Neler oluyor

Sağlık#

Hayatımızın içine pisleyen bir avuç Çinliyi nerede yakalasak diye çok düşündüm !

Ya da bütün Çin'e bunu yayıp nüfuslarını 300-500 milyon aralığına nasıl düşürürümü !

Nasıl bir varlıktır bunlar anlamak mümkün değil, İnsan demeye dilim varmıyor.
Bir laboratuvarda ürettikleri virüs ile dünyayı mahvettiler, Ticartei nerdeyse ölecek vaziyete getirdiler şimdide yalandan bir aşının peşine düşmüşler !

Ahlaksız toplumların ne ticaretleri düzgün olur, ne insani ilişkileri ne de dünyada ki diğer bireylere bir faydaları olur !

İNŞALLAH BU VİRÜS ÇİNİN İÇİNDE YILLARCA DEVAM EDEREK NÜFUSLARINI 100 MİLYONA KADAR DÜŞÜRÜR VE BU YAPTIKLARI HAİNLİĞİN BEDELİNİ NE SONUNDA DÜNYA SAHNESİNDEN SİLİNEREK YAŞARLAR.

Gidene Allah önce akıl fikir ardından da bolca para nasip etsin diyelim.

Gaziantep'te koronavirüsü yok eden maske kumaşı üretildi

Gaziantep'te, bir kumaş üretim tesisinde koronavirüsü 2 saat içinde yüzde 99,99 oranında yok eden ve maske yapımında kullanılan 'antiviral nonwoven kumaş' üretildi.

Tüm canlılar doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Bu, doğanın en önemli kanunlarından biridir. İnsanlarda da aynı şekilde ilerleyen bu süreç, çok uzun bir süredir araştırılıyor. Bilim insanları, biyolojik yaşlanmada temel rol oynayan bir gen belirlendi. Bu keşif ile yaşa bağlı hastalıkların tedavi edilmesinin kolaylaşacağı iddiası öne sürüldü.

Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi'nde faaliyet gösteren bir kumaş üretim tesisi, koronavirüs salgınının başlamasının ardından 6 ay önce; kimyager, endüstri, tekstil ve biyomedikal mühendislerinden oluşan bir ekip kurarak virüse karşı etkili kumaş üretmek için çalışma başlattı. Mustafa Dağlı'nın başkanlık ettiği 9 kişilik ekip, 6 ay boyunca mevcut kumaşı virüse karşı antiviral özellik kazandırdı. Formülünü açıklamadıkları kimyasal özellik ile bütünleştirilen kumaşın koronavirüs ve diğer virüslere karşı yok edici özelliğe sahip olmasının ardından tesis, yapılan çalışmaları Türkiye'de Yeditepe Üniversitesi'nin yanı sıra yurt dışı akreditesi için de Brezilya ve İngiltere'deki iki kumaş test merkezine gönderdi. Burada yapılan testlerde de çalışma ile kumaşın virüsü 2 saat içerisinde yüzde 99,99 oranında yok ettiği onaylandı.

'VİRÜSLERİN ÖLDÜĞÜNÜ TESCİL ETTİRDİK'

6 ay süren çalışmaya katılan ekibe başkanlık eden Mustafa Dağlı, koronavirüsü yok etmek ve bulaş riskini en az seviyede tutmak için yeni bir inovasyona imza attıklarını ifade ederek, "Pandemi sürecinin başlaması ile birlikte ekibimizde yer alan bilim insanları ile birlikte birçok toplantılar ve çalışmalar yürüttük. Bu çalışmaların ardından geliştirdiğimiz buluş, yenilikçi teknolojilerin ve moleküler alanda yapılan büyük atılımların bir sonucudur. Bu kumaşı geliştirdikten sonra dünyada geçerliliği olan İngiltere ve Brezilya'da yer alan iki ayrı test yaptırdık. Testler sonucunda temas ettikten sonra en fazla 2 saat içerisinde kumaş yüzeyindeki virüslerin yüzde 99.99 oranında yok olduğu tescil edildi" dedi.

'BİLİM İNSANLARIYLA 6 AYLIK ÇALIŞMA YAPTIK'

Tesisin sahibi Hasan Gürkan Bayram ise 6 ay süren çalışmayla kumaşlarına kimyasal karışımlı antiviral özellik kazandırarak virüsü yok etmeyi başardıklarını belirterek, "Tüm dünyada yürütülmekte olan koronavirüs ile mücadele sürecinde, faaliyet gösterdiğimiz alanlardan nonvowen kumaş sektöründeki bilimsel çalışmalarımıza ağırlık verdik. Çünkü bu problem, herkese elinden gelenin fazlasını yapma sorumluluğu yüklüyor. Bu süreçte sadece kumaş üretim kapasitemizi artırmakla kalmayıp koronavirüs ile yürütülen mücadeleye katkı sunmak istedik. Bilim insanlarından oluşan ekibimizin özverili çalışmaları sayesinde 6 ayın sonunda spunbond nonwoven kumaşa antiviral özelliğini kazandırarak yüzeyine temas eden virüsleri yüzde 99.99 oranında yok etmeyi başardık" şeklinde konuştu.

