Neler oluyor
- avantaj bilişim (1)
- weble gelsin zetta (4)
- mehduh bayraktara göre , ysk üyelerinin müebbet ile yargılanma ihtimali (14)
- grand ısias otel (6)
- ali babacan (11)
- fenerbahçe en son şampiyonlar ligi'ne katıldığında... (1)
- mcdonald's da patates dürüm satılması (5)
- karnesini öğretmeninin önünde yırtan öğrenci kimin eseri (24)
- altılı masa'da seçimin kaybedilmesine sebep olabilecek 3 temel sorun ne olabilir. (8)
- haluk pekşen'in göz göre göre ölüme gidişi (9)
- uı/ux alanında kendimi nasıl geliştirdim (3)
- atilla taşın cumhurbaşkanı adayı (12)
- 1 papua yeni gine kinası kaç tl (8)
- şirketlerde eğitim ve kurumsallaşmaya dair (4)
- çetin emeç (5)
- karanlıkların lordu inan kıraç (9)
- barış için müzik vakfındaki taciz skandalı (5)
- hastanelerden alınamayan randevu (1)
- gece yatmadan zeytinyağı içmek (1)
- sabah aç karna türk kahvesi tüketmek (2)
- benzinin 30 tl ye dayanması (1)
- açlık ve yoksulluk sınırı (2)
- uzun bacaklı ingiliz (1)
- abd'nin karanlık tarihinin bir parçası (1)
- 5 haziran dünya çevre günü (1)
- hurma çekirdeğinden türk kahvesi (1)
- bu güne kadar izlediğiniz en iyi belgeseller (2)
- eğitimde fırsat eşitliği (1)
- yağ yakmanıza yardımcı ara öğün kereviz sapı detoksu (1)
- dili doğru kullanmak 3 (2)
- okuma vakti (2)
- incir uyutması (6)
- bu garibin derdi varmış (1)
- ahmed el belhi (1)
- kış geliyor doğalgaz fiyatları uçtu (3)
- antalya seo (2)
- 850’li numaralardan bıktık (14)
duraktainecekvar neler yazmış
Şu an herşey normal olsa ve imkanlarda elverse gideceğim ilk üç yer;
İspanya, İtalya ve herhalde Danimarka olurdu.. kıta değiştirmeyi pek makul bulmadım, okyanus bana hep ürkütücü gelmiştir. Birde uzak doğuyu hep merak ederim ama aç kalırım diye gitmek istemiyorum.. Bu arada ispanya ve italya'yı tarihinden dolayı danimarka'yı da evleri ve insanlarından dolayı merak etmişimdir..
O zaman soru şu.. siz olsanız nereye giderdiniz? veya en çok hangi yerleri merak ediyorsunuz?
son 24 saatte 1815 kişiye Corona tanısı konuldu, 23 kişi daha hayatını kaybetti, hasta sayısı 9 bin 217, can kaybı 131'e ulaştı
Yine son 24 saatte Covid-19 nedeniyle tedavisi tamamlanan 35 kişi daha taburcu edildi, toplam sayı 105 oldu.
32 bini geçen ölü sayısına bakıldığında bunun yarıya yakını İtalya ve İspanya'da yaşandı.. Demek ki Avrupa'nın sağlık alt yapısı istenen seviyede değil.. neden çünkü Avrupa olayı aşmış ve halkına hastalanmayacakları bir düzen kurmuş ve fazla hastahane alt yapısı gerektirmeyen bir düzende yaşıyorlardı..
Şuana kadar her hangi bir Avrupalı Avrupa da yatak yok, tedavi edilemiyoruz dermiydi hiç ama böyle bir pandemide durum kontrolden çıktı.. ve bedeli ağır oldu...
bana terlik atılmışlığı var :) ama makas atanı gördüm, birinci derece cinayete teşebbüs..
hiç yapmadım diyemem :( ama gecenin bir saati uyanıp çıkardığımı hatırlarım.. gece vucudun ısı dengesini bozduğundan hastalıklara neden olabilir.
her akşam bir fincan gider.. ve her defasında 40 yıl hatır borçlanıyoruz..
