hologram neler yazmış

Yazar takip için üye girişi yap. Bu yazarı 2 kişi takip ediyor

1965 İskenderun doğumlu, immünolog, onkolog. Covid-19 aşısını geliştiren BioNTech şirketinin kurucu ortağı ve CEO'su.

Lisans ve doktorasını Köln Üni. Tıp Fakültesi'nde tamamlamış, Zürih Üni’de araştırmalar yapmış, Mainz Üni’de profesör ünvanını almıştır. 

Uğur Şahin aynı zamanda Mainz Johannes Gutenberg Üni. Tıp Merkezi'ndeki Translasyonel Onkoloji ve Immünoloji Merk. (TRON)'un direktörlüğünü yapmaktadır. 

Üniversite eğitimi sırasında, İstanbul'dan Almanya'ya göç eden bir doktorun kızı olan Özlem Türeci ile tanıştı. Şahin, Mainz Johannes Gutenberg Üniversitesi Tıp Merkezinde çalışan Türeci ile 2002 yılında evlendi. Dört yıl sonra kızları dünyaya geldi

Uğur Şahin-Özlem Türeci çiftinin, aşı çalışmalarının başarıya ulaşması halinde Nobel Ödülü almalarına kesin gözüyle bakılıyor. 

Piyasa değeri 20 milyar euro olan BioNTech şirketinin sahibi olan Şahin, eşi Özlem Türeci ile birlikte Almanya'nın en zengin 100 kişisi arasında yer almaktadır. Ayrıca Bloomberg Business'ın “Dünyanın en zengin 500 insanı” listesinde 5.3 milyar dolar kişisel serveti ile 463. sırada yer alan Uğur Şahin, “Dünyadaki en zengin Türk” unvanını da elinde bulundurmaktadır.

Dünya ekonomisi çin denkleminde çok farklı bir yörüngeye oturdu.. adamlar tüm büyük devletler gibi katil bir yaklaşım ile dünyaya meydan okuyor.. 

Halbuki abd ve ab ülkeleri genel anlamda insan hakları konusunda az da olsa duyarlılar, gerçekçi anlamda teröre bulaşmamış hiç kimseyi kamplara kapatıp işkence etmiyor ama dünya da en sessiz kitle yine Türkler ve Müslümanlar..

Çin dünyaya bela olacak haberiniz olsun..

Robert Kolej mezunu. University of California, Berkeley’de Ekonomi ve İngiliz Edebiyatı alanlarında çift anadal yapmış ve onur derecesiyle mezun olmuştur. 

Başarıları sayesinde Northwestern Üni’den burslu kabul almış ve Sosyoloji alanında doktorasına başlamıştır.

Üniversite sınavında 215. olarak Bilkent Üni. Elektrik-Elektronik Müh. bölümünü burslu kazandı ve bu yıl yüksek onur derecesiyle mezun oldu. 

Yine burslu olarak kabul aldığı New York Üni’de bilgi teorisi, iletişim ve haberleşme alanında doktora eğitimine başladı.

SBS’de Türkiye üçüncüsü, 2013 yılında LYS’de Dil-2 Türkiye ikincisi oldu. 

Adana Fen Lisesi’ni ise birincilikle bitirdi. 

Lise sonrası Yale Üni’den kabul almış ve başarılarına bir yenisini ekleyerek Psikoloji bölümünden yüksek onur derecesiyle mezun olmuştur.

iki tane ilkokul öğrencisi konuşurlar

-ya devlet okulu ile özel okul arasında ne fark var?
-şöyle, şimdi siz ali gel diye yazıyorsunuz ya
-evet
-biz ali yazıyoruz 3224'e yolluyoruz, ali geliyor :)))
-vay anasını beeaa

Turizm Bakanının kardeşi Ali Murat Ersoy’a ait Atlas Global (ETS Tur) firmasında çalışan 2000 kişi toplam 6 milyon tutan maaşlarını alamadılar.  

ETS Tur önünde çadır kurup sesini duyurmaya çalışıyorlar ve alın teri olan haklarını istiyorlar. Meclise de taşınan bu konu ile ilgili hala bir açıklama yapılmış değil.. 

Mevzu bundan 500 yıl kadar önce başladı.. Anadolu ve orta asya ve orta doğu eksenindeki tüm ticaret yollarını Osmanlı özelinde Türkler ve müslümanlar ele geçirince Hristiyan avrupa yeni yollar keşfetmek için keşif faaliyetleri başlattı. 