Hasan Gürkan Bayram, geliştirdikleri yeni özellik ile virüslerin yüzeyinde yaşayamadığı kumaşlar ile maske ve medikal tekstil ürünlerinin seri üretimine de önümüzdeki günlerde başlayacaklarını ifade ederek, "Pandemi sürecinde herkesin ihtiyacı haline gelen maskenin yanı sıra, sağlık sektöründe sık kullanılan cerrahi önlük, tulum ve hasta örtüsü gibi medikal tekstil ürünlerimizde yeni teknolojiyi kullanarak; sağlık çalışanlarımızı ve insanlarımızı virüsten korumayı ve bulaş riskini azaltmayı amaçlıyoruz. Normal maskeler virüsten koruyor fakat dikkat edilmediği zaman başka şekillerde bulaşabiliyor. Bu maske virüsü öldürdüğü için daha rahat bir kullanım sağlayacaktır" dedi.

Bayram, seri üretime başlamalarının ardından maske ve diğer ürünleri yurt içinin yanı sıra yurt dışına da ihraç edeceklerini sözlerine ekledi.

Alıntı.

Ve Dünyalı Bilim İnsanları yine yapacaklarını yaptılar ve yaşlanmayı tersine çevirecek geni buldular artık Benjamin Button filminin hikayesinde olduğu gibi zaman bizim için tersten işleyecek ve biz yaşlanmayacak tersine gençleşeceğiz.

İşte aşağıda da ispat yazısı buyurun okuyalım.

Bilim insanları, hücresel yaşlanmayı tersine çevirecek 'anahtar gen'i buldu!

Tüm canlılar doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Bu, doğanın en önemli kanunlarından biridir. İnsanlarda da aynı şekilde ilerleyen bu süreç, çok uzun bir süredir araştırılıyor. Bilim insanları, biyolojik yaşlanmada temel rol oynayan bir gen belirlendi. Bu keşif ile yaşa bağlı hastalıkların tedavi edilmesinin kolaylaşacağı iddiası öne sürüldü.

İngiliz Independent gazetesinde yer alan habere göre, bilim insanları bu keşif sonrası yaşa bağlı hastalıkların tedavi edilmesin daha kolay bir hal alacağı görüşünde. 

Aynı habere göre, söz konusu keşif, biyolojik yaşlanmanın bazı biçimlerinin yavaşlamasını, hatta tersine çevrilmesini de sağlayabilir. 

Wisconsin-Madison Üniversitesi'nden araştırmacıların imza attığı makalede "Yaşlanmayla ilgili faaliyetlerin büyük oranda azaldığını gördük, bu da hücre yaşlanmasının tersine döndüğüne işaret ediyor" denildi. 

Aynı makalede "Yaşlanmayla ilgili faaliyetlerin mezenkimal kök hücrelerde (MKH) ebeveyn soyundakilere kıyasla büyük ölçüde azaldığını saptadık" ifadesine yer verildi.  

Araştırmacılara göre bu hücre yaşlanmasının tersine döndüğüne işaret ediyor. Ancak bilim insanları konu üzerinde ileri çalışmalar yapılması gerektiğinin altını çiziyor. 







Türk mühendisleri geliştirdi; kan sonucunu 5 dakikada öğreneceksiniz;

Türk mühendisleri, ses dalgasıyla çalışan, başta kan zehirlenmesi (sepsis) ve kanser olmak üzere pek çok hastalığa hızlı teşhis konmasını sağlayacak mikroçip geliştirdi. 

Türk mühendisleri, ses dalgasıyla çalışan, başta kan zehirlenmesi (sepsis) ve kanser olmak üzere pek çok hastalığa hızlı teşhis konmasını sağlayacak mikroçip geliştirdi. Çalışmayı yürüten ekibin üyelerinden Elektrik Elektronik Mühendisi Dr. Öğr. Üyesi Alper Şişman, "Kan alma yöntemi, bol miktarda cihaz gerektiriyor, ayrıca sonuç almak için en az 2 saat beklemeniz lazım, bu süreyi 5 dakikaya indireceğiz" dedi.

Marmara Üniversitesi ile İstanbul Gelişim Üniversitesi'ndeki mühendisler, 2 yıldır üzerinde çalıştıkları RNA izolasyonunda kullanılacak akustik tabanlı mikroçip projesinin deney aşamasına geçti. Mikroçip sayesinde başta kan zehirlenmesi (sepsis) ve kanser olmak üzere pek çok hastalığa hızlı teşhis konabilecek.