Bu günlerde üzerine kafa yorulan bir konu.. malum corona virüs bağışıklık düşmanı bir illet ve güçlü bağışıklıklarda yaşamını sürdüremiyor.. o yüzden bağışıklığı zayıf yaşlılar, kronik hastalığı olanlar ve herhangi bir hastalık yaşayan ve bağışıklığı zayıflamış bünyelerde hızlı ilerleyip ölümlere neden oluyor..
En son kahvaltıda bağışıklığı güçlendiren gıdalar diye baktığımda karşıma en çok yumurta, peynir ve ev yoğurdu ve demir bakımından zengin yeşil yapraklı bitkiler (maydanoz, roka, tere, dereotu ve nane vs) ve doğal yağlarca zengin çiğ bağdem, fındık, yer fıstığı en çok tavsiye edilenler oldu..
Ayrıca haftada iki kez omega 3 açısından zengin balık ve ara ara kırmızı et yemek, günde bir bardak kefir ve günde 2 3 bardak yeşil çay bağışıklığı güçlü tutan önerilerden.
Ve Boris Johnson Corona Virüse yakalandı..
Evet yaa bu akşam haberlerde gördüm. bence de müthiş bir iş olmuş.. çok maliyetli bir iş değildir. bence her ilçe merkezine ve giriş çıkışın yoğun olduğu her yere konmalı..
Şimdi düşünüyorum ayı'yı neden öldürürsün. etini yemek içinse yenmez diye biliyorum. postu içinse zaten bu Allah'ın yarattığı bir canlıya zulümdür ve rabbim bu dünya da değilse mahşerde hesabını sorar ve bu vaka da mahşere bırakmamış burada cezasını vermiş. ne diyelim Ayı'nın eline sağlık..
Hayvanlara zulüm insana da zulümdür. her canlı Allah'ın emanetidir.
İran politikalarını uygulayanlardan biri olan bu adam karabağ soykırımının yaşandığı dönemde ermenistana destek vermiş ve yapılan soykırıma bulaşmıştır. o yüzden rahmet bulamayacaktır..
çalıştayla ilgili konuşulanları özet şekilde paylaşmak istedim..
Ekrem İmamoğlu "Biz her alanda hükümetle iş birliği ve uyum içerisinde çalışmaya hazırız ve istekliyiz. Yalnız bizim tek bir şartımız var: Hiç kimse “ben bilirim, ben yaparım” demesin. Hiç kimse halka sesini yükseltmesin…Mevlana’yı dinlesin…" dedi.
Kılıçdaroğlu "Türkiye açısından büyük sorunlar doğuracak bir olayı tartışıyoruz. Bir kişinin dayatması üzerine tartışıyoruz" ifadelerini kullandı.
"Türkiye açısından büyük sorunlar doğuracak bir olayı tartışıyoruz. Bir kişinin dayatması üzerine tartışıyoruz."
"Ailelerin öncelikleri vardır. Bir toplumun öncelikleri vardır. Bir devletin öncelikleri vardır. Bunlar planlamayla olur. Planı kim yapar o toplumun insanları, mühendisleri, ekonomistleri ayni liyakat erbabı olan kişiler bir toplumun önceliklerini belirlerler."
"Peki bu projenin önceliklerini kim belirliyor? Hayır ben bunu yapacağım diyenler belirliyor. Kusura bakma yapamazsın."
Sonrasında kürsüye çıkan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener şunları kaydetti:
"Bugün niçin birden bire önümüze getirildi anlamak mümkün değil. Herhangi bir bilim insanıyla tartışılmış mı? Hayır. 9 yıl boyunca uyutulmuş da niye bugün ortaya konmuş? Türkiye’ye büyük kazançlar sağlayacak mı? Hayır. İstanbulluyu ferahlatacak mı? Hayır. Ecdat ecdat diyenler açısından Fatih Sultan Mehmet’in emaneti açısından bırakılan vasiyete uygun mu? Hayır."
"Bunlar İstanbullu 31 Mart’ta Ekrem Başkanı seçtiniz beyefendinin sinirini bozdunuz. 23 Haziran’da bütün İstanbullu yeniden seçti iki kere sinirini bozdunuz. Bu bir İstanbulluya ders verme eylemidir."
"20 milyar Doların üstünde bir para harcanacağı söyleniyor Kanal İstanbul’un. Bununla GAP tamamlanabilir, Konya Ovası sulanabilir."
İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
"Bugün burada son birkaç haftadır, şehrimizin en önemli gündem maddelerinden birini tartışmak için toplandık. Bu aziz şehrin geleceğini kökten ilgilendiren bir büyük meseleyi, anlamak dinlemek ve enine boyuna tartışmak için buradayız. Tartışmadan yapılamayacak ve emin olmadan harekete geçilemeyecek kadar önemli bir konu bu."
"İstanbul öyle kıymetli, öyle eşsiz bir şehirdir ki… Ona tek bir kazma vuracak olanın bile çıkıp bunu niye yapmak zorunda olduğunu anlatmak mecburiyeti vardır."
"Kanal İstanbul, İstanbul'un coğrafyasını değiştirecek, doğal hayatın ve şehir hayatının bütün boyutlarını ciddi biçimde etkileyecek bir proje. Bu projeyi gündeme getirenlerin, buna neden mecbur olduğumuzu anlatmak ve toplumu ikna etmek zorunlulukları vardır."
"Kanal İstanbul, mecbur olmadıkça hiç kimsenin asla evet demeyeceği, çok büyük ve çok riskli bir ameliyat. Tamamıyla yanlış bir ameliyat… İstanbul kesip biçilecek… İstanbul'un hayati sistemleri zarar görecek… İstanbul'un bazı bölgeleri felç olacak… Kimi yerleri sakat kalacak…"
"Bir şehri böyle riskli, böyle ölümcül bir ameliyata sevk edenler… “Siz ne derseniz deyin bu ameliyat yapılacaktır” diyemezler. Bunu yapmayı kafalarını koymuş olanlar, bu ameliyata neden mecbur olduğumuzu anlatmak zorundalar. Hepimiz ama hepimiz, İstanbul'un neden kesilip biçilmek zorunda olduğunu anlamak zorundayız. Bu mecburiyetin sebepleri konusunda ikna olmalıyız."
"Hepimiz… İstanbul'a dayatılan bu büyük ameliyatın riskleri konusunda her şeyi bilmek ve her detayı öğrenmek zorundayız. Önce öğreneceğiz… Öğrenmeliyiz… Ondan sonra hep birlikte kararımızı veririz. Bütün bunlar, sağlıklı bir öğrenme ve düşünme süreciyle ortaya çıkabilir ancak."
"Bu çalıştay, İstanbul'un bağrına batırılacak bıçağın… Yani Kanal İstanbul'un… Bütün risklerini bilimsel olarak ortaya koymayı amaçlıyor. Bazı riskler çok düşük, bazıları çok yüksek ve bazıları kesinlikle hayati olabilir. Öyle olduğunu anlıyoruz…"
"Bilim ne diyorsa, bilim insanları ne söylüyorsa ona kulak vereceğiz. Anlamaya, öğrenmeye ve sorgulamaya çalışacağız. Kanal İstanbul'un yaratabileceği bütün riskleri bileceğiz ve sonra her birimiz kendimize şu soruyu soracağız: Bütün bu riskleri almaya değer mi? Kanal İstanbul'a gerçekten mecbur muyuz? Bize anlatılanlar doğru mu? Bu şehrin ve bu ülkenin bunca sorunu varken, bunun sırası mı şimdi?"
"Daha önce söyledim. Bir kez daha söylemek istiyorum. Bizim Kanal İstanbul'la ilgili tavrımız siyasi değil, hayatidir. Çünkü bu proje bu şehrin tüm tarihi boyunca karşılayabileceği en büyük risklerden biridir."
"Bu projeyi gündeme getirenlerin… “Siz ne derseniz deyin, biz bu ameliyatı yapacağız” diyenlerin iki temel argümanı var: İstanbul Boğazındaki gemi geçişleri dolayısıyla yaşanması muhtemel riskler… Ve bu projenin Türkiye'ye sözümona gelir getirecek olması…"
"Gemilerin, özellikle de tehlikeli yük taşıyanların, boğazdan güvenli bir biçimde geçmelerini sağlamak çok önemli bir konudur. Bu konuda elbette hepimiz çok hassas olmalıyız. Boğaz güvenliğini sağlamak adına hükümetimiz uluslararası planda hangi adımı atacaksa hepimiz onun arkasında oluruz ve tam destek sağlarız."
"Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Ama büyük ve tehlikeli gemilerin geçiş güzergahını İstanbul'un bir yerinden alıp başka bir yerine taşıdığınızda güvenlik sorununu çözmüş olmazsınız ki… Üstelik Kanal İstanbul'un, eni ve derinliği itibariyle zaten büyük gemiler açısından bir alternatif olamayacağını… Ayrıca gemileri boğaz yerine kanaldan geçmeye zorlayamayacağımızı da… Gayet iyi biliyoruz. Kimse bizi çocuk yerine koymasın!"
"İstanbul'un neresinden geçerse geçsin… Risk oluşturan gemiler, Türkiye'nin ortaya koyduğu yüksek güvenlik standartlarına harfiyen uyarak geçmek mecburiyetindedir. Asıl olan, bunu sağlamaktır. Bir başka çok önemli nokta da elbette, İstanbul Boğazı'nın özellikle petrol taşımacılığındaki fonksiyonunu azaltmaktır."
"Güzergahı boğazdan alıp kanala çevirmekle bunu sağlayamazsınız. Yapılması gereken, Samsun – Ceyhan Petrol Boru hattı gibi farklı alternatifler geliştirmek ve hayata geçirmektir. Bütün bu boyutları, farklı alternatifleri bir kenara bırakıp… “Boğaz güvenliği için Kanal İstanbul şarttır” sonucuna ulaşmak doğru de��ildir, rasyonel değildir. Aksine, bir “oldu bittiye” zemin hazırlamadır… Bahane üretmedir."
"Kanal İstanbul projesinin sahipleri ikinci olarak bunun Türkiye'ye gelir getireceğini öne sürüyorlar. Bunu neye dayanarak ileri sürüyorlar anlamak mümkün değil. Daha bahsedilen projenin hangi parayla, kimin tarafından, nasıl bir finansman modeliyle yapılacağı bile belli değil. Hatta ne yapılacağı bile değil! İnanın ne yapılacağı belli değil. Her gün farklı bir modelden söz ediliyor."
"Kanal İstanbul projesinin sahipleri maalesef konunun ekonomik boyutuna gerçek bir yatırımcı ciddiyetiyle yaklaşmıyorlar. Söyledikleri şu… “Bir kanal açarım, gelen geçenden para alırım, kanalın etrafına binalar dikerim, oradan da para kazanırım”…"
"Bu günümüz dünyasına uyan bir yaklaşım değildir. Bu ekonomik bir yaklaşım da değildir. Bu akılcı bir yaklaşım değildir… Bu milletlerarası anlaşmalara uyan hukuki bir yaklaşım değildir…
İçinde üretim ve ileri teknoloji barındırmayan… Katma değer ve marka üretme perspektifi taşımayan…"
"Sadece toprağa, betona ve ranta dayalı bir modelle bugünün dünyasında para kazanamazsınız… Ekonomik canlanma ve istihdam yaratamazsınız… Türkiye son yıllarda bunu denedi ve geldiğimiz nokta ortadadır. İşsizliğin ve yoksulluğun düzeyi ortadadır."
"Ne güvenlik ne de ekonomi… Son 9 yıldır Kanal İstanbul projesini zaman zaman Türkiye'nin gündemine getirip… Zaman zaman da gündemden düşürenlerin dikkate değer, elle tutulur bir gerekçesi yoktur. Bu projeyi 2011 seçimlerinden önce büyük bir gürültü kopararak açıklayanlar…"
"2015 genel seçimlerinde ve 2019 İstanbul yerel seçimlerinde konuyu sessizce geçiştirmişlerdi. Şimdi birden konuyu hararetlendiriyor ve bizi bir oldu bittiyle karşı karşıya bırakma gayreti sergiliyorlar. Buradan yeni bir siyasi kampanya üretiyorlar… Gündelik siyasete ve birtakım ticari bağlantılara, rant ilişkilerine dayalı olduğu görüntüsü veren bu proje… Ve bu proje üzerinden yürütülen bu dalgalı ve bu yanar döner siyasete ihtiyacımız yok."