Öyle ki bu keşif faaliyetlerini ingiltere kralı ve kraliçesi ile Avrupanın zengin yahudi aileleri bu keşifleri finanse ediyorlardı.. 

Ve bu faaliyetlerde sömürülecek kıta ve bölgeleri keşfetmeleri o bölgelerden getirdikleri değerli madenlerle Avrupa zenginleşti ve 15. yüzyılın sonu ile 16 yüzyılın başı itibari ile Aydınlanma çağı dedikleri Reform ve rönesans hareketleri başladı ve bilim-teknolojide önemli ilerlemeler sağladı ki 19. yüzyılda buhar kazanın icadı ile fabrikalaşma vs gibi ekonomik gelişmelerde batının çok hızlı ilerlemesi sağlandı. 

Bu arada kişisel görüşümü açmam gerekirse batı hiçbir zaman medeni olmadı sadece zenginleşti. Hani kroyum ama para bende havaları vardır ya tüm mevzuu bu.. sadece son 100 yıldır üzerine koyarak yaşam standartlarını geliştirdiler o kadar.. 

Ama batının bu ekonomik ve kültürel yükselişinin altında bilim ve teknolojinin keşfedilmesi, kullanılması ve bu yönelimle kapital-emperyal dünyanın kurulması ile Afrikanın ve Asya'nın insanlık tarihinde görülmemiş düzeyde işkence ve katliamlarına maruz bırakılması ile batı zenginleşti ama her batılı insan bilmeli ki yaşadığı standardın bedeli dünyanın farklı bir yerinden çalışanan değerlerin karşılığıdır.. 

Avrupa taa Roma İmparatorluğu döneminden beri her zaman sömürmeye ve çalmaya ve dahi öldürmeye yani yok etmeye meyilli vahşi ve barbar bir topluluktu.. 

Tabi artık dünyanın bu ekseni kaydı denebilir.. Doğunun en büyük güçleri olan Rusya, Çin ve Hindistan artık doğuyu yükselten ve ekonominin dümeninin yönünü tayin eden yeni büyük güçler olarak baş göstermeye başladılar.. ancak görünen o ki özellikle Çin batının uyguladığı tüm barbarlığı ve yok etme politikalarını uygulamakta ve batının tüm işkencelerini bu anlamda kopyalamaktadır.. 

Demek ki büyük ekonomik kazanımlar aynı zamanda devetlere işkence politikaları ve sömürme anlayışını yerleştirmekte..

Malazgirt Meydan Muharebesi, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşen muharebedir. Alp Arslan'ın zaferi ile sonuçlanan Malazgirt Muharebesi, "Türklere Anadolu'nun kapılarını açan ve kesin zafer sağlayan son muharebe" olarak bilinir. 

Anadolunun Türkleşmesi sürecinin son ayağıda denebilir. 

1060'lar süresince Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan Türk dostlarına bugünkü Ermenistan toprakları civarına ve Anadolu'ya doğru göç etmesine izin verdi ve Türkler buralarda şehirlere ve tarım alanlarına yerleştiler. 1068 yılında Romen Diyojen Türklere karşı bir sefer düzenledi, fakat Koçhisar şehrini geri almasına rağmen Türk atlılarına yetişemedi. 1070 yılında Türkler (Alparslan komutanlığında), günümüzde Muş'un bir ilçesi olan Malazgirt'te Manzikert (Bizans dilinde Malazgirt) ve Erciş kalelerini ele geçirdi. Daha sonra Türk ordusu Diyarbakır'ı aldı ve Bizans yönetimindeki Urfa'yı kuşattı. Ancak alamadı. Türk Beylerinden Afşin Beyi de güçleri arasına katıp Halep'i aldı. 

Alp Arslan Halep'te konaklarken Türk atlı birliklerinin bir kısmına ve Akıncı Beylere Bizans şehirlerine akınlar düzenlemesine izin verdi. Bu sırada da Türk akınlarından ve son gelen Türk ordusundan çok rahatsız olan Bizanslılar tahta ünlü komutan Romen Diyojen çıkardılar. Romen Diyojen de büyük bir ordu kurup 13 Mart 1071'de Konstantinopolis'ten (bugünkü İstanbul) ayrıldı. Ordunun mevcudu 200.000 olarak tahmin ediliyor.

