli eserler verildi.
  • Bilimsel ve teknolojik gelişmeler Sanayi İnkılâbı’nın temellerini oluşturdu.
  • Siyasi ve sosyal gelişmeler ABD’nin kurulmasında ve Fransız İhtilali’nin çıkmasında etkili oldu.
  • Avrupa’da akılcı düşünce sistemi geliştir.

16. yüzyılda Hıristiyanlığın KATOLİK mezhebinde yapılan değişikliklere ve yeni düzenlemelere “Reform” denir.


Reform’un Nedenleri

  1. Katolik Kilisesi’nin bozularak dini amaçlardan uzaklaşması, din adamlarının dini kendi çıkarları için kullanmaları.
  2. Katolik Kilisesi’nin aşırı zenginleşmesi.
  3. Matbaanın etkisi (İncil ve Tevrat’ın çeşitli dillere çevrilerek çok sayıda basılması), böylece din adamlarının anlattıkları ile dini metinlerdeki ifadelerin farklı olduğunun görülmesi.
  4. Rönesans’ın etkisiyle serbest düşüncenin yayılması sonucu din adamlarının tutumu ve kilise uygulamalarının eleştirilmeye başlanması. Rönesans’ın getirdiği özgür düşüncenin etkisi.
  5. Yoksullaşan Avrupalıların kilise mallarına göz dikmesi.
  6. Din adamlarına duyulan güvenin azalması, din adamlarının halkı sömürmesi (endüljans).
  7. Coğrafi Keşifler’in etkisi (yeni yerlerin keşfedilmesi, teknolojide ilerleme, dünya’nın yuvarlak olduğunun keşfedilmesi vs. din adamlarına duyulan güveni sarstı).

NOT: Reform ilk olarak Almanya’da başlamış, daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. İlk defa Martin Luther başlatmış, uzun mücadelelerden sonra Protestanlık mezhebi kurulmuştur.

Endüljans: Orta Çağ Avrupası’nda bir tür günah çıkarma ve ölümden sonra cennete gitmek için Papa'nın sattığı af belgesi. Kilisenin halktan para alarak cennetten toprak satmasıdır.

Engizisyon: Orta Çağ’da Katoliklerde katı din inanışlarına karşı gelenleri cezalandırmak için kurulan kilise mahkemeleri. 

NOT: Kilisenin aforoz (dinden çıkarma) yetkisi vardı. Ayrıca enterdi (Papa’nın kralıyla birlikte bir ülkeyi aforoz etmesi, ülkedeki tüm kiliseleri kapatması) yetkisi vardı.

Reform’un Sonuçları

  1. Katolik Mezhebi parçalandı. Almanya’da Protestanlık, Fransa’da Kalvenizm, İngiltere’de Anglikanizm gibi mezhepler ortaya çıktı.
  2. Avrupa’da mezhep birliği bozuldu ve mezhep savaşları başladı.
  3. Papalara ve din adamlarına duyulan güven azaldı.
  4. Katolik Kilisesi’nden ayrılan ülkelerde kilisenin mallarına ve topraklarına el konuldu.
  5. Din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı.
  6. Eğitim ve öğretim kilisenin elinden alınarak laikleştirildi.
  7. Kilise ve din adamları saygınlığını kaybetti. Katolik Kilisesi kendini yenilemek zorunda kaldı.
  8. Katolik Kilisesi, dağılmayı önlemek için Engizisyon Mahkemeleri kurdu.

15. ve 16. yüzyılda Avrupa’da güzel sanatlar, edebiyat ve düşünce alanında meydana gelen yenilikler ve gelişmelere “Rönesans” denir. 

Nedenleri

  1. Eski Çağ’dan kalma edebiyat, sanat ve bilim eserlerinin incelenip değerlendirilmesi ve üniversitelerde okutulması.
  2. Kâğıt ve matbaanın yaygın olarak kullanılmasıyla yeni buluş ve düşüncelerin her tarafa yayılması, okuma-yazma oranının, bilim ve kültürün artması.
  3. Coğrafi Keşifler sonucunda Avrupa’da sanattan ve edebiyattan zevk alan zengin ve üstün bir sınıfın ortaya çıkması.
  4. Avrupa’da oluşan bu zengin sınıfın bilim adamları ve sanatçıları desteklemesi.
  5. Bizans ve Roma dönemine ait eserlerin tanınması ve bunların benzerlerinin yapılmaya çalışılması.
  6. Haçlı Seferleri ve Coğrafi Keşifler sonucu kilise ve din adamlarının inanç ve düşünce üzerindeki baskılarının azalması.
  7. İstanbul’dan ayrılarak İtalya’ya giden bilginlerin eski Yunanca eserleri öğretmesi.