“İSTANBUL, KANAL İSTANBUL’A MECBUR BİR ŞEHİR DEĞİLDİR”
"O kadar önemli ve o kadar hayati sorunlarımız var ki… Türkiye, Kanal İstanbul'a mecbur bir ülke değildir. İstanbul, Kanal İstanbul'a mecbur bir şehir değildir. Ama İstanbul… Duran metro yatırımlarını başlatmaya… Çok daha fazla yeni metro ve kent içi ulaşım alternatifleri için yatırım yapmaya… Onlarca yıldır çözülememiş trafik sorununu bütün medeni metropoller gibi çözmeye mecburdur."
"İstanbul, elinde kalan yeşil alanlarını korumaya, geliştirmeye ve artırmaya mecburdur. İstanbul, elindeki su kaynaklarını titizlikle korumaya, geliştirmeye ve yeni alanlar yaratmaya mecburdur. İstanbul, gerektiği gibi beslenemeyen, yeterli eğitim alamayan küçücük çocuklarına yiyecek yemek, içecek süt bulmaya… Okul öncesi eğitim imkanları sunmaya mecburdur."
"İstanbul, gençlerine eğitim imkanları sunmaya, burslar sağlamaya ve iş imkanları yaratmaya mecburdur. İstanbul, kadınlara huzur ve güven içerisinde toplumsal hayata katılma imkanı sunmaya mecburdur, İstanbul, işsizlerinin, dar gelirlilerinin ve emeklilerinin hayatlarını kolaylaştırmaya mecburdur.
"Biz, İstanbul'un bütün bu mecburiyetlerini yerine getirmeyi öncelik olarak görüyor ve onun için çalışıyoruz. Elbette, bunlar yalnızca yerel yönetimin değil… Merkezi idarenin de sorumluluğundadır."
“MEVLANA’YI DİNLEYİN”
"Biz her alanda hükümetle iş birliği ve uyum içerisinde çalışmaya hazırız ve istekliyiz. Yalnız bizim tek bir şartımız var: Hiç kimse “ben bilirim, ben yaparım” demesin! Hiç kimse halka sesini yükseltmesin…Mevlana'yı dinlesin…"
"Bakın ne demiş hazreti Mevlana… “Sözünü yükselt, sesini değil… Yağmurdur çiçekleri büyüten, gök gürültüsü değil!”
"Onun için… Hepimiz, halkın, uzmanların ve bilim insanlarının sözlerine gönülden kulak verelim. Ortak aklı bulma ve hakim kılma konusunda istekli ve samimi olalım. Bugünkü çalıştay bu anlayışın ve çabanın bir ürünüdür. Bugünkü çalıştay ortak akla ve ortak karara ulaşma çabasının bir ürünüdür."
"Bugünkü çalıştay, bu aziz şehrin, medeniyetlere beşiklik yapmış bu kadim coğrafyanın gelecek adına korunması çabasının bir ürünüdür. Bugünkü çalıştay, millete emretmek yerine, millete fikrini sorma çabasının bir ürünüdür. Bu nedenle bu çalıştay önemlidir."
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün ise şunları söyledi:
*Güngören, Esenler, Bağcılar belediyeleri 30 cm yükselecek. Bugün İstanbul'da içtiğimiz üç bardaktan birini karşılayan su kaynaklarının yok olma riski doğacak.
*Bugün projenin çevresel boyutları iki oturumda tartışılacak. Kültürel mirastan bahsedeceksek, Kanal İstanbul çok önemli bir arkeolojik ve sit alanlarını içeriyor.
Dünyaca ünlü doktor Mehmet Öz, kahvaltının gereksiz olduğunu ve öğün olarak atlanması gerektiğini söyledi. Öz, kahvaltının 'günün en önemli öğünü' olduğu yönünde çıkan dayatmaların ise tamamen reklam aldatmacası ve algı oluşturmak olduğunu belirtti.
Dr. Öz, “Bence 2020’de yapılacak ilk şeylerden biri kahvaltıyı yasaklamak olmalı. Kahvaltı yapmamız gerektiğini düşünmüyorum, bu bir reklam aldatmacası. Ne yazık ki onlarca yıldır bu konudaki dogmaların birçoğu reklamlardan çıktı ve bunlar aslında sağlığımız hakkındaki gerçeklere dayanmıyordu” ifadelerini kullandı.
