Neler oluyor
- avantaj bilişim (1)
- weble gelsin zetta (4)
- mehduh bayraktara göre , ysk üyelerinin müebbet ile yargılanma ihtimali (14)
- grand ısias otel (6)
- ali babacan (11)
- fenerbahçe en son şampiyonlar ligi'ne katıldığında... (1)
- mcdonald's da patates dürüm satılması (5)
- karnesini öğretmeninin önünde yırtan öğrenci kimin eseri (24)
- altılı masa'da seçimin kaybedilmesine sebep olabilecek 3 temel sorun ne olabilir. (8)
- haluk pekşen'in göz göre göre ölüme gidişi (9)
- uı/ux alanında kendimi nasıl geliştirdim (3)
- atilla taşın cumhurbaşkanı adayı (12)
- 1 papua yeni gine kinası kaç tl (8)
- şirketlerde eğitim ve kurumsallaşmaya dair (4)
- çetin emeç (5)
- karanlıkların lordu inan kıraç (9)
- barış için müzik vakfındaki taciz skandalı (5)
- hastanelerden alınamayan randevu (1)
- gece yatmadan zeytinyağı içmek (1)
- sabah aç karna türk kahvesi tüketmek (2)
- benzinin 30 tl ye dayanması (1)
- açlık ve yoksulluk sınırı (2)
- uzun bacaklı ingiliz (1)
- abd'nin karanlık tarihinin bir parçası (1)
- 5 haziran dünya çevre günü (1)
- hurma çekirdeğinden türk kahvesi (1)
- bu güne kadar izlediğiniz en iyi belgeseller (2)
- eğitimde fırsat eşitliği (1)
- yağ yakmanıza yardımcı ara öğün kereviz sapı detoksu (1)
- dili doğru kullanmak 3 (2)
- okuma vakti (2)
- incir uyutması (6)
- bu garibin derdi varmış (1)
- ahmed el belhi (1)
- kış geliyor doğalgaz fiyatları uçtu (3)
- antalya seo (2)
- 850’li numaralardan bıktık (14)
şifacı neler yazmış
Üst akıl tarafından dünya nüfusunu azaltmak için yapılan bir hamle imiş..
Ayrıca yılan ve yarasa yedikleri için bu virüs ortaya çıkmışmış..
Çin’in Wuhan şehrinden kısa sürede birçok ülkeye yayılan corona virüsü salgınlar neticesinde Çinli yetkililer Çin’deki 4 farklı şehri karantinaya altı.
Resmi açıklamalara göre Wuhan şehri Çarşamba günü karantina altına alınmıştı. The Guardian kurumunun açıklamalarına göre karantina alınan şehirlere Huanggang, Ezhou ve Chiba şehirleri de eklendi. Wuhan şehrindeki 11 milyon insanla beraber toplamda 20 milyon insanın dünya ile fiziksel bağlantısı kesildi.
Karantina altındaki şehirlerde festivaller iptal edildi.
peki; Corona virüsü nedir?
Hangi türleri insanlarda enfeksiyon belirtilerine sebep olur ve virüsün sebep olduğu semptomlar nelerdir? Virüsten korunmanın yolları nelerdir?
‘’Coronavirüs’’ ismi virüslerin içinde bulunduğu aileyi tanımlamak için kullanılıyor. Latince ‘’corona’’ kelimesi İngilizce ‘’crown’’ yani taç anlamına geliyor. Virüslerin yüzeyinde taç benzeri dikensi uzantılar bulunuyor ve virüsler elektron mikroskobu altında incelendiğinde aynı kral tacı gibi görünüyor, virüslerin aile adı da buradan geliyor.
Coronavirüslerin alfa, beta, gama ve delta olmak üzere 4 ana alt grubu bulunuyor. Kayıtlara göre coronavirüslerin ilk olarak 1960’lı yıllarda keşfedildiği ve 7 farklı coronavirüs türünün insanları enfekte ettiği belirtiliyor.
Yaygın olarak görülen coronavirüsler 4 farklı türe ayrılıyor. Bahsi geçen virüs türleri aşağıda yer alıyor.
- 229E (alpha coronavirus)
- NL63 (alpha coronavirus)
- OC43 (beta coronavirus)
- HKU1 (beta coronavirus)
Diğer corona virüs türlerini ise aşağıdaki türler oluşturuyor.
- MERS-CoV ( beta coronavirüsü, MERS olarak adlandırılan ve Middle East Respiratory Syndrome olarak adlandırılan respiratuvar sendroma sebep olan virüs )
- SARS-CoV ( beta coronavirüsü, SARS olarak adlandırılan severe acute respiratory syndrome yani akut ağır respiratuvar sendroma sebep olan virüs)
- 2019 Novel Coronavirus ( 2019-nCoV- 2019 yılına ait yeni coronavirüs )
Dünya üzerindeki coronavirüs enfeksiyonlarının çoğunu 2293, NL63, OC43 ve HKU1 türleri oluşturuyor. Bu türlerin bazıları normalde hayvanları enfekte ederken evrim geçiriyor ve insanları da enfekte etme özelliği kazanıyor. Bahsi geçen virüsleri ise 2019-nCoV, SARS-CoV ve MERS-CoV oluşturuyor.
2019 Novel Coronavirüs ( 2019-nCoV )
9 Ocak 2020 yılında Dünya Sağlık Örgütü Çin’li yetkililerin yeni bir coronavirüs türünü tanımladığını onayladı. Yeni virüs Çin’in çeşitli şehirlerinde görülen pnömoni salgınlarından sorumlu tutuluyor.