Projenin detaylarını ve hedeflerini anlatan Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nden Elektrik Elektronik Mühendisi Dr. Öğr. Üyesi Alper Şişman, ses dalgalarını kullanarak çalışan mikroçip ürettiklerini söyledi. 

Dr. Öğr. Üyesi Şişman, "Mikroçip, üzerine konulan kan damlasını mikro titreşimler üreterek önce seçiyor, sonra parçalıyor. Parçalanan hücreleri ayrıştırıp değerlendiriyor ve RNA molekülünü ortaya çıkarıyor. Akyuvar olarak bilinen lökositler öncelikli hedefimiz, vücudu enfeksiyonlara karşı koruyan bu kan grubunu mikroçiple ayrıştırdıktan sonra hücre zarını patlatıp zarar vermeden içindeki genetik bilgiyi değerlendirecek işlemi yapıyoruz" diye konuştu.

2 SAATLİK İŞLEM 5 DAKİKAYA İNECEK

Kanser ve sepsis gibi hastalıkların teşhisini hızlandırıp erken müdahale şansı tanıdığını anlatan Dr. Öğr. Üyesi Şişman, "Mikroçip sayesinde aldığımız kan veya herhangi bir vücut sıvısı örneğinden çok kısa sürede sonuç alıyoruz. Hali hazırda hastaneler, klinikler ve laboratuvarlarda kullanılan kan alma yöntemi, bol miktarda cihaz gerektiriyor, ayrıca sonuç almak için en az 1- 2 saat beklemeniz lazım, bu süreyi 5 dakikaya indireceğiz. Teşhis koyması sorunlu ölümcül hastalıklarda da bu çip kullanılabilir. Örneğin kanser veya halk arasında kan zehirlenmesi olarak bilinen sepsis hastalığını çok kısa sürede ortaya çıkarabilir. Mikroçiple hastaya erkenden müdahale edilmesini sağlayacağız" ifadelerini kullandı.

BİR DAMLA KANLA AYNI SONUÇ ELDE EDİLECEK

Dr. Öğr. Üyesi Şişman, "Günümüzde cihazların çalışabilmesi için kişilerden 10-20 mililitre kan almak gerekiyor. Kan örneği alma işlemi özellikle çocuklar için sıkıntılı bir süreç. Ürettiğimiz cihazla parmaktan 20 mikrolitre yani bir damla kan örneği alarak aynı sonucu elde edebileceğiz. Laboratuvar testlerini tamamladık, sonuçlar çok olumlu. Ayrıştırıcı ve hücre parçalayıcı sistemimiz güzel çalışıyor" dedi.

"KİMYASALA GEREK KALMAYACAK"

1,5 yıl içerisinde çalışır vaziyette bir prototip ortaya koymayı hedeflediklerini söyleyen Şişman, "Seri üretime geçtikten sonra önceliğimiz klinikler, hastaneler, laboratuvarlarda mikroçiplerin kullanılmasını sağlamak. Şu anda hücre parçalamak için yurt dışından getirilen birçok kimyasala bu cihaz sayesinde gerek kalmayacak, ülke ekonomimize de büyük katkı sağlayacak. Kimyasallar, hücreyi parçaladıktan sonra ortaya çıkan değerli materyale zarar verip, verimimizi düşürebiliyor. Mikroçiple, ses dalgaları kullandığımız için hedef molekülüne zarar vermeden daha hızlı, verimli ve etkili sonuç alacağız" diye konuştu.

DÜNYA GENELİNDE ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR

Dünya genelinde bu alanda çalışmaların devam ettiğini aktaran Dr. Öğr. Üyesi Alper Şişman, "Bazı uygulamalarda bizimkine benzer mikroçipler de kullanılıyor ama bizim kullanacağız alanda dünya genelinde kullanılan mikroçip yok. O yüzden fikri mülkiyeti hakları için girişimlerde bulunuyoruz" dedi. 

DENEY YAPILDI

Çalışmayı yürüten ekibin başında bulunan İstanbul Gelişim Üniversitesi'nden Biyoteknolojist Abbas Ali Husseini ise, "RNA izolasyonunda kullanılacak akustik tabanlı mikroçip üretmeyi planlıyoruz. Kimya, elektrik, elektronik, biyoloji gibi farklı alanlardan uzman kişilerle çalışıyoruz. Maya ve hayvandan aldığımız kan hücresiyle deney çalışmalarımızı yapıyoruz. Bugün yapacağımız deneyle mikroçipin ses dalgalarıyla hücreleri parçalanmasındaki etkinliğine bakacağız" diye konuştu.