Öz'e göre yapılması gereken kahvaltı yapmayı bırakmak ve günün ilk öğününü gerçekten acıkınca yemek. Pek çok insanın sabah uyandığında yaptığı ilk şeyin aç olmasa bile 'kahvaltı yapmak' olduğunu belirten Dr. Mehmet Öz, bunun yerine haftanın her günü 'brunch' yani öğlen vaktine yakın bir zamanda yemenin çok daha sağlıklı olduğunu söyledi.
ayrıca dünyada kahvaltının gerçekten de en önemli öğün olduğuna dair ciddi ve referans alına bilecek bir çalışmanın olmadığını düşünüyorum..
çalıştay başladı bakalım ne sonuç verecek..
Aklıma çok isim gelse de ben önce Trump diyorum ve dahi Merkel diyorum. Sonra sırası ile Katar emiri ve ailesi hatta Annesi.
Sonra ....
Lütfen siz doldurun..
sonunda bu konuda twetterda tt olmuş dünya ne kadar da ilgili dimi .
Cumhur başkanlığı kararnamesiyle 50 milyon dolara satılan tank-palet fabrikası ve sonrasında da 80 milyon tl lik özel zırhlı araç temini şimdide yetmezmiş gibi İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısına katılım sonucunda sadece 3 günde 4.5 milyon tl harcanmış. hemde dışarıdan hizmet alımı gerçekleştirilmiş. çünkü devletimizde bunu organize edecek zekada adam yok demek ki.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Sosyal Kalkınmadan Sorumlu Bakanlar Birinci Toplantısı’nın organizasyon hizmeti alımı için 15 Kasım tarihinde ihale yapıldı. Kamu İhale Kurumu’na bağlı Elektronik Kamu Alımları Platformu’nda (EKAP) yer alan bilgiye göre ihaleye sadece iki şirket katıldı. Organizasyon ihalesi AK Parti’nin reklamcısı olarak bilinen ve 15 Temmuz gecesinde hayatını kaybeden Erol Olçok’un kardeşi Cevat Olçok'un sahibi olduğu şirkete verildi. ‘Ceo Event Medya Şirketi’ ile 26 Kasım tarihinde 4 milyon 500 bin TL’lik sözleşme imzalandı.
Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde, bir fabrikanın atıkları dereye boşaltıldı. Tehlikeli maddeler ve evsel atık taşıma firmasına ait vidanjörü kullanan şoför, fabrikalardan aldığı atıkları dereye boşaltma anını cep telefonu ile görüntüledi.
Dilovası'nda İMES Organize Sanayi Bölgesi'nde bulunan çelik halat üretimi yapan fabrikanın atık suları dereye boşaltıldı.
KANALİZASYONA ATIKLARI BOŞALTIRKEN YAKALANMIŞLARDI
Geçen ay Dilovası ilçesinde çevreye yayılan kokulardan vatandaşlar rahatsız olurken, kokunun kaynağını tespit edebilmek için zabıta ekipleri nöbet tuttu. Gece rögarlardan kanalizasyon sistemine kimyasal atıkları boşaltan vidanjörler tespit edildi. Lisansı olmayan araçlarla, kimyasal maddeleri izinsiz ve kaçak döken firmaya 1 milyon 860 TL ceza kesildi.
şimdi ülkesini seven yerel bir yönetici böyle bir firmaya önce çok büyük bir maddi ceza ikinciside uyarısız ve yargı yolu kapalı olmak kaydı ile işletmenin kapanması ve sorumlu kişilerinde en az 10 yıl ceza evine göndermesi gerekmez mi?
Türkiye için utanç duyulacak bu haberi verirken bizim de içimiz burkuldu.
Rusya tarihte ilk kez Türkiye’ye şeker ihracatına başladı. Türkiye’ye kasım ayında bin 400 ton, Yunanistan’a 591 ton şeker sevkiyatı yapıldı. Bunun dışında yunanistandan da 591 ton şeker almışız.
Bundan birkaç yıl önce şeker iharacatı yapan bir ülke olan Türkiye'nin, artık şekeri bile dışarıdan ve hele de Rusya gibi tarıma hiç de elverişli olmayan bir ülkeden satın almak bizim için bir utanç oldu.