SARS-CoV
Ağır akut respiratuvar sendrom coronavirüsü ilk olarak 2002 yılının Kasım ayında Çin’de görülmüştü. SARS-CoV etkeninin 2002 ile 2003 yılları arasında 8.098 kişiyi enfekte ettiği düşünülmekle birlikte o yıllarda 774 kişinin ölümüne sebep olmuştu. Bu da enfeksiyona yakalanan yaklaşık 10 kişiden 1’inin öldüğü anlamına geliyor. 2004 yılından bu yana SARS-CoV virüsüne ait herhangi bir enfeksiyon vakası raporlanmadı.
İlginizi Çekebilir Çin'de 3 şehir daha karantina altına alındı
MERS-CoV
Ortadoğu respiratuvar sendromuna sebep olan virüs ilk olarak 2012 yılında Suudi Arabistan’da görüldü. Görüldüğü tarihten bu yana birçok ülkede enfeksiyonlara sebep oldu. O tarihten bugüne görülen enfeksiyonların hepsinin Arabistan Yarımadası’nda bulunan veya adaya yakın ülkeler ile ilişkili olduğu belirtiliyor. MERS virüsü ile enfekte olan 1.200 kişiden yaklaşık olarak 400’ünün öldüğü belirtiliyor, bu rakam da mortalite oranını %40 olarak belirliyor yani virüse yakalanan her 10 kişiden 4’ü ölüyor. CDC kurumu ise MERS etkenini yakından takip ediyor ve virüsün potansiyel risklerini daha yakından anlamak için çeşitli araştırmalar yürütüyor. Ayrıca virüsün yayılma yolları, kaynağı ve viral enfeksiyonların nasıl önleneceği de araştırılıyor.
Problem nerede ?
Cononavirüs türlerinin çoğu insanlar için zararlı olmamakla beraber yakın tarihte dünya üzerinde görülen en tehlikeli viral salgınların sorumlusu olarak yeni coronavirüs türlerinden SARS ve MERS virüsleri gösteriliyor.
2019-nCoV virüsü nasıl ortaya çıktı ?
2019-nCoV etkeni tıbbi jargonda Wuhan coronavirüsü olarak geçiyor çünkü virüsün orjini olarak Çin’in Wuhan şehri gösteriliyor. İlk vakalar Huanan pazarıyla temasta bulunan kişilerde gözlenmekle beraber enfeksiyonlar başlangıçta orjini bilinmeyen prömoni vakaları olarak raporlanmıştı.
Hastalığın semptomları neler ?
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre hastalığın ilk semptomları ateş ve ARDS yani hafif derecede akut respiratuvar distres olarak görülüyor. Virüsün başlangıç belirtileri tam olarak bilinmediği için virüs 2 ila 14 gün arasında asemptomatik olarak belirti göstermeyebiliyor. Virüse bağlı semptomların grip semptomlarına benzerliği ise virüsün yayılmasını kolaylaştırıyor ve bu durum da büyük tehlike arz ediyor.
Akut Respiratuar Distres Sendromu
Akut respiratuar distres sendromu (ARDS) alveolo-kapiller permeabilite artışına bağlı akut gelişen solunum yetmezliği olarak belirtiliyor. Amerika ve Avrupa Konsensus Konferansında 1994 yılında ani başlangıçlı solunum yetmezliği, ciddi hipoksemi, akciğer grafisinde bilateral yaygın infiltrasyonların varlığı ve pulmoner arter basıncının 18 mmHg'nin altında olması ya da sol atriyal hipertansiyonun klinik bulgusunun olmaması ARDS'nin tanı kriterleri olarak kabul edilmekle birlikte Berlin 2011 kriterleri ile ARDS; hafif, orta ve ağır olarak üç kısma ayrılmış, tanı kriterleri yeniden belirlenmiştir.
ARDS mortalitesi son yıllarda azalmış olmasına rağmen hala yüksek seyrediyor. Patofizyolojinin tam tedavi edilememesi nedeniyle ARDS tedavisi destekleyici ve semptomatik olarak yapılıyor. Altta yatan nedenin tedavisi ile beraber düşük tidal volüm ile ventilasyon, pron pozisyonu ve yüksek PEEP (positive end expiratory pressure) uygulamaları ARDS tedavisinde yaygın olarak kullanılan yöntemleri oluşturuyor. Ekstrakorporeal membran oksijenasyonu (ECMO) ARDS tedavisinde gelecek için ümit vadediyor.
Korunma yolları nelerdir ?
Çin, Tayland, Japonya, Güney Kore ve Amerika Birleşik Devletleri’nde resmi olarak onaylanmış enfeksiyon vakaları bulunuyor. Virüsün insanlar arasındaki bulaş yolları tam olarak kesin olmamakla birlikte önceki araştırmalara göre coronavirüslerin viral özellikleri grip virüslerine benziyor. Uzmanlar virüsten korunmanın en basit yolunun el yıkamak ve hapşırırken ağzı iyi kapatmak olduğunu belirtiyor. Ayrıca virüs için şu anda herhangi bir aşı bulunmuyor.
Sokak röportajı yapan bir muhabir ile konuşan bir vatandaş.. "sizce depreme hazır mıyız" sorusuna depremi allah gönderiyor dolayısıyla yapacak bir şey yok yani alınan tedbirler gereksiz gibi laflar söylerken araya giren bir vatandan "deprem paralarını yediler" gibi laflar söyledi.. konuşan diğer vatandaşta sen "vatan hainisin" dedi..