Bizans ordusu düzenli Rum ve Ermeni birlikleri dışında ücretli Slav, Got, Alman, Frank, Gürcü, Uz, Peçenek, Kıpçak askerlerinden oluşuyordu. Ordu ilk olarak Sivas'ta dinlendi. Burada halkın coşkuyla karşıladığı imparator halkın dertlerini dinledi. Halkın Ermeni taşkınlık ve barbarlığından yakınmaları üzerine kentin Ermeni mahallelerini yıktırdı. Pek çok Ermeni'yi öldürüp, önderlerini sürgüne yolladı. Haziran 1071'de Erzurum'a vardı. Orada, Diyojen'in generallerinden bazıları Selçuklu bölgesine ilerlemeyi sürdürmeyi ve Alp Arslan'ı hazırlıksız yakalamayı teklif etti. Nikiforos Bryennios da dahil diğer generallerin bazıları da bulundukları yerde bekleyip pozisyonlarını güçlendirmeyi önerdi. Sonuç olarak ilerlemeye devam etme kararı alındı.

Diyojen, Alp Arslan'ın çok uzakta olduğunu veya hiç gelmeyeceğini düşünerek ve Malazgirt'i ve hatta Malazgirt yakınındaki Ahlat kalesini hızlıca geri ele geçirebileceğini ümit ederek Van Gölü'ne doğru ilerledi. Öncü kuvvetlerini Malazgirt'e gönderen imparator ana kuvvetleriyle yola çıktı. Bu sırada da Halep'te bulunan hükümdara elçiler göndererek kaleleri geri istedi. Elçileri Halep'te karşılayan hükümdar teklifi reddetti. Mısır'a hazırladığı seferden vazgeçip Malazgirt'e doğru 20.000-30.000 kişilik ordusuyla yola çıktı. Casuslarının verdiği bilgiyle Bizans ordusunun büyüklüğünü bilen Alp Arslan Bizans İmparatorunun gerçek hedefinin İsfahan'a (bugünkü İran) girmek ve Büyük Selçuklu Devleti'ni yıkmak olduğunu sezdi.

Ordusundaki yaşlı askerlerin yolda kalmasına neden olan cebri yürüyüşüyle Erzen ve Bitlis yolundan Malazgirt'e varan Alp Arslan komutanlarıyla savaş taktiklerini görüşmek için Savaş Meclisini topladı. Romen Diyojen ise savaş planını hazırlamıştı. İlk saldırı Türklerden gelecek ve bu saldırıyı kırmaları durumunda da karşı saldırıya geçeceklerdi. Alp Arslan ise "Hilal Taktiği" konusunda komutanlarıyla uzlaşmıştı. 

26 Ağustos Cuma sabahı çadırından çıkan Alp Arslan Malazgirt'le Ahlat arasındaki Malazgirt ovasında, kendi ordugahının 7–8 km uzağında, ovaya yayılmış durumdaki düşman birliklerini gördü. Savaşı önlemek için imparatora elçiler göndererek Sultan barış teklifinde bulundu. İmparator, Sultanın bu önerisini ordusunun büyüklüğü karşısında bir korkaklık olarak yorumladı ve teklifi reddetti. Gelen elçileri soydaşlarını Hristiyan topluluğuna geçmelerine ikna etmek üzere ellerine birer haç tutuşturarak geri yolladı.

Düşman ordusunun büyüklüğünün kendi ordusundan daha büyük olduğunu gören Sultan Alp Arslan savaştan sağ çıkma ihtimalinin düşük olduğunu sezdi. Askerlerinin de hasımlarının sayı fazlalığı karşısında tedirginliğe düştüğünü fark eden Sultan bir Türk-İslam adeti olarak kefene benzeyen beyaz kıyafetler giydi. Atının da kuyruğunu bağlattı. Yanındakilere Şehit olduğu takdirde vurulduğu yere gömülmesini vasiyet etti. Komutanlarının savaş alanından kaçmayacağını anlayan askerlerin maneviyatı ve motivasyonları arttı. Askerlerinin Cuma namazına İmamlık eden Sultan atına binip ordusunun önüne çıkıp moral yükseltici ve maneviyat artırıcı kısa ve etkili bir konuşma yaptı. Allah'ın Kur'an'da zafer vadettiği ayetleri okudu. Şehitlik ve Gazilik makamlarına erişileneceğini söyledi. Tamamı Müslüman olan ve büyük çoğunluğu Türklerden oluşan Selçuklu ordusu savaş pozisyonuna geçti. 