MADDİ DESTEĞE İHTİYAÇLARI VAR

Genetik veya klinik laboratuvarlarında RNA ile yapılacak bütün analizleri mikroçiple, daha hızlı, az örnek hacmiyle ve az maliyetle yapılacağını vurgulayan Husseini, "Cihaz sayesinde sahada, hasta başında laboratuvara gerek kalmadan analizler yapılabilecek. Şu anda aldığımız sonuçlar bizi mutlu etti, iyi gidiyoruz. Projemizle TÜBİTAK'a başvuracağız, maddi desteğe ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

Mikroçipin üretim aşaması tamamlandı, deney çalışmaları devam ediyor. 1,5 yıl sonra seri üretime geçilip, piyasaya sürülmesi hedefleniyor.


https://www.haberler.com/turk-muhendisleri-gelistirdi-kan-sonucunu-5-13742958-haberi/

Bilim İnsanları, Gen Düzenleme Teknolojisi Kullanarak Yeni Bir Kanser Tedavisi Geliştirdi;

Tel Aviv Üniversitesi'nden bilim insanları, kanserle mücadele için gen düzenleme teknolojisi CRISPR'a başvurarak yeni bir tedavi yöntemi geliştirdi. Yapılan ilk denemeler bu yöntemin etkinliğinin fazlasıyla yüksek olduğunu gösterdi.

Bilim dünyası kanserin ölümcül olduğunu tespit ettiği günden bugüne kadar kansere karşı mücadelesini sürdürmeye devam ediyor. Bu ölümcül hastalığa karşı pek çok önemli gelişme yaşandı ve yöntemler geliştirildi. Ancak her şeye rağmen kansere tamamen karşı gelebilen bir tedavi geliştirilemedi.

Tel Aviv Üniversitesi'ndeki bilim insanlarıysa bu konuda yeni bir ilerleme kaydetti. Yeni çalışmalarını Science Advances dergisinde yayınlayan bilim insanları, CRISPR gen düzenleme teknolojisinin yardımıyla bir yöntem geliştirdi. Bilim insanları, CRISPR'ın ölümcül kanseri ortadan kaldırma ihtimalinin olduğunu söyledi. 

Kanser hücreleri yeniden aktif olmayacak şekilde öldürülüyor;

CRISPR, normal şartlarda potansiyel olarak zararlı genetik bozuklukları düzeltmek için geliştirilmişti. Ancak bilim insanları, yayınladıkları araştırmada bunun kansere karşı bir çare olabileceğini belirtti. Bilim insanları, 'yeni lipit nanopartikül bazlı dağılım sistemi' ismini verdikleri sistemle kanser hücrelerini hedef alabildiklerini ve bu hücreleri yeniden aktif olmayacak şekilde öldürebildiklerini açıkladı.

Yayınlanan makalede bilim insanlarının geliştirdikleri yeni sistemin nasıl çalıştığına da değinildi. Buna göre bilim insanları, basitçe anlatmak gerekirse nanopartikülleri kullanarak CRISPR enzimi olan Cas9'a mesaj gönderiyor ve enzime kanser hücrelerini hedef aldırıyordu. Aynı mesajda enzimden 'moleküler makas' olması ve hücrenin DNA'sını kesmesi isteniyordu.

Bilim insanları, sistemin en yüksek ölüm oranına sahip iki kanser türü olan glioblastoma ve metastatik yumurtalık kanserini hedef alarak kanıtlamaya çalıştı. Fareler üzerinde yapılan deneyde yeni CRISPR yönteminin hayatta kalma oranını iki katına çıkardığı görüldü. Üstelik bu yalnızca tek bir tedavinin verdiği sonuçtu.

Makalenin yazarlarından Profesör Dan Peer, yaptığı açıklamada bunun bir kemoterapi olmadığına, yan etkisinin bulunmadığına ve kanser hücresinin bir daha aktif olmayacak şekilde öldürüldüğüne dikkat çekti. Bilim insanları, ilerleyen dönemde CRISPR sisteminin diğer hastalıklar üzerindeki etkisini de inceleyecekler.

Heyecan verici gelişmeleri duyurmaya devam edeceğiz.


https://www.webtekno.com/bilim-insanlari-gen-duzenleme-teknolojisi-yeni-kanser-tedavisi-gelistirdi-h102447.html

İçine biraz sarımsakta ekleyebilirsiniz, malum çok güçlü bir antioksidan ve doğal antibiyotik.. 

Ama arkadaşlar eğer kanserden korunmaksa niyetiniz, şekerden ve yanmış ürünlerden uzak durun, direk kanseri besleyen ürünlerdir..