Ülkemin durumu..
Türkiye, Rusya’ya Vladivostok’tan e-vize ile kolayca giriş yapabilecek ülkeler listesine girdi..
Ancak bu komediyi bilmeyenler için söyleyeyim Vladivostok limanı büyük okyanus kıyısı yani japonya tarafındadır.. hiçbir zeki Türk herhalde rusyaya gitmek için burdan oraya gitmez ama giden olursada mutlaka bi japonya ve kuzey kore falan yapmadan gitmesin.. ;)
Rusya’nın yeni Başbakanı Mihail Mişustin, vatandaşları ülkeye Vladivostok limanından e-vize ile kolayca giriş yapabilecek ülkelerin listesinde yapılan değişiklikleri onayladı. Yeni listeye Türkiye de dahil oldu.
toplamda 53 ülkenin vatandaşları, Rusya’ya Vladivostok limanından e-vize alarak kolayca giriş yapabilecek.
Belgedeki listede belirtilen ülkelerin vatandaşlarına, Vladivostok limanındaki giriş noktalarında elektronik ortamda tek girişli ticari vizeler, ayrıca turistik ve insani vizeler oluşturulabilecek.
Listeye giren ülkelerin arasında Türkiye’nin yanı sıra Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Japonya, Çin, İsveç, İsviçre ve diğer ülkeler yer alıyor... japonya ve çin neysede diğer avrupa ülkeleri için bir avantaj görünmüyor.. bildiğin dalga geçmiş adamlar..
2004 yılından bu yana Yunanistan’ın bilfiil işgal ettiği ve siyasi iradenin de sesiz kaldığı 18 ada ve 1 kayalık hakkında ahkâm kesenler sözde güvenlik uzmanı ve stratejist, özel kuvvetler komutanlığından binbaşı rütbesiyle emekli olmuş ve ne hikmettir emekli olduğu yılda 2004.. yani adaların verildiği tarih..
Şuan Yunanistan yönetimindeki bir kaç adanın adı şu; İzmir Koyun Adası, Aydın Eşek Adası, Muğla Keçi Adası, Aysın Hurşit Adası ve Kardak kayalıkları vs..
Bu adalardan Hurşit Adası’nın İstanbul’daki Büyükada’nın beş katı, Eşek Adası’nın üç katı, Bulamaç Adası’nın ise Büyükada büyüklüğünde olduğu bilindiği halde Güvenlik Uzmanı sıfatıyla 2017'de CNN TÜRK'te yayınında Mete Yarar’ın, “Ada demeyelim onlara kaya parçası.. Adaların ihtilaflı ve kaya parçası olduğu, kime ait olduğunun belirlenmediği, çıkılıp inildiği, bayrak çekilip indirildiği, 18 Ada sorununun son iki yılda yaşandığı" gibi abuk subuk konuşup durdu kendisi..
Mete Yarar’ın akıl ve mantıkla uymayan, tarihi ve coğrafi gerçeklerle de uyuşmayan bu sözleri yetmiyormuş gibi bu seferde geçen akşam “Türkiye’nin Nabzı” programına katılan Nagehan Alçı, yüzü hiç kızarmadan işgal altındaki adalarımız için, “Keçilerin otladığı 18 kaya parçası” tanımlaması yapmış ve akabinde “Keçilerin otladığı kaya parçaları için savaş mı çıkaralım” demiştir eyy milliyetçiler...
1996 yılında Kardak Kayalıkları krizi sonrası Ege ve Akdeniz’de 150’nin üzerinde Türk egemenliğinin altında bulunan Ada, Adacık ve Kayalıklar var idi.
Şimdi o nagehan ve mete izlesin bakalım adada kimler geziniyor
Yani çok enteresan şekilde 1996 yılından sonra ortalama her 4 yılda bir adaların statüsü değişmiş ve yunanistan Türkiyedeki siyasi iradeninde bilgisi dahilinde egedeki başka adalarına işgal etmiştir.. tüm bunları bir haber sitesinde okudum ancak hepsini yazamıyorum lütfen detaylarını okuyun hak vereceksiniz..
Bugünkü suud kralı selman bin abdülaziz el-suud'un büyük dedesi abdullah bin suud, 2. mahmud döneminde devlete isyan eder ve mekke ile medine'yi ateşe verip on binlerce masumun kanına girer. osmanlı devleti isyanı güçlükle bastırır ve abdullah bin suud'u mısır üzerinden istanbul'a getirir. üç gün boyunca sorgulanır ve 27 şubat 1820'de padişah 2. mahmud'un gözleri önünde idam edilir. yenilikçi reformlarından ötürü gavur padişah olarak bilinen 2. mahmud, esasen böyle durumlarda ziyadesiyle acımasız, şakası olmayan bir padişahtır.
abdullah bin suud, vehhabilik mezhebinin temelini atan abdulvehhab'ın torunudur ve ona göre düşünceleri yaymanın tek yolu korku, kan ve şiddetten geçmektedir. on binlerce başı bozuğu yanına toplayıp İstanbul’a isyan bayrağını açar ve 1801’de arap yarımadası’ndan ırak’a gidip kerbelá’ya saldırır. çoluk-çocuk demeden üç günde 5 binden fazla kelle keser, sonra büyük dedesi abdülvehhab’ın "dinde mezar yoktur" düşüncesini hayata geçirme aşkıyla Hazreti Muhammed’in torunu hazreti Hüseyin’in sandukasını ateşe verir. ertesi sene taif’e gider ve taifliler’i kılıçtan geçirir. önünde artık Mekke ile Medine’nin yolu uzanmaktadır; gider, her iki şehre de girer ve oralarda yaşayan binlerce kişinin canını alır. peygamberin medine’deki türbesinin dışında ne kadar mezar varsa hepsini yerle bir eder.