NOT: Rönesans ilk İtalya’da başlamıştır

Rönesans’ın İtalya’da Başlamasının Nedenleri

  • İtalya’nın Akdeniz ticaretinden dolayı diğer devletlere göre daha zengin olması
  • İtalya’da Roma, Helen ve Yunan kültürlerinin izlerinin bulunması
  • İtalya’da siyasi birliğin olmaması, merkezi otoritenin olmamasının özgür bir ortama yol açması
  • İtalya’nın İslam dünyası ile olan yakınlığı
  • İtalya’nın Hıristiyan dünyasının dini merkezi olması
  • İstanbul’un fethinden sonra bilim adamlarının İtalya’ya gitmeleri

NOT: Rönesans Dönemi ile birlikte edebiyat, heykel, mimari, astronomi, tıp gibi birçok alanda yeni eserler verilmiş. Bu dönem sanatçılarına örnekler: Leonardo da Vinci (MonaLisa), Mikelanj, Rafael, Alber Durer resim alanında, Erasmus, Luther, Makyavel, Shakepeare (Şekspir), Servantes, Bacon (Beykın), Montaigne (Monteyn) edebiyat alanında önemli eserler vermişlerdir.

Rönesans’ın Sonuçları

  1. Avrupa’da düşüncenin önündeki engeller ortadan kalkmış, fen bilimleri ve pozitif düşünce gelişti (tıp, matematik, astronomi ve biyoloji alanında gelişmeler oldu).
  2. Katolik Kilisesi’nin düşünce üzerindeki baskısı ortadan kalktı, Katolik Kilisesi’ne bağlılık sarsıldı.
  3. Antik Çağ kültürü yeniden canlandı, çağdaş Avrupa’nın temelleri atıldı.
  4. Avrupa’nın sosyal yapısı değişti.
  5. Küçük kan dolaşımı bulundu, insan vücudu, tabiat olayları, güneş sistemi ve evren hakkında yeni bilgilere ulaşıldı bilim ve teknikteki gelişmeler hızlandı).
  6. Felsefe, sanat ve edebiyatta yeni akımlar ortaya çıktı.
  7. Skolâstik görüş yıkılıp yerine akıl, bilim, deney ve gözlem ön plana çıktı (Kopernik, Dünya’nın Güneş çevresinde döndüğünde ispatladı). Hümanist düşünce gelişti (Hümanizma; insan ve doğa sevgisinin ön plana çıkması).
  8. Reform hareketlerinin doğmasına ortam hazırladı.

Skolâstik Görüş: Kaynağını dini öğretilerden alan, bütün soruları İncil ile açıklamaya çalışan, bilime karşı olan düşünce sistemidir.

 

Çok bilinen sözdür. Zannedilir ki İtalya'nın başkenti Roma için söylenmiştir.
Ama kastedilen Roma, "Nouva", yani "Yeni Roma", yani "Konstantinople", yani "İstanbul"dur.


Hikayesi ise şöyledir:

Bizans İmparatoru Büyük Konstantin (272- 337), sadece beş bin kişinin yaşadığı Byzantium'u, Roma İmparatorluğu'nun başkenti yapmak ve yeni bir şehir yaratmak için 324 yılında kolları sıvar ve yedi tepeli şehri 14 bölgeye ayırarak işe koyulur.
Büyük bir saray (İmparatorluk Sarayı), Senato Sarayı, Aya İrini Kilisesi, Kutsal Havariler Kilisesi (bugün yerinde Fatih Camisi vardır), Ayasofya (başlar ama bitiremez), 33 bin kişilik bir Hipodrom, su kemeri, kendi adını taşıyan heykellerle süslü bir meydan (Çemberlitaş), annesi Augusteum adına bir meydan inşa edilir ve şehir ülkenin her tarafından getirilen antik sanat eserleri ile süslenir.
Şehrin korunması için eski surlar yıkılır ve yerlerine bugün hiçbir izi kalmayan Konstantin Surları inşa edilir.
Ayrıca Ayasofya'nın önünden başlayarak "Meşe" adıyla büyük bir bulvar (bugünkü Divanyolu Caddesi) açılır.
Altı yıl süren faaliyet sonunda ortaya muhteşem ve modern bir şehir çıkar.
11 Mayıs 330 Pazartesi günü geldiğinde yapılan büyük bir törenle Byzantium, Roma İmparatorluğu'nun Başkenti olur ve şehre senatonun da kararıyla Nuova Roma (Yeni Roma) adı verilir.
Büyük törenlerle kutlama yapılır.