Romen Diyojen ordusunu geleneksel Bizans askerî kaidelerine göre düzenlemişti. Ortada birkaç sıra derinlikte çoğu zırhlı, piyade birlikleri ve bunların sağ ve sol kollarında süvari birlikleri yerleştirilmişti. Romen Diyojen merkeze; General Bryennios sol kanada ve Kapadokyalı General Alyattes ise sağ kanada komuta ediyordu. Bizans ordusunun gerisinde büyük bir rezerv bulunuyordu ve bu özellikle taşra eyaletlerinde nüfuzlu kişilerin özel ordularının mensuplarından oluşuyordu. 

Savaş öğle saatlerinde Türk atlılarının toplu ok saldırısına geçmesiyle başladı. Türk ordusunun çok büyük çoğunluğu atlı birliklerden oluştuğundan ve neredeyse hepsinde de ok olduğundan bu saldırı Bizanslılarda önemli miktarda asker kaybına neden olmuştu. Ama yine de Bizans Ordusu saflarını bozmaksızın korudu. Bunun üzerine ordusuna yanıltıcı bir çekilme buyruğu veren Alp Arslan gerilerde gizlediği küçük birliklerinin tarafına doğru çekilmeye başladı. Bu gizlediği birlikler az miktarda organize olmuş askerlerden oluşuyordu. Türk ordusunun arka saflarında bir Hilal biçiminde yayılmışlardı. Türklerin hızlıca çekildiğini gören Romen Diyojen Türklerin saldırı gücünü yitirdiğini ve sayıca fazla olan Bizans ordusundan korktukları için kaçtıklarını düşündü. En baştan beri Türkleri yeneceğine inanmış imparator bu bozkır taktiğine kanıp kaçan Türkleri yakalamak için ordusuna Saldır buyruğu verdi. Çok az zırhları olduğu için hızlıca geri çekilebilen Türkler, zırh yığınına dönmüş Bizans süvarileri tarafından yakalanamayacak kadar hızlıydı. Ancak buna rağmen Bizans ordusu Türkleri kovalamaya başladı. Yan geçitlerde pusu kurmuş Türk okçuları tarafından ustaca vurulan ama buna aldırmayan Bizans ordusu saldırıya devam etti. Türkleri iyice kovalayıp yakalayamayan, üstüne bir de çok yorulan Bizans ordusunun hızı durma noktasına geldi. Türkleri büyük bir hırsla kovalayan ve ordusunun yorulduğunu anlayamayan Romen Diyojen yine de takip etmeye çalıştı. Ancak bulundukları mevziden çok ileri gittiklerini ve çevreden saldıran Türk okçularını görüp kuşatıldığını çok geç zamanda anlayan Diyojen geri çekilme buyruğu verme ikilemindeydi. Tam da bu ikilemdeyken geri çekilen Türk süvarilerinin yönlerini tam Bizans ordusu üzerine geçip hücuma kalkmaları ve geri çekilme yollarının da Türkler tarafından kapatıldığını gören Diyojen paniğe kapılarak 'Çekil' buyruğu verdi. Ancak ordusu çevrelerindeki Türk hatlarını yarıncaya kadar yetişen Türk ordusunun ana kuvvetleri Bizans ordusunda tam bir panik başlattı. Kaçmaya kalkan generalleri görüp daha da paniğe kapılan Bizans askerleri en büyük savunma güçleri olan zırhlarını da atıp kaçmaya çalıştı. Bu sefer de ustaca kılıç kullanan Türk kuvvetleriyle eşit duruma düşüp büyük çoğunluğu yok oldu.

Türk Soyundan gelen Uzlar, Peçenekler ve Kıpçaklar; Afşin Bey, Artuk Bey, Kutalmışoğlu Süleyman Şah gibi Selçuklu komutanları tarafından verilen Türkçe emirlerden etkilenen bu süvari birlikleri de soydaşlarının yanına katılınca Bizans ordusu süvari gücünün önemli bir kısmını kaybetti. Sivas'ta soydaşlarına yaptıklarının acısını çıkartmak isteyen Ermeni askerleri her şeylerini bırakıp savaş alanından kaçınca Bizans ordusu için durumun vahameti arttı.

Ordusunu komuta etme olanağının kalmadığını gören Romen Diyojen yakın birlikleriyle kaçmaya kalktıysa da artık bunun imkânsız olduğunu gördü. Sonuçta tam bir bozgun havasına giren Bizans ordusunun büyük bölümü akşam hava kararıncaya kadar yok edildi. Kaçamayıp sağ kalanlar teslim oldular. İmparator omzundan yaralı olarak ele geçirildi.