2. mahmud, abdullah bin suud'un estirdiği terör karşında çaresiz kalır ve mısır valisi kavalalı mehmet ali paşa'dan yardım istemek zorunda kalır. yolladığı fermanda o teröristi yakalayıp bana yollayın der. fermanı alan mehmet ali paşa oğlu ibrahim paşa'yı mısır ordusu'nun başına geçirir ve arap yarımadası'nın iç kısımlarına gönderir. abdullah aylar süren takip ve kanlı çatışmalardan sonra adamlarıyla beraber derdest edilip, iskenderiye'den bir gemiyle istanbul'a yollanır. binlerce kişinin katili abdullah bin suud istanbul'a ulaştığında müslümanlar bayram yapmaktadır. binlerce kişinin katili abdullah'ın kafası beyazıt meydanı'nda, sultan mahmud'un huzurunda bostancıbaşı halil ağa'nın kılıcıyla sultan mahmud'un gözleri önünde kesilir.
osmanlı'nın dahi paşası, imparatorluğun son 2 yüz yılını inanılmaz kısa bir zamanla oldukça kapsamlı bir şekilde yazan cevdet paşa, olayı kapsamlı bir şekilde anlatır:
abdullah’ı taşıyan gemi haliç’te özel bir iskeleye yanaşmış, gemiden zincire vurulmuş olarak indirilen abdullah hapishaneye kapatılmış ve cezası üç gün devam eden bir sorgudan sonra verilmiştir.
abdullah bin suud’un cevdet paşa’nın meşhur "tarih-i cevdet"inin 11. cildinin 15. sayfasında anlatılan istanbul’a getiriliş öyküsünün ve idamının günümüz türkçesiyle özeti mevcut dileyen temin edip detaylarını okuyabilir.....
Doğal gazı Rusya’dan, Avrupa’nın aldığının 2 katına alıyoruz. Rusya neden bize 2 katı fiyat kazığı yaptı? Dost olup, himayelerine girmenin bedeli mi? Yoksa aradaki fiyat farkının sebebi komisyon alan birileri mi? bence tamda bu birileri muhteşem zengin oldu ve bedelini bu halka ödetiyor..
Tabi muhtemelen enerji anlaşmalarının çocuğu damat berat paşa yaptığından mutlaka bu konu ile ilgili bilgisi vardır..
Devletimin yapamadığı ve yapamayacağı işi yabancıya rant karşılığı peşkeş çekmesi.. alıştık artık.. yakında putin gibi biri gelir tüm yabancıları kovar ve tüm yabancı şermayeli işletmeleri yerlileştirir.. bu da abd ve batı savaş sebebidir
Vayy damat berat paşa da buralardan arazi almış.. nasıl bir memleket yaa.. resmen 1947 de ırak ve suriyede kurulmuş Baas rejimi burada yeni hayata geçirilmiş. bizde izliyoruz..
1908 İhtilâli’ni düzenleyen ve bu tarihten itibaren 1918’e kadar devletin yönetiminde birinci derecede rol oynayan siyasî cemiyettir.
Jön Türk hareketinin değişik muhalefet unsurlarını uzun süre çatısı altında barındıran bu örgütün temelleri, 2 Haziran 1889 tarihinde dört Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne öğrencisi tarafından atıldı. İbrâhim Temo’nun öncülüğünde Abdullah Cevdet, İshak Sükûtî ve Mehmed Reşid, İttihâd-ı Osmânî adında bir cemiyetin kurulması için görüş birliğine vardılar ve daha sonra bu okul ve diğer Osmanlı eğitim müesseselerindeki çok sayıda öğrencinin katılımıyla örgütün üye adedini hızla arttırdılar.
Başlangıçta devletin anayasal bir düzene kavuşmasını amaçlayan gizli bir dernek olarak kurulan örgüt; anayasanın kabul edilip İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra iktidarı denetleyen bir siyasi parti (İttihat ve Terakki Fırkası) halini almış; 1912 yılında ise iktidar partisi olmuştur. Üyeleri İttihatçılar olarak anılır. Cemiyetin 1918 yılında kendini feshetmesinden sonra üyelerinin çoğu Millî Mücadele'de yer almıştır.
İttihat ve Terakki, bir siyâsî hareket olduğu kadar bir devrin ve bir kuşağın adı olarak olarak kabûl edilir.[2] İttihatçılar, kendilerinden önce gelen Genç Osmanlılar kuşağının devamıdır; kendilerinden "Jön Türkler" diye de bahsedilir. Ancak "Jön Türkler" ifadesi yalnızca ittihatçıları değil, dönemin diğer muhalif kesimlerini de kapsar.
İttihat ve Terakki kurulduğu dönem ele alındığında bir istibdat yönetimi altında olduklarını düşünen halbuki mensubları öncelikle yıllarca yurtdışında yaşamış muhtemelen yabancı devletlerin kontrol ve yönlendirmelerine maruz kalmış, sözüm ona milliyetçi ve dindar ( bugünkü yönetim gibi) bir anlayış ile devlet yönetimine talip olmuşlar..