İki yıl kadar geriye döndüğümüzde, yani inşaatın devam ettiği sırada bir gün baş mimar Leontius, İmparator Konstantin'e şöyle der;

- Majeste! İmparatorluk ailesi yakınlarının, senatörlerin ve devlet ileri gelenlerinin oturması için Kutsal Havariler Kilisesi'nin olduğu bölgeyi ayırdık. Halk için ayrılan bölge ise küçük limanla büyük liman arası. Gerek küçük liman ve gerekse büyük limanın etrafı ticaret erbabına ve denizcilere ayrılmıştır. Daha sonraki yıllarda yerleşim kendi mecrası içinde devam edecektir. Ancak bir noktaya daha işaret etmem gerekecektir. Bizim kanımıza göre Byzantium dünyanın merkezi haline getirilmelidir. Bunun için önce, halen Kudüs'te muhafaza edilen ve İsa tarafından dokunulduğu için kutsal sayılan "Milion" isimli bir taş vardır. Bu taşın getirilip yıkıntı halinde bulunan tapınağın (O sırada henüz Ayasofya yoktur) karşısına yerleştirilmesi uygun olur. Taşın olduğu yer dünyada (0/ Sıfır) noktası sayılmalı ve bütün mesafeler bu noktadan itibaren ölçülmelidir. Eğer bu gerçekleşirse, taşın hemen yanına bir büro inşa edilecektir. Bu büronun görevi, başvuranlara o noktadan itibaren uzaklığı ve yolları gösteren haritalar satmak olacaktır. Bir örnek vermem gerekirse, Byzantium'dan Antakya'ya gidecek yolcular ve kervanlar buradan gelip harita satın alacaklar ve Antakya'ya kadar nasıl, hangi yolu takip ederek kaç günde gideceklerini bileceklerdir. Ayrıca yollar üzerinde konaklama yerleri de işaret edilecektir. Böylece Byzantium dünyanın merkezi haline gelecektir...

Gerçekten de aynen öyle olur.
Milion taşı Kudüs'ten getirilir.
Ayasofya'nın karşısına yerleştirilir.
1453 yılına kadar o taşın bulunduğu yer artık dünyada (0/Sıfır) noktasıdır.

Onun için, "Bütün Yollar Roma'ya çıkar" sözü, Nouva Roma (Yeni Roma), yani Konstantinople, yani İstanbul için söylenmiştir.

Başka bir ülkede olsa, ışıklarla aydınlatılan, özel önem verilen bir müthiş turizm cazibesi ve para basma makinesi haline getirilecek olan "Milion Taşı", Ayasofya'nın karşısında pek de fark edilmeden, 1683 yılından beri durmaktadır. Üstelik ismi yanlış yazılan tabelasıyla...

Bağımsızlık mücadelesi kutsaldır ama çölden gelen bedeviyi kral yapıp baş yaparsan babasını öldürürmüş. hesabı kendi halkına ve kendisini idare eden bir islam ülkesine ihanet etmek değildir. ki seni baş yapan şerefsiz kim, ingiliz. onlara uyup osmanlıyı arkadan bıçaklayanlar ne zaman bağımsızlık mücahidi olmuş de hele...
tabi ki bir genelleme yapıp hepsine hain demek haddime değil arada tabi ki kardeşliğimize helal getirmeyen müslüman dostlarımızda vardır.

Ancak bugün kü yönetimlerin hali ortada mesala suud ailesi arap yarım adasını ailecek yönetiyor hani demokrasi, abd herkese demokrasi dağıtıyor ama suudlar bir numaralı dostları neden çünkü şeref katsayıları aynı. mekke ve medine nin kontrolu onlarda olduğundan beri kan ağlayan beldeler oldular. kuran-ı kerimin mübarek beldeler dediği yerler bugün küfrün en büyük kaynağı olan suudi işbirlikçilerinin elinde ve tüm müslümanlar da izlemekle yetiniyor..

Tabi git savaş onları parçala demiyorum ama çalışıp güçlü olmalıyız onların iman ettiği şey ne PARA. Onları kendi taptıklarıyla vurabiliriz onuda çok çalışarak elde edebiliriz. 

Bir müslüman dünyada ne yapıyorsa en iyisini yapmakla mükelleftir. ama bunu kim yapıyor yahudiler.. alın size ders

Anadolu bin yıldan fazla bir zamandır Türk yurdu olarak bilinir.. öncesinde başta bizans olmak üzere bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. 