Tüm dünya tarihi için büyük bir dönüm noktası niteliğinde olan bu savaş zafer kazanan komutan Alp Arslan'ın yenik İmparator Romen Diyojen'le antlaşma yapmasıyla son buldu. İmparatoru bağışlayan ve ona iyi davranan Sultan antlaşmaya göre İmparatoru serbest bıraktı. Antlaşmaya göre imparator kendi fidyesi için 1.500.000 denarius, vergi olarak da her yıl 360.000 denarius ödeyecek; ayrıca Antakya, Urfa, Ahlat ve Malazgirt'i de Selçukluya bırakacaktı. Tokat'a kadar kendisine verilen Türk birliği eşliğinde Konstantinopolis'e doğru yola çıkan imparator Tokat'ta toplayabildiği 200.000 kadar denariusu kendisiyle birlikte gelen Türk birliğine verip Sultan'a doğru yola çıkardı. Tahta kendi yerine VII. Mihail'in çıktığını öğrendi.

Romen Diyojen ise geri dönmekte iken Anadolu'ya dağılmış ordunun kalanlarından derme çatma bir ordu düzenlemiş ve kendisini tahttan indirenlerin ordularına karşı iki çatışma yapmıştır. Her iki muharebede yenilerek Kilikya'da küçük bir kaleye çekildi. Orada teslim oldu; keşiş yapıldı; katır üzerinde gözlerine mil çekilerek Anadolu'dan geçirildi, Kınalıada'daki manastıra kapatıldı ve orada birkaç gün içinde yaraları ve enfeksiyon nedeni ile öldü. 

Başarılar Anadolu Efes.. basketbol bakıyorumda futboldan daha heyecanlı oluyor.. maçlar çok zevkli geçiyor..

Birçok siyahi spor adamı, maçta psg ve ibb'li oyuncuların ortak tavrını çok beğenmiş.. Aynı tavrı Mesut Özil'in uygur müslümanları için gösterdiği tepkide de görmek isterdik.. Çin denen ucube devlet adamın kariyerini bitirme noktasına getirdi.. 

Neden sırf inancı doğrultusunda bir tepki koyduğu için.. Yazıklar olsun müslüman alemi, türk devletleri ve diğer ezilmiş gruplar.. statükonun elinde ezilen tüm birey ve gruplar dünyada ki tüm zalimlikler için ortak tavır koymalı..

Dandanakan savaşı ya da Dandanakan Meydan Muharebesi 24 mayıs 1040'ta Selçuklu Devleti'nin Gazne Devleti'ni yendiği ve Gazne Devleti'nin çözülmesine yol açan muharebedir. Bu muharebeden sonra Gazne Devleti yıkılış dönemine girmiş, Selçuklu Devleti resmen kurulmuştur. 

Bu savaş anadoluda olmamasına rağmen Selçuklu devletinin resmen kurulmasını sağlamış ve Anadoluya yönelen Türk beylerinin geride bir sorun kalmaması açısından ve Anadolu tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. Anadolunun Türkleştirilmesi sürecinin ikinci ayağı da denebilir.. 

Hatırlanacağı üzere Anadolunun Türkleştirilmesi süreci üçe ayrılıyor; ilki Çağrı beyin 1018 den itibaren Anadoluya seferler ve akınlar düzenlemesi ile başlar, ikinci süreç Dandanakan savaşıdır ve son süreç ile yani 1071 Malazgirt savaşı ile Türklerin Anadoludan çıkarılamayacağı anlaşılmıştır.. 

Dandanakan savaşı öncesinden Çağrı ve Tuğrul Beyler, Oğuz boylarını yerleştirecek yurt arayışı içindeydiler. Devlet kurmak için kaldıkları Horasan'da, o bölgelere hâkim olan Gazneliler'e karşı sürekli akınlarda bulunuyorlardı. Selçuklular ile Gazneliler arasındaki bu mücadeleler yirmi yıl sürmüştü. Çatışmaların çoğunu Selçuklular kazanmış ve Gaznelilere ait bazı şehirleri ele geçirmişlerdi. Öte yandan Selçuklu Devleti'nin bağımsızlığını ilan etmiş olması Gazneli Devleti'nin itibarını sarsıyordu. Gazne Hükümdarı Sultan Mesud, Selçuklu tehlikesine son verebilmek amacıyla zırhlı birliklerden oluşan ordusuyla 1038 yılında Selçukluların üzerine sefere çıktı.