Belki çok halishane bir niyet ile bu işe kalkışmış olabilirler ancak devlete verdikleri zarar kendilerinden onlarca yıl sonra çok daha net ortaya çıkmıştır. ve dahi devletin yıkılışına zemin hazırlamışlardır..
Talat paşanın sıradan bir posta memuriyetinden devletin zirvesine çıkmış ve sadece kendi ihtirasları uğruna yanındaki Enver ve Cemal paşalar ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nu bir emperyalist devlet olarak Birinci Dünya Savaşı'na sokan İttihat ve Terakki Cemiyeti diktatörlüğünün bu üç kudretli paşası bir Alman torpidosuna binerek Osmanlı topraklarını terk ettiler. Bu üç katil, emperyalist emelleri uğruna yüz binlerce insanı gözlerini bile kırpmadan ölüme göndermişti.
Talat Paşa 1921'de Berlin'de, Cemal Paşa 1922'de Tiflis'te, Enver Paşa ise 1922'de Pamir Dağı eteklerinde bulunan Çeğen yöresinde Ermeni asıllı Kızıl Ordu komutanı Yarkov Arkadiyeviç Melkumov tarafından 1500 kişilik atlı süvari, piyade kuvvetleri, toplar ve mitralyözlerden oluşan bir birlikle öldürüldü.
Her şey harika oldu.. çok çekişmeli geçen seri maç trafiğinin hakkını vererek finale geldiler. sonrasında sırbistana kaybederek Avrupa ikincisi oldular. sportif anlamda harika bir başarı.. göğsümüz kabardı..
Ancak son günler de mhp li bir belediye başkanının söylediği sözler üzerine millet kıyameti kopardı.. herkesin inancı kendine doğru yanlış tartışmak yersiz ancak dinin en büyük düstürlarını yok saymak en hafif tabiriyle bağnazlıktır. ne diyor benim inancım dinde zorlama yoktur ve başkasının kutsalına sövme ki onlarda senin kutsalına sövmesin.
Eğer günahsa bilgi çağında yaşııyoruz herkes her şeyi öğrenebileceği bir zamandayız. kendisi de bunun günah olduğunu ya biliyordur yada inanmıyordur. yada kendine göre bunu günah saymıyordur. kimseyi ilgilendirmez..
"Kişilerin yaşan hakkı ve yaşam tarzı tartışmaya kapalı olmalı"
Bir anne için yaşı kaç olursa olsun evladı gözünde hep çocuktur. 107 yaşındaki annenin 84 yaşındaki kızına şeker verirken ki duygusu ve kızın gülümsemesi görülmeye değerdi..
Finlandiya’nın yeni başbakanı Sanna Marin (34), ilk icraat olarak haftada 4 gün 6 saatlik mesailerden oluşan bir çalışma sistemine geçmek istediklerini duyurdu.
Finlandiya başbakanı “İnsanların ailelerine, sevdiklerine, hobilerine ve kültür gibi yaşamını diğer yönlerine daha fazla vakit ayırmayı hak ettiklerine inanıyorum. Finlandiya vatandaşlarının daha az çalışmasına izin vermek önemli. Mesele, kadınca bir yönetim değil, seçmenlere yardım sunmak ve sözlerinizi tutmakla ilgili” dedi.
Bu bize başkan olsun bence..
Merkez bankamızın toplam rezervi yaklaşık 102 milyar dolara geriledi. tabi bunun ne kadarı döviz ne kadarı altın ne adarı tahvil bilmiyoruz.
İran Kudüs Güçleri komutanı Kasım Süleymani, Bağdat havalimanı civarında içinde bulunduğu konvoyun ABD uçakları tarafından hedef alınması sonucu öldürüldü.
iran çok umurumda değil ama abd nin yaptığıda her zaman olduğu gibi tam kahpelik. savaş halinde olmadığın bir devletin üst düzey komutanını nasıl öldürürsün..
hayır niyet savaş ise buyur yap bakalım ne olacak. gerçi ordan da ez an 6 7 milyon mülteci gelir.
Dünyamızın dönüş hızı o kadar yüksek ki bizler sanırım yer çekimi sayesinde bu hızı hissetmiyoruz. sizinle okuduğum kısa bir bilimsel çalışma paylaşmak istiyorum
"Dünya, saatte 110 bin km hızla yol aldığı Güneş’in çevresindeki yörüngesinde yaklaşık 4 milyar 540 milyon keredir tekrarlamakta olduğu turlarından bir yenisini daha tamamladı.
Hassas bilimsel yöntemlerle 365,242189 gün olarak hesaplanan bir tur, Gregoryen takvim yılına çok yakın. Şimdi 24 saat olan bir gün, yani Dünya’nın kendi ekseninde bir dönüşünün süresi, gezegenimiz ilk oluştuğunda sadece 5 saat 15 dakika sürüyordu.
Arkeolojik bulgular 1,4 milyar yıl önceki bir Dünya gününün 18 saat 41 gün olduğunu kanıtlıyor. Günümüz her yıl 1/75.000 oranında uzuyor. Dün; 24 saat 0 dakika 0,0003714 saniye (0,3714 milisaniye) sürmüştü. Bugün ise 24 saat, 0 dakika, 0,00044saniye (0,44milisaniye) sürecek. Bu yavaşlama ayın çekim gücünün yaptırdığı fren sayesinde gerçekleşiyor. Ay Dünya’ya fren yaparken giderek uzaklaşıyor (mesafe 45bin km arttı) Dünyanın dönüş hızı çeşitli faktörlerden etkilendiği ve sabit olmadığı için bugünlerde, yani Dünya Güneş’e en yakın mesafesindeyken günlerimiz biraz daha uzun sürüyor.