Ev yapımı yoğurtla ne tüketirsen tüket, yoğurdun içine azıcık zerdeçal ve öğütülmüş çörekotu ekleyin, bin derde deva inşaallah..

Vakalar hala çok ciddi boyutlarda.. yaklaşık 32bin yeni vaka tespit edildi.. ve bunların 6700'ü yeni hasta.. ama hala bakıyorum twetter da yasaklar kalksın diye başlık açıyorlar.. ama demek millet yaşamaktan bıktı buda devletin ayıbı herhalde

Corona acayip etti bizi ;


Avukat bir arkadaşın anlattığına göre müvekkili olan beyefendi bir kaç gün önce aramış ve yana yakıla,

-Avukat bey kurbanın olayım beni bu hafta sonuna kadar boşa diye yalvarmış,

-Avukat arkadaşın haklı sorusu ''Acelen ne be Adam''

-Müvekkilin cevabı ise Efsane olacak nitelikte.

Avukat bey Corona neysede ben bu kadın ile bir 14 gün daha karantinada kalamam.


Velhasıl Coronadan çok karısından korkanlar memleketi olduk.


Corona tabanlı aşı çalışmaları konusunda kitlesel kullanımını onaylayan ilk ülke birleşik krallık oldu. ilk defa mRNA tabanlı bir aşı kullanılacak. 40 milyon doz sipariş edilmiş bile. yakında 10 milyon dozu geliyor. 

Ayrıca kavramsal süreçten gerçeğe dönen en hızlı aşı olmuş aynı zamanda. normalde 10 yıl boyunca sürecek çalışmalar 10 ayda tamamlanmış

tünelin sonundaki ışık göründü.

önümüzdeki haftadan itibaren kullanımı başlayacakmış.

Evet geç oldu ama süreç doğal işleyişine döndü. Bakanlık ve hükümet turizmcilerim isteği ile vaka sayılarını bile isteye düşük tutarak, yurt dışından yabancıların gelmesine izin verdi. sonuç ortada.. turizmciler büyük paralar kazanmadı ama bu salgının devlete maliyeti ortada, gerçi hasta garantili şehir hastaneleri yapıldığından bakanlıkta o paraları zaten ödeyecekti o yüzden vakaları şeffaf açıklamadı, yani gerek duymadı.. 

Ve corona virüs salgını sürecinde ilk defa Türkiye bir günde dünyada en fazla vaka bildiren ülke oldu.. Türkiye sağlık bakanının durumun ciddiyetinin farkına varılması için günlük hasta sayısının yanında vakaları da bildirme kararı vermesinin ikinci gününde 29 binin üzerinde vaka bildirdi..

  1. Türkiye: 29 bin 132
  2. İtalya: 29 bin 3
  3. Rusya: 25 bin 487
  4. Hindistan: 24 bin 371
  5. Birleşik Krallık: 17 bin 555
  6. Polonya: 16 bin 687

Doğu Asya, Malaya adaları ve Hindistan’da, özellikle Keşmir ve Çin’de yetişir. Yaz, kış yapraklarını dökmez. Meyvesi armut biçimindedir ancak odun kısımları kullanılır.

Ud-i Hindi’nin kökü, dalları ve kabuğu hoş kokulu bir ağaçtır. Kokusu keskin, baharlı, zencefil kokusuna yakın ve reçinemsidir. Hekimlikte ve esans yapımında kullanılmıştır. Bitkinin etken maddeleri uçucu yağ ve rezindir.

Ud-i Hindi'nin Faydaları

*Bir kaşık bal,  içinde 3-5 gram propolis, 3-5 gr ud-i hindi karışımı en güzel antibiyotiktir.



*Boğaz ağrısı ve bademcik iltihabı için: Ud-i hindi unu, zeytinyağıyla karıştırılıp buruna çekilir.
- Ud-i hindi kaynatılıp gargara yapılır veya döğülerek tülbentten elenir. Boğaza üflenir.
- Tozunu su ile karıştırdıktan sonra yedi defa ağızdan akıtılması veya burundan damlatılması bademciğe iyi gelir.
- Sık tekrarlanan bademcik iltihabı için, toz haline getirilmiş ud-i hindi bitkisi balla karıştırıp sabah akşam bir çay kaşığı emilerek(yavaşca ağızda eritilerek) 2 ay devam edilir.
- Ud-i hindi kaynatılır, suyu bal ile şerbet yapılarak gargara yapılır.
- Toz halinde boğaza üflenir veya toz, su veya zeytinyağı ile karıştırılarak buruna damlatılır.
- Yine boğaz ağrısı-bademcik iltihabı için ud hindi 24 saat suda bırakılır. Bu su ile gargara yapılır.