Gazne hükümdarı Sultan Mesud Nişabur üzerine yürüdü ve 16 Ocak 1040'ta şehre girdi. Ancak aşırı tahribata uğramış Nişabur'da yiyecek sıkıntısı çekilmesi üzerine çevre vilayetlerden erzak getirten Mesud, Selçuklu topraklarında ilerlemeye başladı. Yine de erzak bulamayan Mesud, Merv şehrine yürümeye karar verdi. Gazne ordusu yürüyüş sırasında Selçuklu'nun vur-kaçları ile yıpranmış, su ve yiyecek kaynakları da Selçuklu askerleri tarafından kesilmişti. 22 Mayıs 1040'ta Gazne ordusundan Selçukluların tarafına geçen Türkmen atlılarıyla bir çatışma yaşansa da, Gazneli Mesut'un ordusu savaş düzenini aldı.

24 Mayıs 1040'ta, Merv ve Serah arasındaki Dandanakan'da iki ordu çatışmaya başladı. Gazne ordusu Dandanakan Kalesi'ne yürürken Selçuklu ordusu hücuma geçti. Gazneli ordusu bu hücuma rağmen öğleye doğru kaleye ulaşabildi. Mesut, kalede konaklama teklifini kabul etmeyerek ordusunun su sıkıntısını giderebilmek için 5 saatlik mesafedeki vahaya gidilmesini emretti. Bu sırada 375 saray gulamı, Gazne ordusundan ayrılarak Selçukluların tarafına geçer ve daha önce geçmiş olanlarla birleştiler. Onlar daha sonra şiddetle hücuma geçtiler ve yorgun ve moralsiz olan Gazne ordusunu dağıttılar.

Sonuç olarak üç gün süren muharebe Selçukluların büyük galibiyeti ile sona ererken, Sultan Mesut 100 süvarisi ile Gürcistan tarafına kaçarak canını zor kurtardı ve 21 Haziran 1040 tarihinde Gazne'ye geldi. Bu muharebe Selçuklular'ın bölgede hakimiyetinin başlangıcı ve Büyük Selçuklu Devleti'nin kuruluşu olarak kabul edilir.

Savaştan canını zor kurtaran Sultan Mesud, tüm mal varlığını ve hazinelerini alarak Lahor'a gitmek üzereyken yolda askerleri tarafından yakalanıp hapsedildi. 1041 yılında da Gri hapishanesinde yeğeni tarafından öldürüldü.

Kazanılan bu zaferden sonra Selçuklu beyleri Tuğrul Bey'i Horasan Emiri ilan ettiler ve "Sultan" unvanı verdiler

Abi bildiğin "kolay gelsin" sana zorbalık etmiş ya la

Amazonun büyüklüğü burda diyosun, adam seni kargo ile muhattap bile etmiyor.. büyüksün Jeff reis

İHA ve SİHA' lardan sonra şimdide SİDA lar geldi.. Türkiye son yıllarda insansız araçlara gerçekten çok önem vermeye başladı.. keşke memleketim iyi yönetilse de bu gelişmeler karşısında daha da sevinsek.. 

Savunma sanayine yönelik üretimleriyle dikkat çeken Antalya merkezli Ares Tersanesi ile Ankara merkezli Meteksan firmasının birlikte ürettikleri Türkiye’nin ilk, dünya da örneği var mı bilemiyorum,  Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA,) aralık ayında denize indiriliyor. İlk SİDA’nın, milli füze sistemleri üreticisi Roketsan tarafından sağlanan 4 adet Cirit ve 2 adet L-UMTAS füze sistemleri ile 2021 yılı ilk çeyreğinde atış testleri yapacak.

SİDA'ların 400-420 kilometre seyir menziline, saatte 65 kilometre hıza, gece ve gündüz görüş kabiliyetine, milli kriptolu haberleşme altyapısına sahip ve gelişmiş kompozit malzemeden üretilen SİDA'lar, keşif, gözetleme ve istihbarat, su üstü harbi, asimetrik harp, silahlı eskort ve kuvvet koruma, stratejik tesis güvenliği gibi görevlerin icrasında karadan mobil araçlarla ve karargah komuta merkezinden veya uçak gemisi, fırkateyn gibi yüzer platformlardan kullanılabilecek.

Düşünün ki istanbulda corona temalı bir toplantı yapılıyor. 