Aslında ortalama bir gün 23 saat 56 dakika 4,1 saniye. Bu yıl 5 Ocak’ta Dünya Perihelion, yani Güneş’e en yakın konumunda olacak ki bu, 147 milyon 91 bin 144 km. 4 Temmuz’da ise Güneş’e en uzak olduğu Aphelion konumunda 152 milyon 95 bin 302 km’de olacak"
ve şunu anlıyorum dünyanın güneşe en yakın olduğu nokta ile en uzak olduğu nokta arasında yaklaşık 5 milyon km mesaf var.
29 Mart 1432’de Edirne‘de doğdu. Babası Sultan İkinci Murad, annesi Huma Hatun’dur. Fatih Sultan Mehmed adaleli ve kuvvetli bir padişahtı. Devrinin en büyük ulemalarından birisiydi ve yedi yabancı dil bilirdi.
Alim, şair ve sanatkarları sık sık toplar ve onlarla sohbet etmekten çok hoşlanırdı.
Hocalığını da yapmış olan Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmed’in en çok değer verdiği alimlerden biridir. Fatih Sultan Mehmed, gayet soğukkanlı ve cesurdu yapacağı işlerle ilgili olarak en yakınlarına bile hiçbir şey söylemezdi.
1466 yılında Batlamyos Haritasını yeniden tercüme ettirip, haritadaki adları Arap harfleriyle yazdırdı.
hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korurdu. Bilime büyük önem veren Fatih Sultan Mehmed yabancı ülkelerdeki büyük bilginleri İstanbul’a getirtirdi. Nitekim Astronomi bilgini Ali Kuşçu kendi döneminde İstanbul’a geldi. Ünlü Ressam Bellini’yi de İstanbul’a davet ederek kendi resmini yaptırdı.
Fatih Sultan Mehmed 1481 yılına kadar hükümdarlık yaptı ve bizzat 25 sefere katıldı.
20 yaşında Osmanlı padişahı olan Sultan İkinci Mehmed, İstanbul’u fethedip 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğunu ortadan kaldırarak Fatih ünvanını aldı.
Orta Çağ’ı kapatıp, Yeniçağ’ı açan Cihan İmparatoru Fatih Sultan Mehmed, Nikris hastalığından dolayı 3 Mayıs 1481 günü İstanbul-Maltepe’de vefat etti ve Fatih Camii’nin yanındaki Fatih Türbesi’ne defnedildi.
Avrupada ki bir çok bilgin eğer 10 yıl daha yaşasaydı bütün avrupa müslüman olacaktı derlermiş.
Asgari ücretliye % 15 zam yapanlar şimdide Market poşetine zam yaptı hem de %20 ! Geçen yılın başından beri parayla satılan marketlerdeki alışveriş poşetine yüzde 20 oranında zam geldi. 25 kuruşluk poşetler 1 Ocak itibariyle artık 30 kuruşa satılacak dendi ancak az önce bakan yardımcısı sanırım çark etti ve zam falan yok deyip eynen devam dedi.. bakalım ne olacak
Yıldız Kenter 11 Ekim 1928 yılında dünyaya geldi.
Leyla adında bir kızı vardır. Annesi İngiliz Olga Cynthia Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını aldıktan sonra adı Nadide Kenter olarak değişmiştir ve babası Türk diplomatı Ahmet Naci Kenter'dir.
Asıl ası Ayşe Yıldız olan Yıldız Kenter kariyerinde birçok başarıya imza attı.
3 kez Altın Portakal alan usta oyuncu ABD ve İngiltere'de tiyatro alanında birçok eğitim aldı.
Sovyetler Birliği, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Almanya, Hollanda, Danimarka, Kanada, Yugoslavya ve Kıbrıs’ta İngilizce ve Türkçe oyunlar sergiledi.
100’ün üstünde oyun oynadı. 100’e yakın oyun sergiledi. Shakespeare, Çehov, Brecht, Inoesco, Pinter, Albee, Tennessee Williams, Alan Ayckbourn, Arthur Miller, Brian Freil, Neil Simon, Athol Fugard, Sergey Kokovkin gibi pek çok yazarların yanı sıra Melih Cevdet Anday, Necati Cumalı, Güner Sümer, Adalet Ağaoğlu, Zeki Özturanlı, Güngör Dilmen, Muzaffer İzgü gibi pek çok Türk yazarının oyunlarını da sahneye koydu, oynadı.
1984’te Roma’daki İtalyan Kültür Birliğince Adalaide Ristoriö ödülüne layık görüldü
17 kasım 2019 da hayatını kaybetti.
26.12.1941 yılında Adana'da doğan sanatçı, aktör Ali Şen'in oğludur.
Sanat hayatına tiyatro oyunculuğuyla başlamış ve sinemaya kompozisyon rolleriyle geçmiştir. "Şalvar davası" adlı filmiyle de başrole çıktı.
1958'de Yeşil Sahne'de amatör olarak tiyatro oyunculuğuna başladı.
1964-1966 yılları arasında Doğu Anadolu'nun köylerinde ilkokul öğretmenliği yaptı. sonrasında istanbul şehir tiyatrolarına girdi.