* Balgamlı akciğer zarı iltihabında, müzmin öksürükte, ud-i hindi tozu içilir veya zeytinyağıyla karıştırılarak içilebilir. Balgamı da  giderir.

* Mide ülseri ve gastrit için: Toz halindeki 3 gr ud-i hindi 1 fincan saf zeytinyağı ile karıştırılıp sabahları aç karnına 3 gün 1'er fincan içilir. 3 günden fazla kullanmamalıdır.
- Ud-i hindi toz haline getirilir, 3 gr mesteki sakızı, saf zeytinyağı veya susam yağı içinde ısıtılarak eritilip içilir.
- Mide sarkmasına ve mide genişlemesine faydalıdır.
* Mide ağrısı: Ud-i hindi kaynatılıp balla tatalandırılarak aç karnına içilir. Mideyi ısıtır, cinsel istek ve arzuyu arttırır.

* Baş ağrısı için: Ud-i hindi tozu, bal şerbetine karıştırılarak içilir. Ud-i hindi toz haline getirilir, ve ıslatılır alın'a sürülürse yarım ve tam baş ağrılarında faydalı olur. Müzmin baş ağrısında ud-i hindi tozu çok az miktarda buruna çekilebilirse fayda sağlayacaktır

* Kulak ağrısı: Ud-i hindi unu, suda zeytinyağıyla, su uçana kadar kaynatılarak zeytinyağı kulağa damlatılır.
* Nezle: Ud-i hindi tütsüsü yapılır. Koklanması nezleyi giderir.
* Vücuda kuvvet verir: Ud-i hindi unu balla karıştırılıp yenilir.
- Vücut toniği olarak da kullanılır. Bedeni güçlendirir, yorgunluk gibi etkenlere karşı dayanıklılığını ve iç organların sağlığını arttırır.
* Böbrek kumları: Ud-i hindi kaynatılıp balla tatalandırılarak aç karnına içilir.
* İdrarını tutamayan kimseler için faydalıdır. İdrar torbasını gevşetir, sık idrara çıkmaya ve altını ıslatmaya engel olur.
- Ud-i hindi kaynatılarak suyundan 1'er kaşık içilir. İdrar ve adet kanamasını çoğaltır. Lökorede (kadınlarda görülen beyaz akıntıda) kullanılır.

* Sıtma için: Ud-i hindi unu soğuk bal şerbetine karıştırılarak içilir.

* Sinirleri ve sinir sistemini uzun vadede güçlendirir ve aynı zamanda yatıştırıcıdır. Beyni güçlendirir, çalışma gücünü arttırır.

* Karaciğer ağrısı: Ud-i hindi kaynatılıp balla tatlandırılarak aç karnına içilir.

* Gut, romatizma ve felçde kullanılır.

* Soğuk ağrıları: Ağrı ve sızıyı dağıtır. Ud-i hindi unu, su, zeytinyağı, su uçana kadar kaynatılıp kalan yağla romatizma, kulunç ve mafsal ağrılarına masaj yapılır.

- Tıkanıklık açıcı: Ud-i hindi kaynatılıp balla tatlandırılarak aç karnına içilir. Safra akışını kuvvetlendirir.

* Sinüzit: Ud-i hindi sinüzit için çok iyi bir ilaçtır çok kısa bir sürede faydası görülür. Beyaz ve çok ince olanı seçilerek iyice ince çekilir ve enfiye gibi burundan çekilir. Açık kahverengi olanlar serttir çok yakar. Dayanılabilinirse kahverengi alınabilir ama biber gibi yakar. Beyazı ise yakmaz tatlıdır.

* Zehirlenmeye karşı faydalıdır. Yılan ve akrep sokmasına karşı tiryak (panzehir) olarak kullanılır.

* Gün aşırı ve dört günde bir nöbetle gelen sıtma hastalığına karşı faydalıdır. Kazıklı humma ve yanlardaki ağrılara karşı faydalıdır. 

*Yağı, sırt ağrısına karşı faydalıdır. Titreme, siyatik ve mafsal ağrılarını giderir.

* Suyunun içilmesi bağırsaklardaki kurtları öldürür. Gaz söktürücüdür.
* Bağırsakları kuvvetlendirir, kalbe ferahlık verir, kabızlık yapar.

* Cildin gerginliğini arttırır. Ud-i hindi tozu bal şerbeti ile karıştırılarak yüze sürülürse yüzdeki lekeleri ve çilleri giderir.
- Su veya bal ile macun yapılır ve yüzdeki çilliklere sürülür.

* Güneş yanıkları da dahil hafif yanıklara ve egzamaya karşı faydalıdır.

* Rutin bir şekilde alındığında cilt sağlığı, görme ve işitme gücünü geliştirir.