Vali, emniyet müdürü ve sağlık bakanı fahrettin koca bir araya geliyor ama istanbulun belediye başkanını toplantıya çağırmıyorsun.. olacak iş değil, tahammülsüzlüğünde bir ayarı olur ama bunların ayarı çoktan bozulmuş.. 

Neyse benim de başkanım sizin o sıfatlarınızı görmek zorunda kalmamış, dua ediyordur çağırmadığınız için..

Yine bir kadın cinayeti haberi okuduk.. aslında olay yeni değil, Ankara da geçtiğimiz şubat ayında yaşanan ve kızının internette uygunsuz görüntüleri olduğunu düşünen baba kızını evden çıkarıp gezmeye götüreceği yalanı ile yolda kızını vurarak öldürüyor..

ama işin acı tarafı görüntüler kızına ait olmadığının öğrenilmesi oldu ve babaya müebbet hapis cezası verildi.. 

Eti maden şirketinin yurt dışı iştirakinde çalışan üst düzey bir memura genel müdür sıfatı ile 13.500 Euro maaş bağlanmış.. özel şirket değil ve atanan da özel bir CEO değil adam memur ama nasıl bu kadar yüksek maaş alırlar anlamak mümkün değil.. 

Haram kazanç iliklerine kadar işlemiş bunların..

eğlenerek ülke başkentlerini öğrenin, linki paylaşıyorum..

https://hergun1yenibilgi.com/eglenerek-ulke-baskent-bilgini-test-et/


Somali - Nairobi

Hindistan - Yeni Delhi

Afganistan - Kabil

Pakistan - İslamabad

KKTC - Lefkoşa 

İsviçre - Bern ( başkent yok.. facto olarak kabul edilmiş.)

Bosna-Hersek - Saraybosna

Ayakkabı piyasasına bakıyorum da.. insanlar tabi ki kalite düzeyi yüksek ayakkabıları tercih ediyor..

iç piyasa da bazı firmalar var, üretim de yapıyor ancak maalesef kalite düzeyleri düşük.. şimdi bakıyorum, Çinli alibaba sayfasında milyon adet model var.. abi adamlar yapıyor biz neden yapamıyoruz.. neticede Aya gitmelerini istemiyoruz.. adam gibi ayakkabılar üretsinler.. arabaymış ne gerek var

Son günlerde malum gündem üzere bir bakındım ve ne acılar, ne dramlara sahne oluyormuş ülkemizde ki ceza evleri.. hele ki siyasi mahkumlar için.. 

Düşünün bir adam tecavüzcü veya katil ama inanın bir siyasi mahkumdan çok daha rahat ve kolay şartlarda yaşıyor.. ama siyasi isen hele ki bir örgüt mensubu ise veya siyaseten öyle gösterilmişsen o gardiyanlar sana ne işkenceler yapıyor.. 

Son dönemde devlet, polis ve kolluk kuvvetleri içinde birileri tarafından kümelendirilmiş, toplanmış ve kadrolaştırılmış bir ekip var.. bunlar devletin en uç noktalarından ki içişleri bakanı ve türevleri bu kişilerdir.. bunların talimatı ile belirlenmiş isimlere korkunç işkenceler yapılıyor, o yetmiyor ailesi hele ki karısı ve kızları ile tehdit ediliyorlar.. 

Son olarak bugün gündem olan 19 yaşında bir çocuk gardiyanların işkenceleri ile öldürülmüş.. ve sosyal medyaya yansıyan resimlere göre kesici aletlerle çocuğun bedenine derin yaralar bırakacak ve telefisi olmayan öldürücü kesikler atılmış. 

Şimdi soruyorum, o gardiyanlar ve emir aldıkları insanlar tarafından herhangi birimizin ailesine bir fenalık yapılsa bu devletin hangi birimi bizi koruyacak.. devlet nasıl bir devlet ki bunu yapsın.. zaten yukarıda ki eylemleri devlet içindeki belli isimler organize ediyor.. 

Yani canımız sadece Allaha emanet. devlet mevlet yalan ve hikaye.. 

Görüyorum ki bu durum sadece benim ülkeme ait bir durum değil.. dünyada ki tüm devletler katil ve terör ihraç ediyorlar.. 

Amerika'da ülke genelinde iki haftadır ırkçılık ve polis şiddetine karşı protestolarda polis reformu taleplerinin artması üzerine nihayet eyaletler bu yönde adım atmaya başladı. sonuç olarak eylemlerden tam istenen olmasa da beklenen kısmi karşılık alındı denebilir ama yeterli mi tabiki değil.. 