1980-1982 yılları arasında tiyatro çalışmalarını Almanya'da sürdürdü.
Uzun yıllar Kemal Sunal’lı, İlyas Salman’lı filmlerin ikinci adamıydı.
İlk başrolü, geç bir tarihte Şalvar Davası 1983 ile geldi.
Gençlik yıllarında işportacılıktan dolmuş şoförlüğüne kadar bir çok işte çalıştı.
İstanbul erkek lisesi mezunu ve asıl adı Ali Haydar Şen'dir
bununla ilgili teslanın bir videosunu izledim ve insan bedeniyle ilgili de bilgiler veriyor mesala enerjiden bahsediyor ve canlı cansız her maddenin bir enerjisi dolayısı ile titreşimi olduğunu söylüyor. bizim titreşim seviyemiz saniyede 300 gibi düşük olduğundan titreşim seviyemize bağlı kütle beden olarak yaşamlarımızı sürdürüyoruz.
Az önce öğrendim yerli otomobil için ön talepte bulunanlardan 30-40 bin tl ön ödene alacaklarmış. birde bu para yeni kurulacak fabrikanın yatırımında kullanılacakmış. Maalesef bu işi de pek ciddiye alıyorlar gibi gelemedi..
Benim anlamadığım bu adamların parası mı yok. yerli oto diye 10 yıldır kendilerini yedi bu adamlar ama bütçe ayrılmamış öyle mi?
Tamam ön ödeme alsınlar en azından talep edenlerin ciddiyetini görürler bunda sorun yok. valla param olsa bende alırdım, ama paraları yokmuş gibi neden bu parayı yatırımda kullanacağız deyip acemilik yapıyorlar. şimdi ben nerden bileceğim o fabrikanın gerçekten yapılacağını. malum devlet işsizlik fonunda toplanan parayı, yedek akçe bütçesini, bütün özelleştirme bütçelerini ve varlık fonu aracılığıyla ülkenin tüm kritik kurumlarını örneğin eti maden, ptt ve sayamadığım bir çok kurumu 2 yıl içinde içini boşaltıp zarar ettiren bir anlayış var karşımızda nasıl inanacağım bu adamlara da toplanan bu paraları da hiç etmesinler..
Açıkçası bu projenin başarılı olmasını gerçekten yürekten istiyorum ancak bir araç üretildikten sonra bir kaç yıl test aşaması olur diye biliyoruz. hiç test edilmeden yada çok sınırlı bir süre dünya standartlarının çok altında bir test süresinde teslimatları yaparsa ne gibi geri dönüşler alır açıkçası bilemedim. ve güvenemedim.
Demek ki ben ne yapacağım, araç önce bir yapılsın yollara çıksın, insanlar yorumlar yapsın, ilgili kurum geri dönüşler alsın ve bunu kamuoyu ile paylaşsın, o zamana belki güvenir bir araç alırım.
Az önce bir alış-veriş yapıldı muhtevası önemli değil. ama giderken dedik ki bize 200 tl yeter ama ne mümkün herşey nasıl pahallı, aydan aya herşey değişiyor ve bir önceki ay ile sonra ki ayı net olarak ayırabiliyorsun. ekonomi kötü evet iyi yönetilmediği aşikar, balık baştan kokar misali en yukarıdan başlarsak aşağıya indikçe bakanlar müsteşarlar ekonominin yiğen akraba kurmayları vs. bir dünya iş bilmez..
Ancak birde piyasa ahlakı denen bir olgu var ki. biz bu hikayelerle büyüdük. osmanlının ve müslümanların bu konudaki hassasiyeti ortada ancak şuan Türkiye'de piyasa ahlakı diye bırakın bir olguyu öyle bir onu artık yok. herkes tamamiyle kendi menfaati ve kendi çıkarı neyse ona göre durum alıyor. yok bir firma batmış onlarca insan aç kalmış. üke satılmış veya batmış umurunda olmaz.
Bakın çinin uygur türklerine yaptığı zulüm ortada ama bizim üç kuruşluk tüccarlarımız çinliler başta istanbul ve anadolunun belirli kıyı şehirlerinde milyarlarca dolarlık konut ve arazi almak için yöntemler geliştirirken, çinin yaptığı tüm pisliği unutup kendi cebini düşünen sahtekarlar onlara danışmanlık vermeye başlamış.
Nerden geldik buraya piyasa ahlakından evet; üç kuruşluk malı on liraya satma yeteneği sanırım bizim tüccarlarda alışkanlık haline gelmiş.
devletim açıklasığı %9 enflasyon kesinlikle gerçeği yansıtmıyor ve 200 tl yerine 340 tl harcanmış tabi fazladan şeylerde alınmış ama kabaca düşünüldüğünde reel enflasyonun %30 a yakın olduğunu tahmin ediyoruz..
tirşik otu yararı ve zararı
TİRŞİK OTU
Ispanak gillerden olan ve yeşil sebzelere benzeyen tirşik otu hem çok faydalı hem de çok zararlı bir ot olabilir.
Özellikle Akdeniz Bölgesi'nde çokça bilinen ve Görünce "Ben bunu görmüştüm, ama adını bilmiyordum" diyeceğiniz, ama faydalarını duyunca şaşıracağınız bir ot..