Ne çok şeye iyi geliyormuş mübarek.. Bazı bilim insanı ve alimlerin dediği gibi yeryüzü ve doğa eczane gibidir, her türlü şifayı bünyesinde barındırır.. Derdi verdiği gibi dermanı da veriyor yüce yaradan..

Gazeteci Fatih Altaylı hastaneler ağzına kadar, gırtlağına kadar dolu olduğunu söyledi ve herhalde yakında sokaklarda ölmeye başlarız diye serzenişte bulundu. 

Durumun vehameti açısından iyi ama karamsar bir değerlendirme olmuş. Allah yardımcımız olsun. 

Arkadaşlar öğünlerde sebze ve meyvelerinizi eksik etmeyin.. brokoli ve yoğurdu beraber yiyin. güneş çıktığında bunu kaçırmayın, ve mutlaka hareketli olun.. 

Türk Tabipler Birliğinin açıklamasına göre Türkiye'de son 24 saatte 5 sağlık çalışanı corona dan dolayı vefat etmiş.. 

Cefakar sağlık çalışanlarımıza baş sağlığı dilerim.. Allah yardımcıları olsun ve sağlık sıhhat versin..

Bilim insanları bu tür çalışmalara başlarken Evrenin sırlarına kafa yorarken kendilerince  çare aradıkları sorunlar üzerinden evrenin düzenini bozmazlar umarız.. bedenin ve vücudun bir ahengi ve düzeni var,, bu düzeni değiştirmek, yavaşlatmak veya dışarıdan müdahale etmek bence sorun özelinde önemli çıktılar vermeyecektir.. 

Belki teorik olarak bazı sorulara yanıt buldular ancak kısmi başarılar elde edileceğini düşünüyorum tabi kim bilir Allahu-alem ileriki yıllarda beklenmeyen neticeler ve kaliteli ömürler de kazanabilir insanoğlu 

Yaşlanmanın belirtileri insana çöktüğü an, biraz da olsa depresif bir hal alırız. Peki size yaşlanmanın artık bir kapatma düğmesi olduğunu söylesek?

San Diego Salk Enstitüsü Profesörlerinden olan Juan Carlos Izpisua Belmonte harika bir çalışma sürdürüyor. Bu çalışma yaşlanma belirtileri olan özellikleri tersine çevirme üzerine. Her ne kadar bu çalışma şuan için sadece fareler için bir müjde olsa da yakın zamanda insanlar içinde yapılabilir. 

Belmonte, öncelikle fareleri hızla yaşlandıracak koşullar oluşturuyor. Farelerin ölümünden birkaç gün önce ise hazırladığı ve iksir olarak nitelendirebileceğimiz ilacı farelere veriyor. Sonrasında neler oluyor dersiniz? Fareler hızla iyileşiyor ve daha genç görünmeye başlıyor. Olağanüstü öyle değil mi? 

Tabii bu durumun bir bedeli var. Bu tekniği fareler de uygulamak için Belmonte farelerinden hücrelerinde bulunan DNA’nın önemli moleküler işaretleri silmekten geçiyor. Buna da Epigenetik Yeniden Programlanma ismi veriliyor. Bu işleme bir nevi hücreleri fabrika ayarlarına geri döndürme işlemi de diyebiliriz. Fakat tüm organizma bu işlemden geçtiği için kaçınılmaz sonuçlara neden olabiliyor. Yani Belmonte’nin iksirini içen fareler önce genç ve diri görünseler de çok kısa bir süre sonra içlerinde tümörler gelişiyor ve ne yazık ki ölüyorlar. 

Yaşlanmanın belirtileri her ne kadar kötü olsa da bu iksiri içtikten sonra ki karşılaşan durumlar ne yazık ki daha kötü. Yaşlanma karşıtı etki ve tümör oluşumuna neden olmak arasında denge kurmak aşırı derecede risk taşıyor. 

Bu çalışma muhtemelen erken bir evrede, bu yüzden şuan oldukça büyük riskler taşıyor. Yine de yaşlanmayı durduracak olan sürecin moleküler bir süreç olduğunu unutmamak lazım. Bizler yaşlandıkça hücreler ve dokular zamanla zayıflar. Bunun nedeni ise karmaşık hücresel bakım sistemlerinin işe yaramaz hale gelmesidir.

Tabi kulağa güzel gelen bu çalışmalarda esasen bilim insanları bizi sonsuza kadar genç tutmak istemiyorlar. Amaçları daha sağlıklı ve kendimizi daha iyi hissedecek bir yaşlılık geçirmemizi sağlamak. Bu deney gerçeğe döner mi, yaşlılık belirtileri ortan kalkar mı bilinmez ama, düşüncesinin bile hoş olduğu söylenebilir. gelecek neleri gösterecek bekliyoruz.. 