Daha dün akşam yine bir ırkçılık haberi gördük intenette, görüntülerde yine ırkçı bir polis kendisinden kaçmayan bir siyahiye bir kaç metreden elektrik şoku gönderiyor ve yere yatırıp sırtına çıkıp tekrar şok veriyor.. yani insanın hayvana yapmayacağı bir muamele aslında.. 

Alınan bazı kararlar şöyle;

New York eyaleti, polisin gözaltı sırasında zanlının boynuna baskı uygulama yöntemini yasaklama kararı aldı.

New York Belediye Başkanı Bill de Blasio ise kentteki polis departmanının 6 milyar dolarlık yıllık bütçesinde kesintiye gidileceğini duyurmuştu.

Öte yandan, Floyd'un bugün defnedildiği Houston'da da Belediye Başkanı Sylvester Turner polisin boyuna baskı uygulama yöntemini yasaklama sözü verdi.

ABD'de Demokrat Parti üyeleri ise Kongre'ye polislerin müdahale yöntemlerini kısıtlayan ve görevi kötüye kullanan polise karşı soruşturma başlatmayı kolaylaştıracak bir yasa tasarısı sunmuştu.

Minneapolis yönetimi de önce boyuna baskı uygulama yöntemini yasaklamış daha sonra ise polis departmanını tasfiye etme kararı almıştı.

Los Angeles Belediye Başkanı Eric Garcetti, polis departmanına ayrılan bütçeden 150 milyon dolar keseceğini duyurdu.

Bize daha sert yasaklar lazım sanırım.. normalleşmenin ilk günlerinde gördükki biz akıllanmayacağız.. metrobüs görüntüleri internette dolanıyor, mutlaka sağlık bakanlığı ve iç işleri bakanlığı görmüştür..  2 gün oldu ama hala bir açıklama veya tedbir yok. insanlar eskisi gibi kol kola gidiyor. herkesin işine gücüne gittiği bu günlerde araç sayısının arttırılması gerektiğini söylüyor herkes. ancak ist büyük şehir belediye meclisi bu konuda Ekrem İmamoğluna gerekli borçlanma yetkisini vermedi, kendileri olsa kimi zengin edeceklerine 2 saatte karar verirlerdi. kasa da bir kuruş para bırakmamışlar ama çık hallet diyor ahlaksızlar..

Aslında Tayvana saldırırız demişlerdi. Tayvan generali de her şere hazırız demişlerdi. 

Sebepte Çin hala Tayvan'ı resmi olarak tanımıyor.. kendi meclislerinde bununla ilgili karar bile almışlar.. 

Bu Çin ne saçma sapan bir ülke, bunları tanımamak gerek..

Belçika'daki Gent Üniversitesi Flaman Biyoteknoloji Enstitüsü, koronavirüse (Covid - 19) karşı koruma sağlayan bir ilacın araştırmasında önemli aşama kaydedildiğini duyurdu. 

Flaman Biyoteknoloji Enstitüsü uzmanlarından Prof. Dr. Xavier Saelens, laboratuvar ortamında Covid - 19 virüsünü etkisiz hale getirdiklerini belirterek, bunun ileriye doğru atılmış önemli bir adım olduğunu söyledi. Xavier Saelens ve ekibi, geçen ay SARS Cov - 2 ve Kovid - 19 virüsü ile savaşabilen eşsiz bir antikor bulduklarını açıklamıştı. 

Ayrıca Koronavirüs salgınından en fazla etkilenen ülkelerden İtalya'nın Lombardiya bölgesindeki bir anesteziyoloji uzmanı doktoru tüm dünyayı "Sakın bu salgını küçümsemeyin. Bu grip değil. Bu ciddi. Hazır olun!” sözleriyle uyardı.


Amazon.com.tr üzerinden kişisel verilerin korunmasını ihlal ettiği gerekçesiyle Amazon türkiye'ye tam 1.200.000 TL para cezasına çarptırıldı.

Genele baktığımızda Amazon için bu para çok ufak bir meblağ. Fakat şirketin Türkiye operasyonu için ciddi bir para diyebiliriz.

Şimdi asıl merak edilen konu Amazon’un bu ceza karşısında nasıl bir savunma mekanizması geliştireceği. Muhtemelen suçlamaları hemen kabullenip, buyrun talep ettiğiniz ücret demeyeceklerdir.

13 4 5