2018 yılında şeker fabrikaları içindeki üretilmiş şekerlerin fiyatına satılmıştı. Üretime devam şartı olmasına rağmen şeker pancarı alımları kısıtlanmış ve üreticinin bu işi bırakması için adeta baskı yapılmıştı.
33 Şeker fabrikamız vardı! Tarım ve Orman Bakanlığı resmi sitesinde yer alan bilgilere göre Türkiye’de 33 pancar şekeri fabrikası bulunuyor. Fabrikaların yıllık şeker üretim kapasitesi ise yaklaşık 3,5 milyon ton. 75 şeker fabrikası bulunan Rusya’nın bu yılki toplam şeker üretimi ise 7 milyon ton.
Yakında ülkede herkes kanser olacak neden mi? çünkü dışarıdan gelen ürünler hiç bir şekilde örneğin rusya nın yaptığı kontroller gibi bir denetimden geçmiyor..
Ülkeye her şeyi sokarak insanlarımızın soyunu kurutmaya çalışıyor bu hükümet tabi neden, çünkü yapılan şehir hastanelerine müşteri lazım..
Ülkenin muhtemel en büyük yolsuzluk soruşturması neticesinde 4 bakan ve çocukları ayrıca ismi cismi bilinen bazı iş adamları ve evlerde saklanan milyonlarca liralar ve nihayetinde bütün bunlardan yüksek oranda haberdar bir dönemin başbakanı bu ülkede kendini dokunulmazlık zırhı altında hala saklamaya devam ediyor..
İlgili süreçten sonra onlarca emniyet mensubu kendilerine dokunulduğu için önce gözaltına alındı sonrasında yargılandı ve basını olayı çok sümen altı ettiği için sonrası hakkında çok fazla bilgi sahibi değilim ama muhtemeldir ki bir çoğu mahkumiyet almıştır.
Tarihte de olduğu gibi kahramanların hain haramzadelerin ve rüşvetçilerin kahraman ilan edildiği bir ülke de yaşıyoruz.
Rabbim her daim mazlumun yanında zalimin karşısında olmayı nasip etsin..
Ekrem başkan diyor ki halka soralım ama birisi diyor ki illa yapacağım.. sen otur oturduğun yerde diyor. arkadaş sen nasıl bir varlıksın ki hukuk diyorsun ama hakkın olmayan bir koltukta oturup ülkenin can damarını kesme hakkını kendinde buluyorsun.
İstanbul taşı toprağıyla satılacak pazarlanacak bir mal değil ama adam hala satıyor.. deprem kuşağında olan ve artık yoğunluğu kaldıramayan bir şehir olan istanbula her gün ihanet üstüne ihanet ediliyor..
Tarihe çürümüş hatıralarınızla insanlar arkanızdan türlü beddualar edecek haberiniz olsun..
sadece istanbul halkının katılacağı bir referandum yapılmalı.
Anayasal güvencesi olan bir meslek ama Türkiye de o güvence bir khk ya bakıyor.. neyse konu bu değil..
ABD de viral duruma gelmiş bir hakim var mutlaka sosyal medyada görmüşünüzdür.
Devletin şevkatli yüzü olmanın güveniyle her davayı karşısındaki kişininde özel durumlarını ve insani sorunlarını dikkate alarak değerlendirmeye çalışıyorum dedi. çünkü hayat zaten yeterince zor devletin görevi zorlaştırmak değil kolaylaştırmak olmalı dedi.
ibn-i sina ve corona
ibn-i sina bin yıl önce veba salgınından korunmak için ki corona ile bulaşma prensipleri aynı gibi.. demiş ki bir hasta kişi yüz sıhhatli kişiye hastalığını bulaştırır ondandır ki ibadetlerinizi evlerde yapın camilere gitmeyin.. çarşıya gitmeyin satıcılar malları evlere teslim etsin. hasta bir kişiye bakan veya virüzten korunmak için sirkeye batırılmış bir parça pamuğu burunlarınıza tıkayın.. dışarıdan gelen sirkeli su ile ellerini yıkasın ve temiz kıyafetler giyin..
Üstad bu güne ışık tutmuş resmen..