Hakikaten enteresan bir ülke ve anlayışımız var.. 

Hiç güvenilir olmayan bilgi paylaşımlarına rağmen 350bin e yakın vaka belirlenmiş, 8bin in üzerinde ölüm yaşanmış ki bu rakamların çok çok daha fazla olduğu söyleniyor ve bazı sağlıkçılar tarafından da biliniyor. 

Ancak bu tabloda bile ülkenin başkanı dünya da corona süreci ile ilgili  'Salgından en az etkilenen etkilenen 3. ülkeyiz' dedi, dalga geçer gibi.. 

Takdir elbet bizim ve sizin.. 

Son duruma göre dünya da ki vaka sayısı 33 milyonu geçti.. ölen sayısı 1 milyon sınırında.. 

Türkiye de ise ölümler 60-70 li seviyelerde devam ediyor ve günlük vaka değil hasta sayımız ise 1500 lerde.. demekki vaka sayısı aslında daha fazla..

Sağlık bakanlığı şeffaf davranmıyor. umarım sarayın bu politikası bir felakete sebep olmazlar.. 

Güncel durum bayağıdır paylaşılmamış 

Şuan dünyada ki toplam corona vakası 31.630.912 kişi ve toplam ölüm sayısı 971,360 kişi...

Resmen dünya diz çöktü ve sürecin sonunu görmeyi bekliyor ancak ışık göründü mü derseniz, bence daha değil.. 

Desenize yakında Lahana fiyatları artar.. hazır mevsimi de geliyorken millet stok yapıp bol bol turşu yaparlar..

Fransız uzmanlardan açıklama: Türkler çok yoğurt yediği için korona virüsün şiddetli etkilerinden koruduğunu söylediler.

Ayrıca Uzmanlar çiğ ve fermente lahana içeren yiyeceklerin virüsün vücuda girmesini sağlayan bileşiğin seviyelerini düşürerek koronavirüsün şiddetli etkilerinden koruduğunu ileri sürdü.

Avrupalı araştırmacılara göre bu beslenme şekli, Almanya veya Güney Kore gibi ülkelerde pandemiyle ilişkili ölüm oranlarının neden daha az olduğunu açıklayabilir.

Ayrıca fermente süt gibi diğer gıdaların da Kovid-19'dan aynı şekilde koruyabileceği tahmin ediliyor.

Bilim insanları Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye gibi çok miktarda yoğurt veya kefir tüketen ülkelerde de ölüm oranlarının düşük olduğunu söylüyor.

25 kişilik araştırma ekibine liderlik eden Prof. Dr. Jean Bousquet, bulgularını takiben beslenme düzenini bol miktarda lahana içerecek şekilde yeniden düzenlediğini ifade etti. Bosquet artık haftada üç kez çiğ lahana, bir kez lahana turşusu ve kahvaltıda da kefir tüketiyor.

Fransa'daki Montpellier Üniversitesi Akciğer Tıbbı'nda fahri profesör Bousquet, "Virüsün yayılımı ve şiddetiyle bölgesel besin farklılıklarına pek de dikkat çekilmedi. Ancak beslenmedeki farklılıklar, büyük yarar sağlayabilir" dedi.

Bulgulara göre Almanya, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Slovakya, Baltık Devletleri ve Finlandiya gibi ülkelerde ölüm oranları önemli ölçüde azaldı.

Ayrıca Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya'da da ölüm oranları düşerken, Belçika, Fransa, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık'ta ise bu oranların çok daha yüksek olduğu görüldü.

Beslenme şeklinin bu durumu etkilediğini düşünen araştırmacılara göre, ölüm oranlarının düşük olduğu ülkelerde halk, lahana turşusu veya kefir gibi fermente gıdaları bolca tüketiyor.

The Sun'ın haberine göre bolca antioksidan içeren bu gıdaların, koronavirüsün hücrelere girmek için kullandığı ACE2 isimli enzimi azalttığı düşünülüyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nde Kronik Solunum Hastalıklarına Karşı Küresel İttifak'ın eski başkanı Bosquet, "Bu gıdaların ACE2 aktivitesini azaltabileceğini tespit ettik" dedi ve ekledi:

Örneğin fermente süt, doğal bir ACE inhibitörü olarak bilinir.

Fermente gıdalar güçlü antioksidan aktivitesi gösterir ve ciddi seyredecek Kovid-19'dan koruyabilir.

Bugün kü mevzu, kadın şoföre soru soracak, ama 3 metreden adam 3 kere abla ne diyorsun anlamadım dedi. en son kadın adama çıkıştı. lan bir adım yaklaşsa ki ikisininde ağzında maske var, adam duyacak. tam paronoyakça..

1 24 5 612