Ayrıca doğu ve günaydoğu anadolu da çok daha eski zamanlardan beri yaşayan iki kavim veya millet vardır bunlar Kürtler ve Ermeniler.. Türkler orta asyadan özellikle iran üzerinden olmak üzere Kürtler ve Ermeni coğrafyaları üzerinden Anadoluya girmiştir. 

Anadoluda birbirinden farklı devletler kurmuş ve son olarak Osmanlı imparatorluğu kurulmuş ve bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak yaşamaktadır. Ama Osmanlı dönemi dünya açısından çok önemli gelişmelerin ve değişimlerin yaşandığı dönemdir. Bu dönemde Türkler dünya sahnesinde çok yoğun olarak rol almış ve özellikle avrupalı devletler zaman içinde Türklere karşı koyamayacaklarını anlayınca değişimin fitili ateşlenmiş oldu ve bir çok keşif ve buluşa imza atıldı.

Barbar Avrupalılar tarafından keşfedilen Amerika'ya tarlalarda ve madenlerde çalışmak için Afrika'dan gemilerle milyonlarca köle getirildi..

Bu gemilere, “Tumberio”, yani “ölü taşıyıcıları” adı takılmıştır. Çünkü Afrikalı köleler gemilere mal gibi istiflenmişti. Yatacak yer yoktu. Birbirlerinin üstünde yatıyorlardı. Herkes bulunduğu yerde hacet gideriyordu.

Okyanusu aşmak bazen 30-40 gün sürüyordu. Gemideki Afrikalıların %50'si Amerikaya varmadan havasızlıktan boğulup, hastalıktan ölüyordu. Yüzbinlercesi yolda öldü. Ölmeyenler de hayvan gibi satılıp hayvan gibi çalıştırıldı.

İşte Amerika, bu masum insanların kanları canları üzerine kurulmuş büyümüştü....


Şimdi bu barbarlığı dünyanın önde gelen ülkelerinin şirketleri yapıyor. çok büyük karlar için önce kendi insanını sonra başka hammaddeler içinde başka ülkelerin yerli insanlarını sömürüyor.. 


#AVRUPA TÜM AFRİKAYA SOYKIRIM UYGULAMIŞTIR#  Avrupadaki her devlete afrika vergisi koymalı ve toplanan vergilerle afrikalı devletlerin öncelikli olarak sağlık ve yiyecek temini için kullanması sağlanmalı


Günümüz Anadolu insanı tarihinden ve kültüründen gelen bir birikimle her zaman sağduyulu ve vicdanlı olmuş her daim sahip olduğu yüksek erdemlerle yaşam mücadelesini vermiştir. Anadolu üst kimliğinde, Türkü, Kürdü, Arabı, Ermeni’si Boşnağı, Çerkez’i ve diğer tüm renkleriyle tarihte çok millete nasip olmamış altın değerinde bir kardeşlik öyküsünü ve ülküdaşlığı tarihin kanlı sayfalarına kendi iç dünyasıyla nakış nakış işlemiştir.


Her dönem vicdan ve adaletten ayrılmadan yaşamlarını sürdürmüştür. 

Taki dünya başka bir yöne doğru gitmeye başlayınca, hatırlayın dünyada tarihçilerin ortaklaşa belirlediği tarihi devirler vardır

Bunlardan ilki; Yazının icadı ile başlayan İlk Çağdır ve Hz. İsa’nın doğumuyla devam eder ve 375 yılına kadar süren bir devirdir,

sonra Asya kıtasında Türklerin başının çektiği ve özellikle batıya ve kuzeye yönelerek dünyanın farklı yerlerine göç etmeleriyle başlayan ve ardı sıra başkaca kavimlerinde göçmesine sebep olmasıyla dünya ve ve özellikle bugünkü Avrupa nın etnik altyapısını oluşturan bir hareketin fitilini ateşlemiştir. buna Kavimler göçü dediğimiz süreç İlk Çağın bitişi ve Orta Çağın başlangıcı olarak kabul edilir

Ardından 1453 te direkt olarak İstanbul’un fethi ile Orta çağ kapamış ve Yeni çağ dedimiz süreç başlamıştır. Bu durum Avrupa’nın kendisini gözden geçirmeye ve ticari olarak o dönemde Osmanlı’nın eline geçmiş ticaret yollarını değiştirmek veya çeşitlendirmek amacıyla coğrafi keşifler başlamış, ve ayrıca aydınlanma çağı dediğimiz bir nevi Osmanlı’nın bilim dışında kalması ile sonuçlanan rönesans ve reform hareketini başlatmıştır

Bu zincirleme reaksiyonlar sonucu Avrupa’nın düşünce dünyası sil baştan oluşmuş ve neticede ve Fransız ihtilalini doğurmuştur. Bu süreç İlk çağı kapatmış ve Yakın Çağ başlatmıştır.