Tirşik otu farklı yörelerde tırşık, tırşik ya da trişik gibi isimlerle de anılan, yaban pancarı, zehirli pancar, gavur pancarı, yılan yastığı ve yılan pancarı olarak da bilinen bir ot. Şekil itibariyle ıspanak gibi yeşil sebzelere benzetilse de taşıdığı özelliklerle tüm o bitkilerden farklıdır.
Akdeniz ikliminin hakim olduğu alanlarda kendiliğinden yetişebilen tirşik otu, bu nedenle Adana, Osmaniye gibi yörelerimizde sıkça tüketilmektedir. En meşhur olduğu yerin ise Kahramanmaraş, Andırın bölgesi olduğu bilinmektedir. Öyle ki o yörelerde tirşik otu halk arasında "Andırın Doktoru" olarak da anılıyor. Aslen Gavur Dağı'na özgü bir yemek olduğu söyleniyor.
Özellikle kış aylarında çorbası sıkça yapılan tirşik otunun faydalarına geçmeden önce şunuda söyleyelim: Çok zehirli bir bitki olduğundan tirşik otunu çiğ olarak yemek asla önerilmiyor. Hatta çorbasının da mutlaka tarifine uygun olarak, özenle, mümkünse önceden çok defa yapanlar tarafından hazırlanması öneriliyor.
Peki zararlı olma ihtimaline karşı tirşik otundan neden vazgeçilmiyor ve bu ot neden kış sofralarına sık sık konuk ediliyor? Faydalarını öğrenince sebebini anlayacaksınız.
Tirşik otunun ve bu otla hazırlanan tirşik çorbasının faydalarınını geçelim;
Tirşik, vücut direncini arttırıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
Doğal bir ateş düşürücü etki gösteriyor, bu sayede kış hastalıklarına karşı vücudu destekliyor.
Güçlü antioksidan özellikler gösteren tirşik otu, bu özelliği sayesinde vücudu zararlı maddelerden temizliyor, sadece kış hastalıklarına karşı değil birçok kanser türüne karşı da vücudu koruyor.
Vücudun çeşitli yerlerinde oluşan yaraların iyileşme sürecini hızlandırıyor.
Kan basıncının ve kan şekerinin dengelenmesine yardımcı oluyor, bu özelliğiyle yüksek tansiyon ve şeker hastalığı gibi sağlık sorunları karşısında da olumlu etkiler gösteriyor.
Sindirim sisteminin sağlıkla çalışmasına destek oluyor, özellikle hazımsızlık sorunu yaşayanların bu sorununa çözüm oluyor.
Gastrit problemine karşı da vücudu destekleyici özellikler gösteriyor.
İştah açıcı özellikler gösterse de düşük kalorili ve besleyici bir çorba olduğundan obezite sorunu yaşayanlara da iyi geliyor.
Böbreklerin sağlıkla çalışmaya devam etmesini sağlıyor, böbreklerde taş ve kum oluşumunun önüne geçtiği söyleniyor.
Kemik ve kas sağlığını destekleyerek kemik erimesi, kas ağrısı gibi problemlerin yaşanmasına engel oluyor.
İdrar söktürücü özellikler gösteriyor, idrar yolu enfeksiyonlarının da iyileşme sürecini hızlandırdığı biliniyor.
Bağırsakların sağlıkla çalışmasına destek olarak kabızlık sorununa çözüm oluyor.
Halk arasında yılda 7 kez içilmesi durumunda o yıl bir daha hastalık yüzü görülmeyeceğine inanılıyor.
Tirşik Otu Nasıl Tüketilir?
İlk bilinmesi gereken tirşik otunu asla çiğ olarak tüketmemeniz gerektiği. Çiğ olarak tüketildiğinde zehirli etkiler gösteren bu otu tüketmenin en lezzetli, şifalı ve geleneksel yolu ise ondan çorba yapmak.
Tirşik Otunun Zararları Nelerdir?
Tirşik otunun güzel yanlarından, faydalarından ve nefis çorbasından söz etmek yetmez. Bu otun olası yan etkilerinden, zehirli ve zararlı özelliklerinden de herkes haberdar olmalı. İşte o şifa dolu tirşik otunun zararları:
Tirşik otu toplanma, yıkanıp temizlenme ve doğranma aşamalarında ellerde yanma, kaşıntı, kabarcık oluşumuna neden olabilen zehirli etkilere sahiptir. Bu nedenle tirşik otuna doğrudan temastan kaçınmalı, bu işlemlerin hepsini elinizde eldiven varken yapmalısınız.
Tirşik otu taze/çiğ olarak tüketildiğinde aynı etkileri ağız içinde de gösterir, bu nedenle tirşik otunu asla çiğ yememelisiniz.
Aynı şekilde doğrudan tüketildiğinde mide bulantısı ve kusmadan, ishale, hatta kalp ritminde bozulmalara ve zehirlenme nedeniyle ölümlere sebep olabilir.
Tirşik otunu uzun süre haşlayarak ve çorba tarifinde olduğu gibi mayalandırarak tüketmek gerekir, aksi halde yukarıdaki tüm yan etkileri gösterebilir.
Aşırı tüketilmesi durumunda ishal problemi ortaya çıkmakta, aynı zamanda çorbasını hazırlamak zahmetli olduğu için yılda 7 kez tüketilmesi ideal düzeyde gözükmektedir.
Özellikle ciddi/kronik bir rahatsızlığınız varsa, düzenli olarak ilaç kullanıyorsanız ya da alerjik bir bünyeye sahipseniz bu çorbayı doktorunuza danışmadan asla ama asla tüketmeyin.