Fransız ihtilali Avrupa ve dünyadaki imparatorlukların dağılma sürecini hızlandırmış ve tabi olarak Osmanlı da bu süreçten en çok etkilenen imparatorluk olmuş ve topraklarını büyük ölçüde kaybetmiştir.

Yukarıda verdiğim kısa bilgiler Anadolu insanının burada yaşadığı dönemde ve buralara gelmeden öncede dünya tarihine nasıl şekil verdiğinin göstergesidir. 

Ama bugünümüzü değerlendirirsek halimiz içler acısı, son 70  80 yılda bir miras nasıl böyle yok edilir ve yok sayılır anlamak mümkün değil. Özellikle son yıllarda yaşadıklarımız tam bir fiyasko ve trajedi. Neyse derdimiz şuçlu ve kabahatli aramak değil çünkü tek kabahatli bizi yönetenlerin olmadığını biliyorum. Ehli kitap bir ümmet olan bu toprakların insanı hiç okumadan sadece izleyerek tüm muhakeme yetisi sıfırlamıştır.. 

Sonuç olarak yine yoksulluk ve cehalet bir toplumu nasıl küle çevirdiğini görüyoruz. bize düşen çok yakın örneklerden ders alarak örneğin ilk akla gelen iki örnek Almanya ve Japonya'dır.. tembellik etmeden çok çalışmalı çok okumalı ve zamanımızı değersizleştiren konulara kafa yormamalıyız.. 

İttihat ve Terakki Cemiyeti vatana ihanet ettiği gerekçesiyle idam ettiği Yakup Cemilin ailesine, idamından 2 ay sonra vatana hizmet faslından 33 er kuruş maaş bağladı.

Lakin çok fevri ve düşünmeden insan öldürebilen biridir. 31 mart bab-ı ali baskınında harbiye nazırı Nazım paşayı neden vurdu Enver paşa bile çok şaşırmıştı.. durup dururken "beyler ne oluyor" dedi diye kafasına sıkıyor. bu devlet terbiyesine aykırı bir yaklaşım.. kaldı ki karşısındaki kişi dönemin genel kurmay başkanı

Vatanını seven ve uğrunda ölmeyi göze alan bir kişiliktir.

Silahşör Yakup Cemil tütün tücarı bir babanın oğlu idi, güçlü çevik mert bir kişiliği vardı geçlik yıllarında asker olmak hayali idi ve 1903 te harb okuludan teğmen rütbesi ile mezun oldu dönemin kurmay yüzbaşısı Enver paşa Yakup Cemili yanına aldı ve hayatı boyunca emrin de tuttu..

İstanbul günlerinde Enver Paşa ile ters düşen Yakup Cemil, yakın arkadaşlarıyla beraber ihtilal planları yaptı. İttihat ve Terakki hükümetini dağıtmak istiyordu. Mustafa Kemal'e olan muhabbeti ve güveni neticesi onun hükümeti kurmasını ve devleti yönetmesinin uygun olacağını düşünüyordu bunun sonucu Hükümeti devirmeye teşebbüs suçlamasıyla tutuklandı ve Vatana ihanetten suçlu bulundu. Yakup Cemil 23 Ocak 1913 yılında İttihatçılar bir baskınla hükümeti devirdiğinde (Bab-ı Ali Baskını) Yakup Cemil bir kez daha başroldeydi. Enver Paşanın onca vakadan sonra yanından hiç ayırmadığı bu fedainin baskın sırasında Harbiye Nazırı Nazım Paşa’yı kimsenin beklemediği bir sırada şakağından vurması herkesi şaşırtmıştı. Yakup Cemil, 11 Eylül 1916 tarihinde kurşuna dizilerek idam edildi. Enver paşanın etkisiyle geride kalan ailesine devlete hizmeti karşılığı maaş bağlandı. Yakup Cemil idamı esnasında askerin emre itaatsizliğini görmek istemediği için kendi ölüm emrini veren bir komutandı..

Şimdiye kadar hepimiz 'Yarın' ile başlayan milyonlarca cümle kurduk. Ama hiç birisi bu kadar anlamlı olmadı.
''Efendiler yarın Cumhuriyeti İlan edeceğiz'' 28 EKİM 1923 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

1 2 3